Ankara Garı önündeki terör saldırısı davası
Ankara Garı önünde 102 kişinin hayatını kaybettiği terör saldırısıyla ilgili 36 sanığın yargılandığı davada müşteki avukatları, sanıkların üzerine atılı suçların yanı sıra insanlığa karşı suç işlemekten de ayrıca yargılanmalarını talep etti
Ankara Garı önünde 102 kişinin hayatını kaybettiği terör saldırısıyla ilgili 36 sanığın yargılandığı davada müşteki avukatları, sanıkların üzerine atılı suçların yanı sıra insanlığa karşı suç işlemekten de ayrıca yargılanmalarını talep etti.
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya tutuklu sanıklar, müştekiler ve tarafların avukatları katıldı.
Mahkeme Başkanı Selfet Giray, hazır bulunanların tutanağa geçirilmesinin ardından, dosyaya giren belgeler ile müzekkereyle çeşitli mercilerden istenen ancak cevap verilmeyen ara kararları yazdırdı.
Mahkeme, önceki celse dosyadaki görüntülerde emniyet görevlilerinin "X" ve "Y" olarak gösterdikleri, ancak kimlikleri belirlenemeyen kişiler hakkında soruşturma olup olmadığını Ankara Cumhuriyet Başsavcılığından sormuştu. Yanıtı beklenen müzekkerelerden birinin de buna ilişkin olduğu açıklandı.
Müşteki avukatlarından Murat Kemal Gündüz söz alarak, istenen belgelerin "tamamına yakınının" gelmediğini söyledi. Gündüz, "Bir seneyi aşkın süredir Gaziantep Savcılığına, Emniyet Müdürlüğüne müzekkere yazılıyor, cevap gelmiyor. Mahkemenize gerekli saygıyı gösteriyoruz. Buradaki otoritenizin aynısını oralar üzerinde de kurmalısınız. Suç duyurusunda bulunma zamanı gelmiş. Bunlara gücünüzü göstermezseniz, cevaplar gelmeyecek ve yargılama eksik kalacak." diye konuştu.
Avukat Ahmet Özden, ilgili kurumların mahkemenin yazılarına 10 gün içinde cevap vermek zorunda olduklarını aktararak, belgeleri göndermeyenler hakkında suç duyurusunda bulunulmasını istedi.
Müşteki avukatlarından İlke Işık, savcılığın soruşturmayı eksik yürüttüğünü, gözaltı ve yakalama işlemlerinin geç yapıldığını ve saldırının sorumlularının kaçma imkanı bulduğunu savundu.
Işık, "Savcılık, katliamla ilgili kişileri 4 gün sonra yakalıyor. Onlar da 15 Ekim gece yarısına kadar hücre evlerini kullanmaya devam ediyorlar. Zamanında önlemler alınmadığı, giriş çıkışlar tutulmadığı için sanıklar kaçmışlardır. Hücre evlerini temizleme imkanı bulmuşlar ve delilleri yok etmişlerdir. Buna yol açan savcılardır. Soruşturmayı yürüten savcılar hakkında suç duyurusunda bulunulsun." ifadesini kullandı.
"Sanık yalan söylüyor"
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde, güvenlik kameralarından elde edilen fotoğraflara ilişkin bilirkişi raporundaki fotoğraflar ekranlara yansıtılarak, hazır bulunanlara gösterildi.
Ardından sanıklara fotoğrafların kendilerine ait olduğunu kabul edip etmedikleri soruldu.
Sanıklardan Yakup Şahin, Hakan Şahin, Abdülmuttalip Demir, Metin Akaltın, Hacı Ali Durmaz, Nihat Ürkmez, Resil Demir, Talha Güneş, Yakup Karaoğlu ve Erman Ekici fotoğrafların kendilerine ait olduğunu kabul etti, ancak fotoğraflarda suç oluşturan eylemleri bulunmadığını savundu.
Sanıklardan Esin Altıntuğ fotoğrafların kendisine ait olmadığını söylerken, Hüseyin Tunç, patlayıcı yapımında kullanılan amonyum nitratın götürüldüğü depoyu gören güvenlik kamerası görüntülerinden elde edildiği belirtilen görüntüyü hatırlamadığını kaydetti.
Müşteki avukatlarından Gündüz, Tunç'un, Nizip ve Bilecik'ten amonyum nitrat taşıdığı kamyonun Bursa plakalı ve mavi renkli olduğunu, fotoğrafta da bunun görüldüğünü ifade etti.
Tunç ise Yakup Şahin ile taşıma yaptıkları kamyonun daha büyük olduğunu ileri sürdü.
Müşteki avukatlarından Ahmet Özdel, sanıklardan Şahin'e, "Ankara'ya gelirken otomobilde yanında bulunan kişi kim? Halil İbrahim Durgun'un arabasındaki dördüncü kişi kim?" sorularını yöneltti.
Şahin ise otomobilde tek olduğunu, Durgun'un arabasında ise dördüncü kişiyi görmediğini öne sürdü.
Avukat Özdel, Gaziantep'teki bazı davalarda Yakup Şahin'in yanında bulunan kişinin Enver Özyağcı olduğuna yönelik beyanlar bulunduğunu bildirerek, "Sanık yalan söylüyor ve olayları anlatmıyor." dedi.
Müşteki avukatlarından Eylem Sarıoğlu, DEAŞ'a ilişkin Elazığ 2. Ağır Ceza ve Gaziantep 2. Ağır Ceza mahkemelerinde açılan davalar bulunduğunu bildirdi ve dava dosyalarından bazı bölümleri okudu.
Sanıklardan Erman Ekici'nin, 2014'te Suriye'ye gittiğinin bilindiğini, ancak gar saldırısına kadar Ekici'nin terör kapsamında soruşturulmadığını savunan Sarıoğlu, ihmali olanlar hakkında suç duyurusunda bulunulmasını istedi.
Sarıoğlu, daha sonra Gaziantep ve Elazığ'da açılan davalardan elde ettikleri fotoğrafları ekranlardan, sanıklardan Nihat Ürkmez, Yakup Karaoğlu ve Erman Ekici'ye göstererek, fotoğraflardaki kişileri ve yerleri sordu.
Ürkmez sorulara yanıt vermezken, "Tek bir delil olmadığı halde buradayım." iddiasında bulundu.
Yakup Karaoğlu da gösterilen fotoğraflarda yanında bulunan kişileri tanımadığını savundu.
Karaoğlu'nun sorgusu sırasında bazı müşteki avukatlarıyla bir sanık arasında tartışma yaşandı.
Bu sırada Karaoğlu da müşteki avukatlarına tepki gösterdi. Mahkeme Başkanı Selfet Giray'ın uyarılarına rağmen yüksek sesle tepkisini sürdüren Karaoğlu, jandarma tarafından salondan çıkarıldı.
Yine aynı anlarda izleyicilerden "Pis faşist" diyen bir kişi de salon dışına alındı.
Sanık Erman Ekici ise sorulara çoğunlukla, "Tanımıyorum." ve "Hatırlamıyorum." yanıtları verirken, bir soru üzerine "terör örgütü için taşımacılık yapmadığını" söyledi.
Avukat Karaoğlu, "Ekici'nin sorumluğu sadece Gaziantep'te verilen görevleri yapmak değil. Birçok ile de örgütsel faaliyetle gitmiştir." dedi.
"Dijital verilere ilişkin raporlar eksik"
Soruşturmanın genişletilmesine yönelik talepleri dinlenen avukatlardan Erkan Ünüvar, dosyaya giren dijital verilere ilişkin bilirkişi raporlarında ciddi eksiklikler olduğunu, bu durumu daha önce de belirtmelerine rağmen eksikliklerin giderilmediğini ifade etti.
Bilirkişi raporlarında hangi verinin kime ait olduğunun anlaşılamadığını savunan Ünüvar, bazı sanıklar için raporların üstünkörü hazırlandığını iddia etti.
Ünüvar, tüm sanıklar hakkında dijital verilerin detaylı dökümünün yapılmasını istediklerini aktardı.
Gaziantep'teki dosyada bulunan dijital verilerin dava dosyasına kazandırılmasını isteyen Ünüvar, bazı yabancı kişilerin sanıklarla irtibatının olduğunu tespit ettiklerini bildirerek, bu kişilerin telefonlarına ait HTS kayıtlarını talep etti.
Avukat Senem Doğanoğlu da Türkiye'nin de üyesi bulunduğu çeşitli kurumların DAEŞ mensuplarının insanlığa karşı suç işlemekten yargılanmaları yönünde görüş belirttiğini, bazı uluslararası mahkemelerin DEAŞ mensuplarını sadece terör örgütü üyeliğinden değil, soykırım ve insanlığa karşı suç işlemekten de yargıladığını söyledi. Doğanoğlu, 102 kişinin hayatını kaybettiği terör saldırısıyla ilgili 36 sanığın, üzerine atılı suçların yanı sıra ayrıca insanlığa karşı suç işlemekten de yargılanmasını istediklerini, Türk kanunlarının buna izin verdiğini söyledi.
Müşteki avukatları, aralarında sanıklar Resul Demir'in eşi Ceren Demir ve Yakup Şahin'in eşi Şükran Şahin'in de bulunduğu bazı kişilerin tanık olarak dinlenmesini talep etti.
Avukatların beyanlarının ardından mahkeme heyeti, yarın devam etmek üzere duruşmayı tamamladı.
10 Ekim 2015'teki saldırı ve iddianame
Sivil toplum kuruluşlarınca 10 Ekim 2015 Cumartesi günü Sıhhiye Meydanı'nda düzenlenmesi planlanan miting için kalabalık, Ankara Garı önünde toplanmıştı. Grup kortej hazırlığına devam ederken saat 10.04'te, üç saniye arayla iki patlama meydana gelmiş, ikisi çocuk 100 kişi hayatını kaybetmiş, 391 kişi yaralanmıştı.
Olaya ilişkin iddianamede, canlı bomba saldırganlarının 1990 doğumlu Yunus Emre Alagöz ile açık kimliği tespit edilemeyen Suriye uyruklu kişi olduğu belirtilmişti.
İddianamede şu kişiler sanık olarak yer almıştı:
"İlhami̇ Balı, Deni̇z Büyükçelebi̇, Edremi̇t Türe, Yakub Şahi̇n, Hakan Şahi̇n, İbrahi̇m Hali̇l Alçay, Resul Demi̇r, Hacı Ali̇ Durmaz, Hüseyi̇n Tunç, Abdülmubtali̇p Demi̇r, Talha Güneş, Meti̇n Akaltın, Savaş Yıldız, Burak Ormanoğlu, Suphi̇ Alpfi̇dan, Hasan Hüseyi̇n Uğur, Bayram Yıldız, Kenan Kutval, Ahmet Güneş, Abdulhami̇t Boz, Cebrai̇l Kaya, Ömer Deni̇z Dündar, Muhammet Zana Alkan, Walenti̇na Slobodjanjuk (Kazakistan vatandaşı), Mustafa Deli̇başlar, Mehmedi̇n Baraç, Ni̇hat Ürkmez, Nusret Yılmaz, Kasım Dere, Yakup Selağzı, Erman Eki̇ci̇, Yakup Karaoğlu, Yakup Yıldırım, Esi̇n Altıntuğ, Hati̇ce Akaltın ve Mehmet Kadi̇r Cebael."
Bazı sanıklar, "anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs etmek" suçundan bir kez ve "100 kişiyi öldürmek" suçundan toplam 100 kez olmak üzere toplam 101 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yanında, terör örgütünün faaliyeti kapsamında 391 kişiyi öldürmeye teşebbüs etmek, terör örgütünün faaliyeti kapsamında ruhsatsız silah ve patlayıcı madde bulundurmak suçlarından da toplam 7 bin 631 yıldan 11 bin 750 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanıyor.
Bazı sanıklar için ise "Silahlı terör örgütü DEAŞ üyesi olmak" suçundan 15 yıldan 22,5 yıla kadar hapis cezası talep ediliyor.
Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerinin, Gaziantep'te 16 Ekim 2016'da düzenlediği operasyonda sanıklardan Mehmet Kadir Cebael üzerindeki bombayı patlatarak ölmüş, olayda 3 özel harekat polisi şehit olmuş, biri ağır olmak üzere 5 özel harekat polisi ve 4 Suriye uyruklu sivil yaralanmıştı.
Sanıklardan Esin Altıntuğ'un olay tarihindeki eşi Halil İbrahim Durgun da yine Gaziantep polisinin Beylerbeyi Mahallesi'ndeki eve Kasım 2015'te düzenlediği operasyon sırasında üzerindeki bombayı patlatmış, 5 polis yaralanmıştı.
İddianamede Durgun'un, 10 Ekim'de Ankara Garı önündeki terör saldırılarını gerçekleştiren 2 canlı bombayı Ankara'ya getiren araçlardan birini kullandığı belirtiliyor. Mahkemenin, davayı karara bağlayacağı zaman Cebael hakkındaki davayı "ölüm nedeniyle düşürmesi" gerekiyor.