Aydınlık'ta 'Vatanım Sensin' tartışması: Kim, ne yazdı

Aydınlık gazetesinin internet sitesinde 'Vatanım Sensin' dizisi tartışılıyor. Gazeteci Yener Güneş'in Kanal D'de her perşembe yeni bölümü yayınlanan 'Vatanım Sensin' dizisi ile ilgili yazı kaleme almasıyla başlayan tartışmaya önce Ece Kırbaş sonra da Ersin Eroğlu-Ferdi Tanhan dahil oldu. İşte Aydınlık gazetesinin internet sitesindeki 'Vatanım Sensin' tartışmasında gelinen son nokta...

Aydınlık'ta 'Vatanım Sensin' tartışması: Kim, ne yazdı

Son zamanlarda aydinlik.com.tr'de farklı bir konu tartışılıyor..

Aydinlik.com.tr yazarı gazeteci Yener Güneş, Kanal D'de yayınlanan ve başrollerini Halit Ergenç ile Bergüzar Korel çiftinin paylaştığı 'Vatanım Sensin' dizisini değerlendiren bir yazı kaleme aldı.

"ALGI OPERASYONU"

Yazısına "FETÖ’cüler vatan için mi 'vatan haini' oldu?" başlığını veren Güneş, "Ön plana çıkarılan yanlış mesajlar, doğrularla içi çe veriliyor. Senaryoya duygu sosu da eklenerek izleyiciler can evinden vuruluyor. Dört dörtlük bir algı operasyonu" yapıldığını belirtti.

Geçtiğimiz bölümde jenerikten çıkarılan dizinin senaristi Necati Şahin'e dikkat çeken Güneş, "Vatanım Sensin’in senaristi, FETÖ’nün ajan okullarının propagandasını yapan ‘Selam’ isimli filmin senaryosunu yazan bir kişi olmasına rağmen, bu gayret niye? Toplumun kafasını karıştıran, tarihi çarpıtan bir diziye Kanal D yönetimi neden alan açıyor?" diye sordu.

"DİZİ VATANSEVERLİK PROPAGANDASIDIR"

Gazeteci Güneş'in yazısına aydinlik.com.tr yazarı gazeteci Ece Kırbaş'tan karşı bir yazı geldi. 'Vatanım sensin' dizisinin vatanseverlik propagandası olduğunu kaleme alan Kırbaş yazısında "Tarihin her döneminde casusların ve üstlendikleri kritik görevlerin sayısı hiç de az değildir. Casusların hepsi düşman tarafına sızmak, orada yükselmek ve kritik zamanda düşmanı içerden çökertmek için vatanlarına ihanet etmiş gibi gözükmek zorunda kalmışlardır. Birçok dönemde bu türden gizli vatansever amaçlar için kendinden olanları da feda etmek durumuyla karşı karşıya kalınmıştır. Aynı çavuşun vurulması gibi" ifadelerini kullandı.

"KOMPLOCULUK UMUTSUZLUĞA SÜRÜKLER"

Kırbaş, komploculuğun umutsuzlağa sürüklediğini belirtti. Kırbaş yazısında,"komplo teorileri üretmek uğruna önümüze çıkan her işi karalamak yalnız hata değil, Türk halkının da zekâsını, sağduyusunu hafife almak olacaktır" dedi.

"HER ŞEY BÜTÜN ÇIPLAKLIĞI İLE ORTADA"

Gazeteci Güneş, "FETÖ’cünün senaryosundan ‘vatanseverlik propagandası’ beklemek" başlığıyla yeni bir yazı kaleme aldı. Güneş yazısında, "Arkadaşımız yazısını ‘komplo’ ve ‘komploculuk’ nitelendirmesi ile bitiyor. Bu durum yakışık almamış. Tam karşılığını doğru anlamak için sözlüğe baktım. Komplo, ‘Birine ya da bir kuruluşa karşı topluca alınan, o kimseyi ya da kuruluşu güç duruma sokacak gizli karar. Topluca ve gizlice yürütülen herhangi bir plan, iş’ demekmiş. Yazıdan bu sonucu çıkarmak, abartılı olmuş. Her şey bütün çıplaklığı ile ortadayken ‘komploculuk’ suçlaması iddialı bir suçlama. Bu suçlamanın yapılabileceği ve yakışacağı tek bir yer var. O da FETÖ’nün ta kendisi" dedi..

'Vatanım Sensin' dizisi tartışmasına Ersin Eroğlu ve Ferdi Tanhan da dahil oldu. Eroğlu ve Tanhan'ın ortak kaleme aldığı yazıda tarihimizde 'Hain olacaksın' talimatının olduğunu belirtildi.

İŞTE SIRASIYLA O YAZILAR:

Kanal D’de yayınlanan Vatanım Sensin dizisinin ilk 10 bölümünü internetten izledim. Dizi her ne kadar, “Bu dizide yer alan olaylar, kurumlar ve karakterler hayal ürünüdür” uyarısı ile başlasa da, dizide yer alan olayların ve karakterlerin büyük bir çoğunluğu gerçek hayattan alınma. İzmir’in işgali, düşmana sıkılan ‘İlk Kurşun’ vs. de var dizide, Halide Edip Adıvar, Kuşçubaşı Eşref ve Hasan Tahsin de... Ancak hiçbir karakter ve olay aslına uygun yansıtılmamış. Diziyi yapanlar, senaryo için her ne kadar ‘hayal ürünü’ dese de, dizinin adeta tarihsel gerçekleri çarpıtmak üzere kurgulanmış olduğunu gösteren sayısız örnek çıkıyor karşımıza.

Ön plana çıkarılan yanlış mesajlar, doğrularla içi çe veriliyor. Senaryoya duygu sosu da eklenerek izleyiciler can evinden vuruluyor. Dört dörtlük bir algı operasyonu yapılıyor...

TARİHİMİZDE ‘HAİN OLACAKSIN’ TALİMATI VAR MI?

Osmanlı, Yunan ordusuna esir düşen Binbaşı Cevdet’e ‘Vatan için vatan haini olur musun’ talimatını gönderiyor. Binbaşı Cevdet, bu talimat üzerine (Osmanlı Çavuş’unun da rızası ile) kaçmaya çalışan esir Osmanlı askerlerini Yunan komutana ihbar ediyor ve Osmanlı çavuşunu öldürüyor. Böylece Binbaşı Cevdet, Yunan komutanın gözüne girmeyi başarıyor.

Bir istihbarat örgütü ya da ordu, elemanına ‘hain olacaksın’ talimatı verir mi? ‘Hain olacaksın’ diye bir talimat Osmanlı’nın da, Türkiye Cumhuriyeti’nin de tarihinde yok. Ancak, düşman içine ya da falanca örgüt içine sızıp vatan için bilgi toplayan, vatan casusları hep olagelmiş. Örneğin, Kurtuluş Savaşı döneminde Yunan Ordusu'nun karargahına sızmayı başaran ve çok değerli bilgileri Ankara'ya ulaştıran Ahmet Esat Tomruk (İngiliz Kemal) o isimlerden biri.

Casusluk başka hainlik başka. Hain adı üstünde haindir, hıyanet içinde olan kişidir. Hain vatanını da satar, halka kurşun da sıkar. Vatan hainliği ise suçların en büyüğü!

VATANI ‘KADIN MEMESİ’NE SATANLAR

Azize Hemşire, kocası Binbaşı Cevdet’e ‘Benim vatanım sensin’ diyor. Bu sözün bir kadının kocasına olan aşkının soyutlanmış ifadesi olduğunu düşünmek isteriz ama senaristin niyetinin öyle olmadığı aşikar. Bu söz vatanın bir insan bedenine indirgenmesinin ilanı. Yani insan bedeni, aşk ya da adına her ne derseniz, vatandan daha kıymetlidir.

Her nedense, Azize’nin kocası Cevdet’e söylediği ‘vatanım sensin’ cümlesi aklımıza FETÖ tutuklusu Ahmet Altan’ı getiriyor. Ne diyordu tertipçi Altan, ‘ben bu vatanı, bir kadın memesine satarım.’

TÜRK ASKERİ DÜŞMAN SAFINA GEÇER Mİ?

Dizide Türk subayı ‘vatan için hain oldu’ teması işleniyor. Bir Türk subayı Yunan tarafına geçer mi? Geçmez! Peki, Yunanistan safına kim geçer, ülkesini kim satar? Yunan tarafına geçse geçse asker üniforması giymiş FETÖ’cü hainler geçer. Mehmetçik vatan için hain olmaz, vatan için destan yazar. Bakınız El-Bab...

Dizide esir askerlere ‘umudunuzu kesin’ deniyor. Düşmana tutsak düşen ama asla teslim olmayan şerefli Türk askerine, ‘devletiniz sizi kurtarmayacak, umudunuzu kesin’ diyen bir hain, Türk subayı olabilir mi? Hani o IŞİD’in düzmece videosunda Türk devletine hakaretler ederken gösterilen askerler akla geliyor. Kendinizi, düşmana esir düşen askerlerin yerine koyun, canınızı alacak olsalar da, vatanınıza ihanet eder misiniz?

BİZDE ‘VATAN SAĞOLSUN’ DENİR

‘Vatanım Sensin’de çeşitli karakterler üzerinden insan hayatının vatandan daha önemli olduğu vurgulanıyor. Vatan için anadan da yardan da geçen, hudut boylarında ve hudut ötesinde çarpışan yiğitlerin eşleri, ana-babaları, gardaşları ve çocuklarının ağzından bir defa bile

‘vatanım sensin’ dediklerini duyan var mı? Bizde ‘vatan sağolsun’ denir. Vatan işte böyle vatan oluyor. Çünkü vatanımız yoksa hiçbir şeyimiz yok.

‘ANALAR AĞLAMASIN’ EDEBİYATI

Dizide ‘analar ağlamasın’ edebiyatına da bolca başvuruluyor. ‘Analar ağlamasın’ demek, ‘bırakalım düşman vatanı kolayca işgal etsin’ demekle eşdeğer. Vatanın bütünlüğünü isteyen biri ‘analar ağlamasın’ der mi! Mehmetçik vatanın bütünlüğünü korumak için olduğu kadar, daha çok ananın ağlamaması için de mücadele ediyor.

‘Analar ağalamasın’ söylemi düşmanın bir savaş propagandasıdır. Ve bu propagandaya niçin hep Türk ordusu ABD’nin piyonlarını hendeklere gömerken başvurulduğunu düşündünüz mü?

Kaldı ki, ‘analar ağlamasın’ edebiyatı yapanlar. PKK’nın siyasi uzantısını Meclis’e sokmadı mı? Anaların ağlamamasının tek yolu düşmanı denize dökmektir!

AMAÇ SADECE TARİHİ ÇARPITMAK MI?

Dizi neresinden tutsanız elinizde kalıyor. Hem tarihimizi aşındırıyor hem de beyinleri iğdiş ediyor.

Diziyi yapanlara kalırsa;

- Yunan askeri vicdanlı ve centilmen, Türk askeri hain,

- İşgal kuvvetleri binlerce insanımızı katletmedi,

- Albay Cevdet olmasa Amasya Tamimi bir hiç,

- Mustafa Kemal’in canını Binbaşı Cevdet kurtardı,

- Türkler aslında birbirini sevmez,

- İnsanı sevmeyen nereden bilecek memleket sevgisini,

- İzmir bunca yıl Osmanlı’nın da ne oldu, neden Yunan yönetimi olmasın,

- Türk kızı, Yunan teğmene ‘biraz da siz yönetin’ der,

- Yunan teğmene olan aşk vatan sevgisinden evla,

- Bir Türk subayı karısı ve ailesi için komutanının talimatını hiçe sayar,

- Emperyalistler ve Yunan Ordusu işgale değil çay içmeye geldi,

- Bırakalım savaşı Yunan-Türk dostluğuna içelim,

Ve daha pek çok olumsuz niteleme. Bütün bu propangadaların amacının sadece tarihimizi çarpıtmak olduğunu düşünmek saflık olur. Amaç, Türk insanının basiretini bağlamak. İstiyorlar ki, Türk insanı bugünü ve yarın olacakları yanlış yorumlasın ve düşmanın psikolojik savaşına teslim olsun.

FETÖ’CÜLER KAHRAMAN MI İLAN EDİLECEK?

Kendimizi kandırmayalım. Ha ‘Vatanım sensin’ demişsin, ha ‘vatanı kadın memesine satarım.’

Ha ‘vatan için’ kandırmacası ile kendi çavuşunu vurmuşsun, ha halka kurşun yağdırmışsın. Aynı şey!

Yarın, 15 Temmuz’da halka kurşun sıkanlar ‘vatan için vatan haini olduk’ derseler ne yapacaksınız?

FETÖ’cü hainlerin yarın ‘kahraman’ ilan edebilmelerini kolaylaştırmak için bu dizi yapılıyor olmasın?

MİLLETİ KARPUZ GİBİ BÖLMEK İSTEYENLER

Yunan üniformalı Binbaşı Cevdet (hem de 10 Kasım’da) ‘Yaşa Paşam’ dedi diye, halkın diziyi izlemesi için kampanyalar yürütüldü. Vatanım Sensin’in senaristi, FETÖ’nün ajan okullarının propagandasını yapan ‘Selam’ isimli filmin senaryosunu yazan bir kişi olmasına rağmen, bu gayret niye? Toplumun kafasını karıştıran, tarihi çarpıtan bir diziye Kanal D yönetimi neden alan açıyor?

OYUNU GÖRMEK VE BOZMAK

İzleyicilere soruyorum, Sözcü ve Cumhuriyet gazeteleri tarafından parlatılan, Atatürkçü kisvesi altına saklanan Gökçe Fırat Çulhaoğlu ve ‘Atatürkçü’ bildiğiniz nice kişi FETÖ’cü çıkmadı mı?

Maskeleri düşünce Atatürk’ün arkasına sığınıyorlar. Batı gazeteleri bile bugünlerde Atatürk’ü öven yazılar yayınlıyor. Batılı devletlerin yöneticileri ‘Atatürkçüler iyi, AKP seçmeni kötü’ propagandaları yapıyor. Amaç, Atatürkçüler ile AKP seçmenini karşı karşıya getirmek, vatan savunmasında birleşen Türk Milleti’ni bölmek!

GAZETELER HANGİ MANŞETLE ÇIKAR?

Ne mutlu ki, bugün ABD’nin Türkiye’yi yönetme şansı bulunmuyor. Ancak iç cephenin birliği bozulursa ve ABD bir iktidar seçeneği yaratmayı başarırsa neler olabileceğini hiç düşündünüz mü?

Yapacakları ilk iş ne olur biliyor musunuz? Hapishanelerdeki hainler salıverilir. Kaçak hainler yurda döner. Halka kurşun sıkan alçaklar kahraman ilan edilir.

Gazeteler şu manşetlerle çıkar;

- Vatan için vatan haini oldular

- Diktatörü devirmek için yaptılar

- Kahramanlar yurda döndü

- Aslında onlar ihanet etmedi

- Amaçları diktatörü devirmek, ülkeyi özgürleştirmekti

- Mermi sıkılanlar diktatörün adamları

- Onlar şehit değil hain

VATANIM SENSİN PROJESİNE İMZA ATANLARA ÖNERİ

Dizide Yunanlı komutan Türk askerine evini açıyor, şefkat gösteriyor. Yunan’ın şefkati Yunan’ın elindeki asker üniforması içindeki FETÖ’cü hainler için mi lazım? Zira, düşman sadece vatanını satanlara merhamet eder.

Bu projenin sahipleri bu diziyi Yunanistan’da izletsin. Orada daha çok alkış alacakları kesin. Hem Yunanlılar atalarının emperyalizme maşalık etmediklerini düşünüp teselli bulur hem de Yunanistan’a sığınan, FETÖ’cüler için moral olur.

Bir daha ki sefere de Yunanistan’a sığınan FETÖ’cülerin filmini çeksinler. Yunanistan’ın vatan hainlerine olan şefkatini bütün dünya görsün!

Geçtiğimiz gün (17.01.2017) aydinlik.com.tr’de “FETÖ’cüler vatan için mi vatan haini oldu?” başlıklı bir yazı yayınlandı. Yener Güneş’in kaleme aldığı ve Kanal D’de yayınlanan “Vatanım Sensin” dizisi üzerine olan bu eleştiri yazısı dizinin, “adeta tarihsel gerçekleri çarpıtmak üzere kurgulanmış olduğunu” ve dizi eliyle bir “algı operasyonu” yapıldığı fikrini öne çıkartıyor. Peki reytinglerde birinci sıraya oturmuş bu dizinin amacı gerçekten de “tarihi çarpıtmak” ve FETÖ’cülere “moral verirken” Türk halkı üzerinde bir algı operasyonu gerçekleştirmek mi?

CASUS KİMDİR VATAN HAİNİ KİMDİR?

Öncelikle dizinin başkahramanı Binbaşı Cevdet’ten, Cevdet’e iletilen “vatan için vatan haini olur musun” talimatından ve “casus”un sözcük anlamından başlayalım…

TDK’ya göre casus; “Bir devlet veya kuruluşun gizli amaçları için çalışan kimse, çaşıt, ajan”dır. Bu “bilgi toplayan ve bunu gizli usullerle ulaştıran veya ulaştırmaya çalışan şahıs”, kendi milletine veya milletinin menfaatlerine karşı çalışırsa vatan haini olur.

Tarihin her döneminde casusların ve üstlendikleri kritik görevlerin sayısı hiç de az değildir. Casusların hepsi düşman tarafına sızmak, orada yükselmek ve kritik zamanda düşmanı içerden çökertmek için vatanlarına ihanet etmiş gibi gözükmek zorunda kalmışlardır. Birçok dönemde bu türden gizli vatansever amaçlar için kendinden olanları da feda etmek durumuyla karşı karşıya kalınmıştır. Aynı çavuşun vurulması gibi.

Örneğin Soğuk Savaş dönemi, İngiliz istihbaratını ayrıca CIA'yı felce uğratan Sovyet ajanı Kim Philby yalnız İngiliz istihbaratının komünizmle mücadele biriminin başına gelmekle kalmamış, CIA'yı kurmak üzere ABD'ye de gitmiştir. Ama bu noktalara gelmek adına Sovyet karşıtı görevleri de yerine getirmek zorunda kalmıştır. Cevdet gibi bir diğer kurgu casus da Nazilerin içine sızmış olan Max Otto von Stierlitz’tir. SSCB’de çekilmiş olan bu dizi 2. Dünya Savaşı sırasında SS’ler içinde “vatanına ihanet etmiş” gibi yükselmiştir. Bu dizinin hala Rusya’da en popüler diziler arasında yer alması boşuna değildir.

Yayınlanmaya başladığı ilk günden beri büyük ses getiren bir dizi olan “Vatanım Sensin”in Binbaşı Cevdet’i de tıpkı böyle bir casustur. Vatanın bağımsızlığı uğruna ailesinin bile gözünde “Yunan tarafına geçmiş bir vatan haini” olmayı kabul eden bu Türk subayına verilen “Vatan için vatan haini olur musun” talimatıysa izleyici tarafından kolaylıkla anlaşılan basit bir ironiden başka bir şey değil.

Arkadaşımızın yazısında yer alan mantık hatalarından bir diğeri de; “Bir Türk subayı Yunan tarafına geçer mi?” sorusu. Zira ortada Yunan tarafına gecen bir Türk subayı yoktur. Casus olarak düşman safına sızan bir Türk subayı vardır. Dolayısıyla asker üniforması giymiş FETÖ’cü hainlerle, Milli Mücadele için Yunan karargâhına sızmış bir Türk subayını ilişkilendirmek havada kalan bir çıkarım olmaktan ileri gidemiyor. Hani dizide Ankara’nın düzenli ordularına girmeyi reddedip Yunan tarafına kaçan Çerkez Ethem’e bir güzelleme yapılsa “hah benzetme tam on ikiden vurmuş” diyebilirdik ama dizideki karakterin bununla uzaktan yakından alakası olmadığı ortada.

Ömrü cephede gecen kocasına büyük bir aşk duyan ve bunu kendisine “Benim vatanım sensin” sözüyle ifade etme gafletinde bulunmuş(!) Azize hemşire var bir de. Kocasının şehit olduğu haberi üzerine Selanik’ten İzmir’e gelmiş, çocuklarıyla birlikte ayakta durmaya çabalayan bir Türk kadını. Türk askerlerinin yarasını saran bir hemşire. Bu sıradan ve masumane cümleden kaç kişinin aklına Ahmet Altan’ın, “Ben bu vatanı, bir kadın memesine satarım” sözü gelmiştir acaba? Bırakın çağrıştırmasını, bir bağlantı kurmak bile oldukça güç olsa gerek…

ANASINI AĞLATAN BİNBAŞI

Bir diğer yanlış tespitte “analar ağlamasın” edebiyatının yapıldığı konusunda. Bu da yine izleyicinin arasa da bulamayacağı bir yaklaşım. Hele ki başroldeki Binbaşı Cevdet’in bizzat ve en çok kendi anasını ağlattığını düşünecek olursak… Vatan için vatan haini yaftasıyla yasamayı göğüsleyen binbaşı ayni zamanda direnişçi kızının idama yürüyüşünü kılını kıpırdatmadan izliyor. Yine vatan için. Görüldüğü gibi bırakın “analar ağlamasın” edebiyatının yapıldığını, görevinin gereği bol bol anasın ağlamasına, kızının idamına gözünü kapamak zorunda kalıyor.

İlk bölümde “vatanım sensin” diyen Azize hemşire ise, zulmü yaşadıkça meydanlara çıkıyor, Halide Edip’le birlikte “hangi şartlar altında olursa olsun hiçbir kuvvete boyun eğmeyeceğine” yemin ediyor üstelik yanında başlarda Yunan teğmene “biraz da siz yönetin” diyen fütursuz kızıyla birlikte.

NÂZIM’IN KARAYILAN’I SONRADAN KAHRAMAN OLMADI MI?

Dizide ne “Türklerin aslında birbirini sevmediği” gibi bir sonuç çıkıyor ne de “neden Yunan yönetimi olmasın ki” deniyor.

Evet, bütün Yunan karakterler kötü, bütün Türkler de işgalin ilk anından itibaren cengâver değil. Zaten neden olsun ki? Tarihte de böyle değil midir? Nâzım’ın korkak Karayılan’ı sonradan kahraman olmamış mıdır? “Kardeşime kursun sıkmam” diyen ve kurşuna dizilen Yunan komünistleri yok mudur? Yunanın, İngiliz’in gelişini kutlayan hainler olmamış mıdır? Yakup Kadri’nin “Sodom ve Gomore”sinde, “Yaban”ında benzer karakterler çizilmemiş midir? Bunları yok mu saymak tarihe bağlılıktır? Bütün bunların üstesinden gelerek emperyalizme karşı savaşından bağımsızlığını kazanarak çıkmamış mıdır Anadolu halkı?

Şu ana kadar izlediğimiz kadarıyla esas olarak öne çıkartılan; işgalcilerin katliamları değil, bir ulusun yeniden dirilişi ve bunun bir Türk subayı ve ailesinin yasadıkları üzerinden anlatımıdır. Bol bol Yunan zulmünü mü izlemeyi tercih ederdik? Bağnaz Yunan ve Ermeni milliyetçilerininki gibi “ezilmişlik” teması, “ağlama” edebiyatı mı esasa oturtulmalıdır? Diğer taraftan dozajı tartışılabilir olmakla birlikte dizide Yunan zulmü hiç mi gösterilmemektedir? Hatırlamaya ihtiyacımız olan şey ne çok katledildiğimiz mi yoksa yedi düvele karşı nasıl ayağa kalktığımız mı? Ayrıca Yunan kuvvetlerinin Anadolu’nun içlerine girmeye başladıkça, direnişle karşılaştıkça ve kontrolü sağlamakta güçlük çektikçe bu katliamların arttığı da unutulmamalıdır.

MİLLİ DUYGULARI KABARTIYOR

Amacımız ne tarih dersi vermek ne de şu veya bu diziyi yüceltmek. Her hafta yeni bir bölümü yayınlanan bir dizide ararsak mutlaka eksiklikler bulabiliriz. Belki birkaç bölüm sonra maddi hatalar baş gösterecek ve eleştireceğiz de, bilemeyiz. Ama komplo teorileri üretmek uğruna önümüze çıkan her işi karalamak yalnız hata değil, Türk halkının da zekâsını, sağduyusunu hafife almak olacaktır.

Peki, milyonlarca Türk izleyicisi “Vatanım Sensin”i neden bu kadar sevdi? Yunan askerini centilmen, Türk askerini ise hain gösteren bir dizinin Türk halkı tarafından bırakın bu kadar takip edilmesini en ufak kabul görme şansı var mıdır?

Aksine; PKK, IŞİD ve FETÖ’yle mücadelenin hız kazandığı bu günlerde milli duygularını, vatan sevgisini kabartan yapımları izlemek istiyor Türk izleyicisi. Ve tek bir tanesinin aklından da FETÖ’yü aklamak geçmiyor.

Yunan gelene kadar belki de ne olup bittiğinin bile farkında olmayan insanların gün be gün nasıl devrimcileştiğini, nasıl vatana sarıldığını görüyor. En zor şartlarda neler başardığını, bağımsızlığını nasıl kazandığını hatırlıyor ve “yine yaparız!” diyor. Tarihiyle gurur duyan Türk halkı bu yüzden Amasya Genelgesi’nin okunduğu sahnede, “Nihayet oldu! Anadolu’da direniş başlıyor” diyen binbaşının kızıyla birlikte ağlıyor.

Daha düne kadar bütün kanallar harem soslu Osmanlı hanedanlık dizilerinden geçilmiyorken bugün televizyonlarda en çok Milli Mücadele’yi konu eden bir dizinin izleniyor olması mutluluk vericidir. Emperyalizme karşı mücadeleyi, bağımsızlığı seçen Türk halkının Mustafa Kemal’in yalnızca adinin geçtiği 10 saniyelik bir görüntüyü bile duygulanarak izlemesiyse basit bir ajitasyonun tezahürü değil, Atasına sarsılmaz bağlılığının en yalın hali, en gerçek duygusudur.

Bandırma Vapuru’nun Samsun’a yanaştığı, Mustafa Kemal’in fotoğrafının ilk kez göründüğü o fragmanın 1.5 milyon kez izlenmiş olması mıdır “algı operasyonu”?

“FETÖ’cü hainlerin yarın ‘kahraman’ ilan edebilmelerini kolaylaştırmak için bu dizi yapılıyor olmasın?” diye soruyor arkadaşımız. FETÖ’cü hainlerin hiçbir şart altında kahraman ilan edilebilmesi mümkün değildir, olamayacaktır da. Çünkü Türk halkı kıskaç altındayken bile “kandırılamamıştır”. Böyle bir diziden FETÖ’cü hainlere pay çıkartmakta, amaçlananın “Türk halkının basiretini bağlamak” olduğunu iddia etmekte fazlasıyla zorlama bir düşüncedir.

“Atatürkçü kisvesi altına saklanan Gökçe Fırat Çulhaoğlu ve ‘Atatürkçü’ bildiğiniz nice kişi FETÖ’cü çıkmadı mı?” diye sorarken o “nice kişilerin” Atatürkçülüğün yakınından bile geçmediğini en başından beri en iyi bilenler olduğumuzu unutmayalım. Atatürkçü maskesi ardına saklananların varlığı, milli duyguları kabartan bir diziden bile korkar hale gelmemiz için bir neden olamaz. Asıl o zaman büyük hataya düşeriz.

KOMPLOCULUK UMUTSUZLUĞA SÜRÜKLER

Sakin olalım… Karşımıza çıkan her işi, her üretimi mahkûm etmeden önce bi’ nefes alıp düşünmekte fayda var. Kuşkucu olmakla komplo teorilerine sıkışıp kalmak arasında da ince bir çizgi. Yoksa her şeyden nefret eden, herkesi düşman veya “karşı cepheden” belleyen ve korkan, hayattan kopuk insanlara dönüşürüz. Kesintisiz “komploculuğun” varacağı yerde sadece umutsuzluk olacaktır. “Dostlarımızdan şüphelenmek, onların ihanetinden çok daha utanç vericidir” der François de La Rochefoucauld. Bugün değilse de yarın en yakınlarından bile şüphelenen insanlara dönüşmemek, umutsuzluğa esiri olmamak için…

Arkadaşımız Ece Kırbaş “FETÖ’cüler vatan için mi vatan haini oldu?” başlıklı yazım üzerine bir eleştiri yazısı kaleme aldı. Arkadaşımıza bu mecradan da, bir kez daha teşekkür ediyorum. Konunun tartışılmasını faydalı görüyor ve eleştirilerinden oldukça yararlandığımı sizlerin de bilgisine sunuyorum. Ancak arkadaşımızın eleştiri yazısında es geçtiği, benim de bir önceki yazıda vurgusunu hafif bıraktığım kısmın esas mesele olduğu kanaatindeyim. Bu yazıyı buna binaen ve gerekli olduğu düşüncesiyle değerlendirmenize sunuyorum.

İYİLİĞİN GÖRECESİ REYTİNG Mİ?

Kırbaş’ın eleştiri yazısı, dizinin ‘reytinglerde birinci sıraya oturmuş’ olduğu bilgisiyle başlıyor. İlerleyen kısımlarda, "Peki, milyonlarca Türk izleyicisi ‘Vatanım Sensin’i neden bu kadar sevdi?" sorusu yöneltiliyor.

Öncelikle, bir dizinin çok izlenmesi, o dizinin içeriğinin saygın, güvenilir ve iyi olduğunu göstermez. Bir dizinin çok izleniyor olması belirleyici kriter olacaksa, Vatanım Sensin’den çok daha fazla izlenen dizileri nereye koyacağız? Bir dizinin mesajının sağlıklı olup olmamasının ‘reyting ölçüm cihazları’ ile belirlenip belirlenemeyeceği ise başka bir tartışma konusu.

15 TEMMUZ’DA HALKA ‘VATAN İÇİN VATAN HAİNİ’ OLANLAR SALDIRDI

Bazı gerçekler çabuk unutuluyor. Hatırlamakta yarar var:

15 Temmuz 2016 gecesi, FETÖ’cü cunta ismini Atatürk’ün ‘Yurtta sulh...’ sözünden esinlenerek ‘Yurtta Sulh Konseyi’ olarak belirledi.

Amerikancı darbe girişiminde bulunan bu FETÖ’cü cuntanın bildirisinde ‘laiklik, cumhuriyet, hukuk devleti’ gibi değerler savunuldu.

Kendilerini perdelemek isteyen ve Atatürkçüleri tuzağa düşürmek isteyen FETÖ, hazırladığı darbe bildirisine darbe girişimini haklı göstermek amacıyla ‘Vatana ihanet içerisinde bulunan tüm kişi ve kuruluşlar...’ ifadelerini koydu. Darbeyi yapan FETÖ’cüler, ‘vatansever’ darbeye maruz kalan iktidar, üzerine kurşun yağdırılan halk ise vatan haini olarak gösterilmek istendi...

Tankların Boğaz Köprüsü’ne girmesiyle birlikte pek çok ‘Atatürkçü dostumuz’ erkenden sevinç naraları atıp, sosyal medyada FETÖ’cüleri selamlayan paylaşımlar yaptı.

Bütün bunlar bir ‘komplo teorisi’ değil! Hepsi 15 Temmuz gecesinde halka sıkılan kurşunlar kadar, Ömer Halisdemir’in kahramanlığı kadar gerçek. Hepimiz olayın canlı tanıklarıyız. Yaşadık. Ve dün gibi hafızalarımızdaki tazeliğini koruyor.

İRONİ

Her ne kadar, arkadaşımız yazısında ‘Amacımız ne tarih dersi vermek ne de şu veya bu diziyi yüceltmek’ dese de yüceltmenin alası, başlıktan kesin bir yargı ile yapılıyor. Bir yazıda işlenen konuyu kısaca tanıtan, okurun dikkatini yazıya çeken bölümde yani başlıkta, ‘Vatanım Sensin dizisi vatanseverlik propagandasıdır’ deniliyor.

Senaryosunu bir FETÖ’cünün yazdığı biz diziden ‘vatanseverlik propagandası’ beklemek, diziyi yüceltmek, senariste kayıtsız şartsız bir güven ifadesidir. Yazıda kullanılan ‘ironi’ kavramı tam da bu duruma yakışıyor.

Daha önce okumamış olanlar için şu bilgiyi de paylaşalım. 'Vatanım Sensin' isimli dizinin adı aslında 'Vatan Haini' idi. Darbe girişimi sonrası sakıncalı olacağı düşüncesiyle dizinin ismi 'Vatanım Sensin' olarak değiştirildi.

Dizinin konsept/yaratıcı hikayesinin yazarı ve senaristini tanıyalım. Dizinin senaristi, daha önce FETÖ okullarının propagandasını yapan ‘Selam’ filminin de senaristi.

Bir bilgi daha, Vatanım Sensin dizisinin FETÖ’cü senaristinin son bölümlerde jenerikten ismi çıkartıldı. Acaba neden?

Dizinin senaryosunu bir başka isim yazmış olsa idi; 'bozguncu algı yerleşmesine neden olması bakımından sorunlu bir konsepti var', der geçerdik. Ancak bu diziyi yazanın bir FETÖ’cü olduğu gerçeği, nasıl görmezden gelinebilir?

Hal böyle iken; dizinin konseptini oluşturan, hikâyesini yazan, bir FETÖ’cünün ‘vatan için vatan haini olmak’ üzerine kurduğu hikâye üzerine inşa edilen bir dizinin vatanseverlik yaptığını öne sürmekten, bu iddia üzerinden diziyi övmekten daha ‘ironik’ bir şey olabilir mi?

Altını tekrar çizelim, senaryosu FETÖ'cü tarafından yazılan bir diziden vatana da, millete de hayır gelmez!

FETÖ SENARYOLARI

FETÖ’cü senaristin yazdığı bir diziye güvenmemek için ‘komplo teorileri’ne ihtiyaç yok. Senaristin FETÖ’cü olması kâfi.

Sonuç olarak, ‘Yurtta Sulh Konseyi'nin bildirisinde ‘vatan düşmanlarını cezalandırmak için’ halkı kurşunladıklarını iddia eden bir FETÖ’cünün yazdığı bir diziden ‘vatanseverlik propagandası’ çıkarmak için 15 Temmuz’u yaşamamış olmamız gerekirdi. Böyle bir kanlı girişimden sonra, bir FETÖ'cü senarist bin tane casusluk hikâyesi yazsa ne yazar? Hiçbirinden bir gram ‘vatanseverlik’ hikâyesi çıkartamazsınız.

KOMPLO, ŞÜPHECİLİK VE DOSTLUK

Bir de, değinmeden geçemeyeceğim bir husus var. Arkadaşımız yazısını ‘komplo’ ve ‘komploculuk’ nitelendirmesi ile bitiyor. Bu durum yakışık almamış. Tam karşılığını doğru anlamak için sözlüğe baktım. Komplo, ‘Birine ya da bir kuruluşa karşı topluca alınan, o kimseyi ya da kuruluşu güç duruma sokacak gizli karar. Topluca ve gizlice yürütülen herhangi bir plan, iş’ demekmiş. Yazıdan bu sonucu çıkarmak, abartılı olmuş. Her şey bütün çıplaklığı ile ortadayken ‘komploculuk’ suçlaması iddialı bir suçlama. Bu suçlamanın yapılabileceği ve yakışacağı tek bir yer var. O da FETÖ’nün ta kendisi.

İşin ‘dostluk’ ve şüphe boyutuna gelince; bir FETÖ’cünün kaleminden çıkan senaryoya kefil olamayacağım ne kadar kesinse, Ece Kırbaş ve diğer mücadele arkadaşlarıma olan güvenim de o kadar kesindir.

Hainler ve kahramanlar aynı tarihsel koşullarda ortaya çıkar. Aydınlık.com.tr ‘de gündeme gelen ‘‘Vatanım Sensin’’ dizisine yönelik tartışmaya bu cümleyi kurarak katılıyoruz. Tevatür dönemleri ya büyük sorumlulukların altına girerek toplum için her şeyi göze alan fedailer, ya da kendi küçük çıkarlarını sağlama almak için hareket eden hainler yaratır. Türk Milleti’nin de yüzyıllar içinde elde ettiği birikim bu noktadan bakarsak; hainler ve kahramanlar arasındaki savaşlar sonucu oluşmuştur. Kurmaca bir eser olan ‘‘Vatanım Sensin’’ dizisi de bu iki unsur arasında ki savaşı bir aşk hikayesi eşliğinde anlatmaktadır.

Öncelikle şunu belirtelim; Dizi, tarihimizin en önemli savaşını bütün yönleriyle yeniden anlatma ve açıklama derdinde değil ama bu savaşın yarattığı insanların duygusal uyanışlarını yeniden yaşatma derdindedir. Bu kapsamda dizinin vatansever duyguları pekiştirdiği açıktır.

Tarihimizde ‘‘Hain’’ Olacaksın Talimatı Var!

Vatanım Sensin dizisi yayınlamaya başladığı günden beri senaryonun gerçek olup olmadığına yönelik tartışmalar sürüyor. İşte bu tartışmalar sürerken, biz, milli kurtuluş savaşımızdaki “Binbaşı Cevdet”i bulduk ve bu yazıda Binbaşı Cevdet’in gerçek öyküsünü anlatacağız. Tarihimiz de ‘hain olacaksın’, ‘herkes seni hain zannedecek’ ama sen o sırada vatan için istihbarat toplayacaksın diye özetlenebilecek bir talimat var. Biz Kurtuluş Savaşı’nda büyük yararlılıklar göstermiş Yüzbaşı Gavur Mümin’in, Albay Cevdet karakterine esin kaynağı olduğunu düşünüyoruz.

Gavur Mümin Kimdir?

Yüzbaşı Gavur Mümin, tarihimizin derinlerinde namını, şanını, nefsini vatanın kurtuluşu için bir kenara atmış kahramanlarımızdan biri. İzmir’de 1892 yılında dünyaya gelen İbrahim oğlu Mümin, 1911 yılında Beylerbeyi Yedek Subaya Okulu’ndan Teğmen rütbesiyle mezun oldu. Balkan savaşları ve Birinci Dünya Savaşında çarpıştı. İzmir’in işgalinden hemen önce Jandarma Genel Komutanlığının talimatıyla İzmir Jandarma Alay Komutanlığında görevlendirildi. İzmir’in işgal edildiği günlerde İzmir’de bulunan Yüzbaşı Gavur Mümin işgali takip eden günlerde İzmir’de güçlü bir yer altı teşkilatlanmasına sahip olan ve asker ve sivillerden oluşan Türk istihbaratının önemli bir üyesi olarak görev aldı. İzmir’in işgali sırasında Yunan askerlerine esir düştü. Bir yolunu bulup kaçmayı başardı. Ancak Kurtuluş Savaşı’na katılmak için Anadolu’ya geçmedi. Yunan İşgal Kuvvetlerinin güvenini kazanan dönemin İzmir Belediye Başkanı dayısı Hacı Hasan Paşa sayesinde İzmir’de kaldı. Fesi çıkardı ve fötr şapka taktı. Çok iyi Rumca konuştuğu için işgalcilerin ve Rumların mekanlarına girip çıkarak onların güvenini kazandı. Bir süre sonra İşgal Kuvvetleri Komutanı Zafirio’un güvenini kazanmayı başaran Yüzbaşı Gavur Mümin, Yunan işgalini kolaylaştırmak için işgal kuvvetlerine yardım etmeye başladı. İşgalcilerle bu münasebeti yüzünden İzmirli Türkler Mümin Bey’e ‘‘Gavur Mümin’’, ‘‘Hain Mümin’’ lakabını taktı. Millet tarafından sürekli hakaretlere uğrayan Gavur Mümin kendisi tarafından kaleme alındığı ileri sürülen bir notta bu durumu şöyle açıklamaktadır: ‘‘… Kurtuluşu için ölesiye, öldüresiye dövüştüğüm İzmir’de yüzüme bile tükürenler oldu. İtiraf edeyim ki o tükürükler, çarpıştığım cephelerde yediğim kurşunlardan daha fazla acı ve ıstırap verdi bana… Ama ne yapayım ki, o sırada içerisinde bulunduğum durum ve şartlar gerçekteki durumu açıklamama engeldi. Ölmekten değil de, bir şeyden çok korkuyorum: Gerçeği anlatamadan ölmek ve tarihe bir vatan haini olarak geçmek.’’(1)

İşgalcilerin güvenini kazanan Yüzbaşı Gavur Mümin bu sayede Yunan Karargahı’ndan elde ettiği bilgileri, Kurtuluş için dövüşen Anadolu’ya gönderiyordu. Bu bilgiler Yunan ilerleyişini ciddi manada etkiliyor ve Ankara’ya hazırlık için zaman kazandırıyordu. Ancak Mümin Bey bizim tarafta Yunanlılar için çalışan işbirlikçi bir ajanın ihbarı üzerine Yunan İstihbaratı tarafından açığa çıkarıldı. Müebbet hapis cezasına çarptırılarak Atina’ya gönderildi.

Kurtuluş Savaşı için nice fedakarlığa katlanan Mümin Bey’in Türk-Yunan esir değişimi sırasında bizzat Mustafa Kemal’in emriyle General Trikopis’ le takas edildiği iddia edilse de bu bilgi net değildir. Çünkü Mümin Bey yurda döndükten sonra da türlü zorluklarla karşılaştı. Çok sevdiği askerlik mesleğine dönmek için yaptığı başvurular hep neticesiz kalıyordu. Ancak verdiği mücadele sonucu mesleğine geri dönebildi. Bir nişanlısı vardı araya hep savaşlar girdiği için hiç evlenemedi. Ayakta ölenlerdendi, görev için Albay rütbesiyle Hakkari’ye giderken zatürreye yakalandı. Kurtuluşu için ölesiye ve öldüresiye dövüştüğü İzmir’de kavga dolu hayatı son bulan Gavur Mümin’in Balçova’da ki mezarında ‘Kurtuluş Savaşı’nın Bir Numaralı Casusu’ yazmaktadır.

Eğri oturup doğru konuşmak

Bu benzerlikte açıkça göstermektedir ki dizinin konusundan yola çıkarak dizinin FETÖ’ nün emellerine hizmet ettiği sonucuna varmak hatalıdır. Tarihimizde de Albay Cevdet karakterine benzer bir kahraman vardır. Dizinin senaristlerden birinin FETÖ ile ilişkisi olması da böyle bir değerlendirmeye yetmez çünkü dizi tutarlı bir toplam içinde değerlendirilmelidir.(Bahsi geçen senarist Dizinin jeneriklerinden çıkarılmıştır.)

Bu ana kadar diziye yapılan eleştirinin haksız temelleri olduğunu ortaya çıkarmaya çalıştık. Ancak mevcut dizi eleştiriden bağımsız değildir. Tek taraflı bir yaklaşım bizi hatalı sonuçlara götürür. Bu yüzden şunları belirtelim; Dizi de tarihsel gerçeklikler kurmacanın sınırları dışında çarpıtılmaktadır. Tarihi bir kurmaca da elbette tarihin düpedüz anlatılması beklenemez. Ancak seçilen kişi veya olay tarihi gerçeklere uymak zorundadır. Hasan Tahsin senaristin yarattığı bir karakter değildir. O Türk tarihinin içinde pişmiş, kordon boyunda emperyalizme ilk kurşunu sıkmış büyük bir kahramandır. Senarist kendi yarattığı bir karaktermiş gibi onun üzerinde oynayamaz.

Türk tarihi nice kahramanlık ve fedakarlıkla doludur. Tarihi çarpıtmak kahramanlarımızın gerçekliğini tahrip eder. Onları bir metin kahramanına dönüştürür. Bu yüzden konusu tarihi olan bir eserin titizlikle yaratılması gerekir. Dolayısıyla senaristin anlattığı dönemi iyi bilmesi ve iyi analiz etmesi zaruridir. Dizi bu yönden büyük eksiklikler içermektedir. Ama bu da reyting kaygısının ve post- modern başı bozukluğun sonucudur, FETÖ’cülüğün değil.

(1)MEHMETEFENDİOĞLU Ahmet, İşgal İzmir’inin ilk ‘‘Haini’’ Kurtuluşun Son Kahramanı, İzmir Tarih ve Toplum Dergisi, 2010

ulusalkanal.com.tr

kanal d vatanım sensin Bergüzar Korel halit ergenç