Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü: FETÖ sadece Türkiye için değil bulunduğu ülkeler için tehdittir

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü: FETÖ sadece Türkiye için değil bulunduğu ülkeler için tehdittir

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Başika kampındaki Türk askerinin varlığı üzerinden Irak'la krize giren ilişkilere dair, "Irak'tan kaynaklanan birtakım eleştirileri görüyoruz. Asılsız ithamları kabul etmemiz mümkün değildir. Özellikle Cumhurbaşkanını hedef alan açıklamalar bu sürece katkı sunmaz. Türkiye'nin Irak'ta herhangi bir gizli gündemi yoktur" dedi. "Musul operasyonu bizim topraklarımzdaki insanlarımızı da ilgilendirmektedir" diyen Kalın, "Özellikle PKK'nın Musul operasyonuna Sincar üzerinden katılacağı bilgileri bizi endişelendirmektedir" ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde gündeme ilişkin gazetecilerin sorularını yanıtlan Kalın'ın açıklamalarından satır başları şöyle:

Cerablus'a dönenlerin sayısı 5 bini aştı. Bizim amacımız sınırdaki bütün terörist unsurları uzaklaştırmak. Fırat Kalkanı'nın amacı buydu. Demek ki ılımlı Suriye muhalefeti desteklendiği zaman DEAŞ'a karşı etkin bir mücadele mümkündür. 'Sahada DEAŞ'a karşı en etkili güç YPG'dir' efsanesi de çökmüştür. Fırat Kalkanı operasyonu devam edecek.

"FETÖ sadece Türkiye için değil bulunduğu ülkeler için tehdittir"

OHAL 3 ay daha uzatıldı. Güvenlik tehditlerini bertaraf etmek ve FETÖ'nün temizlenmesi için alınan bir tedbirdir. OHAL ile ilgili yurtdışında özellikle birtakım temelsiz iddiaların ortaya atıldığını görüyoruz. Türkiye FETÖ ile mücadeleyi kararlılıkla sürdürecektir. Türkiye'de bütün imkanları kuruduğu için Türkiye aleyhine karalama kampanyası yürütüyorlar. FETÖ sadece Türkiye için değil bulunduğu ülkeler için tehdittir.

"Irak'ın asılsız ithamlarını kabul etmiyoruz"

Başika kampı bağlamında son dönemde birtakım açıklamaların olduğunu görüyoruz. Türkiye her zaman Irak halkının yanında olmuştur. Irak'taki zayıf devlet yapısı, çeşitli iç sorunlar neticesinde güvenlik tehditleri var olagelmiştir. Bunu bertaraf etmek amacıyla meclisimizden tezkere geçirildi. Irak'tan kaynaklanan birtakım eleştirileri görüyoruz. Asılsız ithamları kabul etmemiz mümkün değildir. Özellikle Cumhurbaşkanını hedef alan açıklamalar bu sürece katkı sunmaz. Türkiye'nin Irak'ta herhangi bir gizli gündemi yoktur.

"PKK'nın Musul operasyonuna katılacağı bilgileri bizi endişelendiriyor"

Bizim Irak'ta bir tane ortak düşmanımız vardır, o da DEAŞ'tır. Bizim Irak'a yönelik üç önceliğimiz var. Irak'ın toprak bütünlüğü, PKK tehdidi ve özellikle Musul'un işgalinden sonra DEAŞ tehdidi.

Musul operasyonu bizim topraklarımzdaki insanlarımızı da ilgilendirmektedir. Özellikle PKK'nın Musul operasyonuna Sincar üzerinden katılacağı bilgileri bizi endişelendirmektedir.

Burada DEAŞ'tan temizleme operasyonunun halkı koruyacak şekilde yapılması gerekmektedir.

Suriye konusunda değinecek olursak Halep'teki konu her gün daha da kötüye gidiyor. Rusya ile ABD arasında yapılan çatışmasızlık anlaşması bir hafta bile sürmeden çöktü. Cumhurbaşkanımızın bu aktörlerle yoğun görüşmesi olmuştu, beklentimiz bu çatışmasızlık ortamının çok daha uzun olmasıydı maalesef bu gerçekleşmedi.

1)Halep'teki çatışmaların durdurulması

2)Genel manada siyasi geçiş sürecini sağlayacak şartların başlatılması.

3)Suriye topraklarında yer alan DEAŞ ve terör örgütlerine yönelik operasyonların sürdürülmesi

Bu hafta sonu İsviçre'de bir toplantı yapılacak oraya çeşitli tekliflerle gidilecek. Bu konuyu sayın Cumhurbaşkanımız, Putin ile de ele aldılar verilen talimatlar çerçevesinde oraya birtakım tekliflerle gidilecek ve çatışmasızlık ortamı adına girişimler yapılacak. Umudumuz, somut bir yol haritasının ortaya çıkmasıdır ve insani yardımların buraya ulaştırılmasıdır.

Sayın Putin'in Türkiye'ye yaptığı ziyaret bağlamında ilişkilerin normalleşmesi adına önemli günler yaşıyoruz. Normalleşme süreci başladığından beri 3'üncü gelişmeleriydi. Burada özellikle ikili ilişkilerin normalleşmesi, vize ve ticaret konusunda engellerin kaldırılmasında mutabık alındı. Türk Akımı anlaşmasının yapılmasını da memnuniyetle karşılıyoruz.

Son olarak terörle mücadele konusunu bu akşam yapılacak güvenlik zirvesinde de alacağız. TSK'nın, İçişleri Bakanlığımızın, Jandarmanın tam bir kararlılık içerisinde olduğunu ifade etmek isterim. DEAŞ söz konusu olduğunda en ateşli açıklamaları yapan ülkelerin PKK konusunda hafif açıklamalar yapması bizi üzmektedir.

PKK'nın siyasi partilere yaptığı saldırıları da şiddetli kınıyorum. Bunun artık Avrupa'daki destekçileri tarafından açıkça görülmesini ve gür bir sesle kınanmasını bekliyoruz.

"Hâlâ birkaç yüz YPG'li orada"

Büyükelçimizin Irak Dışişleri Bakanlığı'na çağrıldığına yönelik haberler var bunun teyit edilmesini istiyorum. PKK'nın desteklenmesi konusunda ABD'li adayın bir açıklaması oldu...

Birinci sorunuzla ilgili bu konudaki görüşmeler devam ediyor fakat bunu söylerken Cumhurbaşkanımızı hedef alan asılsız iddiaları reddettiğimizi ifade etmek istiyorum. Birileri Musul, Başika arasında değil Sünni ve Şiiler arasında çatışma olduğuna yönelik algı yaratmaya çalışıyor böyle bir durum kesinlikle söz konusu değildir. Mezhepler birer gerçekliktir bunları inkar etmiyoruz ancak bunlar üzerinden bir çatışma ortamı yaratmak sadece bölgeye zarar verir. Irak halkına çağrımız bu meselelerin müzakere ile çözülmesidir.

İkinci sorunuza gelince; FETÖ örgütünün elebaşı Fethullah Gülen'in gözaltına alınmasıyla ilgili taleplerimiz sürüyor önümüzdeki günlerde de Adalet Bakanımız bir ziyaret gerçekleştirerek mevkidaşlarıyla konuşacak. 15 Temmuz öncesi ile ilgili deliller zaten gönderildi, 15 Temmuz sonrasında ortaya çıkan gelişmeler de onlarla paylaşılıyor. Sanki delil yok da zorlama yapılıyormuş gibi bir algı yaratıyorlar. Bu da Türk kamuoyunda tepkiye yol açıyor Fethullah Gülen'in ABD tarafından korunduğunu düşünüyorlar. Böyle olmasını istemiyorlarsa bize kulak kabartmaları gerekir bu sadece hükümetin konusu değildir bu milletimizin konusudur. O nedenle bu konuda Türkiye'nin hassasiyetini ele alan bir yaklaşım sergilenmesi esastır. Bir de bu FETO meselesinin yanı sıra PKK/PYD meselesi var. Biz pozisyonumuzu baştan ortaya koyduk bir terör örgütünü başka bir terör örgütüyle yenemezsiniz diye Cerablus operasyonu da aslında bunun bir alternatifi olduğunu ortaya koydu. Türkiye'nin bu konudaki güvenlik kaygılarını müttefiklerimizin dikkate alması gerekir. Konuyla ilgili yeni bir izahata girmek aklımıza hakaret olur. PKK'nın YPG ile PYD ile iş birliği daha önce defalarca ortaya kondu. Dolayısıyla biz bu noktada da YPG gibi terör örgütlerine silah verilmemesi konusundaki çağrımızı yineliyoruz. Oldu bittiye getirmek Suriye ile birlikte tüm bölgeye zarar verir. Yeni acıların yaşanmasını istemeyiz.

Devlet Bahçeli Başkanlık konusunda artık bir karar verilsin dedi bu açıklamayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Musul operasyonunda YPG'nin yeri nedir?

Mümbiç ile ilgili olarak daha önce ortaya koyduğumuz çerçeve bellidir YPG'nin bulunmamasını istedik. Bize gelen bilgiler arasında hala birkaç yüz YPG'lilerin orada olduğunu gösteriyor. DEAŞ'tan sonra oranın başka bir terör örgütüne kapılarının açılması kabul edilemez. YPG'nin Fırat'ın doğusuna çekilmesi düşüncemizde herhangi bir değişiklik yok.

Biz yine ABD'lilere teklif götürdük biz bunu "YPG ile değil Cerabluslular ve ÖSO ile yapalım" dedik. "YPG olursa Musul operasyonuna katılmayacağız" dedik, onların yanında yer almamız onları tanımamız anlamına gelir ve bu bizim politikamızda yok.

Başkanlık sistemi konusuyla ilgili olarak bu yeni anayasa çerçevesinde gündeme gelen bir konu. Sayın Bahçeli'nin bu konuyu gündeme getirmesi siyasete de hareketlilik getirmiştir. Nitekim Başbakanımız yeni anayasa paketini Meclis'e getireceğini ifade etti. Bizim bakış açımız etkin bir bakış açısının gündeme getirilmesi ve milletin oyuna sunulmasıdır. Böyle bir müzakere sürecinin yaşanması tartışma sürecini güçlendirir ve kamuoyunun farklı modelleri dile getirmesine imkan sağlar. Siyasi partilerin yapacağı tekliflerle şekillenecek umarım ortaya bütün milletimiz için hayırlı sonuçlar çıkar.

Dolarda bir değer kaybı var bununla ilgili nasıl önlem almayı düşünüyorsunuz?

Konuyla ilgili bakanımızın bir açıklaması oldu. Bu yaşanan değer kaybının dönemsel olduğunu düşünüyoruz. Moody's'in not kredisini düşürmesi gibi. OHAL'in ekonomiye bir etkisi olmadı, dönemsel dalgalar olarak değerlendirilmesi gerekir. Bakın hala Türk Lirasından daha değersiz para birimleri var, birçok para biriminden daha değerliyiz. Döviz kurunun da bu arada tek başına ekonomiyi etkileyeceğini düşünmüyorum. Tabii ben dediğim gibi geçici bir dalgalanma olduğu kanaatindeyim, ekonomi birikimimiz gerekli tedbirleri alacaktır. Türk Akımı imzalandı, Avrasya Tüneli açılacak yani yatırımlarda herhangi bir durağanlık söz konusu değil.

İsrail'le 10 gün içinde kaşılıklı elçiler atanabilir