Atatürk'ün Türk dili üzerine görüşleri
ATATÜRK :
'Türk dili yapay bir dil değildir'
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın son günlerde yaptığı "Türkçe ile felsefe yapılamaz" konuşma üzerine başlayan tartışmaya katkısı olması amacıyla, Atatürk'ün konuya ilişkin görüşlerini aşağıda ilginize sunarım. Selam ve saygılarımla...
25 Ocak 1931, Ankara Garında Mebuslarla Türk Dili üzerine sohbet: "Dilimiz, aydınlarımızın mıntıkasında kaybolmuştur. (Büyük Reisimiz bununla dilimizin lügatini ikmal için halk arasında çalışılmak lüzumunu emretmektedir.)" (Vakit, 26 Ocak 1931'den aktaran; ATABE, C. 24, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2008, s.402)
10 Mayıs 1931, CHF 3. Büyük Kongresi'ni açış konuşması: "Türk dilinin bağımsız hüviyeti ile mükemmel ve medeni bir gayeye erişmesi için, esaslı mesai geçen devrede başlamıştır." (ATABE, C. 25, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2009, s.144)
27 Ağustos 1932, Sivas'ta Milli Türk Talebe Birliği Araştırma Heyetine: "Dilimiz çok zengindir, güzeldir. Bunu ortaya çıkaracaklar sizin gibi duygusu derin, yorulmaz Türk gençleridir. Türkçemizi günün en ileri bilgi dili yapmak değerli araştırmanızdan beklenir." (ATABE, C. 25., s.400)
1 Kasım 1932, TBMM açış konuşması: "Milli kültürün her çığırda açılarak yükselmesini, Türk Cumhuriyeti'nin temel dileği olarak temin edeceğiz. Türk dilinin kendi benliğine, aslındaki güzellik ve zenginliğine kavuşması için, bütün devlet teşkilatımızın dikkatli, alakalı olmasını isteriz." (ATABE, C.26, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2009, s.37)
4 Temmuz 1935, Türk Tarihi Araştırma Kurumu Programının Önprojesi: "Eksikliğiyle, asaletiyle, doğurganlığıyla ve sonsuz yaratma kabiliyetiyle Türk dilinin, bütün dünya dilleri arasında işgal ettiği mümtaz mevkii; Bu dilin başka kavimlere nasıl milli dil olduğunu, yahut başka milletlerin dillerine kendi kelime hazinesinden ve sözdiziminden kök, kelime ve uzviyet vererek hepsine genel bir ana kaynak hizmetini gördüğünü; Türk dilinin bütün dünya dillerinin gelişmesinde en tesirli bir etken olduğunu; Türk dilinin, Sumerlerin, Etilerin ve diğer eski Anadolu kavimlerinin, Mısırlıların, Yunan medeniyetini doğuran Giritlilerin ve Egelilerin ve Roma kültürünü doğuran Etrüsklerin ana dilleri olduğu ispat ederek, bugünükü modern Batı medeniyetine ana kaynak olan bu en eski yüksek medeniyetlerin, Türk kavimlerinin ırki dehasının mahsulü olduğunu göstermek."(ATABE, C. 27, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2010, s.282-283)
Ekim 1935, Etimoloji, Marfoloji ve Fonetik Bakımdan Türk Dili: "Türk dili üzerinde ve bu münasebetle diğer dillerde yapılan inceleme ve araştırmalardan ve dille alakadar olan filozaofi, psikoloji, sosyoloji bahislerinin gözden geçirilmesinden doğmuştur. Bu doğuş, filolojide yeni bir teori olarak görülebilir. Bu teorinin temeli, insana benliğini veren Güneş'in tanıtmış olması fikridir. (...) Dil, psikolojik ve sosyolojik kanunlara bağlı olarak meydana gelmiştir. Fikri hayatın en ince teferruatı, harici dünyadan gelen levhalar veya içimizde doğan ruhi cereyanlar şeklinde tezahür eder. İnsanlar bunları dil vasıtasıyla tespit etmeye muvaffak olur. Dil harici dünyayı temsil eden ve bize onu hatırlatan birçok gösterici işaretleri, ince farklarla birbirinden ayırma çabalamasından ibarettir." (ATABE, C. 27, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2010, s.315, 317)
'Türk dili yapay bir dil değildir'
Ulus gazetesine dil yazıları (2 Kasım-7 Aralık 1935: "Çok malum ve anlamları her Türk için besbelli olan şu birkaç öz Türkçe kelimenin analizi, bize açık olarak gösteriyor ki, Türk dili dimağının tam teşekkül ve gelişmesinden sonra düşünülerek kurulmuş, yapay bir dil değildir. Türk dili, Türk dimağı kadar tabiidir. Türk dili, Türk dimağı ve dahi kadar mantıklıdır, yüksektir, Türk dilinin en küçük bir biçimbirimi, Türk'ün tabiatı incelemekten aldığı en büyük kavramın ifadesidir." (ATABE, C. 28, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2011, s.91-92)
"Bugünkü Cumhuriyet'in aydın Türklerine düşen başlıca vazifelerden biri de bu hakikati ilim dünyasına bütün teknik ve mantıksal tarzlarda göstermektir. Bunda biz Türklerin asla şüphemiz yoktur. Tereddüt noktası hariçte değil, içimizdedir. İçimizi anlamayanlardır. Biz kendi içimizi egomozu anlamış olduğumuzu idrak etmişsek, bizim ortaya koyacağımız büyük hakikatleri reddetmek çok küçük, manasız şeyler olacağına vatandaşlarımızın bütün kalpleriyle inanmalarını rica ederiz." (age.,s.108)
24 Ağustos 1936, 3. Türk Dili Kurultayı için Afet Hanım'a dikte edilen nutuk: "Türk tarihi, Türk ırkını ancak müspet ilim belgeleriyle bulur. Türk dili bunlardan en önemlisidir. Bugünkü ilim dünyası içinde dili, ırk için esas kabul etmeyen âlimler de yok değildir. Bu esas belki bazı camialar için doğru olabilir. Fakat Türk için, asla...
Türk'ün tarihi varlığını ve bu varlığın dünyadaki yaygınlığını, Türk dili orjinalliği bilhassa çok açık bir kesinlikle göstermektedir. Bu itibarla Türk Tarih Kurumu, birbirini tamamlaması icap eden iki aydın abidedir. Türk Tarih Kurumu, işte bu inanladır ki, Türk Dil Kurumu'nun kurultayını büyük saygı ile selamlar ve onun, dil bakımından olduğu kadar, tarih bakımından da ilmi verimler almasını diler." (ATABE, C. 28, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2011, s.254)
Ercan Dolapçı
Aydınlık