23 Nisan'ın 104. yılı! İşte Atatürk'ün Meclis'teki ilk konuşması...
Milli Mücadele'nin yönetim merkezi Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılışının 104.yılı. İşte Mustafa Kemal Atatürk'ün Meclis'teki ilk konuşması...
Sayın milletvekilleri!
Bu gün içinde bulunduğumuz durumu büyük Meclisinizin huzurunda tam olarak ortaya koyabilmek için bazı açıklamalarda bulunmak istiyorum. Arzedeceğim konular birkaç bölüme ayrılabilir:
Birinci bölüm, Ateşkesten Erzurum Kongresine kadar geçen süre içindeki durumla ilgilidir.
İkinci bölüm, Erzurum Kongresinden 16 Mart tarihinde İstanbul'un düşmanlar tarafından işgal edildiği güne kadar olan süreyi içine almaktadır.
Üçüncü bölüm, ise 16 Mart’tan şu dakikaya kadar olan durumla ilgili olacaktır.
Açıklamalarım birtakım belgelere dayanacaktır. İzninizle o belgeleri gerektikçe burada okuyacağım. Yalnız birinci dönem ile ilgili açıklamalarım belki biraz şahsi olacaktır. İçinde bulunduğumuz durumu bütünüyle aydınlatabilmek için o dönemden söz etmeyi gerekli buluyorum.
Yüce makamlarınızca da bilindiği gibi, Ahmet İzzet Paşa Hükümeti, milli temele dayanan âdil bir barışı sağlayabilmek umudu ile ateşkes istedi. Bağımsızlığı uğrunda dürüst ve cesur bir biçimde savaşan ulusumuz, 30 Ekim 1918 tarihinde imza edilen ateşkes antlaşması ile silahını elinden bıraktı.
İtilâf donanmaları İstanbul'a girdikten sonra ateşkes antlaşmasının hükümleri bir tarafa bırakıldı; gün geçtikçe artan bir şiddetle, saltanat hakları, hükümetin gururu, milli onurumuz hiçe sayıldı. İttilâf heyetinden gördükleri özendirme ve koruma sayesinde Osmanlı uyruğundaki müslüman olmayan unsurlar her yerde küstahça saldırılara başladılar.
Meclis-i Mebusan'ın feshi, kuvvetini milletten almayan hükümetlerin sık sık değişmesi ve halkın vicdanından doğan milli birlik uğrundaki çalışmaların üzücü bir şekilde siyasi ihtiraslara kurban edilmesi yüzünden dünyaya karşı milli varlığımız duyurulamadı.
Yabancı kuvvetlerin işgali altında inleyen başkentimizde kan ağlayan bütün onurlu kişiler, millet aydınları, din ve devlet hizmetlerinin önde gelen kişileri, büyük hilâfet ve saltanat makamı milli bağımsızlığımızın bu tehlikeli durumdan kurtarılmasının ancak milli vicdandan doğan birliğin azim ve iradesine bağlı bulunduğuna iman getirdiler. Fakat İstanbul'un baskı ve işgal altında bulunması sebebiyle milli onuru korumaya maddeten olanak kalmamıştır.
İşte bu sırada, Anadolu'ya mülki ve askeri işlerle görevli olarak ordu müfettişliğine atandım. 16 Mayıs 1919 günü İstanbul'u terk ettim, Samsun'da bu iş için görevlendirilmemi, din ve millete hizmet etmek için en büyük ve kutsal bir şeref olarak kabul ettim.
Milli vicdanın büyük iradesine bağlı olarak, milleti bağımsız ve vatanımızı düşmanlardan arınmış görünceye kadar çalışmak andıyla 16 Mayıs 1919 günü İstanbul'dan ayrıldım. Samsun'da işe başladım. İlk düşüncem, ülkemizde güvenliği kendi olanaklarımızla gerçekleştirebileceğimiz inancı oldu. Aslında Canik Livası'nın (Merkezi Samsun'da olan o zamanki sancağın adı) özel durumu da bu konuda en hızlı biçimde davranılmasını gerekli kılmakta idi. Gerçekten Rumların egemenliğini ve islâm halkının tutsaklığını amaçlayan, Atina ve İstanbul komitaları tarafından yönetilen Pontus Hükümeti, Karadeniz sahili ile kısmen Amasya ve Tokat'ın kuzey ilçelerinde oturan Osmanlı Rumlarının hayallerini körüklüyordu. Alınan önlemler sayesinde başarılı sonuç elde edildi. Fakat bu önlemler ve başarı yalnız Pontus dolayları ile sınırlı idi. Halbuki her gün haksızlıklarını artıran İtilâf Devletlerine milli varlığımızı siyasi olarak kanıtlamak ve fiili saldırılar karşısında ulusun namus ve bağımsızlığını bilfiil korumak çok önemli idi. Aslında doğuda ve batıda, hemen ülkemizin her yanında millet ve vatan haklarını korumak ve kollamak için dernekler kurulmuştu. Bu dernekler, düşmanlarının esaret boyunduruğuna girmemek amacı ile milli vicdanın azim ve iradesinden doğmuş kuruluşlardı.
Bu sıralarda, bütün belediye başkanlarımıza İstanbul'da İngiliz Muhipleri Cemiyeti (İngiliz Dostları Derneği.) kurulduğu ve her yerde derneğe katılarak İngilizlere yardım edilmesinin gereği konusunda Said Molla imzası ile bir telgraf geldi. Bu olayda Hükümetin ilgi derecesini ölçmek için Sadrazam (Başbakan) olan Ferit Paşa’dan bilgi istedim. Hiçbir cevap alamadım.
Bilinmeyen kişiler tarafından başlatılan böyle düzensiz ve çeşitli siyasi maceralara yönelik girişimlerin, büyük felâketlere sebep olacağını anlayan ulus, Said Molla’nın çağrısını önemsemedi.
Binlerce saldırı ve haksızlıklar altında inleyen ve İzmir faciası olayı karşısında kan ağlayan millet, hükümetten ve itilâf devletleri temsilcilerinden ağlayarak yardım ve hak isterken, pek çok belediye başkanı ve birçok milli hakları koruma dernekleri gönderdikleri telgraflarda hakkımda güvenlerini bildirerek benden bu konuda çalışma ve özveri istiyorlardı.
Yaşamımı ve kişiliğimi adadığım soylu ve ezilmiş ulusumun bu haklı isteği üzerine artık benim için kutsal görev, milli iradeye uymayı her şeyin üzerinde görmekti. (Sürekli alkışlar)
Bunun üzerine yayınladığım bir genelge ile millete kesin sözümü verdim. işbu genelgenin son cümlesi şöyle idi:«Geçirdiğimiz şu ölüm ve kalım günlerinde, bütün milletçe her tarafta arzu ve coşku ile elde edilmeye azmedilen milli bağımsızlığımız uğrunda tüm varlığımla çalışacağıma güvenmenizi isterim. Bu kutsal amaç uğrunda ulusumla birlikte sonuna kadar çalışacağıma da mukaddesatım adına söz veririm»
27 Mayıs 1919 günü «Türkiye - Havas Reuter» adında itilâf devletlerinin kurduğu ajans, bildiğiniz gibi toplanan Saltanat Şürası (Padişahlık Danışma Kurulu) hakkındaki açıklamalarında «Genel kurulun düşüncesinin, Türkiye için büyük devletlerden birinin koruyuculuğunu sağlamak olduğu» kaydı ile yayın ve bildiride bulundu. Bu yayının doğruluk derecesi hakkında bütün ulusta büyük bir şüphe ve tereddüt uyandı. Ajans haberinin tamamen bir uydurmaya dayandığı ve Saltanat Şürasının hiçbir şeye karar veremediği, çoğunluğun hükümete güven duymadıkları ve geleceğimizle ilgili olayın bir milli şüraya sunulmasının gerektiği konusunda konuşmalar yapıldığı, bundan dolayı herkesin milli bağımsızlık taraftarı olduğu anlaşıldı. Bunun üzerine Sadaret Makamı’na aşağıda açıklayacağım bilgileri sundum ve durumdan halkı haberdar ettim.