2 Temmuz 1993'te Sivas ilimizde yaşanan katliamın üzerinden 30 yıl geçti. Bu vahim olay, PKK ve sahte sol tarafından propaganda amacıyla kullanılıyor. Sivas katliamından sadece 3 gün sonra PKK tarafından Erzincan'ın Başbağlar köyünde yoksul ve mazlum vatandaşlarımızın hunharca katledilmesine ses çıkarmayan ve suskun kalarak destekleyenler ikiyüzlüdür, çifte standartlıdır. Ölümler üzerinden prim yapmaya çalışanların bu tavrını aymazlık kelimesinin sınırları içine hapsedemeyiz!
Sünni/Alevi düşmanlığını körükleyen yaklaşımlar halk düşmanıdır ve bölücülüğün destekçilerinin sürekli uyguladıkları yöntemdir.
2 Temmuz katliamına anında tepki koyan ve doğru siyasetleri uygulayan tek parti Vatan Partisi (İşçi Partisi) olmuştur. Çoğu kesimlerin ortadan kaybolduğu dönemde Aydınlık Gazetesi yayınlarıyla olayın ardındaki gerçekleri gün yüzüne çıkarmış ve gerçek katillerin adresini göstermiştir. Örneğin 2 Temmuz'un ardından Edebiyatçılar Derneği tarafından yayınlanan büyük boy 578 sayfalık “Sivas Kitabı-Bir Toplu Öldürümün Öyküsü” kitabında katılımcı yazarlar ve diğer yayınlanan belgelerde CIA/MOSSAD gibi her karanlık olayda parmağı olan Gladyo'dan (Kontrgerilla) bahsedilmemesi dikkatlerden kaçmamıştır. Genel bir emperyalizm söyleminin dışına çıkılmamıştır. Yine o dönem yayınlanan gazete ve dergilerde de aynı tavır sürdürmüştür.
Günümüzde Sivas Katliamı anmaları amacından saptırılmış PKK, sahte sol ve Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK) gibi Aleviliği Batı'ya peşkeş çeken örgütlerin boy gösterme ve halkın arasına nifak tohumu ekme yarışına dönüşmüştür. Daha doğrusu anma değil kin yayma, kamplaşmanın yolunu açma, yabancılaştırma operasyonuna dönüşmüştür.
Şu gerçeği açıkça ortaya koymalıyız: Türkiye Alevilerini Türk/Kürt, İslam dışı/İslam içi diye iç parçalanmalarına sebep olan PKK’nın yan kolu gibi çalışan AABK ve benzerleri savunamaz, sahip çıkamaz. Onlar Anadolu Alevilerinin dostu değil düşmanıdır ve Alevi bölücüleridir. AABK’ya bağlı federasyon ve federasyonlara bağlı derneklerin yöneticilerinin ezici çoğunluğu Türkiye’ye düşman ve PKK/sahte sol tandanslıdır. Yine ülkemiz içindeki farklı federasyonların yöneticileri de aynı kategori içinde yer alır.
1989 Hamburg Alevi Derneği'ni başlangıç olarak ele alırsak 24 yıl içinde Avrupa’daki Alevilerimizin bir kısmının tarihleriyle, geçmişleriyle, ülkeleriyle sorunlu hale gelerek emperyalizmin hizmetine girdiğini görüyoruz. Turgut Öker'lerin Avrupa Birliği (AB) devletleri seviciliği boşuna değildi. Türkiye'ye karşı Almanya övgücülüğünde başı çeken Öker'in sahte solcu bir örgütten Alevilerimizin başına kondurulan unsur haline dönüşmesini yakinen izlemiştik. Öker’in PKK/HDP’nin "Halklar ve İnançlar Komisyonu Eş Sözcülüğüne" getirilmesi tesadüfi değildir. Soykırımcı olarak suçladığı Türkiye’ye kim karşıysa Turgut Öker'lerin dostu olur. Seçildiği komisyon Turgut Öker'e pek yakışmış!
2 Temmuz’un yaklaşmasıyla beraber PKK medyası harekete geçti ve karşı propagandaya başladı. Yine legal ve illegal sol örgütlerde her zamanki gibi PKK kuyruğuna takılarak ortak eylem kararı aldılar.
PKK’nın Avrupa’daki Alevileri havuzlama örgütü FEDA (Türkçe açılımı: Demokratik Alevi Federasyonu) yaptığı açıklamada aynen şöyle söylüyor: “Alevilerin öz güçleri üzerinden örgütlenmelerini ve kendi hakikatleri ile giderek yüzleşmelerini devlet kendisi açısından tehlike olarak gördüğü için Sivas Katliamı’nın yapıldığını” belirterek, “Tekçi zihniyetten beslenen AKP-MHP faşist iktidarı da bir kez daha Alevilere, Kürtlere ve demokrasi güçlerine katliam ve soykırımı dayatıyor.” dedi. Peki gerçek öyle mi? Hayır! Tam tersine Alevilerimiz dün ile karşılaştırılamayacak kadar rahatlar ve çok önemli mevzilere sahipler. Ayrıca “devlet kendisi için tehlike gördüğü için Sivas katliamı yapılmıştır” sözü ise gerçeği yansıtmıyor. Eğer siz hedefinize ABD emperyalizminin kara gücü olarak Türkiye’yi koyduysanız çok tabii olarak böylesi bir yalana sarılmak zorunda kalırsınız. AKP/MHP’nin Alevilerimize katliam ya da soykırım dayatmasında bulunduklarını söylemek ise abesle iştigaldir. Ama PKK için doğru demek her gün yalan üretmektir.
PKK’nın FEDA denilen organizasyonun şu sözleri ibretliktir: “Soykırımcı İttihat ve Terakki zihniyetinin Birinci Dünya Savaşı koşullarında Müslüman olmayan halklara dönük yürüttüğü soykırım, ulus devletin inşası süreci ile birlikte Müslüman ve Türk olmayan Kürt Alevilerine ve Türk olmayan Kürtlere dönük sürdürülür. Tekçi, inkârcı, katliamcı ve soykırımcı bu zihniyetin Alevilere karşı ‘Tamamlanmamış Görev’ olarak addettiği katliamın adıdır Sivas.” Amerikanca, İsrailce konuşan ve onların taşeronu olan PKK/FEDA hem tarih çarpıtıcılığı yapıyor ve hem de “Tamamlanmamış görev” diyerek Alevilerimizin arasına korku yaymaya çalışıyor.
FEDA’nın Türkiye versiyonu Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) benzer bir açıklamayla koroya katıldı: “Cumhuriyetin kimlik inşasında devlet aklının avantajlı durumda olanların dışında kalan tüm farklılıkların tekleştirmesi siyasetinin günümüze devam ettiği, katliam, savaş, soykırım, sürgün siyaseti iktidarcı anlayışlar tarafından sürekli güncellenmiştir. (…) Sivas Katliamının sadece Alevileri değil, ülkede demokratik siyaseti esas alan bütün kesimleri hedef aldığı ve özgürlük, eşit yurttaşlık isteyen Kürtleri ve kimlikleri yüzünden zulüm gören LGBTIQ+ bireyleri ve toplumun tüm ötekilerini hedef aldı.” denilerek gerçek amaçlarını da dışa vurmuş oldular. Güya Sivas katliamını anacaklarmış! Tam tersine bu bahaneyle halkı birbirine düşürmek için çalışılıyor.
Aleviliğe ulaşmayı anlatan “Yol Bir Sürek Bin Bir” değiminin arkasına sığınan FEDA/DAD Alevilerimizi PKK/HDP’nin dairesine sokma çabası içindedir. Buna karşı çıkmak yurtseverliğimizin gereğidir. Yukarıdaki cümle bile yalnız başına Madımak Oteli yangınını ve katliamını anma bahanesiyle PKK/HDP ile sahte sol ve kuyruğundaki Alevici örgütlerin maskesini düşürmeye yeter!
Dersimci örgütler ilk olarak 1990’ların başında Avrupa'da ortaya çıktılar. Türk ve Kürt olmadıklarını iddia eden Dersimciler işi uyduruk haritalar yayınlayarak “Dersim milleti ve devleti” gülünç iddialarına kadar vardırdılar! Türk değiliz, Kürt değiliz ve Zaza’da değiliz diyerek yöredeki Alevileri Dersimcilik yaparak örgütlemeye çalışıyorlar. Dikkat edilirse tıpkı AABK ve Türkiye'deki benzerleri ile aynı amaç doğrultusunda Alevileri havuzlama yarışına girdiler. Dersim İnşa Kongresi (DİK) Sivas katliamı üzerine yayınladığı bildiride, “Sivas’ın faili kurucu devlet aklı ve icracısı siyasal aktörlerdir!” dedi. PKK-AABK ve benzerleri ile aynı dil kullanılıyor. Zaten bölücülük aynı amaç doğrultusunda hareket ettikleri için ister istemez dillerinde aynılaşıyor.
DİK devamla, “Soykırımcı zihniyetin Cumhuriyet'in 100. yılında nihai sonucu ulaşmak istediğini” kaydederek, “2 Temmuz Madımak katliamının 30. ve Cumhuriyet'in 100. yılında öncelikle demokratik çevrelerin, soykırım ve katliamlara yönelik alışıla gelmiş yaklaşımları terk ederek, bütün boyutlarıyla hakikate ulaştıracak ortak bir tutum geliştirmesi zorunludur. (…) Fail kurucu devlet aklı ve icracısı siyasal aktörlerdir.” denildi. Başından beri ısrarla PKK’sı, Dersimcisi şusu busu tümü Cumhuriyet düşmanlığında, Atatürk düşmanlığında, Türk bayrağı düşmanlığında toplanarak yaratıcı yıkıcılık yapmaktadırlar. Aleviler, Sivas anması bu örgütlerin umurunda bile değil!
Türkiye'nin Alevilerini kışkırtmanın bir yolu haline gelen anmalar amaçlarından saptırılmıştır. Türk bayrağının, İstiklâl Marşı’nın ve Atatürk posterlerinin yerine örgüt flamalarının altında Alevilerimiz yaşadıkları ülkeye düşman hale getirilmek isteniyor. 2 Temmuz anma etkinliklerine bakınız (yurtsever Alevi örgütlerini tenzih ederiz) bunu rahatlıkla görürsünüz.
Alevilik ve Aleviliğe bakış bu topraklarda 1990’lı yılların öncesi ve sonrası koşullar içinde değildir. Eski köprülerin altından çok sular aktı ve pek çok şey değişti. Değişmeyen şey ise ABD/İsrail eksenli emperyalist saldırıların piyonlarının tavrıdır. Bu piyonları ise net olarak saptayalım: “PKK/HDP/DBP+sahte sol+AABK ve ülkemizde ki benzerleri+Dersimciler!”
Aleviciliği meslek haline getirmiş tacirlerin 2 Temmuz anma etkinlikleri devlet düşmanlığı, tarih düşmanlığı ve Sünni/Alevi karşıtlığı üzerine hazırlanıyor. Orada Türk bayrağı yoktur, Atatürk yoktur! Orada Seyit Rızalar, Şeyh Saitler baş tacı edilir ve yüceltilir.
Ayrıca her yıl 2 Temmuz günü Sünnisi/Alevisiyle Sivas halkını diken üzerine oturtmaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Anma etkinlikleri halkın birliğini esas almalı ve Alevilerimizin yüreğini serinletecek biçimde gerçekleştirilmelidir. İntikam duygularını kamçılayan, anarşi ve terörü cesaretlendiren, ayrımcılığı kışkırtan, Aleviyi Sünni kardeşlerine karşıt konuma getirmeye heveslenenlere fırsat verilmemelidir. Burada Alevilerimize ve örgütlerine görev düşüyor; sizi ateşe sürenlere karşı çıkınız ve sırtınızdan atmak için mücadele ediniz! Aksi halde en sonunda en büyük zararı Alevilerimiz görür ve o vatansızlar ilk etapta kaçar giderler.
Tabi ki Sivas'ta ve diğer kentlerimizde 2 Temmuz anma etkinlikleri düzenlenebilir ve hiç kimsenin buna bir itirazı yoktur. Birlik ve kardeşliği özendiren, anti emperyalist demokratik değerlerimize sahip çıkan, kin ve düşmanlığa prim vermeyen, Alevilerimizi kamplaştırmayan, yurtsever içeriğe sahip etkinliklere hepimiz katılırız.
“Sivas’ı unutma” diyenler neden “Başbağları da unutma” deme cesaretini gösteremiyor? Çünkü bir kontrgerilla kışkırtması olan irticacıların rol aldığı Sivas Madımak katliamına karşı çıkmak kolay! Ama iş Başbağlar katliamına geldiğinde PKK/HDP’ye karşı durmak kolay değil! Eğer korkmuyorsanız, cesaretiniz varsa ve onurlu çıkış yapmak istiyorsanız açıkça PKK’nın Başbağlar katliamına karşı çıkın! Ama nerde! Karşı durmak şöyle dursun PKK’nin zayıflamış hışmı karşısında bile dizleri titrer! Bunların alayı korkaktır…
Madımak ve Başbağlar katliamları aynı merkezlerin planı çerçevesinde uygulanmıştır. Günümüzde bizim gibi ülkelerde etnik ve dini bölünmeleri örgütleyen yegâne güç Amerikan emperyalizmi ile İsrail Siyonist devletidir. Bunu görmezden gelenler bilerek ya da bilmeyerek emperyalist planların parçası olmaktan kurtulamazlar.
FETÖ’den hesap soruluyor, PKK’dan da hesap soruluyor!
Sivas'ın hesabı sorulacaksa Başbağlar’ında hesabı sorulacak!
Türkiye, etnik ve dini kökeni ne olursa olsun 85 milyon halkın ortak vatanıdır ve öyle kalacaktır. Ona yanlış gözle bakanlar her zamanki gibi büyük hayal kırıklığına uğrayacaklardır.
Bir kez daha Âşık Daimi’ye kulak verelim:
Göremiyor isem gerçek varlığı
Sünni isem Aleviysem ne çıkar
Sanat edindiysem sahtekârlığı
Sünni isem Aleviysem ne çıkar
İnsanlar giderken hep ileriye
Bizler inadına kaldık geriye
Gelmedikçe cehaletten beriye
Sünni isem Aleviysem ne çıkar
Gayet inatçıysam gayet zorbalı
Gündüz tespihliysem gece kavgalı
Olmadıkça cemiyete faydalı
Sünni isem Aleviysem ne çıkar
Kemaletim, hidayetim olmazsa
Marifet suyundan kabım dolmazsa
Benden insanlığa eser kalmazsa
Sünni isem Aleviysem ne çıkar
Daimi’yim nefse galip olmazsam
İlme fazilete talip olmazsam
Ele dile bele sahip olmazsam
Sünni isem Aleviysem ne çıkar