Hulusi Akar 'asker gözüyle' ABD'nin Afganistan yenilgisini değerlendirdi
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Afganistan'da yaşanan ABD yenilgisiyle ilgili olarak Hürriyet gazetesi yazarı Sedat Ergin'e değerlendirmelerde bulundu. Afganistan'daki ABD yenilgisi üzerinde etkili olan stratejiyi Hürriyet Gazetesi'nden Sedat Ergin'e açıkladı.
Milli Savunma BakanıHulusi Akar, Afganistan'da yaşanan ABD yenilgisiyle ilgili olarak Hürriyet gazetesi yazarı Sedat Ergin'e değerlendirmelerde bulundu.
Hulusi Akar'ın Hürriyet yazarına verdiği demeç şu şekilde:
Hulusi Akar 'asker gözüyle' değerlendirdi: Taliban'ın bu taktiği etkili oldu
Eski Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'dan öncelikle ''asker gözüyle'' Afgan ordusunda yaşanan çözülmeyi tahlil etmesini istediğimizde, şu yanıtı aldık:
''Askerliğin aslı, temeli, birlikte savaşma, birlikte mücadele etme azmi ve kararlılığıdır. Bizim subay ve astsubay okullarımızda verdiğimiz eğitimin dayandığı temel nosyon, ordunun azim ve kararlılıkla savaşmasını esas alır. Bu nosyon ve formasyonu verebildiğiniz müddetçe başarılı olursunuz. Bunun en çarpıcı örneği milli mücadeledir. Top, tüfek, cephane yok ama insanların, bir milletin azmi ve kararlılığı ile mücadele alıp başını gidiyor. Atatürk, 'Şartlar çok ağır, karşı taraf çok güçlü' demedi, mücadele etti ve zafere ulaştı.''
Akar, bu değerlendirmeyi yaptıktan sonra ekledi: ''Sonuçta şunu söyleyebiliriz, bir orduya istediğiniz kadar modern silah, teçhizat, askeri malzeme verin; bu azim ve kararlılık olmadıktan sonra, siz onlara bu nosyon ve formasyonu kazandıramadıktan sonra bu bir sonuç getirmez....''
KARŞILAŞTIĞIMIZ İKİLEM
''Afgan ordusunun bu kadar çabuk çözülmesi karşısında şaşırdınız mı?'' sorusunu yönelttiğimde de Akar, şu karşılığı verdi:
''O kelimeyi kullanmayalım... Ama Taliban'ın bu kadar kısa sürede Afganistan'a hâkim olmasını ve Kabil'i almasını ve bunun da bir parçası olarak Afgan ordusunun bu kadar kısa zaman içinde çözülmesini beklemiyorduk... Afganistan'da mücadele, 2002 yılında 30 ülkenin katılımıyla başladı. Biz muharip güç olarak bulunmadık. Ancak doğrudan muharip güç olarak katılanlar 19 sene savaştılar, istenilen sonuç alınamadı. Sonuçta ülke terk edildi.''
''Taliban'a karşı savaşta sonuç alamayanların, değindiğimiz hataları yapanların yetiştirdikleri ordunun Taliban'a karşı sonuç almasını bekliyorsunuz... Burada bir dilemma (ikilem), paradoks var, adına ne derseniz deyin... Bu noktaya gelinmesinde sadece ABD'nin değil, Koalisyon üyesi ülkelerin her birinin payı vardır.''
TALİBAN'IN UYGULADIĞI SERBEST BIRAKMA TAKTİĞİ
''Çözülme'' meselesini değerlendirirken Akar, ''Bir hususu da düzeltelim, Afgan ordusunun inşası, sadece ABD ile değil tüm Koalisyon ülkelerinin katkılarıyla olmuştur'' dedikten sonra devam ediyor:
''O eğitimi alan insanların inancı var, bir geçmişi var, beklentisi var. Sizin verdiğiniz eğitim nereye kadar etkili? Dinliyorlar da nereye kadar dinliyorlar? En sonunda şu noktaya gelindi: Çözülmeyi görünce Taliban şöyle bir taktik de uyguladı. Afgan ordusundan yakaladığı askerleri silahlarını aldıktan sonra kimliklerini alıp, yeni kimlik vererek serbest bıraktı. Bu da Afgan askerlerinde yakalandıkları takdirde başlarına bir şey gelmeyeceği düşüncesiyle teslim olmalarını teşvik etti, çöküşü hızlandırdı.''
Akar, ayrıca Batı basınının, genelde dünya basınının ''Taliban'ı çok sert, katı göstererek Afgan ordusu mensuplarının direnme gücünü yok ettiğini'' düşünüyor. Akar, ''Nasıl olsa ülkeyi teslim alacaklar algısı oluştu'' diye ekliyor.
TALİBAN İLE BENZERLİKLER
Akar ayrıca ''kritik'' bir nokta olarak sahada karşılaşılan şu soruna da dikkat çekiyor:
''Afgan ordusu içindeki bir kısım unsurların belki de Taliban ile bazı benzerliklerinin de olduğunu görmek gerekiyor. İdeoloji, fikir ve inanç konularında Taliban ile Afgan ordusunun kimi unsurları birbirlerinden belirgin hatlarla ayrılamayabilir.''
Akar'ın değerlendirmesinde özellikle iki faktör ön plana çıktı.
1. HALKIN YABANCI ASKERE BAKIŞI SICAK DEĞİL
Birinci neden, yabancı bir ülkede düzensiz yapılarla mücadele yürütmenin kaçınılmaz güçlüklerinden kaynaklanıyor. Akar, ''Düzensiz yapılarla mücadele çok zor bir iş. En büyük farkı, karşınızdaki taraf sizi görüyor ama siz sahada onu göremiyorsunuz. Arazi, sosyal yapının özellikleri ve bir de halk desteği de varsa, iş her bakımdan zorlaşıyor. Halkın kültürü, yabancı askerlere bakışı çok önemli rol oynuyor. Örneğin, Afganistan'da bundan 20 yıl önce gelen yabancı askerlerin güneş gözlüğü takması bile problem oldu. Çünkü insanlar bundan olumsuz etkilendi. Kültür bu...'' diye konuşuyor.
Bununla birlikte Afganistan'da görev yapan Türk askerlerinin halk nezdindeki algısının, konumunun Batılı ülkelerin askerlerinden farklı olduğunu şu ifadeleriyle belirtiyor: ''Ama şunu söylemeliyiz ki, Türk Silahlı Kuvvetleri Afganistan'a gittiğinde hep farklı algılandı. Üniformalarında kollarının üzerindeki Türk bayrağı işareti her zaman büyük bir itibar sağladı. Bunun üzerine başka ülkelerin askerleri de Türk bayrağı takmaya başladı. Sonra bir noktada bu durduruldu, herkes kendi bayrağını taktı.''
2. AĞIR HAVA BOMBARDIMANI SİVİL HALKI ETKİLEDİ
Milli Savunma Bakanı'na göre çok temel bir diğer faktör, ABD'nin stratejisinde hava gücüne fazlaca dayanması ve bunun yol açtığı tahribat. Akar şunları söylüyor:
“Bizim gördüğümüz önemli bir mesele, Afganistan'daki mücadelede ABD ve Koalisyon'un hava kuvvetlerine gerekenden fazla umut bağlaması, mücadeleyi olumsuz yönde etkilemiştir. Hava kuvvetleri kuşkusuz çok güçlü ve önemli. Ama terörle mücadelede karada elinizi, ayağınızı, parmağınızı da muhakkak devreye sokmanız gerekiyor.
''ABD AYNI HATAYI SURİYE VE IRAK'TA DA YAPTI''
ABD ve Koalisyon aynı hatayı Irak'ta, örneğin Suriye'de Rakka'da yaptı. Hava gücünüze güvenip hedefleri ağır bombardıman altına aldığınızda büyük hasara yol açıyorsunuz, o yerleşimdeki sivil hayat da bundan ağır bir şekilde etkileniyor. Sonuçta hava gücünün bu şekilde kullanılması yerel halkta bombardımanı yapan güce karşı hasmane duygular doğuruyor, bu duyguların güçlenmesine yol açıyor.”
TSK AFRİN'DE NASIL FARKLI DAVRANDI?
Akar, “Hava unsurunun kara unsuruyla tamamlanması gerekir” vurgusunu yaptıktan sonra TSK'dan bir örnek veriyor: “Biz Irak'ta hem hava gücümüzü kullanıyoruz hem de komandolarımız karadan yürüyor. Bakın, bizim Suriye'de Afrin'de karşılaştığımız bir olaydaki hareket tarzımız bu bakımdan önemlidir. PKK'nın karargâh olarak kullandığı dört bir binayı tespit ettik. Üçüncü katta PKK'lıların sözde merkezi vardı. Ancak binanın dördüncü katında 12 kişilik bir ailenin oturduğu bilgisi geldi. Onları bir anlamda kalkan olarak kullanıyorlardı. Biz havadan binayı vurabilirdik. Ancak aileye zarar vermemek için farklı bir hareket tarzı izledik, özel kuvvetleri devreye sokarak sonuca gittik.”
''ABD ÇEKİLECEĞİNİ NATO MÜTTEFİKLERİNE, BİZLERE SONRADAN BİLDİRDİ''
ABD'nin Afganistan'dan çekileceğinden geç haberimiz oldu. Başkan Trump'ın 2020 yılı şubat ayında Taliban'la anlaşmaya varma kararı ile Başkan Biden'ın geçen nisan ayında bu anlaşmayı uygulama ve askerlerini 2021 Eylül ayı başında çekme kararını ABD, NATO müttefiklerine, bizlere sonradan bildirdi. Afganistan'ın geleceğini ilgilendiren bu konularda NATO içinde maalesef istenilen düzeyde, kapsamlı görüşmeler yapılmadı.
''NATO'DA YAPILAN UYARILARI DA DİNLEMEDİ''
En son Başkan Biden'ın çıkacaklarını açıklamasından sonra NATO içinde yapılan görüşmelerde pek çok müttefik aynı şekilde bunun çok erken olduğunu, askeri, siyasi açıdan büyük sorunlara yol açacağını açıkça söyledi. Biz de aynı yöndeki değerlendirmelerimizi söyledik. Avrupalı müttefiklerin hepsi bu görüşteydi. Hepimiz söyledik. Her kademede söylendi, bakanlar düzeyinde; genelkurmay başkanları düzeyindeki toplantılarda her vesileyle, tek tek ve topluca ortak görüş olarak da ifade edildi. Ancak sonuç olarak ABD kararını açıkladı ve NATO müttefikleri de bu karara uymak durumunda kaldı. ABD, Afganistan'dan çekildikten sonra bunun yol açtığı sonuçlar ışığında diğer NATO müttefiklerinin de artık Afganistan'da kalabilmesi zaten mümkün değildi.
Askeri ve siyasi açıdan bakıldığında, koşullar hemen çıkılmamasını gerektiriyordu. Her şeyden önce 20 yıl boyunca Afganistan'da NATO adına sarf edilen bir çaba, harcanan ciddi bir enerji söz konusu. Maliyet keza... Bu çabanın sonuçları alınmadan çıkılmaması gerekirdi.
''NATO'NUN PRESTİJİNİ SARSTI''
(Alınan sonuç NATO'nun prestijini sarstı mı?) Sonuçta NATO'nun Afganistan'a geldiği ve istediği sonuçları elde edemeden ayrıldığı gibi bir durum ortaya çıktı. Tabii ki bu durum NATO'nun prestijini, itibarını sarstı. Hatırlayalım, Sovyetler Birliği de Afganistan'a gelip sonunda çıktığında 'Taliban kazandı' denilmişti. Şimdi aynı şeyi NATO için söyleyenler çıkabilir. Bu hadiseler NATO'nun kendi içinde işbirliği yapma, beraber hareket etme becerisini olumsuz bir noktaya getirdi, olumsuz duygu ve düşüncelere neden oldu. Son tahlilde NATO gibi bir büyük güç, düzensiz bir grup olan Taliban karşısında Afganistan'dan çekilmek durumunda kaldı.
''KARARLAR KOLEKTİF OLMAYINCA BEKLENMEYEN SONUÇLAR OLUYOR''
(NATO ve Batı dünyası, yaşanan tablodan hangi dersleri çıkartmalı?) NATO olarak daha yakın bir işbirliği ve daha etkili bir koordinasyon şart. Kolektif olmayan kararlar Afganistan'da olduğu gibi beklenmeyen sonuçlar doğurabilir. ABD'nin müttefikleri ile daha sıkı bilgi alışverişi ve koordinasyon içinde olması daha faydalı sonuçlar doğuracaktır. Sadece hava gücüne dayanmadan alandakileri daha çok dinleyerek daha farklı sonuçlar elde etmek mümkün olabilir.
''GÜVENLİK GARANTİSİ VERİLİRSE HAVALİMANINDA KATKI SAĞLARIZ''
ABD'nin çekilmesi öncesinde son aylarda Kabil Havalimanı'nın işletilmesi hususunda ABD tarafı ile çok yakın temaslarımız oldu. Benim ABD Savunma Bakanı Austin ile görüşmelerim oldu. Genelkurmay Başkanımızın ABD'li mevkidaşı ile görüşmeleri oldu. Heyetler arası görüşmeler yürütüldü. Çekilmenin düzenli olacağı ve Taliban'ın Kabil'e girişinin de gecikmeli olacağı varsayımı üzerinden bir mutabakat belgesi üzerinde büyük ölçüde anlaşmaya vardık aslında. Devlet olarak tezimiz şuydu: Yirmi yıldır orada görev yapıyoruz. Herhangi bir muharip göreve karışmadık. İnşaat, altyapı yaptık. Diğer taraftan Kabil Havalimanı'nın işletilmesine insani, idari ve teknik katkı sağladık. Dolayısıyla 'Afgan halkı istediği müddetçe burada kalabiliriz' dedik.
Ancak ABD ile görüştüğümüz mutabakat belgesinde de havalimanının işletilmesinde görev alacak personelin güvenliğinin sağlanması, bu konuda güvence verilmesi konunun temeliydi.
Biz aslında bugün de aynı noktadayız. Cumhurbaşkanımız da açıkladı. Arkadaşlarımızın orada sahip olduğu bilgi ve tecrübe ile bundan sonra da havaalanının çalıştırılmasına katkı sağlayabiliriz. Bu konuda Katar da istekli. Görev alacak personelin güvenliğinin sağlanması hususunda yönetim tarafından güvence verilirse katkı sağlayabiliriz. İlgili makamlarımızın durum ve koşulları değerlendirip uygun bulmaları durumunda bu katkı sağlanabilir.
''HAVALİMANININ KAPALI KALMASI SORUNLARI KATMERLEŞTİRİR''
Biz macera peşinde değiliz. Her şeye rağmen kalalım diye bir düşüncemiz yok. Nitekim Sayın Cumhurbaşkanımızın direktifleriyle 48 saatten kısa bir zaman içinde de çıktık. Yapabileceğimiz katkıyı tümüyle insani, idari ve teknik bir görev olarak görüyoruz. Havalimanının açık kalması birçok bakımdan hayati öneme haiz. Bir kere havalimanının kapalı kalmasının, ülkenin dünyaya kapalı kalmasına yol açacağı, Afganistan'daki sorunların her anlamda katlanması anlamına geleceği görülmelidir. Aksi takdirde içine kapalı bir ülke ve topluma yol açacak. İnsanı yardımların ulaşması, keza sağlık hizmetlerinin görülmesi, diplomatik, ticari ilişkiler zora girebilecek veya imkânsız hale gelecek. Bundan da tüm Afganistan etkilenecektir.
Buna karşılık havalimanı açık kaldığında, bu yönetimin dünya ile entegre olmasına yardımcı olacak, ülkenin dünyaya açılan kapısı olacak. Bu da Afganistan'da işleri kolaylaştıracaktır. Bunun yanında göç tehlikesini de önleyecektir. Afganistan güvenli bir hale gelirse, normalleşme yönünde adımlar atılırsa, örneğin insan haklarına, kadın haklarına saygı gösterilirse, yönetim halkı ile barışık hale gelirse insanların ülkeden kaçma nedenleri de azalacaktır. Bu, hem Türkiye hem de Batı'nın yararına olacaktır.
Bu arada, Ağustos ayının son 15 gün içinde Kabil Havalimanı'nda ABD ile çok yakın bir işbirliği oldu aramızda. Keza havalimanında bulunan Almanlar ve İngilizlerle de. Bizim birliğimizin başındaki generalle ABD'li amiral devamlı temas halindeydiler. Uçakların iniş kalkışları, vatandaşlarımızın tahliyesi konularında karşılıklı yakın bir işbirliği yaşandı. Bu işbirliği bütün çekilme süreci içinde ortaya çıktı. Birliğimiz ve vatandaşlarımızın tahliyesi sırasında Tacikistan ve Pakistan hava sahaları ve meydanları kullanıldı. Bu kardeş ülkelerin yetkililerine de destekleri için gerçekten teşekkür ediyoruz.
''TALİBAN YABANCI KİMSEYİ İSTEMİYOR''
Soru: Türkiye havalimanının işletilmesinde rol aldığında, burada çalışacak Türk personelin güvenliği açısından yine de belli sayıda asker bulundurmak gerekebilir mi?
Yanıt: Taliban hiçbir yabancı güç istemiyor.
Soru: Asker değil de özel güvenlik şirketi görevlendirilemez mi?
Yanıt: Silahlı hiçbir yabancı unsur istemiyorlar. Ancak gelişmelere bağlı olarak gerekli tedbirleri alacağız.
Soru: Yani Taliban havalimanının sadece dış değil, iç güvenliğini de kendisinin üstleneceğini söylüyor...
Yanıt: Evet, yabancı kimseyi görmek istemiyor. Ancak gelişmeleri yakinen takip ediyoruz. Tedbirler üzerinde çalışıyoruz.
AFGANİSTAN'DAN SAYGIN BİR ŞEKİLDE AYRILDIK
Afganistan konusunda altını çizmemiz gereken nokta, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Afganistan'da hem NATO hem de milli çerçevede üstlendiği görevleri başarıyla yerine getirip, bu ülkeden saygın bir şekilde, Afgan halkının saygısı, sevgisi ve teveccühü ile ayrılmış olduğudur. Birliklerimiz ve vatandaşlarımız Kabil'den güvenli bir şekilde tahliye edilmiş olmakla beraber öte yandan insanların çocuklarını kurtarmak için tanımadıkları insanlara bırakmaları gibi görüntüler, son derece üzücü görüntülerdi.