Uğur Civelek yazdı: Miadı dolmuş enflasyon tartıları kimlere hizmet ediyor?

Uğur Civelek yazdı

Uğur Civelek yazdı: Miadı dolmuş enflasyon tartıları kimlere hizmet ediyor?

Olağandışı iç ve dış gündem nedeniyle önemli sayılabilecek bazı gelişmeler hak ettiği ilgiyi göremedi. Bu hafta başında açıklanan ocak ayı enflasyon rakamlarının içerdiği önemli mesajlar pek tartışılamadı. Sonucun, piyasaların tahmin ettiğinden biraz daha yüksek çıkması değildi dikkate alınması gereken! Yeni yıl ile birlikte enflasyon sepetinin tartıları bir miktar değişmişti ve bu farklılık tahmin edilenin aksi yönünde olmuştu! Gıda ve alkolsüz içecek grubundaki fiyat hareketliliği ise olumlu düşünebilmeyi olanaksızlaştıran türdendi!

Ocak ayında Tüketici Fiyatları Endeksi yüzde 1.35 oranında artmış, yıllık oran ise yüzde 12.15 düzeyine sıçramış! En önemli zorunlu ihtiyaçları içeren ve talep elastikiyetinin sıfıra yakın olduğu, Gıda ve Alkolsüz İçecekler Grubundaki aylık fiyat artışı işe yüzde 4.65 düzeyine sıçrayarak iyimser senaryoları tekzip etmiş. Önceki iki yılda nisbi fiyat hareketlerindeki değişim nedeniyle tartısı yükselen bu grubun ağırlığı, koşulların değişmemiş olmasına rağmen yüzde 22.77 seviyesine geriletilmiş!

Geniş kesimler, gıda ve alkolsüz içecek fiyatlarındaki ortalama artışın, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanandan daha yüksek olduğunu iddia ediyor ve istatistiklere güvenmediğini beyan ediyor. Türkiye İstatistik Kurumu ise bilimsel metodolojiye ve Avrupa İstatistik Ofisinin standartlarına göre hesaplama yaptığını tekrarlayarak kendini savunmaya çalışıyor. Bu yazıda tüketici fiyatlarındaki ağırlıklar konusunu tartışmaya ve hassas yönlerini gün yüzüne çıkarmaya çalışacağız.

Daha doğrusu nüfusumuzun yarıdan fazlasının tüketiminde gıda ve alkolsüz içecek grubunun payı yüzde 50 düzeyini aşıyor iken, neden bu grubun tartısı düşük tutuluyor? Bu farklılık ideolojik ve siyasi bir konumudur, yoksa tümüyle bilimsel yaklaşımın tuhaf bir gereği midir?

Yanıt oldukça nettir! Hesaplama modellemesinin altyapısı, siyasi tercih ve önceliklere göre şekillenir; konunun bu tarafının bilimsellikle ilgisi sınırlıdır ve tartışılması istenmediği için bilimsel görünümlü karmaşık yaklaşımlar ile perdelenir! Mevcut hesaplamadaki ideolojik öncelikler ve buna uygun modelleme, küreselleşme denilen kuralsızlık tarafından belirlenmiş, siyasiler tarafından bir şekilde onaylandığı için uygulamaya girmiştir. IMF ve AB hikayelerine ilişkin beklentiler sonuç üzerinde belirleyici kılınmış olabilir; fakat bugün her iki konunun da tarih olmasına rağmen söz konusu siyasi tanımlamanın neden devam ettirildiği konusu belirsizdir! Türkiye Ekonomisinin sorunlu ve kırılgan hale gelmesine sebep olan, önemli olumsuzluklardan biri olduğu söylenebilir.

Hane halkı tüketimindeki tartıların belirleyici olmasını engellemek ve enflasyon oranında döviz kuruna hassasiyeti artırmak amacı ile tartılar şekillendirilmiştir. Bunun için tartıların belirlenmesini sağlayacak ölçümlemelerde kapsam genişletilmiştir; ülkemize gelen ziyaretçilerin tüketimi ile kurumsal tüketim tartıları, amaçlanan yönde farklılaşma için hesaplamaya dahil edilmiştir. Bu kurgu, iç tüketim potansiyeline ve gelir dağılımı sorunlarına yönelik hassasiyeti sıfırlamış, sorunlar konusundaki duyarlılığı çok zayıflatmıştır.

Gerekli ve yeterli düzeyin üzerinde sermaye geldikçe Türk lirası değerlenmiş, enflasyon ve faizlerin gerilemesi hızlanmış, bilançolar yapay bir şekilde güzelleşirken faaliyet dışı gelirler yeni rekorlara koşturulmuştur. Geri plana itilen ve sorunlarına kayıtsız kalınan tüketim ve üretim konuları ise borç bataklığına itilme yolu ile baştan çıkarılarak etkisiz hale getirilmiştir. 2005 yılında küreselcilerin dayatması ile devreye giren yeni enflasyon tartıları ve eşlik ettiği eğilimlerin kullanım süresi dolmuştur; son beş yıldır döviz kurunda yaşanan yukarı yönlü eğilimler ve ağırlaşmış sorunlar ekonomimizi kırılganlaştırarak güvenilmez hale getirmiştir.

Küreselleşme denilen kuralsızlığın yönlendirmesi ile şekillenen ve bilimsellik maskesi arkasına gizlenen istatistik tartılar, artık dalgalı bir şekilde ekonomimizin daha kırılgan hale gelmesine sebep olmaktadır. Gelir dağılımında aşırılık sınırlarını zorlayan bozulma ile ağırlaşmasına izin verilmiş diğer sorunlar, sorunlu kredi hacmi konusundaki açmazlar, ekonomi politikalarındaki etkinlik kaybı, sosyal ve siyasi istikrarsızlaşma yönündeki olumsuzluklar söz konusu siyasi tercihlerin sonucu niteliğindedir. Bu gerçeğin inkarı, çıkış yollarının kapatılması ve bu coğrafyanın uzun süreli istikrarsızlıklara mahkum edilmesinden, bunu yapanlara teslim olunmasından başka bir şey olmayabilir!

enflasyon uğur civelek