Doğu Perinçek: "Türkiye yeni çağda NATO denetiminden çıkacak"

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, İran Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sakine Sadatpad ile çevrimiçi görüşme yaptı.

Perinçek, Hamas'ın elindeki esir İsrail subaylarının Gazze'de kurulacak bir mahkemede soykırım suçuyla yargılanacağını söyledi:

-İran'ı da Türkiye'yi de Irak'ı ve Suriye'yi de tehdit eden merkezi çok iyi biliyoruz. Amerikan emperyalizmi ve İsrail Siyonizmi. Tehditler buradan geliyor. Amerika ve İsrail bu kanlı harekatlarıyla bize silahı dayatıyor ama yalnız bize değil. Filistin'de Gazze'de ve Batı Şeria'da yine silahı dayatıyor. Silahlı çözümden başka çare bırakmıyor.

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ve beraberindeki heyet, İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sakine Sadatpad başkanlığındaki heyetle çevrim içi olarak bir araya geldi.

İki heyet, özellikle Gazze’de Filistin halkının dünyaya gösterdiği kahramanlığı ele aldı. İki cepheli savaşın askeri ve hukuki mücadele alanları açtığına dikkat çekildi.

Perinçek şunları ifade etti:

- Amerika ve İsrail'in bu planını ancak biz bölge ülkeleri Türkiye, İran, Suriye ve Irak, hatta Rusya'yı da yanımıza alarak silahlı işbirliği ile önleyebiliriz. İkinci cephe siyaset ve hukuk cephesidir. Gazze'deki veya Batı Şeria'daki bir Filistin Mahkemesi eline geçirdiği, esir ettiği İsrail subaylarını veya yetkililerini yargılayarak, soykırım suçundan yargılayarak, soykırım suçunun işlendiğine hükmedebilir.

Perinçek diğer yandan da Rusya merkezli haber ajansı Ria Novosti’ye konuştu. Perinçek Türkiye’nin yükselen Asya çağında yaklaşımlarının tutarlı hale gelmesinin zorunlu olduğunu vurguladı.

Perinçek, 2024 yılıyla birlikte yeni bir çağın başladığını ve AK Parti hükümetinin NATO gibi Türkiye’nin kaderini belirleyecek konularda istediklerinin olmayacağını vurguladı.

Türkiye’nin önünde büyüyen zorlukları Rusya, Çin ve İran beraberliğinde aşacağını belirten Perinçek, Vatan Partisi’nin belirleyici rolüne de dikkat çekti.

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in Rusya Devlet Ajansı Ria Novosti ile olan röportajı ise şu şekilde:

Soru 1: Türk hükümeti, Rusya'ya karşı yaptırımlara katılması için Batı'dan gelen güçlü bir baskı altında. Türk ekonomisinin mevcut içler acısı durumu göz önüne alındığında Türkiye bunu kabul edecek mi? Bu adımın sonuçları ne olacaktır?

Cevap: İlk önce Türkiye’nin içine girdiği stratejik süreci belirleyelim çünkü her üç sorunun cevabı da o stratejik sürecin içindedir. Atlantik çağı bitti. Dünya, Asya uygarlığının yükseliş çağına girdi. Türkiye, Türk milletinin yararı, Türk devletinin geleceği için Asya uygarlığının ön mevzilerinde bulunmakta. Sıcak savaş içindedir, tıpkı Rusya gibi. Rusya, ön cephede kuzeyde Ukrayna cephesinde Atlantik sistemine karşı silahla karşı savaşıyor. Türkiye Doğu Akdeniz’de, yurt içinde ve aynı zamanda Suriye ve Irak’ın kuzeyinde yine Atlantik sisteminin piyonları bölücü terör örgütü PKK’ya, yobaz terör örgütü DEAŞ’a karşı savaşıyor. Filistin, Doğu Akdeniz’de yine bir ön cephe ülkesi olarak İsrail’e ve Amerikan emperyalizmine karşı savaşıyor. Dolayısıyla Türkiye’nin konumu Asya’nın yükseliş çağında hem ekonomik çıkarları bakımından hem de güvenliği bakımından bir ön cephe ülkesi olarak Asya cephesinde tutarlılaşma mecburiyetidir. Türkiye, çıkarları Asya’da olduğu için devlet olarak millet olarak önümüzdeki dönemde Asya cephesinde olacak. Yani NATO denetiminden, Atlantik denetiminden çıkma sürecinde olacak. Bu süreç 2014 yılında Vatan Partisi’nin Gladyo operasyonuna son vermesi ve TSK ile Vatan Partisi liderlerini içine attığı hapishanenin duvarlarını, Silivri duvarlarını yıkmasıyla başlamıştır ve devam etmektedir.

Bu süreç içinde çok önemli olaylar yaşandı. Birincisi; Türkiye 24 Temmuz 2015’ten itibaren bölücü terör örgütü PKK’ya karşı dolayısıyla Amerika’ya karşı onu hendeklere gömmek için bir silahlı harekât başlattı. Amerika buna 15 Temmuz 2016  gecesi bir FETÖ darbesiyle, Gladyo darbesiyle yanıt verdi ve Türkiye de Amerika’nın Gladyo darbesinin unsurlarının bir kısmını öldürdü bir kısmını hapse attı. Ondan sonra Türkiye’de Gladyo’ya karşı büyük bir temizlik başladı. Gladyo’nun askeri gücü, ABD’nin Türk ordusu, Türk polisi içindeki askerî gücü ve aynı zamanda yargı, devlet içindeki gücü büyük ölçüde tasfiye edildi. Rakamlar çok çarpıcıdır. TSK’dan 30 bin kadar subay tasfiye edilmiştir. Polis Teşkilatı’nın içinden 30-35 bin emniyet görevlisi amir ve memur tasfiye edilmiştir. Devletin içinden de 130 bin civarından devlet görevlisi Amerika bağlantıları nedeniyle tasfiye edilmiştir. Bu büyük bir temizliktir. Dolayısıyla Türkiye’nin yöneldiği yönü anlatması bakımından da önemlidir. Zaten bundan sonra Türkiye, Suriye ve Irak’ın kuzeyinde ABD’nin denetimindeki güçlere karşı hepimizin bildiği askerî harekâtlara girişti.

Bu sürecin önderi Vatan Partisi’dir. Vatan Partisi’nin programı, siyasetleri etkin rol oynamıştır. Vatan Partisi bu sürecin her aşamasında, Gladyo’nun kurduğu tertibin yani Ergenekon ve Balyoz operasyonlarının yerle bir edilmesinde başrolü oynamıştır. Üç kez, yüz binin üzerinde insanı dağ başındaki bir hapishanenin (Silivri) önüne yığmıştır. Vatan Partisi, 15-16 Temmuz gecesinde TSK’nın Gladyo’yu ezmesinde tayin edici bir rol oynamıştır. Bu süreci Vatan Partisi belirlemiştir. Vatan Partisi’nin de stratejisi çok açıktır. Türkiye’nin Avrasya’daki konumunu alması, Türkiye’nin hem ekonomik bakımdan hem güvenlik bakımından bağımsız, başı dik ve Üretim Devrimi çizgisine girmesidir.

Şimdi bu stratejik bakış açısı her üç sorunun cevabını da veriyor. Birincisi, Rusya’ya karşı yaptırımları sorgulayan bir süreci yaşıyoruz. Çünkü Asya’da, Asya uygarlığı mevziisine yerleşen bir Türkiye, kendi çıkarları gereği Rusya’ya uygulanan yaptırımların karşısında olmalı ve bu kaçınılmaz olacaktır. Burada Vatan Partisi’nin tayin edici rolüne bir kez daha gönderme yapıyorum. Türk ekonomisinin mevcut büyük zorlukları da Rusya, Çin ve İran ile iş birliği ile aşılabilir. Rusya, Çin ve İran Türkiye’nin ekonomide stratejik ortaklarıdır. Dolayısıyla bu ülkelere karşı yaptırımlar Türkiye’ye yaptırımdır ve bunların aşılacağı bir süreçteyiz.

 Soru 2: Montrö Sözleşmesi ile ilgili olarak Türkiye üzerinde açık bir baskı var, Türkiye boğazlarını NATO savaş gemilerine açacak mı?

Cevap: Montrö Sözleşmesi Karadeniz’in ve Karadeniz devletlerinin güvenliğini sağlama almıştır. Dolayısıyla Türkiye’nin içine girdiği bu Asya uygarlığına yerleşme sürecinde NATO savaş gemilerinin Türkiye boğazlarından Karadeniz’e çıkması öngörülemez. Hele Gladyo’nun Türk ordusu ve Türk polisi içerisinden temizlendiği koşullarda Karadeniz’in güvenliği Karadeniz devletleri ile dayanışma içinde sağlanacaktır. Dolayısıyla Karadeniz’e NATO savaş gemilerinin geçmesi önümüzdeki süreç açısından beklenen, tahmin edilen bir olay değildir. Zaman zaman AK Parti hükümetinde, Türkiye’nin içine girdiği stratejik yönelişten farklı sapmalar oluyor, geri dönüşler oluyor, zikzaklar oluyor. Bunlar sürecin doğasında var, yine olabilir ama ana doğrultu NATO savaş gemilerinin Karadeniz’e çıkmasını engellemektir. TSK da bunu uzun yıllardan beri stratejik görev olarak saptamıştır. Vatan Partisi’nin ağırlığı da NATO savaş gemilerinin geçmesine engeldir.

 Soru 3: İsveç'in NATO üyeliği onaylanacak mı? Parlamento İsveç'in üyeliğini onaylarsa Vatan partisi hangi adımları atacak?

 Cevap: Türkiye son 10 günde öyle olaylar yaşadı ki bana bu soruyu 15 gün önce sorsaydınız parlamentodaki tabloya bakarak ben size İsveç’in NATO üyeliği onaylanır diye cevap verirdim. Nitekim Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da Büyük Millet Meclisi’ne yolladığı protokolde İsveç’in NATO üyeliğinin onaylanmasını istiyordu. Ama yeni yılla birlikte Türkiye aslında yeni bir çağa girdi. Yani biz 2024 yılına değil yeni bir çağa girdik.

 Yeni çağa girdiğimizden bu yana;

-  MOSSAD üyesi 34 ajan gözaltına alındı bunlardan 15’i tutuklandı. Bu Türkiye için bir dönüm noktasıdır. MOSSAD ajanlarının tutuklanması, İsrail askerlerinin öldürülmesinden çok çok daha etkili bir olaydır.

- İngilizler Ukrayna’ya bir mayın tarama gemisi hediye ediyorlardı, Türkiye Boğazlardan bu geminin geçmesine izin vermedi.

- Türkiye’de DEAŞ’a karşı tutuklamalar oldu. Bu da aslında Rusya, İran ve Suriye gibi bölge devletlerinin talebine uygun bir gelişmedir.

-  Türkiye’nin en yüksek yargı organı olan Yargıtay, Anayasa Mahkemesi’ne karşı AYM üye ve başkanını suç işlemekle itham eden ve onların suçlarını soruşturan bir savcılık soruşturması başlattı. Bu da Türk devleti içerisinde yaşanan süreçte çok ciddi bir hesaplaşmanın başladığını gösteriyor.

-  Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsveç’in NATO’ya alınmasına dair protokolü Meclis’e yollamasından iki gün sonra Deniz Kuvvetleri Komutanı, Akdeniz ve Karadeniz’de NATO’yu ve ABD’yi istemiyoruz diye bir açıklama yaptı. Bu açıklama Deniz Kuvvetleri Komutanının açıklaması değil, Türk Silahlı Kuvvetlerinin açıklamasıdır.

 15 gün içerisinde olan gelişmeleri aktardım, süreç o kadar hızlı ki sanki Türkiye yeni bir çağa girmiş gibi. Bu olanlar AK Parti hükümetinin isteyerek gönüllü olarak yaptığı uygulamalar değil, burası çok önemli. Türkiye’nin yaşadığı tarihsel süreç, Vatan Partisinin önderlik ettiği sürecin AK Parti’yi de önüne katıp sürüklediğini gösteren olaylardır. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde AK Parti’nin ve AK Parti’nin başında olduğu hükümetin her dediği olmayacaktır. Vatan Partisi programının stratejik olarak çok önemli olduğu bir dönemdeyiz. Bu program bağımsız ve başı dik yaşama kararlılığının ve aynı zamanda Türk milletinin özlemlerinin ve taleplerinin gerektirdiği programdır.

Doğu Perinçek nato