Turhan Özlü yazdı ''Anayasa'dan Türk adı çıkarılsın'' diyenleri milletçe alkışlıyoruz!

Turhan Özlü yazdı ''Anayasa'dan Türk adı çıkarılsın'' diyenleri milletçe alkışlıyoruz!

CHP’nin 2011 Seçim Bildirgesi’nde Yeni anayasanın temel ilkeleri 12 başlık halinde sıralanmıştı. “Yeni bir anayasaya ihtiyaç var” deniliyordu. Ama değiştirilmesi teklif edilemeyecek maddelerle ilgili tek bir satır yoktu. Mayıs 2011’de; Genel Seçim’e 10 gün kala “10 Başlıkta CHP’nin Anayasa Vizyonu” açıklandı. Belgede “Türk” adı yoktu; yerine “Türkiye Cumhuriyeti halkı” ifadesi konulmuştu. “Tasada ve kıvançta ortaklık ve bir arada yaşama arzusuna dayalı ulus anlayışı” vurgulanmıştı, ama o ulusun adı yoktu. KCK Yürütme Kurulu Başkanlığı adına yapılan açıklamada, seçim öncesindeki “CHP mesajlarının çözüme katkı yaptığı” vurgulanıyordu. Batı merkezleri sadece AKP (ve BDP) oylarıyla Meclis’ten geçecek bir anayasayı Türkiye’ye kabul ettirmenin güçlüğünü biliyorlardı. Cumhuriyeti kuran bir parti olarak CHP’nin de sürece dâhil edilmesi zorunlu görülüyordu. "CHP'siz olmaz" kampanyası daha o tarihlerde başlatıldı. Deniz Baykal’ın bir kaset komplosuyla bertaraf edilmesi de bu ihtiyaçla ilgiliydi. MHP’ye tam da genel seçimler öncesinde yapılan kaset tertipleri de öyle. Kılıçdaroğlu ve Bahçeli, Baykal’ın başına gelenlerden ne yapmaları gerektiğini öğrenmişlerdi.

“ANAYASA İSE ANAYASA… EYVALLAH”

12 Haziran 2011 Genel Seçim’inden sadece beş gün sonra Tayyip Erdoğan’ın anayasa için “kapılarını çalacağız” sözlerine Kılıçdaroğlu, “Biz hazırız, samimiyiz" , “Anayasa ise anayasa… Eyvallah” yanıtını veriyordu. MHP de farklı değildi. Devlet Bahçeli Yeni Yasama Dönemi’nin ilk Meclis Grup toplantısında yeni anayasa talebinin “meşru” olduğunu dile getirdi. “Parti olarak yeni bir anayasa yapımına duyulan ihtiyacın farkındayız”, “Kurulacak her masanın etrafında büyük bir iftiharla sonuna kadar oturur ve sorumluluk alırız” diyordu. Daha öncesi de vardır. 12 Eylül 2010 referandumunda “yetmez, ama evet’çiler” arasında yer alan Binnaz Toprak, Öcalan’ın talimatıyla düzenlenen “Demokratik Özerklik Çalıştayı”nda (Aralık 2010) yaptığı konuşmada “Anayasa’nın 66. maddesindeki Türk kelimesi çıkartılsın” dedi. Bu sözleri söyleyen kişi Kılıçdaroğlu tarafından ödüllendirildi; İstanbul’dan seçilebilecek sıradan milletvekili adayı gösterildi. Kılıçdaroğlu Genel Başkan seçildikten dört ay kadar sonra TESEV’in ev sahipliğinde toplantılara başladı. TESEV üyesi Oğuz Babüroğlu yönetiminde Şubat 2011'de Van’da gerçekleştirilen ikinci toplantıda “yeni anayasal vatandaşlık tanımı”nın yapılması, mevcut Anayasa’daki “Türk” tanımının çıkarılması tartışıldı. “Anadilde Eğitim” kararı alındı. “Yeni bir idari yapılanma”yı da içeren “yeni anayasa” çağrısı yapıldı.

KILIÇDAROĞLU: ANAYASA'DAN TÜRK ADI ÇIKARILSIN

Kılıçdaroğlu ilerleyen günlerde tavrını net olarak açıkladı. “Anayasada etnik kimlik tanımı yapılmaması gerekir. Üst kimlik olarak ‘Türkiye Cumhuriyeti Yurttaşı’ tanımı uygundur” diyordu. “Etnik kimlik olmasın” sözünün bir tek anlamı vardır. Anayasadan Türk adı çıkarılsın! Bu çıkışın Fethullahçı bir vakfın düzenlediği 26. Abant toplantısıyla aynı günlere denk gelmesi de anlamlıdır. Toplantının sonuç Bildirgesi’nde yeni “anayasada vatandaşlığı tanımlamaya gerek yoktur” deniyordu. 28. Abant Toplantısı’nın 10 Şubat 2013 günü açıklanan Sonuç Bildirgesi de aynı doğrultudadır: “Hiçbir resmi belgede, Türk vatandaşlığının sosyolojik bir tanımı olmamalıdır. Bunun yerine sadece T.C. vatandaşlığı kavramı üzerine odaklanılmalıdır” Gündemi anayasa olan Abant Toplantısına CHP tarihinde ilk kez bir temsilci katıldı. Hem de genel başkan yardımcısı düzeyinde. Erdoğan Toprak toplantıda bir de konuşma yaptı.

KILIÇDAROĞLU: "CHP'NİN İDEOLOJİSİ YOK"

“Türk” adının Anayasa’dan çıkartılması talebinin asıl sahibi ABD ve Batı devletleriyle birlikte PKK’dır. Öcalan "Açılımın kilidi" dediği Yeni Anayasa için "etnisiteye nötr olmalı” teklifini daha 20 Ağustos 2009 günü Tayyip Erdoğan’a iletti. Abdullah Gül de, 2 Ekim 2011 günü Meclis’in açılışında yaptığı konuşmada, “Anayasa hiçbir ideolojinin mührünü taşımamalı” diyordu. Bu aslında en ideolojik tavırdır. Türkiye’yi dönüştüren, millî devleti tasfiye eden ideolojinin gizlenmesi için üretilmiş bir kavramdır. İdeolojisiz anayasa çağrılarına CHP (ve MHP) yönetimlerinden bir itiraz gelmedi. Hatta Kılıçdaroğlu “CHP’nin ideolojisi yok” sözleriyle Abdullah Gül’e destek selamı gönderiyordu.. “Kırmızı çizgileri olmayan anayasa” söylemi de “İdeolojisiz Anayasa” çağrılarıyla birlikte ortaya getirildi. AKP’nin “masaya ön şartsız oturalım” çağrısına Komisyon’un CHP’li üyesi Rıza Türmen “kırmızı çizgileri olmadan önkoşulsuz oturacakları” yanıtını verdi. 2013 yılı 28 Şubat günü bir gazeteye sızdırılıp yayımlanan açıklamasında Öcalan artık daha açık konuşmaktadır: “Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlılığını ifade eden her birey T.C. vatandaşıdır. Sizin Türk ulusçuluğu dediğiniz faşist bir örgütlenmedir. Alet olamayız.” Kılıçdaroğlu da giderek daha açık konuşmaya başladı: “Türk veya Kürt gibi ifadeler kullanmadan genel vatandaşlık, Cumhuriyete bağlılık tanımı üzerinde çalıştığını” söyledi. Gazeteci Fikret Bila, gelinen yeri şu sözlerle tanımlıyordu:

“Bir önceki dönemde Türklüğü üst kimlik olarak ısrarla savunan ve Kürt sorununa Atatürk’ün millet anlayışı içinde yaklaşan CHP, Kılıçdaroğlu’yla birlikte Türk milleti ve Türklük tanımına girmeden vatandaşlık bağının çözüm olacağını savunan çizgiye geldi.”

Kılıçdaroğlu “Hükümetin atacağı adımlara da destek vereceğini” söylüyordu. AKP-PKK birlikteliğiyle yürütülen bölünme süreci, “özgürlük iklimi” diye adlandırılıyordu.

TÜRMEN: “TÜRK SÖZCÜĞÜ ORTAK KİMLİK İŞLEVİ GÖRMÜYOR”

Gazetelerde ilân olarak yayımlanan CHP’nin 89. kuruluş yıldönümü bildirisinde de Türk ve Türk ulusu kavramına yer verilmedi. “Yurttaş egemenliği” ifadesi kullanıldı. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilke ve değerlerine “bağlı”, “barışık” gibi sözcükler tercih edilmişti. Bir yıl sonra verilen 90. yıl ilânları da aynıdır. Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun CHP’li üyeleri milletvekili andından “Büyük Türk milleti önünde” ifadesinin çıkarılmasını teklif ettiler. Önerinin asıl sahibi AKP idi. AKP’yle yarış halinde nerede Türk, Türk milleti adı geçiyorsa peşine düşülmüştü. CHP tabanında ve milletvekilleri içinde tepkiyle karşılanınca teklifte düzeltme yapıldı. “Büyük” sözcüğünden vazgeçilerek “Türk milleti” ifadesi korundu. 10 Şubat 2013 günü Milliyet gazetesindeki yazısında Rıza Türmen “Türk sözcüğü ortak kimlik işlevi görmüyor” diyor ve şunları ekliyordu: “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür’ tanımının yeni anayasada tekrarlanması yanlış olacaktır” Bu satırları yazan kişi CHP’nin Genel Başkan Yardımcısı’dır. Dahası Anayasa Komisyonu’nun üç CHP’li üyesinden biridir. Kılıçdaroğlu ve ekibine artık, devletin Türkiye Cumhuriyeti olan adını ne yapacağı soruluyordu. Sürecin götürülmek istendiği yer, Yeni Şafak yazarı Hilal Kaplan'ın şu sözlerinden anlaşılabilir:

“Artık bu Türk Bayrağı’nın isminin değişmesi de gündeme gelmeli. Mesela Sayın Selahattin Demirtaş’ın dediği gibi ‘Devlet Bayrağı’ olabilir.”

NİHAD MATKAP: “CHP’NİN TANIMI ÖCALAN’INKİNE UYUYOR”

Üç BDP’li milletvekilinin İmralı’da Öcalan’la yaptığı görüşmenin içeriği medyada yayımlandığı gün Kılıçdaroğlu ve Genel Başkan Yardımcısı Nihad Matkap’ın açıklamaları dehşet vericidir. Kılıçdaroğlu “biz sürece negatif bakmıyoruz” derken Nihad Matkap çok daha açık sözlüdür: “CHP’nin vatandaşlık tanımı Öcalan’ınkine uyuyor!” (Gazeteler, 1 Mart 2013) Nihad Matkap, yaptığı açıklamanın “kişisel görüşü değil, CHP’nin tanımı” olduğunu da vurgulama gereği duydu. 38 İl’in Baro Başkanlarınca yapılan ortak açıklama CHP yönetimine yanıt niteliği taşıyordu. İstanbul ve Ankara Baro Başkanlarının da yer aldığı açıklamada şöyle deniyordu: “Üniter devlet yapısı hiçbir koşulda tartışmaya açılamaz ve Türk vatandaşlığı tanımı Anayasa’dan çıkarılamaz.” Kılıçdaroğlu, yükselen tepkiler karşısında Türk kavramının anayasadan çıkarılması görüşünü artık savunamaz hale geldi. Ama 2013 yılı başında soruna çare olacak bir buluş açıkladı! Türk sözcüğünün “Anayasa’nın Başlangıç bölümünde yer almasını istiyoruz.” Bu görüşünü 16 Mart günü Parti Meclisi toplantısında ve 30 Nisan’da da Meclis Grubu’nda tekrarladı. Hileyi ilk gören ve kamuoyuna açıklayan kişi Doğu Perinçek oldu:

“Başlangıç bölümleri anayasaların masal kısmıdır. Yani hukuki bir değeri yoktur. Hep aynı numara, Türk milleti olacak ama ‘babaannemizin resmi’ gibi bir hatıra olarak duvara asılacak. Kılıçdaroğlu Türk milletini Tayyip Erdoğan ve Abdullah Öcalan’la birlikte hukukun dışına atma tertibinde.”

Perinçek’in bu sözlerinden sonra, Başlangıç bölümüyle ilgili fikirler de bir daha duyulmadı. Ama yeni yöntemler için fırsat kollandı.

CHP TUTUM BELGESİ TASLAĞINDA YENİDEN

Türk milletini savunmak, bölücü Kürt milliyetçiliğini eleştirmek CHP’de artık disiplin suçu sayılıyordu. Birgül Ayman Güler'e ve diğer bilinen isimlere linç kampanyası başlatıldı. PKK'yı yasallaştırma kanununa CHP'li vekiller AKP ile birlikte "evet" oyu verdi. İki genel başkan yardımcısı Engin Altay ile Sezgin Tanrıkulu da evet oyu verenler arasındaydı. 2014 yılı Ekim ayına gelindiğinde CHP yönetimi tavrını daha da netleştirdi. MYK üyelerine dağıtılan 2015 seçim bildirgesinin temelini oluşturacak “Tutum Belgesi” taslağında, “Türk vatandaşı” kavramının Anayasadan çıkarılması ve tanımın değiştirilmesi öneriliyordu. 12 sayfalık taslak, CHP Genel Başkan Yardımcısı Burhan Şenatalar’ın koordinasyonunda bir heyet tarafından hazırlandı. Belgede farklı kimliklerin anayasal güvence altına alınabilmesi için “anayasal yurttaşlık ilkesi” ve “nötr bir yurttaşlık tanımı” üzerinde uzlaşılması gerektiği vurgulanıyordu.

Turhan Özlü

ulusalkanal.com.tr

DİPNOTLAR

--------------------------

1- Hürriyet, 14 Haziran 2011. 2- 8 Ekim 2011 tarihli gazeteler. 3- “Siyaset Meydanı Özel”, Sky Türk360’dan akt. Aydınlık, 10 Mart 2012. 4- İsmail Küçükkaya’nın Kılıçdaroğlu’yla yaptığı söyleşiyi Akşam’dan akt. Can Ataklı, Vatan, 23 Mayıs 2012. 5- Fikret Bila, Milliyet, 15 Temmuz 2012. 6- Rıza Türmen, Milliyet, 10 Şubat 2013. 7- “Her Yöne 40 Dakika”, A Haber TV’den akt. Aydınlık, 30 Mart 2013. 8- Milliyet, 22 Şubat 2013. 9- Aydınlık, 25 Şubat 2013.

milletçe alkışlıyoruz