Soma'da yalanlar ve gerçekler

Soma'da yalanlar ve gerçekler

Soma’da Salı günü 15.30 sularında gerçekleşen faciadan 2 saat sonra İşçi Partisi Manisa yönetim kurulu olarak madenin bulunduğu bölgeye vardık. Tam anlamıyla bir kaos ortamı hakimdi. Çığlıklar, yakınlarını kurtarmak için gelen ailelerin feryatları hala kulaklarımda. Dakikalar ilerledikçe çeşitli haberler geliyordu. Hastanelere yaralıların getirildikleri, madenden çıkarılan hayatını kaybeden işçilerin bedenlerinin Kırkağaç’ta belediyenin soğuk hava depolarına götürüldükleri ve yüzlerce ölünün olduğuna dair. Madende üç arkadaşımızı görevlendirip, Soma merkeze indiğimizde aynı kaos ortamı ile karşı karşıya kaldık. Dakikalar ilerledikçe madencilerin ailelerinin sabrı da tükeniyordu. Soma devlet hastanesi önüne hızla bir ambulans geldi. Her ambulans geldiğinde olduğu gibi yurttaşlar kendi yakınlarının yaralı olarak o ambulansta olması umuduyla ambulansa yöneliyorlardı. Ambulans boş çıktı. Ambulansın boş olduğunu gören bir yurttaş “kardeşimi madende bu ambulansa bindirdik, şimdi içinde değil üstelik beni de ambulansa almadınız, arabamla geldim” diyerek kardeşinin nerde olduğunu soruyordu ambulans şoförüne. Yolda başka bir ambulansa aktardıklarını söylediler. Ambulans şoförüne haklı tepkilerini gösteren yurttaşların sabırları zorlanıyordu.

Ardından Kaymakamlığa gittik. Kriz masasından sağlıklı bilgileri alabileceğimizi düşündük. Ancak hiçbir muhatap bulamadık. Madende ard arda çıkarılan hayatını kaybeden işçilerin cenazelerinin nereye götürüldüğü ise muammaydı.

Ertesi gün Tayyip Erdoğan’ın şehre gelmesiyle, 7 arkadaşımızla birlikte gözaltına alındık. Erdoğan, şehirden ayrılana kadar gözaltındaydık. Kanunsuzluk cenazelerin ailelerden kaçırılması, bilgilerin saklanması ile başlayıp “hürriyeti tahdit” suçu ile devam etti. Emniyette tutulurken yüzleri kanlar içinde 7 kişi daha getirildi. Tayyip Erdoğan’ın korumalarının tekmeleri, hatta bizzat kendisinin yumrukları onları bu hale sokmuştu.

Gözaltından çıktıktan sonra madene vardık. 24 saat ekiplerimiz ile hem ailelere yardımcı oluyor, hem de bilgiler almaya çalışıyorduk. Perşembe günü çalışmalar durdu. Madende yangın söndürülemiyordu.

Kurtarma ekiplerinden bilgi almaya çalıştık. Kurtarma ekipleri amirlerinden biri zorla ve üstü kapalı şekilde birazda korkarak bazı bilgileri verdi. Aynen aktarıyorum: “Resmi bilgilerin hepsi yalan, içerde ulaşamadığımız 2 galeri var. Yangın sürüyor. Yaşamaları mümkün değil, televizyonlarda kurtarılan işçiler olarak gösterilen görüntülerdekiler kurtarma ekibi yani yaralı olarak çıkanlar kurtarma ekiplerinden yaralananlar, içerde daha yaklaşık 400 işçi daha var” Bu bilgi verildiğinde resmi açıklanan ölen işçi sayısı 285’idi. Soma’daki herkes haber kanallarının ve resmi açıklamaların yalan olduğundan adı kadar emindi. Belki de hayatlarında ilk defa “devlet büyüklerinin” yalanlarından emin oldular.

SOMA’DA TAŞERON İSTEMİYORUZ!

Halkın umutlu bekleyişi resmi yalanlarla öfkeye ve hesap sormaya odaklandı. Yaklaşık 3 bin kişi “hükümet istifa”, “katil Tayyip”,”Soma AKP’den hesap soracak”, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz”, “Soma’da taşeron istemiyoruz” sloganları ile yürüyüşler gerçekleştirdi. Cuma günü yapılan yürüyüşe polis Beşyol’da barikat kurdu. “Emekçiye değil, katillere barikat” sloganları yükseliyordu. Kitle polisin gergin tavrına geriye çekilerek karşılık verdi. Beşyol’dan Kaymakamlık önüne geri dönen 3 bin kişilik kitleye hiçbir taşkınlık olmamasına rağmen polis aniden arkadan saldırdı. Polisin müdahalesi sonrası ara sokaklarda ellerinde sopalı insanlar belirdi. Son bir senedir bu özel ekiplere ülkemiz artık aşina. “Eli sopalı” ve “eli palalılar”.

SIKIYÖNETİM İLAN ETTİLER

Resmi yalanlar ve fütursuz açıklamalar, halkın hesap sorma iradesini güçlendirdi. İktidar hayatı hedef almıştı ve artık hayat iktidara direniş haline geldi. AKP, emrindeki Vali’yi, Emniyet Amirlerini devreye soktu. Acılı ailelerin önce ocaklarına ateş düşürdüler sonra da hak arama mücadelelerine kanunsuzca şiddetle karşılık verdiler. Soma’ya giriş çıkışı yasakladılar. Ellerinde isim listeleri ile Soma girişinde araçları durdurup kimlik kontrolleri yaptılar. Listelerde ismi olanları geri dönmezlerse kimliklerine el koymakla tehdit ettiler. Avukatları, basın mensuplarını “özel provokasyon ekipleri” ile yıldıramayınca gözaltına aldılar. İşkencelerde bulundular.

KATİL AKP

Bütün bunların sorumlusu AKP iktidarıdır. Bu bir iş kazası veya felaketten öte toplu cinayettir. Hükümet eliyle cinayet işlenmiştir. Madenleri, özelleştirme programlarıyla ölüme davetiye çıkaran AKP hükümetidir. Tayyip Erdoğan, yaptığı açıklamada “bu işin doğasında ölüm var” diyerek durumu olağanlaştırma çabası içine girmiştir. İşçinin canı, onlar için kömürden ucuzdur. Paraya tapan sıcak para diktatörleri özelleştirme programlarıyla birlikte tarihin pis sularına akıtılmaları kaçınılmaz yakıcı görev haline gelmiştir. Soma’da özelleştirme ölüm getirmiştir. AKP iktidarını sürdürdükçe daha fazla ölüm getirecektir.

İşçi Partisi Manisa il yönetimi olarak halkımıza söz veriyoruz. Soma’yı taşeronlaştırmadan, özelleştirmeden devrimci mücadeleyle kurtaracağız. İşçi Partisi, Soma’da hayatını kaybeden yurttaşların ailelerinin hiçbir karşılık beklemeden kurduğu “hukuk komisyonu” ile emrindedir. Özelleştirmeyi program haline getiren yani halka ölümü parti programı yapan AKP’den hesap soracağız! Bu vatan “sedye kirlenmesin çizmemi çıkarayım” diyen, yazdığı not oğluna ulaşsın diye yumruğunu sımsıkı tutan şehit madenci kardeşlerimizindir. AKP, iktidarını yıkacak! Vatanın gerçek sahiplerini, sedyeden daha değersiz hissettirenlerden hesap soracağız! İşçi Partisi olarak, bu cinayete isyan bayrağı açan Somalı madencilerin mücadele bayrağı olmaya kadrolarımızla hazırız.

Somalı kardeşlerimizin dedikleri gibi Soma, taşerona da, özelleştirmeye de, AKP’ye de mezar olacak!

Erdem Özdemir

İşçi Partisi Manisa İl Başkanı