Bülent Tezcan: Ayıbın altına imza atmış olacaklar
"Toplumda korkuyu yenecek ve adaletsizliği giderecek bir temayla gidiyoruz, 36. olağan kurultayımıza. Kurultayımızın teması 'adalet ve cesaret' kurultayı olacak. Adalet ve cesaretle yürüyerek, Türkiye'de bütün bu problemleri ortadan kaldıracak bir yeni doğuş, bir yeni inşa sürecini hep beraber başlatacağız"
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Bülent Tezcan, "Toplumda korkuyu yenecek ve adaletsizliği giderecek bir temayla gidiyoruz, 36. olağan kurultayımıza. Kurultayımızın teması 'adalet ve cesaret' kurultayı olacak. Adalet ve cesaretle yürüyerek, Türkiye'de bütün bu problemleri ortadan kaldıracak bir yeni doğuş, bir yeni inşa sürecini hep beraber başlatacağız." dedi.
CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK), Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında toplandı.
Toplantının ardından açıklamada bulunan Tezcan, Kılıçdaroğlu'nun bu hafta sonu, eski Genel Başkanları Deniz Baykal'ı tedavi gördüğü rehabilitasyon merkezinde ziyaret etmek üzere Almanya'ya gideceğini belirtti.
Baykal'dan aldıkları iyi haberlerin kendilerini sevindirdiğini aktaran Tezcan, siyasi birikimi önemli olan Baykal'ın sağlığına kavuşup Türkiye'ye dönmesini beklediklerini söyledi.
Anayasa Mahkemesinin (AYM) Mehmet Altan ve Şahin Alpay'la ilgili "hak ihlali" kararı vererek, tahliye edilmelerine dikkati çektiğini hatırlatan Tezcan, bir hukuk devletinde olması gerekenin, mahkemenin, AYM'nin kararına uyması olduğunu vurguladı.
Tutuklama kararını veren mahkemenin, AYM'nin kararına uymak yerine AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatına, iktidarın emrine uymayı yeğlediğini savunan Tezcan, AYM'nin Can Dündar ile ilgili kararında Erdoğan'ın "AYM kararına uymuyorum, saygı da duymuyorum. Mahkeme de buna uymasın, dirensin." dediğini aktardı.
Bu talimatı bugün Altan ve Alpay'ı yargılayan mahkemenin hatırladığını ve dehşet verici bir şekilde AYM kararını tanımadığını belirten Tezcan, "Bu suçtur. Açıkça hukuka aykırı bir şekilde tahliye etmesi gereken kişileri tahliye etmediği için hem görevini suistimal etmiştir hem hürriyeti tahdit suçu işlemiştir. Aradan geçen zaman içinde Hakimler Savcılar Kurulu, hala bu konuda bir adım atmış değil." dedi.
Bülent Tezcan, mahkemenin, "AYM kararları bağlayıcıdır ama AYM'nin hukuka uygun verdiği karar bağlayıcıdır. Hukuka aykırı verdiği kararlar beni bağlamaz." dediğini ifade ederek, "Mahkeme olarak sen kimsin? AYM kararlarının hukuka uygunluğunu denetleme yetkisi sende yok. Böyle bir hukuk düzeni olur mu? Olmaz." görüşlerine yer verdi.
"Hukuk düzeni hızla tesis edilmeli"
Hukuk düzeninin olmadığı yerin adının "darbe düzeni" olduğunu savunan Tezcan, bu tablonun, 20 Temmuz OHAL darbesinin yarattığı bir tablo olduğunu bildirdi.
"Biz, iktidarın hukuka uygun sınırlara çekilmesini beklerken, iktidar hukukun sınırları içine çekilsin diye umut içinde mücadele ederken, görüyoruz ki yargı, hukuk sarayın sınırları içerisine hapsolmaya başlıyor. Mahkeme kendini sarayın sınırları içerisine hapsetmiştir." diyen Tezcan, HSK'nin bu konuda alması gereken önlemi almamakta ısrar etmekle, Türkiye'de yargıyı ve hukuku sarayın sınırları içerisine hapsettiğini ileri sürdü.
Tezcan, İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu ile ilgili de mahkemenin "tutukluluğun devamı" kararı verdiğini anımsatarak, Türkiye'de hukuk düzeninin hızla tesis edilmesini istedi.
Bu yapılmadığı sürece hiç kimsenin kendini güven altında hissedemeyeceğine işaret eden Tezcan, şöyle devam etti:
"Türkiye'de hukuk düzenini tesis edebilmenin, darbe düzeninden çıkmanın birinci koşulu, OHAL'in derhal kaldırılmasıdır. Türkiye, OHAL şartları altında sıkışmıştır. Türkiye, OHAL şartları altında hiçbir problemini çözemez hale düşmüştür. Türkiye, OHAL şartları altında bir darbe düzeni içerisinde yönetilmektedir ve modern demokratik dünyada yalnızlaşmıştır."
"Ayıbın altına imza atmış olacaklar"
ABD merkezli düşünce kuruluşu Freedom House'un son raporunda Türkiye'nin dünyada "özgür olmayan ülkeler" düzeyinde bulunduğuna dikkati çeken Tezcan, "kısa bir süre için getiriyoruz" denilen OHAL'in yeniden uzatılacağını bildirdi.
Türkiye'nin 18 aydır OHAL şartlarında yaşadığını, iktidarın uyuşturucu, bonzai bağımlısı gibi OHAL bağımlısı olduğunu savunan Tezcan, buna son verilmesini istedi.
Tezcan, parlamentonun kendi işlevini haklı ve doğru bir noktada tutması için, bu oylamada OHAL'i uzatmaması gerektiğine vurgu yaparak, "Yetkilerine sahip çıkmaz ise bu Parlamento, OHAL uzasın diye oy verenler, tarih karşısında bu ayıbın altına imza atmış olacaklardır." diye konuştu.
Bu sıkışmışlığın içerisinde bir vatandaşın TBMM önünde kendini yaktığına değinen Tezcan, bu vatandaşı yakanın OHAL düzeni ve iktidarın uygulamaları olduğunu bildirdi. Tezcan, bir başka vatandaşın da İzmir'de İŞKUR önünde soyunarak protesto eylemi yaptığını hatırlattı.
"Dün savcılığa dilekçe verdik"
"Asgari ücret bin 603 lira, 2 bin lira olsun" dediklerinde, Erdoğan'ın "Elinize, dilinize dursun" dediğini ileri süren Tezcan, "İşgal ettiği Cumhurbaşkanlığı makamının bir dakikalık masrafı bin 608 lira. Bir asgari ücretten fazla. Taksimetre çalışıyor, dakikası bir asgari ücret. Kafalarını yastığa koydukları zaman sabaha kadar saray çalışmasa bile, her dakikada bir askeri ücret yiyen bir saray var. Canavar gibi. Asgari ücret canavarı, vatandaş canavarı." dedi.
Bülent Tezcan, bunun, vatandaşı bu hale düşüren iktidarın, OHAL'i uzatmaya oy verecek olan milletvekillerinin ayıbı olacağını savundu.
Man Adası ile ilgili para transferi iddialarına da değinen Tezcan, şöyle devam etti:
"Sayın Erdoğan, belgelere 'sahte' dediniz, savcılığa verdik. Dün de savcılığa bir dilekçe daha verdik. O dilekçede de ayrıntılı olarak şikayetlerimizi bildirdik ve dedik ki 'Bunlar araştırılsın tek tek.' Bu ticaret neyin ticareti, bu şirketler nasıl kurulmuş, kalem kalem nelerin araştırılması gerektiğini dün uzun bir dilekçeyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığından verdik."
"Sayın Erdoğan, yakınlarınız hangi şirketi satmıştır? 15 milyon dolarlık şirketin adı nedir? Ne zaman kurulmuştur? Bilançosu ne kadardır? 15 milyon dolar edecek mal varlığı nedir? Ne kadar vergi ödemiştir? Ne kadar zamanlık bir ticari faaliyeti vardır?" diye soran Tezcan, bunların yanıtlanmasını istedi.
"Cesaretle karşı konulmalı"
Bülent Tezcan, Erdoğan'ın bu sorulara cevap vermek yerine İstanbul İl Başkanlarıyla uğraştığını savunarak, şunları ifade etti:
"Eğer geçmişte bir şeyleri dönüp araştırmaya kalkacaksanız, Sayın Erdoğan bizim hiçbir partilimize söyleyecek bir sözün yoktur. Çünkü senin yanağında hala Hikmet Yar'ın dizinin sıcaklığa vardır. Hikmet Yar'ın dizinin sıcaklığı şakağında duruyor daha, şakağının sıcaklığı soğumadı. Geçmişteki fotoğrafları eğer arşivlerden indirecek olursak, arşivlerde boğulursunuz. Türkiye Cumhuriyeti'nde Başbakanlık yapmış, şimdi de Cumhurbaşkanlığı makamını işgal eden birisine yakışan fotoğraflar mıydı o fotoğraflar? Devleti bir çeteye teslim ederken, silahlı kuvvetlerin harimi ismetine bu çeteyi sokup, tarihimizin en büyük casusluğuna yardım ve yataklık ederken, hükümetin başında siz vardınız."
Tezcan, sınır bölgelerinde, Suriye'nin kuzeyinde, Irak'ta Türkiye'nin güvenliğini tehdit edecek adımlara ve her türlü girişime karşı birlikte, cesaretle karşı konulması gerektiğine vurgu yaptı. Tezcan, "Bunda hiçbir tereddüt yok. Bu mesele bir iktidar, muhalefet meselesi değildir. Bu noktada, Türkiye'nin sınırlarının dibinde, Türkiye'nin güvenliğini tehdit edecek şekilde terör yapılanmalarına destek veren bir müttefiklik anlayışı kabul edilemez. 'Türkiye'nin müttefikiyim' diyerek, yanı başımızda bu terör oluşumlarına verilecek desteğe yüksek sesle hep beraber karşı çıkacağız. Bunla ilgili hiçbir tereddüt yoktur." dedi.
Diplomasinin önemine işaret eden Tezcan, "Suriye'nin toprak bütünlüğü önemlidir, bunu dinamitlerseniz, Türkiye'nin güvenliğini tehdit altına sokarsınız demiştik. Emevi Caminde namaz kılma sevdası içerisinde olanların, Süleyman Şah Türbesi'nde abdestleri bozuldu." değerlendirmesinde bulundu.
"Yerli ve milli olmaktan bahsediyorsun..."
Tezcan, yapılan yanlışların Türkiye'yi bu noktaya getirdiğini belirterek, "Salih Müslim'i devlet protokolüyle ağırlayan hükümet, kimin hükümetiydi?" sorusunu yöneltti.
Birilerinin dışarıda kendi hesabını yapabileceğini ancak, buna karşı milli bir hesabın yapılması gerektiğini vurgulayan Tezcan, "Aklına gelince, yerli ve milli lafını hovardaca kullanamazsın. Kendi iç siyasetinin malzemesi olarak kullanamazsın. Yerli ve milli olmaktan bahsediyorsan, Oslo'da Türkiye Cumhuriyeti devletini bir terör örgütüyle, yabancı devletlerin hakemliğinde masaya oturtmaktan önce utanacaksın ve o utancı milletle paylaşacaksın." diye konuştu.
Tezcan, çadır mahkemelerine hakim ve savcıların gönderildiğini, bölgedeki yapılanmaların can sularını bu uygulamalardan aldığını bildirdi.
Tezcan, Türkiye'nin en büyük probleminin dış politikadaki milli meselelerin iç politika malzemesi olarak hoyratça kullanılması olduğunu ifade etti.
"Toplum korkuya teslim edildi"
Partisinin il ve ilçe kongrelerinin hafta sonu itibarıyla bittiğini dile getiren Tezcan, partilerinin yeni bir dinamizmle, anlayışla 3-4 Şubat' ta kurultay yapacağını anımsattı.
Kurultay çalışmalarının devam ettiğini, gelecek günlerde bu çalışmaların basınla paylaşılacağını belirten Tezcan, bugün MYK'de kurultayın temasını kararlaştırdıklarını bildirdi.
Bülent Tezcan, 2017'de Türkiye'nin önemli bir referandum geçirdiğini, büyük bir "hayır" buluşmasının bir araya geldiğini, ayrım yapmadan, herkese açık "adalet" yürüyüşü ve kurultayı yaptıklarını hatırlatarak, Türkiye'de yapılan bütün araştırmaların Türkiye'de adalet ihtiyacının, huzur arayışının yükseldiğini, korkunun topluma egemen olduğunu gösterdiğini söyledi.
Toplumun korkuya teslim edildiğini, korkuyla iktidarını yürütmek isteyen bir anlayışın olduğunu savunan Tezcan, "Bunun için toplumun cesarete, cesaretle bir çıkışa ihtiyacı var. Önümüzdeki dönem, hem adalet isteğinin hem cesaretli bir çıkışın yılı olacak bu kurultaydan sonra. Bu nedenle toplumda korkuyu yenecek ve adaletsizliği giderecek bir temayla gidiyoruz, 36. olağan kurultayımıza. Kurultayımızın teması 'adalet ve cesaret' kurultayı olacak. Adalet ve cesaretle yürüyerek, Türkiye'de bütün bu problemleri ortadan kaldıracak bir yeni doğuş, bir yeni inşa sürecini hep beraber başlatacağız." dedi.
"Söyleyecek çok şey var"
Parti Sözcüsü Tezcan, açıklamasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
"MHP'nin, CHP'ye yönelik eleştirilerinin" sorulması üzerine Tezcan, şu yanıtı verdi:
"Hem Sayın Semih Yalçın'ın hem MHP yetkilisi diğer arkadaşların açıklamalarını ibretle ve dikkatle izliyoruz. Söyleyecek çok şey var ama herhalde buna en uygun düşecek atasözlerimizden birisi 'Körle yatan, şaşı kalkar.' atasözüdür. MHP, AK Parti'ye yanaştığı ölçüde, onun dilini de devşirmeye ve devralmaya başlamış, kutuplaşma siyasetini meziyet sayan ve herkese hakaret etmeyi maharet sanan Erdoğan'ın dili görüyoruz ki MHP sözcülerine ve yetkililerine de sirayet etmiş. 'Körle yatan şaşı kalkar.' atasözünün bir başka tezahürüyle karşı karşıyayız. Şaşı kalkmamaya özen göstersinler?"
"İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, geçmişte Gezi eylemleri sırasında attığı bir tweetten dolayı Cumhurbaşkanından özür diledi. Bu konuda ne söylersiniz?" sorusu üzerine Tezcan, il başkanlarının siyasette nezaketin ne olduğunu basın toplantısında gösterdiğini, nezaketi unutanların bundan ders çıkarması gerektiğini söyledi.
Tezcan, "Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kılıçdaroğlu hakkında, TBMM önünde kendini yakan işçiyle alakalı sözleriyle ilgili dava açacaklarını açıkladı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusunu, "Külliyen yalan, kuyruklu yalan. Sayın Genel Başkanımız, hiçbir biçimde 'sarayı yak' sözünü kullanmamıştır. 'Sarayı yak' sözünü nereden uyduruyorlar? Yıllarca yalanla milleti kandırdılar, daha yeni yaşanmışken bu söylenen, kuyruklu yalandır. Suç duyurusunda bulundukları iyi olmuş, hiç olmazsa yargılama sürecinde oturup bakarlar." diye yanıtladı.
"Herkes aday adayı olabilir"
"Eski İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal, İstanbul İl Başkanının sözlerini hatırlatarak, 'Atatürk'ün askeri olmak bir şereftir. Ne yazık ki şu anda partimiz bu görevini yapamayacak hale gelmiştir.' ifadelerini kullandı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna Tezcan, şu karşılığı verdi:
"CHP'nin üyesi olan herkes, aday adayı olabilir. Aday adayı olanların, aday olabilmesi için delegenin yüzde 10 imzasını alıp, kurultay divanına vermesi gerekir. Herkes aday adayı olabilir, yüzde 10 imzayla aday olabilir ama hiç kimse aday olurken CHP'nin pozisyonunu ve durduğu hattı kendi keyfine göre tartışmaya açma imkanına, yetkisine, hakkına sahip değildir."
Bülent Tezcan, CHP'nin Cumhuriyetin kuruluş değerlerini, ulusal bütünlüğü koruyan, Kuvayı Milliye ruhunu sosyal demokrasinin ilkeleriyle buluşturan bir parti olduğunu ifade ederek, CHP'nin bu kimlikten zerrece sapmadığını kaydetti.