31 Mart Yerel Seçimini geride bıraktık. 22 yıldır tüm seçimlerden birinci olarak çıkan AKP ilk defa ikinciliğe geriledi. Özellikle AKP seçmeninde soğuk duş etkisi yapan seçim sonuçları ülke gündeminde uzun bir süre tazeliğini koruyacağa benziyor. AKP Genel Başkanı Erdoğan gerilemenin nedenlerini kendince sıcağı sıcağına balkon konuşmasında açıkladı. Erdoğan’a göre yenilginin nedeni Pandeminin uzayan etkileri, Ukrayna-Rusya savaşı ve ekonomiye yansımaları, teşkilat ölçeğinde kibir ve halktan uzaklaşma.
Biz bu maddelerin etkilerini elbette kabul ediyoruz; ne var ki AKP’nin oy kaybının nedenlerinin bu maddelerle sınırlı olmadığını düşünüyoruz. Bu hafta sütunlarımızı Erdoğan’ın üzerinde durmadığı nedenlere ayırdık.
Sn. Cumhurbaşkanı ne yazık ki ekonomik gerilemeden, tutarsız dış politikadan, toplumsal sınıflar arasında açılan sosyo-ekonomik makastan, liyakati rafa kaldırmaktan, Türkiye Cumhuriyeti kuruluş ilkelerinden biri olan ‘Türkiye şeyhler, dervişler, meczuplar devleti olamaz’ ilkesini unutarak tarikatlarla görüşmenin zararlarından, israftan, dış politika zafiyetinden, FETÖ ile mücadeledeki heyecan kaybından söz etmiyor…
Bizce AKP’nin kaybetme nedenlerinin başında Mehmet Şimşek’in uyguladığı Orta Vadeli Ekonomi programı geliyor. Şimşek ve ekibi bu modelle milli üretimi engellerken, uluslar arası para baronlarından borç alma yoluyla ekonomiyi canlandırma hayali görmektedir. Bu model ülkemizi uluslararası ticari yaptırım uygulayanların esiri yapmaktadır. Şimşek yanlış vergi uygulamalarıyla ekonomik faturayı dar gelirli yurttaşa yüklerken küresel firma ve yerli işbirlikçilerinin karına kar taşıyor. Beş büyük firmaya yapılan 700 Milyar TL’lik vergi affı da bardağı taşıran damlalardan. Şimşek özellikle çok zor günler yaşayan 10 milyon emekli ve ailesinin 5 büyük şirketten daha büyük olduğunu unutmuş durumda. Parayı parayla kazanma, üretimi budama ekonomisi milyonları açlık sınırın altında yaşamaya mecbur etmiştir. Üretim ekonomisine geçememe, tarım/hayvancılıkta giderleri aşağıya çekememe, esnaf ve orta ölçekli işletmelerin önünü açamama AKP hükümetinin seçim kaybında başat unsurlardır. Rahmetli Süleyman Demirel’in deyişiyle tencere iktidarı devirmese de çok ciddi olarak sallamıştır… Ne yazık ki, Sn. Cumhurbaşkanı bu gerçeğin üzerinde hiç durmadığı gibi, mecbur kaldık dediği Mehmet Şimşek’in programından da medet ummaktadır. 1 Nisan’da gördük ki; seçmenin büyük bölümü Cumhurbaşkanı ile aynı düşünmüyor.
22 yıllık AKP iktidarında zengin daha zengin fakir daha fakir olmuştur. Dış borç 600 Milyar, cari açık 100 Milyar dolar bandındadır. Merkez Bankamızı 818 Milyar TL’lik zararını yeni açıkladı. Bu borçlanma ekonomisi ve zenginlerin kayrılması halkımızı perişan etmektedir. İktidar çevresine yakın olan gruplar zenginleşirken işçi-köylü-esna-memur-emekli-orta ölçekli işletmeler yoksullaşmaktadır. Orta sınıf ortadan kalmış, bir avuç zengin ve ekonomisi zayıflamış geniş halk kitleleriyle toplum ikiye bölünmüştür. Bu bölünme de AKP’nin oylarını düşürmüştür. Et süt, yumurta, peynir, ekmek, meyve-sebze gibi temel tüketim besinlerini tüketmesi gerektiği kadar tüketemeyen seçmen 31 Mart’ta sandıkta AKP’ye uyarısını yapmıştır.
‘Bizden olsun çamurdan olsun’ amiyane önermesi de AKP’ye ciddi bir uyarı olarak dönmüştür. AKP belediyelerden kamu kurumlarına, bakanlıklardan üniversitelere birçok yapıda tek hüneri partili olmaktan öteye gidemeyen çok sayıda liyakatsız yöneticinin başarısızlık ve haksızlıklarına sessiz kalmıştır. Ülke yararına, akılcıl hizmet anlayışından uzak bu zevat halkın tepkisini çekmiştir. Akademik, bilimsel mazisi olmayan şahıslar bilim kurullarının başına, eğitim-öğretim-idareci kimliği zayıf şahıslar Milli Eğitim müdürlüklerine atanmıştır. Örnekler çoğaltılabilir. Seçmen bu konuda da çok tepkilidir. Devlet kadrolarında neredeyse AKP’li olmayan hiçbir idareci kalmamıştır.
Ve israf… Geniş halk kitleleri açlık sınırın altında yaşamaya mahkûm edilirken ‘itibardan tasarruf olmaz’ saplantısıyla halkın paraları lüks binalara, makam araçlarına, fütursuz devlet harcamalarına gömülmüştür. Gözle görülür israf seçmeni ziyadesiyle kızdırmıştır; israf konusunda da fatura sandıktan çıkmıştır…
Gelelim dış politikaya. AKP dış politikada da ciddi yalpalamalar içerisindedir. AKP, 15 Temmuz’dan sonra FETÖ, PKK ve dayandıkları emperyalist güçlerle yoğun bir şekilde mücadele kararı alan, PKK için kara gücüm dediği Amerika’ya da açıktan tepkiler koyarken milli savunma sanayinde önemli yol kat etmiş, terör ve FETÖ odaklarına hukuki ve silahlı operasyonlarla ciddi darbeler vurmuştu. O dönemde jeopolitik gerçeklerimiz sebebiyle İran-Rusya-Çin ve ile yakınlaşan AKP batı dünyasına dünyanın beşten büyük olduğu mesajını veriyordu. S-400 alımı; Çin, Rusya ve İran ile milli paralarla ticaret çok önemli milli dönüşümlerdi. AB yerine ŞİÖ’yü önemseme stratejik bir hamleydi. Türkiye için yeni bir dönem başlıyordu; Avrasya dönemi. Bu gelişmelerden seçmen de son derece memnundu, Erdoğan milli politikalara yaklaşmış tam bağımsızlık yoluna evrilmişti. Ne yazık ki, son Cumhurbaşkanlığı seçimlerini müteakip Erdoğan yine rota değiştirdi, Mehmet Şimşek’e ekonomiyi temsil etmesiyle Avrasya’dan uzaklaşıp yine batıya yaklaşmaya başladı. Türkiye’nin AB’de olması gerektiğini gündemine aldı; jeopolitik menfaatlerimize uygun olmayan, dinimize saygısızlık yapan İsveç’in NATO üyeliğine evet dedi. Numan Kurtuluş 9 Mayıs’ta gerçekleşecek olan Erdoğan-Biden görüşmesi öncesinde Türklüğün Anayasa’dan çıkarıldığı yeni bir Anayasa çalışması içerisinde olduklarını duyurdu. Atlantik ekonomik dayatmaları karşısında dış politikada zikzaklar çizmeye başlayan Erdoğan amiyane deyimle ayağına sıktı… AKP FETÖ ile mücadelede de heyecanını kaybetti. Resmi olarak deşifre olan Şırnak Üniversitesi’nin FETÖ bağlantıları sonrasında süreç durdu, Şırnak üniversitesinin muhtemel bağlantılarının üzerine gidilmedi, FETÖ’nün üniversite yapılanması tam manasıyla çökertilemedi. Seçmen 31 Mart’ta bu konularda da AKP’ye tepkisini gösterdi.
Son olarak tarikatlar; hala konuşmak zorunda olduğumuz tarikatlar… Sn. Cumhurbaşkanı seçimden birkaç gün önce İsmail Ağa cemaatine ziyarette bulundu. Emperyalizmin Anadolu’yu bölme yolunda bir araç olarak kullandığı tarikatlardan birine yapılan seçim arifesindeki ziyaret de seçmen tarafından uygun bulunmadı. Bu ülkenin vatansever sağcıları da solcuları da dinimizi kullanan bu gruplara sıcak bakmıyorlar; bölücülere bakmadıkları gibi… Devlet kadrolarındaki tarikat yapılanmaları kabul görmüyor. Türk halkı Allah’ın kullara şah damarından daha yakın olduğunu biliyor, bu nedenle de sahte aracılara karşı son derece tepkili, her geçen gün din bezirganlarına olan sosyal tepki büyüyor. Ne yazık ki, AKP oy devşirme kaygısıyla tarikat tuzağına düşmüş, faturayı da oy kaybederek ödemiştir.
Özetle değerli okurlar AKP’nin oy kaybının temel nedeni milli kimlik ve menfaatlerden uzaklaşarak, üretim karşıtı neoliberal politikalarda ısrarcı olmasından başka bir şey değildir…