"Böyle bir bildiriyi ancak PKK yazabilir"
"PKK'ya yönelik operasyonlar durdurulsun" talebiyle hazırlanan "barış bildirisi" ile ilgili Adalet Bakanı Bekir Bozdağ bir açıklama yaptı. Bozdağ, Adli Tıp Kurumu yönetmeliğinde değişiklik yaptıklarını belirtirken, "Kimsesiz olan cenazeler 15 gün içerisinde alınmadığı takdirde, belediyelere, belediyeler tarafından alınmadığı takdirde Mülki İdare Amirliği’ne teslim edilmesine yönelik bir değişiklik yaptık" dedi. Bozdağ, akademisyenlerin imzaladığı bildirinin ise PKK tarafından hazırlandığını belirtirken, CHP bölgede yaşanan terör saldırıları karşısında Türkiye Cumhuriyeti devletinin aldığı meşru tutumu ve adımları görmezden geldiğini belirterek, "Aksine, bunun karşısında PKK'ya bir cümle söylemeyen ve PKK'yı adeta aklayan yaklaşımları kabul edilemez bir durumdur" dedi.
Yozgat’ta bir dizi inceleme ve açılış programlarına katılan Bakan Bozdağ, Bozok Üniversitesi Rektörlüğünü ziyareti öncesinde gazetecilerin sorularını cevaplandırdı. Adli Tıp Kurumu yönetmeliğinde yapılan değişiklikle ilgili açıklama yapan Bozdağ, "Adli Tıp Kurumu yönetmeliğinde olan değişiklikler cenazelerin defnine kolaylık sağlayan, cenazelerin usulüne uygun defninin temin amacına dönük düzenlemelerdir. Bilindiği gibi PKK terör örgütü, PKK’ya müzahir çevreler HDP, devlet cenazeleri vermiyor şeklinde propaganda yapmıştı. Halbuki morglarda bulunan cenazeler yakınlarına teklif edildiği halde yakınları tarafından alınmamış, belediyelere teklif edildiği halde belediyeler tarafından da alınmamıştır. Bunun üzerine bu cenazelerin defin işlemlerinin yapılabilmesi için Adli Tıp Kurumlarında bir değişiklik yaptık. Kimsesiz olan cenazeler 15 gün içerisinde alınmadığı takdirde, belediyelere, belediyeler tarafından alınmadığı takdirde Mülki İdare Amirliğine teslim edileceğine yönelik bir değişiklik yaptık. Kimliği Belli olan cenazeler için ise ailelerin almalarına yönelik teklif edilecek, aileleri aldığı takdirde 3 gün içerisinde ailelerine teslim edilecek. Ancak ailelerin kabul etmemesi halinde yine bu cenazeler belediyelerle beraber Mülki İdare Amirliğine teslim edilecektir. Onlarda defin işlemlerini yapacaklar" diye konuştu.
"BELEDİYELER CENEZELERİ ALMADI"
Terörle mücadele kapsamında, öldürülen terör örgütü mensuplarının cenazelerini, belediyelerin yasal görevi olduğu halde teslim almadıklarını ifade eden Bakan Bozdağ, "Adli Tıp Kurumu yönetmeliğine Mülki İdare Amirliği düzenlemesini koyuşumuzun nedeni, bölgedeki belediyeler yasa gereği cenazeleri defnetmek ve defin işlemlerini yapmak görevi olduğu halde maalesef bu cenazeleri almamışlardır, almayı kabul etmemişleridir. Böyle olunca cenazelerin ortada kalmaması ve defin işlemlerinin yapılabilmesi için mülki idare amirliklerine de cenazelerin teslim edileceklerini öngören değişiklik yapılmıştır. Bu değişiklikten sonra aileler cenazeleri almaya gelmişlerdir. Hatta HDP’li vekiller de cenazeleri o güne kadar almaya gelmedikleri halde almaya geldiler. Cenazeler ailelere teslim edildi. Ancak maalesef bu sefer aileler PKK terör örgütünün baskısı nedeniyle aldıkları cenazeleri defin yerine belediyeye teslim ettiler bu sefer. Daha önce cenazeleri almayan belediye PKK terör örgütünün baskısıyla ailelerin teslim ettikleri cenazeleri aldılar ve mezbahaneye götürüp koydular. Cenazeleri mezbahada tutuyorlar. Öte yandan da bas bas bağırıyorlar. Devlet cenazelerimizi vermiyor işte cenazelere saygı duyulması lazım, şöyle olması lazım böyle olması lazım diye propaganda yapıyorlar. Tabi böyle bir durumda ortaya çıkınca Adli Tıp Kurumu yönetmeliğinde yeni bir değişiklik yapıldı. Cenaze nakil ve defin işlemlerine ilişkin yönetmelikte yine değişiklik yapıldı. Bu değişikliklerin temel nedeni cenazelerin usulüne uygun şekilde ailelerine teslim ve defin işlemlerinin yapılmasıdır" dedi.
"AKADEMİSYENLER BİLDİRİSİ PKK TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR"
Üniversitelerde görev yapan bazı akademisyen ve araştırma görevlilerinin imzaladığı bildiri konusunda da açıklama yapan Bakan Bozdağ, "Terör örgütünün gerçekleştirdiği saldırılar nedeniyle devletin aldığı tedbirler var. Herkes şunu iyi bilmesi lazım. Bu eylemler karşısında Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve hükümetinin aldığı tedbirler meşru tedbirlerdir, yasal tedbirlerdir, doğru tedbirlerdir, yapılması gerekenlerdir. Terör bitene kadar Türkiye’nin şehirleri, ilçeleri, beldeleri, köyleri sokakları caddelerin dağları ovaları terörden temizlenene kadar Türkiye Cumhuriyeti devletin terörle kararlı bir şekilde mücadelesini devam edecektir. Benim bu bildiriye dair kanaatim şu. Bu bildiri PKK Terör örgütü tarafından hazırlanmış ve ona müzahir çevreler tarafından da imzası organize edilmiş bir bildiri gibi duruyor. Çünkü bu bildiride dile getirilen görüşlere baktığınız zaman bu görüşlerin tamamı PKK terör örgütünün görüşleridir. PKK’ya müzahir çevrelerin görüşleridir. Böyle bir bildiriyi ancak PKK terör örgütü yazabilir, PKK Terör örgütünün gönüllü destekçileri yazabilir. Onunun için bu akademisyenler ya bildiriyi okumadan imzaladılar. Eğer okumadan imzaladılarsa felaket bir şeydir. Okumadan bir şeyin altına nasıl imza atıyorlar. Okuyarak imzaladılarsa, o da daha büyük bir felakettir. Böyle bir bildirinin altına asıl bilimsel özerklikten bağımsızlıktan, objektiflikten, haktan, adaletten bahseden insanlar böyle bir bildiriden taraflı bir bildiriden sadece devleti suçlayan ve PKK terör örgütünü aklayan bir bildirinin altına nasıl imza atarlar. Belli ki kulaklarını gerçeğe kapatmışlardır, gözlerini gerçeğe kapatmışlardır. Akılları, gerçeği idrak edemez durumdadır. Bir insanın kulakları gerçeğe kapalı olursa , gözleri gerçeği görmez ise, aklı ile de gerçeği idrak etmezse, o zaman hangi üniversitede akademisyen olursa olursun onun hiç kimseye faydası olmaz. Herkes 'aydınlar bildirisi' diyor. Kusura bakmasınlar, aydınlar gerçeği görendir. Terör örgütünün istediklerini gerçek diye kamuoyuna takdim eden değildir. Aydınlar gerçeklere kulak verendir. Türkiye’nin gerçeklerine gözünü kapatanlar, karanlığı aydınlık zannediyorlar. O nedenle ben o bildirini altına imza atanları aydın olarak görmediğimi buradan bir kez daha ifade etmek isterim. Aydınlar karanlıkta yürüyüp de kendi karanlıklarını Türkiye’ye aydınlık gibi gösteremezler. Gerçekten aydının ışığını herkese yansıtırlar. Ben Türkiye’nin gerçek aydınlarının da sesini yükseltmesinin Türkiye’deki demokrasinin bir gereği olduğunu düşünüyorum" diye konuştu. (DHA)