Türk-İş esnek çalışmaya karşı tavrını açıkladı
Türkiye’nin en büyük işçi konfederasyonu Türk-İş “köle işçilik” olarak adlandırılan esnek çalışma modelinin de yer aldığı yeni istihdam paketine karşı Meclis’e önerilerini sundu. Ulusal Kanal’ın ulaştığı 9 sayfalık öneri metninde belirli süreli iş sözleşmesinin hayata geçirilmesinin kıdem tazminatını ortadan kaldıracağı gibi emekçiler iş güvencesi hakkından da mahrum bırakacağını vurguladı.
Haber: Seda Akyüz
İşte Türk-İş’in Meclis’e gönderdiği o metin:
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Plan ve Bütçe Komisyonu (PBK), tüm dünyayı saran Koronavirüs (Covid-19) salgınının ekonomik ve sosyal hayata, özelikle de çalışma ilişkilerine etkilerini azaltmak amacıyla Nisan 2020 ayından bu yana çeşitli kanun tekliflerini müzakere etmiş ve Yüce Meclisimiz tarafından kanunlaştırılarak hayata geçirilmiştir.
TBMM/PBK’na bu defa sunulan ve “torba kanun” olarak nitelendirilen “İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi” ile yine çalışma hayatına ilişkin konularda bazı düzenlemeler yapılması öngörülmektedir.
Genel Değerlendirme:
TBMM’ne sevk edilen Kanun Teklifi, 43 maddeden ibaret olup kamuoyunda “yeni teşvik paketi” olarak bilinmektedir. Teklif bir bütün olarak incelendiğinde, pek çok maddesiyle “odağında işverenin bulunduğu ekonomik hayata” yönelik tedbirlere ağırlık verdiği görülmektedir.
Geçmişte yaşanılan tecrübeler göz önüne alındığında işveren odaklı kurgulanan düzenlemelerin işçiler yönünden olumlu sonuçlar doğurmayacağı aşikârdır. Kaldı ki, işveren lehine yapılan tüm bu düzenlemeler için İşsizlik Sigortası Fonu kaynak olarak kullanılmaktadır. Fonun kurulduğu günden bu yana fondan işverene verilen destek işçiye verilen desteğin çok üzerindedir. Hatta bu destek son yıllarda bariz bir şekilde işveren lehine kullanılmıştır. Fonun oluşturulma amacı işvereni desteklemek değildir. İşsiz kalan işçiye bu süreç içinde hayatını idame ettirecek imkân sağlanmasıdır.
Konfederasyonumuzun yıllardır ısrarlı taleplerine rağmen fondan yararlanma koşulları işçi lehine olacak şekilde düzenlenmemekte, işçi işveren karşısında zayıf bırakılmakta, fondan yararlanabilmesi bile işverenin çıkış belgesinde SGK’ya bildirdiği koda bağlı bırakılmaktadır. İşçiler ekonomik hayatın kurucu unsurlarıdır. Sosyal dengeler bakımından işçinin zayıflatılması ve yoksul bırakılması çalışma barışını olumsuz etkileyen unsurların başında gelmektedir. İşvereni yaşatmak adına işçi korumasız bırakılmamalıdır.
Geçtiğimiz aylarda salgına karşı sosyal koruma olarak uygulamaya konulan ve halen devam eden, süresi uzatılmak istenen kısa çalışma ödeneği işçi açısından beklenen faydayı sağlamamaktadır. Bu süreçte bir kısım işverenler sadece ücret ödediği günlerin primini yatırmakta, bakiye kalan kısım için işçi mağdur olmaktadır. Ücretsiz izin sürecini yaşayan işçi ise işinden ayrılamamakta, işten ayrılırsa kıdem tazminatını alamamaktadır.
Bu nedenle, “koronavirüs salgını süresince” işsizlik sigortası fonundan yararlanma koşullarının “işçi lehine” olacak şekilde acilen genişletilmesi gerektiğini düşünmekteyiz.
Yaşanılan Koronavirüs (Covid-19) salgını sürecinde, işsizlik ve enflasyon baskısı nedeniyle, hane gelirleri hızla düşmektedir. Bu durum, çalışan ve emeklileri zor durumda bırakmakta, geçim koşulları bu kesim açısından giderek ağırlaşmaktadır. İşveren dışında kalan toplumun iktisaden zayıf kesimlerinin temel beklentisi; günlük hayatının vazgeçilmez parçası olan elektrik, su, doğalgaz gibi temel hizmet faturalarında belli bir indirime gidilmesidir. Aynı şekilde; hane halkının günlük kullanımında olan temel gıda ve ihtiyaç ürünlerinden de bu dönemde KDV alınmamalıdır. Kuşku yok ki, Konfederasyonumuzun yıllardan bu yana gündeme taşıdığı asgari ücretin vergi dışında kalması ve ücretlilere vergide adalet sağlanması gerekliliği de bu kapsamda vurgulanması gereken önemdedir.
Açıklanan yeni teşvik paketinde ücretli çalışanların hayatını kolaylaştırmaya yönelik düzenlemeler ağırlıklı olarak yer almamaktadır. Ücretli çalışanlar ve emekliler bu sürede daha da yoksullaşmışlardır. Gelir dağılımdan aldıkları pay da her geçen gün azalmaktadır.
Kanun Teklifinin Genel Gerekçesinde amaçlananın “salgının istihdam üzerindeki olumsuz etkilerinin azaltılması, salgın nedeniyle işçi ve işverenler üzerinde oluşan yükün sosyal devlet gereğince paylaşılması ve giderilmesi, normalleşme sürecinde hareketlenecek ekonomik aktivitenin istihdamla desteklenmesi, istihdamda devamlılığın sağlanması amacıyla destek tedbirleri düzenlemek” olarak ifade edilmektedir.
ülkemizde görülmesinden bu yana olumsuz etkileri, özellikle istihdamda gerileme ve işsizlikte artış olarak ortaya çıkmıştır. Ücretli çalışanların iş ve gelir kaybı bu kesimin yaşama şartlarını geriletmiştir. Getirilen düzenlemelerle küresel salgının işgücü piyasasındaki olumsuz etkilerinin azaltılması kısmen sağlanmış olsa da, ücretli çalışanların beklentisi tam olarak karşılanmamıştır. Geçim şartlarını iyileştirmeye yönelik tedbirler yetersiz kalmış, asgari ücretin altında kalan kısa çalışma ödeneği ve nakdi ücret desteği, enflasyondaki gelişmeler de dikkate alındığında, çalışanların aileleriyle birlikte yoksullaşmasını ortadan kaldıramamıştır.
Çalışanların istihdama yaklaşımı, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından tanımlanan “insana yakışır iş” kapsamındadır ve işçilerin çalışma yaşamındaki özlemlerini yansıtmaktadır. Kastedilen; çalışanların adil ve yeterli bir ücrete sahip olmalarıdır. İşyerinde güvenli ve sağlıklı çalışma şartlarının sağlanmasıdır. Bireylere ve ailelere sosyal koruma sağlayan bir yapının kurulmasıdır. Kişisel gelişim ile toplumla bütünleşme açısından daha iyi fırsatlar sunulmasıdır. Yurttaşların talep ve kaygılarını serbestçe dile getirme özgürlüğüne sahip oldukları, örgütlenerek yaşamlarını etkileyen kararların alınmasına katılabildikleri bir yapının varlığıdır. Tüm kadınlar ile erkeklerin eşit fırsatlardan yararlanıp eşit muamele gördükleri işlere sahip olabilmeleridir.
Bu ortamın sağlanması, özellikle ekonomik ve sosyal çalkantıların, belirsizliğin olduğu dönemlerde daha fazla önem taşımaktadır. Sosyal huzurun ve gelecekte iş barışının sağlanması bu unsurlara bağlı olarak gelişme gösterecektir.
Bu kapsamda; yeni iş imkânlarının sağlanması, yeni yatırımlar yapılması, sürdürülebilir ekonomi ve refahın toplumun tüm kesimlerine adaletli yansıması önem taşımaktadır. Ancak bir o kadar önemli olan husus da, çalışma yaşamındaki hakların güvence altına alınmasıdır. Gelirin yetersiz olması durumunda sosyal korumanın yaygınlaştırılması, aileyi ve sosyal değerleri gözeten, gelirin yitirilmesi ya da azalması durumlarında insan onuruna yakışır geçim şartlarının sağlanması gerekmektedir.
Toplumun bütünleşmiş bir yapıya kavuşması, tasada ve sevinçte ortak, birlik ve sosyal huzur içinde olunması, sosyal devlet uygulamalarına, iktisaden dar ve sabit gelirli kesimlerin bu çerçevede korunmasına bağlı olacaktır.
Küresel salgın Covid-19 döneminde; ülkemizde çoğu küçük ve orta ölçekli iş yerlerinin üretimlerine ara vermesi veya kapanması, işçilerin işsiz kalmasına, büyük bir bölümünün ücretsiz izine çıkarılmasına veya kısa süreli çalışmalarına neden olmuştur. Ücretli olarak çalışanlar bakımından, değil birikimlerinin olması çoğu ihtiyaçları için borçlanarak geçimlerini sürdürmek durumunda kalmıştır.
Bu dönemde, işveren tarafından ücretsiz izne çıkarılan işçilere sağlanan nakdi ücret desteği günlük 39,24 TL tutarında ve net aylık asgari ücretin yarısından azdır. Aynı şekilde kısa çalışma ödeneğinden yararlanabilen işçilerin en düşük aylık gelirleri asgari ücretin yüzde 60’ı oranındadır. İşsizlik sigortası kapsamında olan işçilerin en düşük gelirleri ise asgari ücretin yüzde 40’ı düzeyindedir.
Geçici ve istisnai olan düzenlemelerin, çalışanların mevcut gelirleri yükseltilmeden kalıcı hale getirilmesi daha fazla yoksulluk anlamına gelmektedir.
Metnin Devamı İçin Tıklayınız