Tarım bakanı değişmiş... Şaşırmadım
Bu ülke, bunun gibi olaylara şaşırmamayı öğretti bana. Bilmem Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ndaki bu değişime şaşıran var mı? Şaşıranın aklına şaşarım.
Tarım ya da herhangi bir konuda etkin ve önemli olan, bakanlık koltuğuna oturan kişiler değil, mevcut hükümetlerin yapacağı planlar ve politikalarıdır. Her bakan değişikliğinde gelen bakanın göstereceği mucizeleri beklemekten vazgeçin artık. Önemli olan soru "Ülke iyi yönetiliyor mu?" sorusudur. İyi yönetilmeyen ülkemizde maalesef tarım da iyi yönetilmiyor. Tüketici pazarda, markette hesaplı ve sağlıklı gıdaya ulaşmakta zorluklar yaşıyor, çiftçi de tarlasından, ahırından pazara sunduğu ürünlerden elde ettiği gelirle daha alınteri ve nasırlı ellerinin hakkını veremiyor. Mazot ve gübre gibi girdilere para yetiştirmeye çalışırken, diğer yandan da bir sonraki dönemin hayalini kuruyor.
Gelecek senesi hiç bitmeyen çiftçilerimiz Tarım Bakanlığı koltuğuna her oturandan kendisini kurtarmasını beklerken ülkemizde şunlar olur:
“Serbest Piyasa Ekonomisi” üzerine politikalar üreten bir yönetimden çiftçiler ancak sadaka gibi desteklemeler alır. Yatlara 1,5 TL'den çiftçilere 4,5 TL'den mazot verilir.
Devletin piyasa üzerinde hem üreticiyi hem de tüketiciyi kollayan düzenleyici ve denetleyici kurumları etkisiz ve işlemez hale getirilir, çiftçi, para babalarının insafına bırakılır, her sene binlerce çiftçi üretimden çekilmek zorunda kalır.
Kooperatiflerin vergi kolaylığı gibi çeşitli konularda önünü açmayanlar, bir de sadece siyasi sebeplerle mevcut başarılı kooperatiflere de çelme çakmaya çalışır, çiftçinin iyice yalnızlaştırılmasına sebep olunur.
Şehirlerde rant uğruna ormanları peşkeş çekenler, sözde orman kurmak adına hayvancının elindeki meraları göstermelik orman bölgesi ilan eder, hayvancılığa darbe vurur, meralar üzerinde yapılaşmaya göz yumulur.
Girdilerin her geçen gün daha da pahalı olması dolayısıyla ürünlerine "azıcık" zam yapmaya kalkan buğday,arpa,et,süt gibi ürünleri üreten çiftçilere ithalat sopasıyla hadleri bildirilir. Bu durumda “Milli Ekonomi” ve ‘Milli Tarım’ın zarar görmesi yanında, en karlı çıkan üreten çiftçi değil, üretmeden sadece aracılık yapan yönetime yakın duran para babası çıkar çevreleridir....
Tarımda ithalat konusunda tepkili ve öfkeli olan çiftçilerimiz, sorumlu gördüğü bakanın koltuktan alınması ve yeni bir “tarımla ilgisi sadece manavda domates seçmekten, kasaptan kıyma almaktan ibaret olan” bakanın gelmesiyle sakinleşir. İçi soğur, çünkü kendisinin bulunduğu kötü durumdan sorumlu tuttuğu bakan görevden alınmıştır.
Bunlar gibi birçok konu sıralanabilir burada ama bugün ülkemizde olmuş olan, olmakta olan ve ne yazık ki önümüzdeki dönemde de olacak olan bunlardır.
Bakanlıkta bir devir teslim töreni düzenlenir, herkes oraya yeni bakanın elini sıkmaya onunla temas kurmaya gider. Tören salonunda ithalatçı lobileri boy gösterir, ithalatın önünü açmak ve cebini doldurmak için lobi çalışmalarına o gün başlarlar, çiftçinin emeğini sömüren, kanını emen para babaları kendi pozisyonlarını sağlamlaştırırlar, siyasi çıkar sağlamaya çalışan birlik başkanları da orada olur... Ama sadece alın teriyle, emeğiyle, nasırlı elleriyle üreten çiftçi orada olmaz. Çiftçi ne zaman o salonda olur o zaman emeğinin karşılığını alabilir.
Cenk Özdemir
ulusal.com.tr