Prof. Dr. Hasan Ünal'dan Doğu Akdeniz çağrısı: KKTC Rusya'dan S-400 alabilir
Prof. Dr. Hasan Ünal, bölgede son dönemde ABD ve Batı'ya karşı yaşanan gelişmeleri ve Türkiye'nin konumunu anlattı. Ulusal Kanal canlı yayınında konuşan Ünal, Doğu Akdeniz'de yapılan Güney Kıbrıs, Fransa ve İsrail ortak tatbikatını eleştirdi. Türkiye'nin buna Rusya ile beraber karşı adım atması gerektiğini söyledi. Ünal, Erdoğan'ın Putin'i KKTC'ye davet edebileceğini ayrıca KKKTC'ye Rusya'dan S-400 alınabileceğine dikkat çekti
Maltepe Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden Prof. Dr. Hasan Ünal, Ulusal Kanal'da Halil Nebiler'in sunduğu Televizyon Gazetesi programına katıldı. Prof. Dr. Ünal Ortadoğu'daki gelişmeleri değerlendirdi.
'ÜÇ DEĞİL DÖRT ÜLKE OLMALIYDI'
Dün Şam'da yapılan İran-Irak-Suriye'nin ortak terör zirvesine ilişkin konuşan Ünal şunları kaydetti: “Dış politika ve güvenlik sorunlarında büyük ortaklık yaşayan üç ülke biraraya geliyor. ABD'nin Irak işgalinden bu yana yapmak istediği en önemli şeylerden biri bu ülkelerin toprak bütünlüğünü bozarak Türkiye'nin de içinden büyük parça çıkararak bir Kürdistan oluşturmaya çalışmak olduğuna göre üç değil dört ülkenin biraraya gelmesi beklenir. Bu üçlüye Türkiye'nin de katılması gerekir. Ortak kaygıların içindeyiz, ortak güvenlik endişeleri taşıyoruz. ABD'nin bölge ülkelerinin toprak bütünlüğüne zarar verici girişimlerine karşı en azından birlikte olmak veya en azından görüş alışverişi içinde olmak gayet doğru bir şey. Bu üç ülkeden İran ve Suriye savaşın başından beri birlikte hareket ediyorlar. Irak'ın bu noktaya gelmiş olması ayrıca İran, Rusya ve Suriye'nin savaştaki başarılarının bir sonucu oldu. Irak'ın kendi toprak bütünlüğü konusunda ciddi kaygıları var. ABD askeri kuvvetleri kendi topraklarında bulunuyor olmasına rağmen Irak devletinin, İran ve Suriye ile birlikte Şam'da biraraya geliyor olması çok önemlidir.”
'PKK'NIN ABD'YE SIĞINMA GÜNLERİ GERİDE KALDI'
İran ve Türkiye'nin PKK'ya karşı ortak operasyona başlamasına ilişkin de konuşan Ünal, “PKK'nın bu coğrafyada sadece ABD'nin himnayesine sığınarak her şeyi yapacağını düşündüğü günler çok geride kaldı” dedi.
Ünal, Halil Nebiler'in “Bölgede ABD'ye karşı birlik çabası var, Türkiye nasıl dahil olacak bu birliğe?” sorusuna da şu yanıtı verdi:
“Suriye ile başlayan sorun, Türkiye'nin dış politikasının bir bölümünü tesir altına alıyor ve olumsuz sonuçlar doğuruyor. Fransız birlikleriyle İsrail hava ve deniz unsurlarının bir kısmı ile Rumlar, Akdeniz'de beraber tatbikat yapıyorlar. Savaş uçakları alçak uçuş yaptığı için halk paniğe kapılıyor. Rum yönetimi 'Korkmayın, düşman uçağı değil' açıklaması yapıyor. Doğu Akdeniz'deki ve Ortadoğu'daki durumumuz çok parlak değil. Suriye'deki toplantıda biz yokuz ama üç ülke biraraya geliyor. Bunlar ABD'nin bölgede sınır değiştirme girişimlerine karşı ortak tavırlar sergiliyorlar. Özellikle Irak'ın tavrı kayda değer. Mısır ve Suudi Arabistan Suriye ile ilişkilerini toparlamaya çalışıyor. Bölgede Türkiye, Katar'ın dışında hiç kimseyle dostane münasebet kuramıyor. Biz sanki Rusya ve İran'la birlikte hareket ediyor gibiyiz. Özellikle S-400 alımında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tutarlı tavrı böyle bir intiba uyandırıyor. Ama öbür taraftan Rusya ve İran nezdinde de Suriye politikalarımızdan dolayı belli boşluklar ve güven aşındırıcı unsurlar oluşmasına sebep oluyoruz. Onlar da tam olarak Türkiye'nin Suriye'de ne yapmaya çalıştığını anlamıyorlar.
Öbür taraftan Rumlar ve Yunanistan altın tepside kendilerine sunulan bir dünya müttefike sahipler şu anda. Mısır, Libya hepsi onlarla hareket ediyor. Bütün bunları yan yana getirdiğimizde ortada ciddi bir dış politika düzenlemesine ihtiyacımız olduğu açık. Kıbrıs meselesinin artık bir federasyon müzakeresiyle devam ettirilmesinin mümkün olmadığı adadaki gelişmelerle de anlaşılmış durumda.
KIRIM VE KKTC PAKETİ
Rusya Devlet Başkanı Putin'in Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı Kırım'daki bir caminin açılışına davet etmesinin, Erdoğan'ın da bu daveti kabul etmesinin olumlu bir gelişme olduğunu ifade eden Ünal, “Ama bir sonraki aşamada Putin'i KKTC ile bağlantılı bir şeylerin içine çekmek lazım. Putin'i KKTC'ye mi davet ederiz, yoksa KKTC Rusya'dan S400'ler almak için girişimde bulunur ve Rusya da bunu olumlu karşılar... Buna benzer neler yapabiliriz? Sonuçta bizim Rusya ile KKTC'nin bağımsızlığının tanınması ve Kırım konuları bir paketin içinde müzakere edilebilir. Edilmeli de...” diye konuştu.
Ünal, şöyle devam etti: “ABD ve İngiltere'nin başını çektiği Batılı devletler, Kıbrıs konusunda artık Türkiye'ye tamamen hasmane politikalarında ısrar edeceklerse, Fransa gibi bir devlet gelip Rumlarla askeri tatbikat yapacaksa bizim de Kıbrıs konusunda yeni şeyler yapmamız lazım. Bütün bunların yapılabilmesi için dış politikanın gözden geçirilmeye ihtiyacı var. Birçok dış politika neredeyse sürdürülemez hale geldi. Türkiye'nin hiçbir tarafı kırmadan, bükmeden, bir tarafa düşman olup öbür tarafa yaslanmadan, kendi ayaklarımızın üzerinde durarak ama bütün taraflardan en çok fayda sağlamaya çalışarak, yer yer taraflardan birini öbürüne karşı kullanarak ama orta vadede ulusal çıkarlarının ABD'nin bölgedeki izlediği politikalardan geçmediğinin bilincinde olacak şekilde yeni bir dış politika düzenlemesine ihtiyacı var.”
'YENİ ZELANDA SALDIRISINDA GİZLİ SERVİS İZİ OLABİLİR'
Ünal, Yeni Zelanda'daki terör saldırısına ilişkin şunları söyledi: “Bu eylem bir gizli servis tarafından yönlendirilmiş olabilir. Bu kişi kendisinin yönlendirildiğinin farkında da olmayabilir veya tek başına bir harekettir. Ama bu tip işler, dünyada din merkezli bir kutuplaşma ortamı oluşmasını isteyen çevrelerin ekmeğine yağ sürmüştür. Böyle bir gidişata Türkiye olarak izin vermemek gerekir. Nefret söylemini ciddiye almamak, bunu besleyecek hiçbir şey yapmamak en doğru yoldur. Bu nefret söyleminin tarihsel verilerle günümüzdeki olaylarla doğrulanması da mümkün değil.”
Yeni Zelanda saldırganı Brenton Tarrant'ın saldırıdan önce hazırladığı 70 sayfalık manifestosunda ısrarla Balkanlardan örnekler verdiğine dikkat çeken Ünal, “İçinde bulunduğumuz yüzyıl, din merkezli kutuplaşmaların mümkün olabileceği bir yüzyıl değildir. Bugün ne IŞİD gibi gruplar, ne de bu eylemi gerçekleştiren ve onun arkasındaki gruplar dünyayı bir kutuplaşmaya götüremeyecekler. Özellikle Avrupa ülkelerindeki yabancı düşmanlığı yanlış bir siyasettir. Yeni Zelanda gibi bir yerde bu eylem neden gerçekleştiriliyor? Bu ciddi soruşturulması gereken bir şey. Yeni Zelanda hükümetinin de bu saldırıdan çok rahatsız olduğu görülüyor” ifadelerini kullandı.
“Yeni Zelanda'da bu yabancı düşmanlığı olgusu da hemen hemen hiç olmayan ülkelerden biri” diyen Ünal, “Oradaki müslümanlar da entegre görünüyorlar. Devletin içinde görevdeler. Belki de bu eylemi orada gerçekleştirerek bir takım gizli servisler işin içindeyse Avusturalya'yı ve Yeni Zelanda'yı bu yabancı düşmanlığı kampının içine çekmek istiyor olabilirler. Bu tür çevreler Avrupa'da kutuplaşmayı yaratarak aslında ucuz siyaset yapıyorlar. Ekonomilerinin göreceli olarak kötü gittiği dönemlerde bunlar hep olur ve olmaya da devam edecektir. Başta Türkiye olmak üzere bu eylemlerin muhattabı durumundaki ülkelerin çok dikkatli olmaları lazım” açıklamasını yaptı.
Eylemin 15 Mart'ta yapıldığına dikkat çeken Ünal, “18 Mart Çanakkale Zaferi'yle alakalı mı yapıldı? Ya da 25 Nisan'da kutlanan Anzak Günü'yle alakalı mı yapıldı? Türklerle Avustralyalılar ve Yeni Zelandalılar arasında son yıllarda giderek artan dostluk havasını kırmaya yönelik bir eylem miydi? Sorumlu davranmak lazım ve mutlaka bu tip provokasyonlarla ilgili hiçbir şey söylememek lazım” dedi.