Anayasa Mahkemesinden 'avukat' kararı

Anayasa Mahkemesi, bir davada karşı tarafa yönelik sözleri nedeniyle ceza alan avukatın, ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine hükmetti

Anayasa Mahkemesinden 'avukat' kararı

Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yer alan karara göre, aile mahkemesinde görülen velayet davasında, davalı tarafın avukatı davacıya yönelik "Davacı baba dürüst olmayıp, yalancı ve dolandırıcı mizaçtadır. Çalışmayı sevmemektedir. Gayrimeşru işlerle uğraşmaktadır." şeklinde ifadeler kullandı.

Bunun üzerine davacı taraf, davalı avukatının mahkemeye sunduğu dilekçede kendisine hakaret ettiğini belirterek, suç duyurusunda bulundu.

Yapılan yargılama sonucunda mahkeme, avukatın, hakaret suçundan bin 500 lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verdi. İtirazın reddedilmesi üzerine avukat, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu.

Başvurucu avukat, hakaret kastının olmadığını, amacının velayetin müvekkiline verilmesindeki haklılığı ispatlamak üzere etkin savunma yapmaktan ibaret olduğunu belirterek, ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürdü.

İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine, ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasına hükmeden Anayasa Mahkemesi, avukata 9 bin 150 lira manevi tazminat ödenmesine karar verdi.

KARARDAN

Yüksek Mahkemenin kararında, Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan iddia ve savunma dokunulmazlığı uyarınca herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunmalarını sunma ve adil yargılanma hakkına sahip olduğu vurgulandı.

Avukatın beyanlarının tamamının dikkate alınması, söylenilenlerin bağlamdan kopartılmadan olayın bütünselliği içinde değerlendirme yapılması gerektiği belirtildi.

Kararda, devletin bireylerin maddi ve manevi varlığının korunması ile ilgili pozitif yükümlülükleri çerçevesinde şeref ve itibarın korunması hakkı ile diğer tarafın Anayasa'da güvence altına alınmış olan iddia ve savunma dokunulmazlığı ile ifade özgürlüğünden yararlanma hakkı arasında adil denge kurması gerektiği ifade edildi.

Davada başvurucu avukatın, evlilik birliği bozulmadan önce ve bozulduktan sonra meydana gelen olaylar ile eski eşin tutum ve davranışları hakkında müvekkilinden edindiği bilgiler ile tez ve antitezlerini ileri sürdüğü aktarılan kararda, şunlar kaydedildi:

"Dilekçede karşı taraf dürüst olmamakla, çocuklarını kandırmakla, yalancı ve dolandırıcı bir mizaçta olmakla, çalışmayı sevmemekle ve gayrimeşru işlerle uğraşmakla itham edilmiş, karşı tarafın çocuklarla yaşamaya uygun biri olmadığı anlatılmıştır. Başvurucu, söz konusu ifadeleri karşı tarafın hal ve hareketlerini anlatmak için kullanmıştır. Meslek kuralları gereğince avukattan iddia ve savunma araçlarını kullanırken ölçülü olması ve mesleğe yaraşır biçimde hareket etmesi beklenir ancak bu beklenti, avukatı kullanacağı her sözcüğü ölçüp tartmaya, fikir beyanında bulunmaktan kaçınmaya sevk edecek boyuta ulaşmamalıdır."

Başvurucunun kullandığı ifadelerin vekilinin menfaatlerini korumak için ileri sürdüğü tezlerin parçası olduğu ve olayın bütünü ışığında objektif bakımdan savunulabilir amaca hizmet ettiği sonucuna ulaşıldığı anlatılan kararda, anılan ifadelerin iddia ve savunma dokunulmazlığı kapsamında değerlendirilmemesi halinde savunma hak ve görevinin yerine getirilmesinin engelleneceği bildirildi.

Kararda, ilk derece mahkemesinin, savunma görevini yerine getiren avukat hakkında cezaya hükmetmesinin zorunlu bir sosyal ihtiyaçtan kaynaklandığını ortaya koyamadığına, bahse konu sözlerin hakaret olduğunu tespit etmekle yetindiğine dikkati çekildi.

Sözlerin kullanıldığı bağlam ve amacının, kime karşı yöneltildiğinin, olayın bütünü içinde dikkate alınmadığı vurgulanan kararda, Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiği belirtildi.

anayasa mahkemesi avukat AYM