Paris’te “Ahmet Kaya Kürt Kültür Derneği” ve farklı isimler altında kurdukları dernekler PKK elemanlarının ihtiyaçlarının giderildiği mekânlardır. Türkiye-İran-Irak ve Suriye’den gönderdikleri her düzeyde örgüt mensuplarının iltica başvurularının takibi, çatışmalarda yaralanan örgüt mensuplarının tedavisinin yapılmasını sağlamak, bölgemizde kullanılmak üzere eleman devşirmek ve sevk işlerini organize etmek, örgütün mali ihtiyaçlarının giderilmesi için bağış adı altında zorla para toplamak, esnafı haraca bağlamak, gasp ve karanlık ilişkilerle maddi kaynak sağlamak işleri bu dernekler aracılığıyla örgütlenmektedir. Örneğin, “Emine Kara’nın IŞİD’e karşı savaşta yaralandığı ve tedavi için Avrupa’ya gittiğini” PKK/KCK açıkladı. Görüldüğü kadarıyla sözde dernek fiiliyatta ise PKK büroları ile karşı karşıyayız. Türkiye’de de HDP/DBP, MKM, DAD, Yeni Yaşam Gazetesi ve benzeri araçlarla PKK faaliyetlerini devam ettiriyor. Yani yöntem aynı!
Bir Kürtçü analizcinin dediği gibi, “PKK 2002 yılından bu yana Fransa’yı aktif olarak kullanıyor. Rıza Altun gibi onlarca yöneticisi Fransa’dan oturum aldı ve Fransa tarafından korundu. Hatta şimdi de PKK’nin Mizgin Amed, Sülbüs Tari, Ferman Garzan, Sadun Amed gibi onlarca yöneticisi yine Fransa’da yaşıyor. PKK medyasını ve KNK’yi Belçika’da, örgüt merkezi ve eğitimlerini Fransa’ya yerleştirmiştir. Fransa 2013 yılından bu yana Kürtlerin en kolay oturum aldığı ülkedir. Şimdi PKK açıklamalarında Fransa’yı Kürt düşmanlarının ortağı olarak gösteriyor. Daha hiçbir bilgi yokken cinayeti MİT işledi, Avrupa ve Fransız istihbaratı destekledi minvalinden şeyler söylüyor.” Yukarıda söylenenler kısmen gerçeği ifade ediyor ama eksik. PKK Amerikan emperyalizminin denetimindeki ve onun emirlerini yerine getiren piyon örgüttür. PKK’nin yalan, iftira, çarpıtma, dezenformasyon konusunda CİA/MOSSAD’ın eğitiminden geçerek tecrübe kazandığı biliniyor.
Amerikan emperyalizminin kara gücü PKK’nin Avrupa’da yaygınlık kazanmasında ilgili devletlerin dahli söz konusudur. Örgütün eylemlerine göz yumulmuş, Türk düşmanlığı körüklenmiş ve Sünni/Alevi karşıtlığı pohpohlanmıştır. Türk Toplumunun birlik ve beraberliğinin zedelenmesinde PKK ve diğer bölücü örgütler ile sahte solcular kullanılmıştır. Şimdi de Avrupa ülkelerinin kentlerinde Paris saldırısı bahanesiyle PKK ve sahte solcu bozguncular birlikte Türkiye’yi şikayet eden eylemlilikler içindedir.
22 Aralık tarihinde gerçekleşen saldırı üzerine basında çıkan haberlerin işin özüne bakılmadan soyut kavramlarla geçiştirilmesi olayın anlaşılmasını zorlaştırıyor. TV Kanallarına çıkan “uzmanlar” cep telefonu ekranlarından kendilerine akan derleme haberleri allayıp pullayarak tahlil diye sunmaları acayip düşüyor! Eylemin şu veya bu kişi tarafından gerçekleştirilmesi teferruattır! Silahlı saldırının PKK’ya ne kazandırdığı ya da kaybettirdiği önemlidir. Eylemin istihbari bilgi olmadan, keşif yapılmadan, yönlendirilmeden gerçekleşmesi ihtimali zayıftır.
“PKK silahlarını Fransa’ya mı doğrulttu” yönlü abartılı ve gerçeğe uymayan tahlil benzeri açıklamalar kamuoyunu yanlışa yönlendiriyor. Bu, örgütü olduğundan güçlü göstermekten başka bir işe yaramaz. “Fransa’nın egemenlik alanlarını PKK tehdit ediyor”, “PKK terörü Avrupa’ya mı taşınıyor” sözlerini tahlil diye sunanların ekranlara uzman olarak çıkarılması bilgi kirliliğini besliyor. Dün neyse hele 24 Temmuz 2015 sonrası PKK’nin Avrupa’da çok büyük tehdit oluşturması imkânsızdır. Çünkü zaten Fransa, Almanya, Yunanistan vb destek vermektedir. Alman devleti dişlerini hafif göstersin PKK yerinden kımıldayamaz. Bu diğer devletler açısından da geçerlidir.
Paris silahlı saldırısında dikkati çeken nokta PKK/KCK Yürütme Komitesi Üyesi ve Avrupa Kürt Kadın Hareketi (TJK-E) yöneticilerinden Emine Kara’nın (Evin Goyi) saldırgan tarafından göğsünden vurulduktan sonra yaklaşarak kafasına da kurşun sıkmasıydı. Paris’in göçmen işletmelerinin en yoğun olduğu caddede söylenenlere göre arabayla bırakılan saldırgan PKK’lilerin derneğine ve iki diğer işyerine kurşun yağdırıyor.
Silahlı saldırı anı değil daha sonraki süreç önemlidir. Sanki PKK saldırıyı önceden biliyor ve hemen kitlesel hareketlere başlanıyor. Ölü toprağı serpilmiş örgüt saldırıyı bahane ederek kitlesinin ve kamuoyunun dikkatlerini kendisine odaklıyor. İşin esası budur ve örgüt bu bağlamda amacına ulaşmış sayılır!
Olayın ardından derneğe Fransız politikacılar ve değişik kurum yetkilileri akın ettiler. Eylemin gerçekleştiği 10'uncu bölgenin belediye başkanı Alexandra Cordebard dernek lokalinde yaptığı konuşmada “Paris Kürtlerin toprağıdır” diyerek PKK’lilere taziyelerini bildiriyordu. Ermeni diyasporasının temsilcileri ve solcu geçinen Mélenchon ise kalabalık bir milletvekili heyetiyle dernekte dayanışma çağrılarında bulunuyordu.
Dernek ziyaretleri ve mitinglerde boy gösterenler dönüp dolaşıp hedef olarak Türkiye’yi işaret etmeleri gerçek amaçlarını dışa vuruyordu. PKK’nin kurduğu paravan oluşum Kongra-Gel’in başkanlarından Remzi Kartal Türk Devletini ve Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ı kürsüden suçluyordu. Konuşmacıların konuşmaları ile PKK/KCK’nın açıklamaları birbirine benziyordu.
Geçerken bir ayrıntıya dikkati çekelim; Paris Belediyesi’nin 10. Binasına PKK’nin değil IKBY’nin sembolünün asılması ise anlamlıdır!
Paris saldırılarından kim kazandı sorusu önem taşıyor. Son tahlilde yakma yıkma eylemleri de dâhil geçicide olsa PKK kazandı! Üç kişinin ölmesi örgütün umurunda bile değil! Tam tersine örgüt amacı doğrultusunda üç kişinin ölmesini değerlendirerek sesini duyurmuştur.
Uzun zamandır sessiz, eylemsiz ve güç kaybederek yerinde sayan PKK’ya bu saldırı can simidi gibi imdadına yetişmiştir. Batılı emperyalist merkezlere; “işte ben yine meydanlardayım ve istediğim zaman kitleleri harekete geçirebilirim” mesajı vermiştir. Bir ayrılıkçı haber sitesinde söylendiği gibi; “İki aydır “Gerillaya karşı kimyasal silah kullanılıyor” diyerek harekete geçiremediği küçük, fanatik kitlesini harekete geçirmek için kendisine bir fırsat bulmuştur.”
Saldırının gerçekleştiği zamanlamada manidar! Türkiye Irak’ın kuzeyinde PKK’yi yerle bir ediyor, Türkiye’de kıpırdayamaz durumda ve eylemsizlik örgütü çıldırtıyor. Buna Suriye’nin kuzeyine yönelik operasyon hazırlığı da eklendiğinde Paris saldırısının PKK’ya yaradığını görebiliriz. Bir de HDP ve sırası gelecek olan DBP ile ilgili kapatma ve operasyonları eklersek durum daha kolay anlaşılır. Avrupa’da kuvvetini muhafaza edemeyen ve zayıflayan PKK, kamuoyunda da başarı şansı bulunmayan örgüte dönüşmüştür. Tüm bu olumsuzlukları tersine çevirmek için üç kişinin öldürülmesi fırsat olarak değerlendirilmiştir. PKK’nin tarihine ve ülkemiz içindeki provokasyonlarına bakıldığında ölümler üzerinden parsa toplamaya çalışan bir örgütle karşı karşıya olduğumuzu saptayabiliriz.
PKK 1990’ların başlarından beri Avrupa’nın değişik ülkelerinde şiddete başvurmuş, yakmış yıkmıştır. Örneğin 1992 yılında Almanya’da “otoban eylemleri” başlatmış, yolu kapatarak trafiği engellemiş ve polisle çatışmıştı. Peki, ne oldu? Sözde yasak geldi ama örgüt bunu kurduğu dernek, federasyon ve dayanışma platformlarıyla eylemlerini ara vermeksizin sürdürmüştür. Hatta deyim yerindeyse “yasak” PKK’ye yaramıştır!
Paris’te 22 Aralık gecesi ve sonrası Paris’in 10. Bölgesinin en işlek caddesi ve ara sokaklar yakılıp yıkılmış ve polise zor anlar yaşatılmıştır. Bir yanda Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Türkiye düşmanı kesimlerin PKK’ya destek ve dayanışma mesajları yayınlanırken, diğer yanda PKK ortalığı darmadağın etmiş, halkın malına zarar vermiş ve meydan okumuştur!
Gelelim Paris eylemlerinin düzenleyenlere. Eylemlerin kararını PKK/KCK Başkanlık Konseyi vermiş ve Avrupa kolu yerine getirmiştir. Eylemlerin birincil derecede örgütleyicisi ise Ferman Garzan kod adlı örgütün yurt dışı sorumlularından Mehmet Çiftçi’dir. Bu şahıs eski Kıvılcımlıların örgütünden PKK’ye transfer olan Arap kökenli mültecidir. Zaten pek çok silaha tapan sahte solcu zaman içinde soluğu PKK’de almıştır.
PKK’yi ve örgütün elemanlarını yakinen tanıyan biri ise durumu şöyle değerlendirmektedir; “Oysaki eyleme katılan kişiler tüm eylem sürecinin PKK’nin Paris’te yaşayan yöneticisi Ferman Garzan kod adlı Mehmet Çiftçi tarafından örgütlendiğini söylüyor. Kaynaklar Ferman’ın “onların gözünü korkutalım, bize mecbur kalsınlar, eylemleri durdurmak için bizi muhatap alsınlar” dediği yönünde bilgiler geliyor. Öcalan’ın yanında kalmış bir isim ve Garzan’da eyalet yöneticiliği yapmış, yoğun kayıplar vermiş biri ayrıca. Rusya’da KCK temsilciliği yapmış ve mafya ile de iş yapmış bir isim. Şimdi ise Paris’te PKK’nin ekonomi, vergilendirme vb çalışmalarını yapıyor.” Yine Mehmet Çiftçi’nin Fransa’dan Kandil’e eleman gönderilmesinde de en faal kişi olarak biliniyor.
9 Şubat 2013 tarihinde PKK yönetici kadrolarından Sakine Cansız ve iki arkadaşının Fransız hapishanesinde ölen (öldürülen!) Ömer Güney tarafından kurşunlanarak öldürülmesi ile 22 Aralık 2022’de gerçekleşen saldırı arasında paralellik kurulması gerçeğin tersyüz edilmesi olarak görülüyor. Barzanistancı bir yazar ise karşılaştırmayı, “PKK Sakine Cansız olayında da yine Türk devletini aklayan açıklamalar yapmıştı. O zaman de Türk devleti ve PKK arasında görüşme vardı. Abdullah Öcalan olaydan iki gün sonra 11 Ocak günü ise Abdullah Öcalan kardeşi Mehmet Öcalan’la görüşerek şunları söylemişti: “MİT’e güveniyorum. Sakine suikastını gerçekleştiren güçlerle MİT müsteşarı Hakan Fidan’a yönelik soruşturmanın arkasındaki güçler aynı”. PKK 2015 yılına değin bu olaydan NATO, Gladyo ve Türkiye içindeki paralel devleti sorumlu tuttu. Türk devletini ve yönetimini akladı. Sonra aniden katil MİT’tir dedi.” Sözleriyle değerlendiriyor. Abdullah Öcalan’ın örgüt üzerindeki etkisi azaldıkça merkezkaç eğilimler ve görece doğru tespitler yerini yalana dolana bıraktı.
22 Aralık saldırısını bahane ederek başlatılan ve halen süren eylemler PKK’yi etrafını saran cendereden kurtarmaya yetmeyecektir. Çünkü yanlış mevzidedir ve ABD/İsrail’in elindeki enstrümandır. Son eylemleri ile çok parçalı örgüt yapılanmasını onarması ve azalan desteği yeniden kazanması zordur.
Tüm Kürtçü, bölücü haber kanalları ağız birliği etmişçesine okların sivri ucunu Türkiye’ye yönelttiler. PKK ise eylemlerini Türk Resmi Kurumlarına yönlendiriyor. Türk Konsoloslukları hedefte! Dün Zürich Konsolosluğunun önünde biriken PKK ve destekçisi sahte solcular Türkiye karşıtı sloganlar eşliğinde eylem düzenlediler ve bunu yaygınlaştıracaklarını Sterk TV, Medya TV’den ilan ediyorlar. Avrupa’daki Türk kuruluşlarına yönelik saldırıların dozajının artması yönünde işaretler var. T.C. Büyükelçilikleri, Konsolosluklar, DİTİB ile Türk dernekleri hedeftedir. Daha önceki birebir yaşadığımız tecrübelerden yola çıkarak Avrupa’da Türk Toplumunun ve Türk kuruluşların tedbirli olmalarının hayati önem taşıdığını söyleyebiliriz. Unutulmasın ki ASALA terör örgütünün taktiklerini bugünün ASALA’sı olan PKK üstlenmiştir. 1982 yılında Lübnan’ın Başkenti Beyrut’ta ASALA ve PKK arasındaki toplantılar başlamıştı. 1981 yılında da Paris’te adını burada anmaya gerek duymadığımız bir sahte solcu örgüt ile ASALA toplantı yapmış ve Türkiye’ye yönelik eylem birliği oluşturmuştu. Ayrıca 1981 yılında PKK’nin inisiyatifinde Faşizme Karşı Birleşik Direniş Cephesi (FKBDC) kurulmuş ve bu birliktelik daha sonra PKK’nin güçlenmesini getirmiş, solumsu oluşumların altını oymuştu.
PKK Avrupa yöneticileri gün 24 saat Türkiye’yi suçluyor ve Medya TV aracılığıyla her saat başı Türkiye’yi soykırımcı, katliamcı, işgalci, kimyasal silah kullanan ülke olarak tanıtıyor. TTB’nin sözde başkanı Şebnem Korur Fincancı ve aynı zihniyettekilerin kimlerden cesaret alarak suçlamalarda bulunduklarını bu vesileyle bir kez daha görüyoruz. Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek 18 Mart günü Berlin’de Kürsüden emperyalist devletlere ve piyonlarına şöyle sesleniyordu, “Bizi katliamcı ilan edip dizüstü çökertemezsiniz” demişti. Bu sesleniş Türkiye’nin duruşunu bütün dünyaya ilan ediyordu.
PKK/KCK’yı ABD’den bağımsız ele alan her görüş yanılır. Çünkü PKK Almanya, Fransa, İngiltere gibi devletler tarafından desteklenir, korunup kollanır ama bunda ABD’nin NATO şemsiyesi altında etkisi vardır. İleride Paris saldırısında CİA’nın parmağı ortaya çıkarsa şaşmamak lazım! PKK’nin güçten tamamen düşmesi Türkiye içindeki kollarının kapatılması ile mümkün hale gelebilir. Aksi halde yakınmalar devam eder.