Cumhurbaşkanı Erdoğan, El-Cezire'ye açıklamalarda bulundu
Katar merkezli El-Cezire televizyonunda iki bölüm halinde yayınlanan bir programın ikinci bölümünde konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bazı konularda değerlendirmelerde bulundu.
Erdoğan, Türkiye'nin koalisyon hükümetlerinin ülkeyi yönettiği dönemde başarısız olduğunu söyledi.
Kendisinin başbakanlığı öncesinde ya da AKP'nin iktidarından önceki dönemlerde çoğunlukla koalisyon hükümetlerinin iş başında olduğunu hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bir rahmetli Özal döneminde, bir de daha önce rahmetli Demirel döneminde tek partili dönemler yaşandı ve bu tek partili dönemler başarılı olan dönemler oldu. AK Parti ile Türkiye'de artık tek partili dönemler başladı ve bu 7 Haziran seçimlerine kadar böyle devam etti. 7 Haziran'da tek parti iktidarı maalesef olmadı. Tek parti iktidarı olmayınca koalisyon arayışları başladı. Koalisyon hükümetinin kurulmasına diğer siyasi partiler yapılan görüşmeler neticesinde olur vermeyince, cumhurbaşkanı olarak benim tekrar seçime götürmekten başka çarem kalmadı. Onun için de tekrar seçime götürme kararını verdim ve milli iradeye müracaat ettik. Milli irade bu defa tekrar tek partili bir iktidarın yolunu açtı. Ben yine tek partili iktidarın olmasını ülkem için, milletim için çok çok hayırlı görüyorum."
Erdoğan, TBMM'nin 25'inci döneminde koalisyon hükümeti kurulamayınca ülkenin yeniden seçime götürülmesinde kendisinin müdahalesinin olup olmadığına ilişkin soruyu yanıtladı.
Bir cumhurbaşkanının, böyle bir durumda yetkisini kullanması gerektiğini aksi takdirde ülkenin kaybedeceğini vurgulayan Erdoğan, "Bir cumhurbaşkanının da en önemli görevi nedir? Ülkesinin kaybetmemesidir, milletinin kaybetmemesidir, bu konuda pratik olması ve seri karar alabilme yeteneğidir. Bu seri kararı alabilmek de çok çok isabetli oldu, hayırlı oldu ve böylece 7 Haziran seçimlerinden sonra atılan bu adımla da Türkiye tek başına iktidarı yakalamış oldu. Şu anda millet de memnun, ülkedeki görüntü de büyümesiyle, ekonomisiyle gayet güzel bir şekilde yoluna devam ediyor." diye konuştu.
"TÜRK TİPİ BİR BAŞKANLIK SİSTEMİNİ DEVREYE SOKALIM"
Başkanlık sisteminin sadece kendisinin dillendirdiği bir konu olmadığını anımsatan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Benden önce gelen, şu anda hayatta olmayan birçok siyasetçi bunu bu şekilde dillendirmiştir. Rahmetli Demirel, Turgut Özal, Necmettin Erbakan ve Alparslan Türkeş, başkanlık sistemini ülkemizde savunmuşlardır ve başkanlık sisteminin Türkiye için gerekli olduğunu söylemişlerdir. Ben belediye başkanlığım dönemimde de başkanlık sistemini savunmuş bir insanım çünkü büyükşehir belediye başkanlığı adeta başkanlık sisteminin küçük bir uygulaması demektir, oradaki başarı aslında genelde bunu da getirir diye düşündüm. Şu anda dünyada Amerika'ya bakıyorsunuz başkanlık sistemi, Rusya'ya bakıyorsunuz başkanlık sistemi; bunlar dünyadaki iki önemli örnek. Şimdi bu iki önemli örneğin çalışma sistemleri farklı. Çalışma sistemlerinin farklı olduğunu bir kenara koyalım, diyorum ki biz geleneklerimizden de esinlenerek Türkiye'ye yakışan Türk tipi bir başkanlık sistemini devreye sokalım. Bu, Türkiye'ye çok daha hızlı bir şekilde kalkınma fırsatı verecektir diyorum, onun için bunu savunuyorum."
"SANDIKTAN ÇIKAN İKTİDARIN BAŞINA, DİKTATÖR DENİR Mİ?"
Erdoğan, kendisine yönelik diktatör suçlamalarının, dünyadaki yaklaşım tarzıyla tamamen ideolojik olduğunu belirtti.
Bir insanın diktatör olması için o ülkede yaşam koşullarının farklı bir şekilde gelişmesi, insanların özgür yaşayamaması, düşüncelerini istedikleri gibi ifade edememesi, inandıklarını inandıkları gibi yaşayamaması gerektiğini söyleyen Erdoğan, "Benim ülkemde böyle bir sorun var mı? Benim ülkemde böyle bir sorun yok; isteyen istediği gibi konuşuyor, inandığı gibi yaşıyor, istediği gibi giyiniyor, istediği gibi yiyor içiyor, bütün bunları yapıyor. Biz hiçbir şeye yasak getirmedik. Türkiye, yasakların olduğu bir ülke olmamıştır. Türkiye son yıllarda, son 14 yılı bir kenara koyuyorum, hiçbir dönemde bu kadar özgür, bu kadar huzurlu, bu kadar rahat bir dönemi yaşamamıştır." ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin şu anda uluslararası sermayeyi en fazla çeken ülkelerden biri olduğuna değindi.
Uluslararası sermayenin, dayatmanın olduğu, dikta veya otokratik bir rejimin olduğu bir ülkeye girmeyeceğini ifade eden Erdoğan, öncelikle sermayenin, paranın kendisi için en uygun zemini arayacağını, o zemini bulamazsa oraya girmeyeceğini vurguladı.
Türkiye'de böyle bir sıkıntı bulunmadığına ve ülkede huzurlu bir ortam olduğu için uluslararası sermayenin rahatlıkla ülkeye geldiğini dile getiren Erdoğan, "Bir de bu ülkede biliyorsunuz zaman bellidir, sandık zamanı geldiğinde sandık halkın önüne gelir ve herkes orada oyunu kullanır. İşte son seçimlerde yüzde 85-86 oy kullanılmıştır. Dünyanın neresinde yüzde 85 ile yüzde 86 ile sandıkta oy kullanacaksın, oradan bir iktidar gelecek ve sen o iktidarın başına da diyeceksin ki diktatör; böyle bir anlayış olabilir mi?" değerlendirmesini yaptı.
"FETÖ 40 YIL İÇERİSİNDE DEVLETİMİZİN KURUMLARINI İŞGALE HAZIRLANAN BİR YAPILANMA"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, programda Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi ve sonrasında yaşanan gelişmelere de değindi.
Darbe teşebbüsünün ardından FETÖ'ye karşı atılan adımlarla ilgili "bu yapının kurban olarak seçildiği" yönündeki söylemlerin doğru olmadığına dikkati çeken Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bir defa, paralel devlet yapılanması, ihanet içerisindeki bir şebekenin, bir oluşumun bu ülkedeki 40 yıllık altyapısı olan bir sürecidir, yol haritasıdır ve bu 40 yıl içerisinde devletimizin kurumlarını işgale hazırlanan bir yapılanmadır. Silahlı Kuvvetler, yargı, aynı şekilde polis teşkilatımız, bakanlıklar, çeşitli kurumlarımız, bütün bunları ele geçirme hareketini yürütmüş ve tabii bu belli bir noktaya geldikten sonra da çok daha hız kazanmış, aynen bir kartopu gibi büyüye büyüye büyüye bugünlere gelmiştir. 17-25 Aralık süreci bunun yargı ve polisteki ilk operasyonuydu fakat orada başarılı olamadılar, orada da biliyorsunuz yine ben başbakan olarak iş başındaydım. Daha sonra, bu defa 15 Temmuz'da Silahlı Kuvvetlerimizin içerisine sızmış asker kılığındaki, kıyafetindeki bir grubun biliyorsunuz bir darbe girişimiyle karşı karşıya kaldık. Tabii burada da yine istediklerini gerçekleştiremediler fakat o gerçekleştiremeyişin karşısında tabii milletin duruşu çok çok önemliydi. Milletim burada göğsünü siper etti ve bu alçaklara bu yolu, bu zemini bırakmadı. Milletimin bir zaferi olarak ben bunu ilan ediyorum ve böyle bir olaya kesinlikle prim vermediği için 241 şehidimize Allah'tan rahmet diliyorum. 2 bin 194 gazimiz var ve bu gazilerimize de Allah'tan şifalar diliyorum, ailelerine sabırlar diliyorum."
ARAP ÜLKELERİNE "FETÖ" UYARISI
FETÖ unsurlarının birçok Arap ülkesinde varlığını sürdürdüğünü vurgulayan Erdoğan, hatta bazı yerlerde bunlara, Türkiye'ye farklı gözlerle bakanların imkan da tanıdığını belirtti.
Bu noktada dikkatli olunması gerektiğini anlatan Erdoğan, "Eğer bu yanlışın içerisine düşülürse, yarın onlar da bir bedel ödeme durumuyla karşı karşıya kalabilirler." uyarısında bulundu.
"BİN LADİN'LE İLGİLİ MAHKEME KARARI MI VARDI?"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD'ye FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in iadesiyle ilgili 85 koli dosya gönderdiklerini, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın beraberindeki heyetle bu ülkede görüşmeler yaptığını hatırlattı.
Pensilvanya'da bulunan terör örgütü elebaşının, ABD yönetimi tarafından Türkiye'ye iade edilmesi gerektiğini söyleyen Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Amerika bizden terörist istediği zaman biz kendilerine verdik, veriyoruz ama o bize ne yazık ki bu teröristi vermedi, hala onu bir yerde koruma altında tutuyor, 'mahkeme kararı' diyor. Bin Ladin'le ilgili mahkeme kararı mı vardı? Bin Ladin'i farklı bir ülkede gittiler, kendileri ne yaptılar, yok ettiler değil mi? Niye? Bir terörist olduğu için bunu yaptılar. Bizden 10 kadar terörist istediler, biz neredeyse hepsini verdik. Niye? Biz sizinle stratejik ortağız, stratejik ortak olduğumuza göre ben stratejik ortağımın benden böyle bir teröristi talep ettiği zaman onu vermem gerekir ve biz sözümüzde durduk. Bu kişiler sürekli Amerika'ya giriyorlar çıkıyorlar, Batı ülkelerine giriyorlar çıkıyorlar, bunlar bize verilmiyor. Bunları doğru bulmuyoruz."
"AB EĞER TÜRKİYE'Yİ İSTEMİYORSA KARARINI VERSİN"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD'nin FETÖ elebaşını teslim etmediği durumda ise "Bu durum münasebetleri zedeleyemez." diyemeyeceğini vurguladı.
Avrupa Birliği (AB) ile ilişkiler hakkında da değerlendirmelerde bulunan Erdoğan, AB'nin sürekli nazlandığını ve Türkiye'yi köşeye sıkıştırmak istediğini anlattı.
Bu konuyla ilgili açıklamalarını anımsatan Erdoğan, "Ben de sürekli açıklamalarımda diyorum ki AB eğer Türkiye'yi istemiyorsa kararını versin ve 'Türkiye'yi biz istemiyoruz, Türkiye çekilsin' desin. Tabii NATO'nun bunu yapması zor bir iş, NATO da bunu yapamaz ama AB'de henüz biz müzakereci ülkeyiz. Biz şu anda sabırla görüşmelerimizi devam ettiriyoruz. Bu görüşmeler tabii bir yere kadar devam edecek, onlar da herhalde bir nihai karar verecekler ve bizler de bu nihai karar durumuna göre hareket ederiz veya biz kararımızı veririz, buna göre adım atarız." diye konuştu.
"SADECE DEVLETİN FATURALI YAPTIĞI HARCAMA 13 MİLYAR DOLAR"
Erdoğan, AB'nin hiçbir zaman Türkiye'ye karşı dürüst ve samimi davranmadığına, mülteciler konusunda verdiği taahhüdü yerine getirmediğine dikkati çekti.
Türkiye'nin mültecilere verdiği desteği anımsatan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bakın Türkiye'de şu anda 3 milyon mülteci var, bu mülteciler Avrupa'ya doğru gidebilir, yürüyebilir. Biz 3 milyon mülteciyi burada barındırırken, AB'nin Türkiye'ye destek vermesi lazım. Bu mülteciler Avrupa'ya bir yürürse Avrupa ne yapacağını şaşırır. Şu anda 100 tane, 500 tane mülteciyi alamıyor. Söz verildi, haziran ayı gibi 3 milyar avro destek verilecekti, ikinci bir 3 milyar avro verilecekti. Şu ana kadar verilen destek aklımda kaldığı kadarıyla 250-300 milyon avro, böyle bir durum var. Öbür taraftan, Birleşmiş Milletler Mülteciler Komiserliğine bakıyorsunuz, onlar da yaklaşık 550 milyon dolar gibi bir destekte bulundular. Bizim yapmış olduğumuz harcama, STK'larımız, belediyelerimizle beraber yaklaşık 26-27 milyar dolar. Sadece devletin faturalı olarak yapmış olduğu harcama şu anda 13 milyar doları buldu."
IRAK VE SURİYE'NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNDEN YANAYIZ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Irak ve Suriye'nin toprak bütünlüğünden yana olduklarını, bölünmesini kesinlikle istemediklerini ve sonuna kadar bu istikamette mücadele sürdüreceklerini anlattı.
Bu konunun taviz vermeye gelmeyeceğini söyleyen Erdoğan, koalisyon güçlerinin de bu oyuna gelmemesini temenni etti.
Erdoğan, Irak ve Suriye'deki İran etkisi, Suriye'de ABD ve Rusya'nın rollerine ilişkin soruya şu yanıtı verdi:
"Şu anda tabii biliyorsunuz Lozan'da bir toplantı oldu. Lozan'daki toplantıda Amerika, Rusya, Türkiye, İran, Katar, Suudi Arabistan orada bir araya geldiler fakat Lozan'da ne yazık ki bir netice alınamadı ve tekrar bu süreç devam ediyor. Lozan'da değil de çok daha farklı bir yerde buluşma gerçekleşirse isabetli olur diye düşünüyorum. Tabii oraya gelenler de problemi çözmek için gelmeli. Eğer problem çözmek için gelirlerse netice alınır ama problem çözmek için değil de ön yargılarla gelinirse yazık olur. Çünkü bizim Irak toprak bütünlüğüne, bir defa Suriye toprak bütünlüğüne kendimizi şartlamamız lazım. Eğer buna kendimizi şartlarsak netice alırız, aksi takdirde netice alamayız."