Seçimleri geride bıraktık. AKP, sandıktan zaferle çıktı. Normal şartlarda beş yıl daha görevde.
Yaptığı ittifakla Meclis’te çoğunluğu da alan AKP galip ama onu ikinci bir imtihan bekliyor, malum imtihanı kaleme yatırmadan önce seçimden sonra olanlara/yaşananlara bakalım.
‘Neoliberal çözüm odaklı Mehmet Şimşek’in ekonominin başına getirilmesi, Erdoğan’ın ifadesiyle ‘Mehmet Şimşek’e razı olunması’, doğuda genişlemeye çalışan NATO’nun malum zirvesi, önce reddi üzerinde durulan daha sonra yeşil ışık yakılan, Birleşmiş Milletler toplantısında ise Meclis’in iradesine bırakıldığı tekrarlanan İsveç’in NATO üyeliği, seçim öncesinde ABD tarafından devrilmesi gereken bir diktatör olarak dünya gündemine alınan Erdoğan’ın bazı gelişmelerden sonra Atlantik tarafından övgülere mazhar olması, liberaller ve FETÖ’cüler tarafından bu yolda sevinç nidaları atılması, muhalefetin iç kargaşası ve ülke sorunları atmosferinde başını kuma gömmesi, yüksek oranlı zamlar, emeklinin mağduriyeti, Kılıçdaroğlu’nun yurt dışından 300 Milyar para bulacağını alaylı dille eleştiren Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu gibi aynı kaynaklardan medet umar hale gelmesi, ekonomik dengesizliğin faturasının dar gelirli yurttaşa vergiler ve zamlar kanalıyla yükleme çabaları, üretim ekonomisi eylemlerinden bihaber oluş…’; evet, sütunumuza aldığımız bu başlıklar şartlarımızın fotoğrafını çekmemiz, AKP’yi bekleyen imtihanı sağlıklı bir şekilde anlamamız ve değerlendirmemiz için için önemli tespitlerdir.
Evet, AKP iktidarı bu yaşananlar çerçevesinde başarısız bir sınav vermektedir. Sınavın yüksek puanlı soruları ise malum olduğu üzere ekonomiden gelenlerdir. Atlantik rotasına yeniden dümen kıran AKP yetersizdir; çünkü Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik krizi doğru okuyamamakta, milli savunma ve terörle mücadelede önemli ölçüde galip geldiği Atlantik cephesiyle ekonomi cephesinde savaştan kaçınmaktadır; daha da ötesi sıcak para hayaliyle ABD ve AB’nin yaptırım ve modelleri çerçevesinde çözüm bulma gafletine düşmektedir. Ekonomik krizden bu anlayış ve uygulamalarla çıkılamaz. Bu yolda ekonomik bağımsızlık değil, mandacılık vardır; ülke ekonomisini darboğaza soktuğu için görevden alınan Mehmet Şimşek yine aynı politikaları uygulaması için atanmıştır.
Dar gelirli vatandaşa kemer sıktıran, İngiliz tefecilerin sıcak paralarını ülkeye getirerek ekonomiyi düzelteceğine inanan, ülkenin dış borcunu 600 Milyar, cari açığını ise 100 Milyar dolara çıkaran, uyguladığı neoliberal ekonomi politikalarla milli üretim mekanizmalarını felce uğratan, Türk tarım ve hayvancılığının bitmesinde Atlantik talimatlarına selam duran, bir avuç azınlığı zengin edip, halkın fakirleşmesine neden olan Mehmet Şimşek’ten halk yararına çözüm çıkar mı? Şimşek’e niçin razı oluyoruz? Şimşek bir an önce görevden uzaklaştırılmalı, çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alınarak, ithal lüks tüketim mallarına yüksek oranlı vergiler konularak kaynak yaratılmalıdır. İngiliz tefecilerinden medet ummak ekonomik gaflettir. Para arıyorsak, ki arıyoruz; yurttaşlarımızdan bir bölümünün yurt dışı bankalarında bulunan 500 milyar dolara yakın hesabı bir kanunla yerli bankalara çekilmeli, bu değerli kaynak üretim süreçlerine dahil edilmelidir. Bu çözümle hesap sahibi yurttaşlar, halk ve ülke ekonomisi kazanır, kendi öz kaynaklarımızla yol alırız, sömürgecinin sonumuzu getireceği kirli paraların gölgesinde çırpınarak değil… Kamu bankaları geçen yıl 475 milyarın üzerinde kar etti. Mehmet Şimşek bu kara vergi koyup niçin karı üretim süreçlerine sokmuyor? İtalya’da bir defaya mahsus olmak üzere bu yolda bir vergilendirme yapıldı. Biz niçin yapmıyoruz? Bu para hepimizin parası değil mi? Kendi kaynaklarımızı karlı-verimli bir şekilde kullanmak varken niçin el kapısındayız? IHA’sını, SİHA’sını üreten, uluslararası terör örgütleriyle ve ABD ile göğüs göğse çarpışan Türkiye’ye yakışıyor mu bu durum? ‘İktisadi güç ile tarsin edilmeyen askeri güç de nafiledir’. Askeri bağımsızlık mücadelesi verirken ekonomik bağımsızlık mücadelesini de vermek zorundayız, bu mücadelede taviz verilemez. Kiralar almış, başını gitmiş; ülkede konut sahibi olanlar için yüksek oranda kiralama yapmak önemli kazanç kapısı, yüzbinlerce kiracı mağdur, gelirlerinin önemli bölümünü kiraya vermek zorunda. Mehmet Şimşek, halkın aleyhine olan bu duruma son verebilecek, tüm yurttaşların kendi evleri olması için modeller sunabilecek mi? Hiç sanmıyoruz. Ya devletteki israf? Tasarruf tedbirleri yolunda tebligat yayınlandı ama içi bomboş… Sayısız bakan yardımcısı ve aileleri için kiralanan resmi plakası olmaya araçlar, lüks binalar, kalabalık heyetlerle yapılan kontrolsüz yurt dışı gezileri milli hazineyi boşaltıyor, bunlar için ne yapıyor Mehmet Şimşek, ne yapacak? Gündeminde bile yok, onun gündemi dar gelirli vatandaşa faturayı yüklemek, küresel para babalarından medet ummak, fakiri daha fakir zengini daha zengin yapmaktır… Mazota bir gece de 6 lira zam geldi; çiftçi, nakliyeci, turizmci, esnaf ne yapacağını şaşırdı; üretim, ulaşım maliyetleri tavan yapmış durumda, fiyatlara yapılan zamlar tüketicinin cebini yakıyor, her geçen gün alım gücü düşüyor. Komşularımızda mazot sudan ucuz, ‘4-5 liraya mazot verelim diyor İran’, ABD’nin İran ambargosuna uyaroğlu Şimşek’in kulakları tıkalı… ABD kazanacak, küresel firmalar kazanacak, Şimşek iktidarda olacak ama bu ülkenin temel unsurları sanayici, turizmci, çiftçi, işçi, esnaf, yurttaş kaybedecek… Ne güzel milli uygulama değil mi? Elektrikte durum farklı mı? Onda da garabet aynı. Özelleştirilen elektrikte zam üstüne zam... Üretimin tüm dinamikleri ve yurttaş kayıpta. Yaşam için hayati öneme haiz olan elektrikte de özel sektör bağımlıyız çünkü… Elektriğin kamulaştırılması Şimşek’in gündeminde mi, zinhar değil?
Özetle içinde bulunduğumuz ekonomik süreç ‘AKP’nin ‘razı olduğu’ Mehmet Şimşek ile imtihanıdır değerli okurlar…
Sizce imtihan nasıl neticelenecek?