Rafet Ballı: Ankara'dan Şam'a heyet gidiyor
Aydınlık gazetesinin usta yazarlarından Rafet Ballı, Ankara'dan Şam'a bir heyetin gideceğini yazdı.
Ballı, "Üst düzey ciddi bir kaynakla konuştum. Stratejik gelişmeleri iyi takip eder. Tane tane anlattı: Ankara'dan Suriye'ye bir heyet gidecek. İhtiyatla sordum: Gayri resmi bir heyet mi? Hayır Dışişleri mensupları." diye yazdı.
Rafet Ballı'nın 'Tarihî adım: Ankara'dan Şam'a heyet gidiyor' başlıklı yazısı şu şekilde:
"Tarih Baba" bu ara bölgemizden ayrılmıyor. Fazla mesaide.
Bir rüzgar estirdi. Her şey tersine dönüyor.
Gelişmeler: İyi.
* * *
Dört tarih. Dördü de milat değerinde.
Bir: Türkiye, Rusya'ya özür mektubu gönderdi. Düşürülen uçak için (24.6.2016).
İki ülkenin stratejik mevzilenişi değişti. Husumetten stratejik ortaklığa doğru.
* * *
İki: Amerikancı Gladyo'nun darbe girişimi bastırıldı (15.7.2016).
Türkiye iç cephede temizlik yapıyor. Gladyo devletten ve toplumdan tasfiye ediliyor.
Böylesi ilk.
* * *
Üç: Petersbur zirvesi. Tayyip Erdoğan ile Vladimir Putin buluştu (9.8.2016).
Türkiye: NATO üyesi.
Rusya: NATO'nun en büyük askeri rakibi.
Görünüşte iki farklı kamp.
Gerçekte: İki ülke arasında stratejik işbirliği kararı alındı.
* * *
Dört: TSK, Cerablus'tan Suriye'ye girdi (24.8.2016).
Toprak: Suriye'nin.
Fakat hedef farklı.
Dost da, düşman da gördü: Türkiye, Amerikan koridorunu dağıtmak istiyor.
Bu yüzden: Sert itiraz Şam'dan değil, Washington'dan geldi.
Anlamı: NATO üyesi Türkiye, NATO'nun patronuna silahla kafa tutuyor.
* * *
Ama bu tablonun büyük bir eksiği vardı.
Rusya da, İran da dostça hatırlatıyor: "Fırat Kalkanı'nı sürdürmek istiyor musun? Öyleyse, Suriye'yle koordinasyon halinde yap."
Dedikleri: Beşar Esad'la artık masaya otur.
Türkiye, tereddüt içindeydi. Tamamlayıcı adım gelmiyordu bir türlü.
* * *
On gün kadar önce.
Üst düzey bir isimle konuşuyoruz. Tayyip Erdoğan'a hayli yakın.
Benim nitelemem: AKP'deki “Avrasyacı damar"ın önde gelen ismi.
Konu: Suriye ve Beşar Esad'ın geleceği.
Her zamanki gibi vurguladım: Daha fazla sürüncemede bırakamazsınız. Esad'la buluşmak zorundasınız.
* * *
Cevap fazla vaatkârdı: "Putin ile anlaştık zaten."
Ardından bir tablo çizdi. Aşırı "mükemmel".
"Suriye'yi birleştireceğiz. Esad, dediğimizi yaparsa, ona teslim edeceğiz."
"Şart" dediklerine bakalım: "Esad bir genel af çıkaracak. Serbest seçim yapılacak. Suriye halkı arasında ayrım yapmayacak. Bütünü temsil edecek."
Kim itiraz ederdi ki bunlara?
Karar veremedim: Ne kadarı gerçek, ne kadarı yönlendirme...
Fakat: Suriye üzerine Rusya ile sıkı görüşmeler yapıldığı anlaşılıyordu.
* * *
Devam edelim.
Sonra "Musul krizi" başlatıldı. Türkiye ile Irak arasında.
AKP, Musul'da "diplomasi" dilini bütünüyle devre dışı bıraktı.
Bölgeye baktım. Dikkat çekici suskunluklar vardı.
Rusya: Suskun.
İran: Hiç resmi tepki vermedi.
Bir not: Unutmayalım. Tahran, Bağdat hükümetinin en önemli müttefiki.
Suriye: O zaten hiç konuşmadı.
* * *
Şaşırtıcı bir durum daha: Irak Başbakanına en büyük destek Amerika'dan geldi.
Bir hatırlatma: Başbakan Haydar İbadi, Şii kökenlidir.
Normal mi bu: İran ses etmiyor. ABD itiraz ediyor Türkiye'nin Musul'daki varlığına.
* * *
Ya AKP liderliğinin, medyasının tutumu? Onlar da şaşırttılar.
Yaptıkları açıktı: Haydar İbadi üzerinden İran'ı değil, ABD'yi dövdüler.
Bu kadar "ince ayar" beklemiyordum doğrusu.
* * *
Gelelim işin son aşamasına.
Malum: Rus lider Putin, 3 gün önce Türkiye'deydi.
Dünya enerji kongresine katılmak için geldi (10.10.2016).
Erdoğan'la tekrar masaya oturdular.
İki ayda üçüncü buluşmaydı bu. Anlamı: Taraflar "derin mevzu"ları konuşuyorlardı.
* * *
Görüşme bitti. İki lider medyanın karşısına çıktı.
Erdoğan sonuçlardan memnundu.
Görüşmeyi şöyle özetledi: ""Bugün Sayın Başkan'la dolu dolu bir gün geçirdik."
İçte, dışta herkes biliyordu. Görüşmenin iki temel gündemi vardı.
Bir: Enerji.
İki: Suriye.
* * *
Enerjide mutabakatın sonuçları hemen ilan edildi. İmzalar da atıldı zaten.
Ya Suriye?
Bazı kararlar alındığı kesindi. Fakat: Açıklanmadı. Zaten beklemiyorduk.
Kararların sonuçlarını sahada göreceğimiz açıktı.
* * *
Yine de: Bir ipucu vardı elimizde.
Suriye lideri Beşar Esad İran medyasına konuşmuştu (10.10.2016).
Verdiği mesaj: Türkiye'ye kapıları açıktı.
Dediği: "Suriye'de akan kanın durması için herkesle görüşebilirdi."
Esad, galiba Erdoğan-Putin masasıyla eşgüdüm halindeydi.
* * *
İşte bu ortamda İslamcı çevreleri taradım.
Amacım: Putin'le mutabakatın sonuçlarını anlamak.
Üst düzey ciddi bir kaynakla konuştum. Stratejik gelişmeleri iyi takip eder.
Uygun görürse, bilgi de verir.
Tane tane anlattı: "Ankara'dan Şam'a bir heyet gidecek."
İhtiyatla sordum: Gayri resmi bir heyet mi?
Belli ki bazı bilgilere sahip: "Hayır öyle değil. Dışişleri mensupları gidecek. Diplomatlar yani."
Bazı ayrıntılara da girdi: "Arapça bilen diplomat(lar?) da olacak heyette."
Tarih de verdi: "Çok yakında gidecekler."
Sanki 4-5 gün içinde der gibiydi.
* * *
Doğru olabilir miydi? Başka AKP çevrelerine de sordum.
Cevapları: "Bilmiyoruz. Çok yeni bir durum. Ancak, gelişmekte olan tabloya aykırı değil."
* * *
Sonuç:
Ben de yüzde yüz kesin diyemiyorum.
Fakat: Hem kaynağım ciddi. Hem de bütün belirtiler o yönde.
Bugünlerde olmasa bile, Esad yönetimiyle buluşma kaçınılmaz. Türkiye için de. Bölge içinde.
* * *
Görünen,Türkiye tarihi bir adım atmaya hazırlanıyor.
Olayı, sadece "Esad'la barışma" olarak görmek hafif kalır.
Dışta ve içte: Türkiye için yeni bir süreç başlıyor.
* * *
Üç "başlık" temelden değişecek.
Bir: ABD ile ilişkiler eskisi gibi olmayacak.
İki: Bölgeyle ilişkiler yön değiştirecek. Bölge merkezli bir dönem başlayacak.
Üç: Başta PKK, ayrılıkçı hareketler zemin kaybedecek.
ulusalkanal.com.tr