Emniyet'ten TGB'ye 29 Ekim komplosu

29 Ekim Cumhuriyet kutlamasında, İstanbul Emniyeti'nin Türkiye Gençlik Birliği'ne (TGB) tezgah kurduğu ortaya çıktı. Gözaltına alınan yurttaşlardan serbest kalmaları için TGB'yi suçlayan bir tutanak imzalamaları istendi

Emniyet'ten TGB'ye 29 Ekim komplosu

Osman Erbil - Aydınlık

AKP'nin, TGB önderliğinde İstanbul'a yapılan 29 Ekim Cumhuriyet kutlamasını engelleme girişimi bir 'Emniyet tezgahını" da açığa çıkardı. Polis, 26 otobüs çevik kuvvetle kutlamaya katılanlara İstiklal Caddesi Tünel önünde saldırdı. Ardından gözaltı başladı. Sivil polisler Vatan'daki Emniyet Müdürlüğü'ne götürülen 9 yurttaşı “İçinizde TGB'li varsa bu örgüt suçuna girer” diye tehdit etti. Ardından gözaltındaki yurttaşların önüne serbest kalma tutanağından önce imza atmaları için bir metin kondu. Metinde, TGB'lileri suçlayıcı ifadeler yer alıyordu. Gözaltındakiler serbest kalmak için 'gerekli bir metin' zannederek bakmadan kağıdı imzaladılar. Bir kişi hariç; çünkü o, genç bir TGB'liydi ve Aydınlık'a gelerek başından geçenleri şöyle anlattı:

'Atatürk maketini korumakla görevliydim'

İstiklal'de Tünel'in önünden yürümeye başladığımız ve polis barikatıyla karşılaştığımız sırada Atatürk maketini korumukla görevliydim. Çevik kuvvet polisleri hiçbir neden yokken amirlerinin talimatıyla üzerimize gaz sıkarak saldırdılar. Polisin el koymak istediği Atatürk maketini vermemek için uğraştım, ancak gazdan etkilenenince maketimiz onların eline geçti. Ben de o esnada zorla gözaltı aracına bindirildim. Otobüsteki yedi polisten sadece üçü üniformalıydı.

Sivillerden sinirli olanı gözaltına alınan bir vatandaşı aracın içinde kafasına yumruk atarak darp etti. Gördüğüm kadarıyla araca getirilirken biraz direnmişti. Hıncını alamayan bu polis bize şöyle bağırdı: “İçinizde Kürt olan varsa kafasını ezip, geberteceğim” Diğerleri ise bu polisi sakinleştirmek için dışarı çıkardılar.

'İçinizde TGB'li var mı?'

GBT'mizi almak için kimliklerimizi istediler. Yaklaşık 3 saat bizi otobüste tuttular; sonra da önce Haseki Hastanesi'ne götürdüler. Orada tuvalete giderken yanımda duran polis, “TGB, DHKP-C ve TİKKO gibi yasadışı bir örgüttür” dedi. Sağlık kontrolünden geçtikten sonra Vatan'a (Emniyet Müdürlüğü) geçtik. Hastaneden getirilirken polisler aramızda TGB'lilerin olup olmadığını öğrenmek istediler ve “İçinizde TGB'li varsa örgüt suçuna girer ve hakkınızda hukuki işlem yapmak zorunda kalırız” diye seslendiler. Kimseden ses çıkmadı. Aynı polis, avukat istemediğimiz takdirde işimizin kısa sürede biteceğini, suçumuzun da ağır olmadığını söyledi.

Polis: TGB yasadışı örgüt!

Vatan'a geldiğimizde ikişerli olarak ifadelerimizin alınacağı sonra da serbest bırakılacağımız belirtildi. Üzerimizdeki eşyalarımızı ve cep telefonlarımızı almamalarını garipsedim. Polislerin samimiyet kurmaya çalıştıklarını fark ettim. Konuşmalar sırasında polislerden birisinin isminin M.C. olduğunu duydum. Bu polis de “TGB'li olup da göz altına alındığınızda, suçlamanın örgüt üyeliğinden yapılacağından bahsetti.

'TGB'yi suçlarsanız serbest kalırsınız'

İfadelerimize geçilmeden önce önümüze 1 buçuk sayfalık kağıt getirdiler ve imzalamamızı istediler. Bakdığımda şaşırdım çünkü metnin başında TGB İstanbul yöneticisi Uğurcan Yardımoğlu ismi vardı. Galiba bir suç duyurusuydu. Metinde “Uğurcan Yardımoğlu'nun olayları düzenlediği, polisleri provake ettiği” yazılıydı. Ben imzalamadım. Fakat diğer gözaltındakiler bunun serbest kalmak için gerekli bir form olduğunu düşündüler ve okumadan imzaladılar.

Ardından ifadelere geçildi. Ben bize yöneltilen “polise mukavemet” suçlamasını reddettim. Olayı ne yaşandıysa olduğu gibi anlattım. Bu yöndeki ifademi de tutanağa geçirttim. İfadeler bitince serbest kalma tutanağını imzaladık ve tekrar Haseki Hastanesi'ne götürüldük. Sağlık kontrolünden sonra da kimliklerimiz dağıtıldı ve serbest kaldık."

tgb