Merkez Bankası eski başkanı: O ortam müsait değilse olmuyor
Merkez Bankası eski Başkanı Durmuş Yılmaz, Türkiye'de büyümenin istikrarsız olduğunu belirterek, "Cumhuriyetten bu tarafa Türkiye'nin büyüme performansı testere dişi gibi gözüküyor. O kadar istikrarsız. Bizim büyümeyle ilgili sorunumuz, potansiyel büyüme dediğimiz büyümeyi uzun süre devam ettirebilmek ve sürdürebilmektir" dedi.
Kocaeli Aydınlar Ocağı'nın bir otelde düzenlediği '2017'ye girerken Türkiye ekonomisi, Riskler ve Fırsatlar' konulu toplantıya konuşmacı olarak Merkez Bankası eski Başkanı Durmuş Yılmaz katıldı. Durmuş Yılmaz, Türkiye'nin ekonomi hedefinin büyüme olduğunu belirterek, "ABD'de faiz oranlarının yükselmiş olması, riskin azalmış olması nedeniyle bizim gibi ülkelere gelen sermayenin bizden çıkıp ABD'ye gitmesi bizde sermaye akımlarını azaltacak ve bankalar kredi verme imkanı azalınca bankalar işadamları olarak sizlerin krediye erişiminiz güçleşebilir. Türkiye'nin ekonomi yöneticilerinin, karar alıcılarının ekonomik hedefi nedir diye sorarsanız, büyümektir. Bunun dışında bir amacı olması mümkün değil. Büyümeyle işsize iş, aşsıza aş bulabiliyoruz. Bu büyümenin olabilmesi için bir ortamın olması lazım. O ortam müsait değilse, büyüme de olmuyor. Ülkemizin büyümeyle ilgili performansına baktığımızda değişik kesimler kendi dönemlerini haklı çıkarabilmek için belli dönemleri alıyorlar ve şu dönemde biz şu kadar büyüme sağladık şeklinde açıklıyorlar. Cumhuriyetten bu tarafa Türkiye'nin büyüme performansına baktığımızda testere dişi gibi gözüküyor. O kadar istikrarsız. Bir sene yüzde 9.5 büyümüşüz, ertesi yıl yüzde 4 küçülmüşüz. Bir başka yıl yüzde 6 büyümüşüz, ertesi sene yüzde 2'ye düşmüşüz. Böyle bir büyüme dalgalanma arttığı için siz sanayiciler ve işadamları önünüzü göremiyorsunuz. Bizim büyümeyle ilgili sorunumuz potansiyel büyüme dediğimiz büyümeyi uzun süre devam ettirebilmek ve sürdürebilmektir" diye konuştu.
Hızlı büyümek için ithalat yapılması gerektiğini söyleyen Yılmaz, "Türkiye'de büyümek istiyorsak, cari açığa hazır olmamız lazım. Bu bizim imalat sanayimizin yapısal sorunundan kaynaklanıyor. Hızlı büyümek istiyorum diyorsanız, ithalat yapmak zorundasınız, çünkü ara mal ve hammaddeye çok bağımlısınız ve cari açık vermek zorundasınız. Biraz frene basayım dediğinizde, büyümeyi düşüreyim dediğinizde işsizliğiniz artıyor. Bu son derece önemli ve yapısal bir sorun. Türkiye bunun üzerinden gelemediği sürece biz dur kalk, frene bas gevşet sorunlarına devam edeceğiz. Kur burada işin içine giriyor. Eğer Türk lirası değer kaybetmeye başlar ise ithalatımızı pahalandırıyor, ihracatımızı ucuzlatıyor. Dolayısıyla daha fazla ihracat yaparız diyoruz. İhracat için üretmemiz lazım. Üretmek için de ara mal ve hammadde ithal etmek zorundayız. Bu döngünün içerisinde kur hızlı hareket ettiğinde elde üretilmiş malların ihracatı oluyor ve ihracatta bir zıplama oluyor. İlave üretim yapmak istediğinizde ara malı ve hammadde ithal ediyorsunuz, bu sefer yabancı para fiyatı dolar değişmese bile TL değer kaybettiği için maliyet enflasyonu yükseliyor ve piyasada talep güçlüyse üreticiler maliyetteki fiyatlarını perakendeye yansıtabiliyor. Bu durumda da enflasyon yükseliyor. Yatırımcı sizden enflasyon telafisi talep ediyor. Risk priminiz artıyor. Faiz oranlarınız yükseliyor" dedi.
Yılmaz, hükümetin geçmişte Merkez Bankası'nı İstanbul'a taşımak istediğini açıklayarak şöyle konuştu:
"Milletten yetki almış siyasi iradenin ülkenin herhangi bir kurumunu, ülkenin herhangi bir yerinden taşımaya yetkisi var. Hükümet bunu yaparken Meclis'ten kanun geçirmek zorunda. Herkes de bu kanuna uymak zorundadır. Ben Merkez Bankası'nın İstanbul'a taşınması konusunda itiraz ettim. Merkez Bankası bir yangın söndürme aracıdır. Bugün böyle olduğuna bakmayın. Günün birinde bir ekonomik kriz çıkabilir. Çıktığı gün bunun yükü toplumun üzerinde, vergi mükelleflerinin omzunda kalıyor. Bunu çözmek Merkez Bankası ve Hazinenin koordinasyonu gerekiyor. Merkez Bankası İstanbul, Hazine Ankara'da kalırsa, bakın son 50 yılda 90 ülkede ekonomik kriz çıktı. Büyük bir kriz çıkabilir. O kriz çıktığında koordinasyon gerekiyor. Bir grup Hazineci İstanbul'a gelecek. Bir grup Merkez Bankası yöneticisi Ankara'ya gidecek. Bu trafikle bile olmayan bir krizi yaratabilir ya da hafif bir krizi derinleştirebilirsiniz"