Sahte Solun kurduğu “Avrupa Sürgünler Meclisi” Üzerine (1)

...

Murat İnce Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Sahte Solun kurduğu “Avrupa Sürgünler Meclisi” Üzerine (1)

 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbelerinin ardından yurt dışına çıkan, kaçan değişik sol örgütlerin lider kadrolarının hayat serüvenleri birkaç ciltlik kitap konusudur. Bazılarının cezaları artık kalmadığı, zamanaşımına uğradığı halde ülkelerine dönmemeleri ve politik “mazeretler” uydurmaları kabul edilir değildir. Çoğu yurt dışına adapte oldu. Zira o ortamlarda keskin çıkışlar yaparak “devrimciliklerinin” devam ettiği mesajını vermekten de geri durmazlar! TKP (M-L)’den Dev-Sol’a, TKSP’den PKK’ya kadar tüm örgütlerin ana kadrolarının neredeyse bütününe yakını yurt dışında ya kendi düzenlerini kurmuş ya da Avrupa ile Suriye-Lübnan arası “mekânlarda” cirit atmıştır!

 Avrupa’dan “sallamak” kolay! Bunların ağızlarına geleni söylemekten çekinmeyen gösterişe dayalı siyasi havalarından geçilmediğini de belirtelim. Marksist klasikler içinden eklektik bir biçimde aşırdıkları ve ezberledikleri sözcükleri allayıp pullayıp analiz diye sunmaktan çekinmezler. “Lenin Ne Yapmalı kitabının 172. Sayfasında derki” diye başlayan konuşmalarının ne Lenin ile ve ne de kitaplarıyla alakasının bulunmadığını, savurduklarını gördük. Eve gidip 172. Sayfaya baktığımızda ve devamını okuduğumuzda bambaşka bir analizle karşılaştığımızı belirtelim. Ama bu çok önemli değil! Karşısındakini alt etmek için Lenin’i tahrif etmekten sakınmazlar. Avrupa merkezlerinde kırlardan şehirlere doğru silahlı mücadelenin gerekliliği üzerine laf üretirler, bol bol halk ayaklanmasından bahsederler, fakat kendileri dağlara gitmez, gönderirler. Yakinen tanıdığımız o tür solun safındaki iyi niyetli devrimcilerin dağlarda heder edildiğini üzülerek gördük. Bu ağzı laf yapan devrim kaçkınlarının hiç birinin Türkiye gerçeği ile bağları yoktur, kopmuştur. Her dakika iktidar yıkar iktidar kurarlar! Öyle uçuk projeler üretirler ki insanın dudakları uçuklar!

 İstisnalar hariç yurt dışında mağduriyeti oynayan, kendini ağırdan satan, kibirli ve kariyerist unsurların vardıkları yer çok kötü. Kariyerist kelimesini bilerek kullanıyoruz. Solumsu örgütlerin amip gibi bölünmelerini, Türkiye’de olmayan ismi büyük kendileri ufak örgütümsü oluşumları ileride ayrıntılı işlemeye çalışacağız. Yurtlarına karşı konumlananların neredeyse hepsi PKK’nın sadık elemanları olarak iş görür oldu. Bazıları ise iş insanı olarak servetlerine servet katmakla meşgul!

 YURDUMUN TOPRAĞINA AYAK BASMAK

 Yüreğinin en has köşesine ülkenin güzelliklerini nakşedeceksin ki sevdalanasın. Öyle bir tutkuya yakalanacaksın ki o seni halkının bağrına götürecek. Edirne’ye vardığında Hakkâri’yi düşüneceksin. İstanbul'a adım attığında Ağrı’nın Doğu Beyazıt’ın hayallerini kuracaksın. Erzincan Kemaliye’den Fırat’a yukarıdan bakarken Dicle’nin coşkun akan suyunu hayal ederek, Sakarya Nehrini hatırlayacaksın ki Anadolu'yu sevesin, vatan olarak benimseyesin…

 Hatay'da Asi Nehrinin üzerindeki köprüyü geçerek Pazar yerinde Künefe yemeden olmaz! Maraş’ta bumbar dolması, Iğdır’da piti yemediysen, Erzurum'da cağ kebabı, İzmir’de boyoz, İstanbul’da Deva Çıkmazına yolun düşmediyse yine olmaz… Kısacası Türkiye denilen heybetli coğrafyayı sevmezsen, ne yaparsan yap hiçbir kıymeti yoktur, olmayacaktır.

 Türkiye’ye dışarıdan değil içeriden bakacaksın; gözlerinle göreceksin, ellerinle tutacaksın, havasını soluyacaksın, toprağına basacaksın, hissedeceksin, örgütünle birlikte olacaksın ki gerçeği görebilesin. Türkiye'ye Avustralyalardan, Alamanyalardan, Amerikalardan bakarak devrim ithal edemezsin, izinde vermezler, kovarlar. İşte şimdi o tür solun kadrolarının Türkiye devriminin yolundan koparak nerelere savrulduklarına bakmaya çalışacağız.

 MÜLTECİ SOLUMSULAR

 Birkaçı 1971 Amerikancı faşist darbesi ve çoğunluğunu 12 Eylül Amerikancı darbesi sonrası bir biçimde Türkiye dışına çıkan, çıkmak zorunda kalan ve iltica yoluyla geleceğini oralarda arayan farklı sol fraksiyonların liderlerinden, kadrolarından bir kısmı bir araya gelerek 21 Aralık 2012’de Avrupa Sürgünler Meclisini (ASM) oluşturdular. Sürgünler Platformunun ASM kuruluş toplantısının sloganı ise, “Sürgünler af değil, özür ve yasal düzenleme bekliyor.”

 Avrupa'da Sürgünler Meclisinin açıklaması şöyle:

 “Avrupa’nın 10 ayrı ülkesinde yaşayan Türk, Kürt, Ermeni, Asuri, Ezidi sürgünler, 15 Aralık günü Almanya'nın Köln kentinde toplanıp bir platform oluşturdu. 12 Mart ve çoğunluğu 12 Eylül askeri darbesi sürgünü olan 120 kişi, akşam geç saatlere kadar yoğun bir tartışma sonrasında 23 kişiden oluşan bir meclis ve bunun içinden de 9 kişilik bir yürütme kurulu seçti.

Toplantı Köln’ün Porz semtinde Stadtgymnasium’un konferans salonunda yapıldı. Platform Girişimcileri adına Hayri Argav’ın yaptığı konuşma ile toplantı açıldı. Argav, 24 sivil toplum örgütünün kendilerinin çalışmasına destek verdiğini ve çağrı metninin de Avrupa'nın 10 ülkesinde yaşayan 120 sürgün tarafından imzalandığını belirtti. Argav, Türkiye’de 1915 yılında Ermeni, Asuri ve Rum halklarının uğradıkları soykırımın bir boyutunu sürgün oluşturuyor” dedi.

 Emperyalist merkezlerin ağzıyla konuşan ve ülkelerine kinle bakan sözde solcular her platformda Türkiye’yi soykırımcı olarak ilan ederler. Ne kadar çok saldırırlarsa emperyalist devletler nezdinde itibarları o oranda artar! Etnik kökene özel vurgu yapmayı marifet zanneden solun artıklarına her kapı açık. Türkiye'ye dönün yönlü çağrılara kulaklarını tıkayanlar şu gerekçeye sarılıyorlar, “Bunun için Türkiye'deki siyasal ve hukuksal zeminin güvenilir olmadığını, bunu bir gerilla grubu ile Mahmur kampından gelen sürgünlerin oluşturduğu “Barış Grubu” (1999 ve 2009-Kuzey Irak +Avrupa. Mİ) örneklerinde de gördüklerini söyledi.” Her iki sözde “Barış Grupları” PKK’nin kurucusu Abdullah Öcalan'ın yakalanmasının ardından Apo’nun talimatıyla gelmişlerdi. İşin özüne bakıldığında ASM’ciler Avrupa’da kalmanın gerekçesini sunuyorlar. Onlar artık dönmeyecek ve Avrupalarda çürüyüp gideceklerdir.

 Dikkat edilirse “soykırım” kelimesini genişleterek neredeyse Türkiye’de yaşayanların tümüne uygulandığını söyleyecekler! Batılı oryantalistlerin genel bir “Türkler soykırımcıdır” safsatasını haklı çıkarmak için sol maske ile onların değirmenine su taşıyorlar. Avrupa'da Almanya merkezli “Dersim dernekleri de” Dersimlilere soykırım uygulandığını iddia eder. Almanya’da oluşturulan ve bir dönem aktif olan bazı solumsu oluşumlardan ayrılan Tuncelilerin kurduğu “Dersim Komünist Kurtuluş Hareketi” uzun süre “Dersim Tertelesi” yani soykırım kampanyası sürdürmüştü. Yayınladıkları bildiri ve yayınlarda tıpkı sözde “Ermeni soykırımı” yalanına benzer savlar ileri sürmüşlerdi. Vatan Partisi’nin aktif olarak 2005’den itibaren emperyalist bir yalan olan sözde “Ermeni soykırımı” yalanına karşı sürdürdüğü kahramanca direnişin bu kesimlerin çabalarını frenlediğini ve orada yaşayan vatandaşlarımızın aydınlanmasına yaradığını belirtelim. Avrupa çapında sürdürdüğümüz mücadele neticesinde ülkemize karşı kullanılan soykırımcı suçlamasını yerle bir ettik. Biz emperyalizmin merkezlerinde emperyalizme başkaldırırken ASM denilen devrim kaçkınları neyle meşguldü? Onlar yaşadıkları ülkelerin derin devletlerinin sunduğu olanakları değerlendiriyor, Türkiye'ye karşı psikolojik savaş elemanlığı yapıyordu. AB fonlarından “araştırma” örtüsü altında yararlanıyor ve istihbarat örgütlerinin yan kollarına “bilgi” taşıyorlar. Bu bağlamda bilgi-işlem merkezlerinin üç sacayağını İstihbarat-Kilise-Vakıf üçlüsü oluşturuyor. Üniversiteleri de unutmamak lazım!

 Türkiye solu esasında yurtseverdir ve “Tam Bağımsız Gerçekten Demokratik Türkiye” için mücadele eder. Peki, bu slogana aykırı davranışlar içinde olanlara sol denebilir mi? Tabi ki hayır!

(Devam edecek)

Tüm yazılarını göster