İslam'ın tarihselliği, emperyalizm ve laiklik

İslam'ın tarihselliği, emperyalizm ve laiklik

İslamiyet kabileler halinde yaşayan Arap toplumunu ümmete dönüştürerek ilkel çitleri kaldırdı ve büyük bir uygarlık devriminin adı oldu. Ticareti geliştirdi, yağmaya son verdi, bir hukuk düzeni oturttu. Dahası doğduğu sınırları aştı ve dünya ölçeğinde önemli bir ideoloji haline geldi.

İslam uygarlığı yükseliş çağında parlak düşünürler ve bilim insanları ortaya çıkardı. Pek çok icadın ve bilimsel gelişmenin altına imza attı. Mutezile döneminde akılcılığa yaklaştı, hatta peygamberliği reddeden filozoflar bile adını duyurdu.

Uygarlık bayrağının 'geri Avrupa'ya geçmesiyle birlikte bu kez İslam coğrafyası tutuculuğun adı oldu. İktisadi ve toplumsal gerilik, ideolojik olarak da İslamiyet'in içeriğini erken ama çağa ayak uyduramayan referanslarla doldurdu. Her sınıf ya da toplumsal kesim kendi İslam anlayışını "İslamiyetin özü" ya da "gerçek İslam" diye sunmaya kalktı.

NİZAM VE EMPERYALİZM

Tarihsel materyalistler İslam dininin hangi koşullarda ortaya çıktığını, doğuşunda ve yükseliş evresinde oynadığı ilerici rolü teslim etti. Dergimizin Hz. Muhammed sayıları, İslam uygarlığına katkı yapan düşünürleri ve bilim insanlarını öne çıkardığımız ve Türk kamuoyuna tanıttığımız sayılar bunun örnekleriyle doludur. Eskiden beri Doğu'nun, Türklerin ve İslam uygarlığının yetiştirdiği isimlerin insanlık kültürüne yaptığı katkıları Avrupamerkezciliğe karşı savunageldik. Bunu İslamcılar yapmadı. Bilimsel sosyalistler yaptı. Sözünü ettiğimiz gerçeğin altını özellikle çizmek istiyoruz. Çünkü bilimsel sosyalistler hayata tutuculuk penceresinden değil, bilimin ve hakikatin özgürlük dünyasından bakıyor ve öyle değerlendiriyorlar. Öyle değerlendirdiğimiz için de gerçekleri yerli yerine oturturtma konusunda daha isabetli tutumlar alıyoruz. Yanıbaşımızdaki IŞİD terörü bize şu gerçeği gösterdi: Çağımızda İslamiyet Allah'la kul arasındaki bir vicdan ve inanç ilişkisi olmaktan çıkar, dünyaya nizam vermenin büyük iddiası olarak gündeme gelirse emperyalizmin aracı olur. En başa bunu yazalım. Emperyalizmin aracı olan bir ideolojinin uygarlıkla ve insancıllıkla hiç bir ilgisi olamaz. Dahası kendi tarihinin yükseliş dönemiyle de ilgisi olamaz. Tarihi diyoruz, özü demiyoruz. Çünkü İslam uygarlığının tarihi durağanlığı değil, değişmeyi ve hareketi temsil ediyor. Her uygarlıkta, her düşünce akımında olduğu gibi bu değişimin doğuş, gençlik ve çöküş evresi var. Ve nihayet ömrünü doldurduğu bir dönem var. Ömrünü dolduran bir ideolojiyi diriltmeye kalkmanın sonuçlarını kafa kesmek, insan kalbini söküp yemek, yoldan geçen araçları taramak, şoförleri sınava çekip geçemeyenlerin kafasına kurşun sıkmak gibi örneklerde görüyoruz.utopya

BAĞIMSIZLIKÇILIK, BİRLİK VE LAİKLİK

İnsanları yıldırmaya yönelik bu terör pratiklerinin yarattığı korku ve dehşet emperyalizmin bölgemize müdahale etmesinin gerekçesi oluyor. Çeşitli etnik, dinsel ve mezhepsel kökenlerden gelen halklar bölündükçe ve bölüntüler kendi dar çıkarlarını savundukça yabancı güçlerin bölgedeki hakimiyeti kolaylaşıyor. Güncel olarak bugün bölgemizde barışı sağlamanın yolu bağımsızlığı, birliği ve laikliği bir bütün olarak savunmaktan geçiyor. İnsanların dinlerini barış ve huzur içinde yaşamasının yolu da bu üç başlığın ortak olarak hayata geçmesine bağlı. Elmalarla armutları seçtiğiniz zaman ise emperyalistlerin safına düşmek işten bile olmuyor. Örneğin bölgede IŞİD teröristlerine karşı PKK ayrılıkçılığını "sekülerizm" adına savunmak, üstelik bu savunuyu sosyalist ve solcu etiketiyle yapmak sizi kurtarmıyor. Tam tersine ABD'nin ve NATO'nun askeri haline getiriveriyor. Bu nedenle siyasal olarak baktığımızda bölgede devletlerin bağımsızlığı, birliği ve laikliği barışın, kardeşliğin ve gönül rahatlığının temel şartı olarak ortaya çıkıyor.

BU SAYIMIZDA...

Elinizdeki sayıda IŞİD, Kur'an ve Emperyalizm ilişkisi üzerine üç değerli isim fikirlerini belirtti. Arif Tekin IŞİD'in şiddet pratiğinin Kur'an'la ilişkisi üzerine ilgi çekici bir yazı kaleme aldı. Vahap Erdoğdu IŞİD'i hazırlayan Vahabiliği ve Vahabiliğin emperyalizmle ilişkisinin, cihatçılığının bölgemizi getirdiği süreci kaleme aldı. Prof. Michel Chossudovsky ise Sayın Erdoğdu'nun bıraktığı yerden devam etti ve IŞİD'i yazdı. İlgiyle okuyacağınızı umuyoruz...

Emrah Maraşo