Savaş etmenlerinin yoğunluk kazandığı günümüzde, Batılı emperyalist devletler arasındaki çelişmeler derinleşiyor. Savaşa karşı tavır alışlarda barış sloganının ardına saklananlar haklı ve haksız savaş ayrımı yapmıyor. Bu koşullarda tarafsız kalmak imkânsızdır. Safınızı belirlemek tarihi bir zorunluluk halini almıştır. Tarafsızım demek haksız savaşların yanında almak demektir. Ukrayna’da Rusya’nın, Irak’ta Irak devletinin ve Suriye’de Beşar Esad’ın, İşgal altında ki Filistin’de “ama’sız” Filistin'in yanında yer almak dışında seçenekler bulunmuyor. Filistin’de hangi örgüt ABD/İsrail haydut devletlerine karşı mücadele ediyor ise onun birlikteyiz.
İsrail Siyonist devletinin Filistin halkına yönelik soykırımcı savaşına karşı yanlış tavır alan Almanya, Fransa ve benzeri AB devletlerin yöneticilerinin açıklamalarına bakarak yapılan analizler eksiktir ve gerçeği tam olarak yansıtmıyor.
Almanya'nın İkinci Dünya Savaşı yıllarındaki Adolf Hitler faşist diktatörlüğünün uygulamaya koyduğu holokost’un (holocaust) Alman devleti ve Alman halkının üzerinde günümüze kadar devam eden etkisine, ABD emperyalizminin hegemonyasını da eklersek durum daha iyi anlaşılır. Alman devletinin İsrail konusunda yanlış tavır almasında bu suçluluk duygusunun etkisi belirleyicidir. Maalesef, Angela Merkel (CDU) gibi dirençli bir başbakan yerine, son derece pasif ve dirayetsiz Olaf Scholz’un (SPD) başbakanlığı döneminde Filistin savaşının başlamış olmasıdır! Yine, ne yazık ki Dışişleri Bakanlığı koltuğunda oturan Yeşiller Partisi’nden (Bündnis 90/Die Grünen) Amerikancı, Filistin karşıtı Annalena Baerbock İsrail’e yaptığı destek ziyareti sırasında "Bu günlerde hepimiz İsrailliyiz" dedi. Benzeri açıklamaları Alman siyasetçilerinin ve bazı sözde Ortadoğu uzmanlarının ağzından duyduk. Bu sözler bizi şaşırtmadı! Aklımıza Alman devleti hala İsrail Siyonist devletine gereksiz ve zamansız destek vererek “diyet ödemeye” devam ediyor sözü geldi!
Şunu açıkça tespit etmek pek de yanlış olmayacaktır; “Alman devleti ve halkı İsrail karabasanından kurtulmak istiyor.” Almanya'nın siyasi hayatını düzenli takip ettiğimizde bu gerçekle karşılaşırız. Alman halkının da artık İsrail’e destek verilmesinden usandığını ve kara kaplı defterin kapatılmasından yana olduğunu Almanya’da yaşadığımız yıllarda doğrudan gözlemleme imkânımız oldu. Almanya’da ve diğer AB devletlerinde son yıllarda “Yahudi düşmanlığının” yaygınlık kazanmasında ve fiiliyata dökülmesinde İsrail’in Filistin halkına kan kusturmasının yanı sıra yanlış politikaların etkisini de ekleyebiliriz. Filistin'in İsrail siyonizmine karşı sürdürdüğü mücadelenin zaman içinde dönüştürücü gücünü de göreceğiz. Bugün böylesi kabul edilemez tutum alanlar değişecektir.
Batı’da İsrail hayaletinin yıkılması kararlılık gerektirir. Lanetli Holokost dönemi ile bugünkü İsrail’i aynı kefede değerlendirme ve mazlum gösterme hatasında ısrar çok şey kaybettiriyor. Artık doğacak çocuklarınızı, yeni nesilleri bu buhrandan kurtarınız! Evet, Almanya korkma, Fransa korkma, korkmayın! Siz İsrail’den de ABD’den de güçlüsünüz! Hele AB olarak direnirseniz sizi ABD/İsrail ikilisi yıkamaz!
Türkiye'de basın yayın organlarında yeterince yer bulamayan çok önemli bir açıklamayı Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius yaptı. Pistorius, ZDF (Alman İkinci TV Kanalı-devlet televizyonu) televizyonuna yaptığı açıklamada, “Rusya-Ukrayna savaşının Almanya için tarihi bir dönüm noktası olduğunu ve ülkesinin Avrupa'da olası bir savaşa hazırlıklı olması gerektiğini” söyledi. Açıklamanın yapıldığı zaman dilimi dikkati çekicidir. Yayılma riskinin artış gösterdiği savaş koşullarında yapılan bu “olağanüstü” açıklama çok önemli mesajlar içeriyor.
Haberin devamı şöyle: “Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius, “Alman toplumunun ve silahlı kuvvetlerinin Avrupa'da olası bir savaşa hazırlıklı olması gerektiğini belirtti. Bu savaşın siyaset ve toplumda bir "zihniyet değişikliği" getirmesi gerektiğini ifade eden Pistorius, "Avrupa'da bir savaş tehdidi olabileceği fikrine alışmalıyız ve bu da savaşa hazır olmamız gerektiği anlamına geliyor. Kendimizi savunmaya hazır olmalı ve Alman silahlı kuvvetlerini ve toplumunu buna hazırlamalıyız." ifadelerini kullandı. Pistorius, Almanya'nın savunma harcamalarını artırması ve silahlı kuvvetlerini modernize ederek yeni güvenlik sorunlarıyla baş edebilecek hale getirmesi gerektiğini sözlerine ekledi.”
İkinci Cihan Harbi sonrası ilk defa bu kadar açık bir şekilde savaş tehlikesine vurgu yapılıyor. Bir yanda ABD/İsrail ile Filistin/Mazlumlar Dünyası arasındaki savaş alevlenirken, diğer yanda yine ABD/Ukrayna ile Rusya/Mazlumlar Dünyası arasındaki savaşta devam ediyor. Bu ortamda Alman Savunma Bakanı’nın açıklaması daha da büyük anlam taşıyor. Alman Ordusu’nun güçlendirilmesine yönelik olarak 100 Milyar Avroluk savunma için özel fon onaylandı. Bu da gösteriyor ki durum ciddi!
Bakan Pistorius "Almanya, kendini savunabilme kapasitesine sahip olmalı” derken ordunun zayıflığına, donanım eksikliğine ve yeterli derecede bağımsız olmadıklarına dikkatleri çekiyor. ABD’nin Almanya içindeki çok yönlü etkisi inisiyatifi kırıyor ve kendi başına karar verme yetisini zayıflatıyor. Bakan’ın "Almanya, 4-5 yılın sonunda tamamen farklı bir hale gelecek" sözlerinin hayata geçmesi halinde hem Almanya, hem dünya ve hem de Avrupa kutbunun güçlenmesine yarayacaktır. Çok kutuplu dünyanın en önemli halkası oluşmuş olacak. ABD emperyalizmi güçlü bir Avrupa istemiyor.
Alman Savunma Bakanı ayrıca, “Almanya'nın Orta Doğu'daki ihtilafın daha da tırmanmasını önlemek için her şeyi yapacağını” belirtti. Alman devleti içindeki güçlü Amerikancı kanata rağmen sağduyulu, gerçekçi politikacıların olduğunu geçerken belirtelim. Anın heyecanına kapılarak Almanya’yı ve diğer benzer devletleri bir çırpıda İsrailci ilan etme hatası işlenmemelidir. Gün geçtikçe bu devletlerin tavırlarındaki değişiklikleri hep beraber göreceğiz.
Almanya’nın askeri ve siyasi olarak ABD’den kopmasa bile uzaklaşması yönünde adımlar atması çok önemlidir. Alman devletinin merkezi kuvvetleri (siyaset- istihbarat- üniversite, hukuk-güvenlik güçleri) içinde ABD etkisinin azaltılması halinde, bağımsız karar almada daha cesur davranılacaktır.
MOSSAD, Almanya birinci sırada olmak üzere Avrupa’da bizim gibi ülkeleri ve vatandaşlarımızın eğilimlerini izlemede CIA ile birlikte hareket ediyor ve son derece yaygınlar. FETÖ-PKK ve Türkiye düşmanı örgütlerin desteklendiği, kaynak aktarıldığı ve karanlık işlerde önlerinin açıldığı Avrupa’da, bu faaliyetlerin ülkemiz açısından da tehlike arz ettiğini söyleyebiliriz. 5 milyonun üzerinde vatandaşımızın yaşadığı Batı Avrupa’da ve buna Balkanlar olmak üzere Moldovya’ya kadar yerleşik Türk nüfusunu da eklersek önemli bir güç çıkar karşımıza. O nedenle Türk devletinin her daim bu büyük gücü dikkate alarak çalışmalar sürdürmelidir.
İsrail, Batı’da psikolojik baskı kurmada Nazilerin Yahudi katliamını araç olarak kullanıyor. İsrail Siyonist devleti Filistinlileri yok edebilir, Suriye’ye her zaman saldırabilir, Lübnan’ı kan gölüne çevirebilir, İkinci İsrail denilen kukla devletçiğin bölücü örgütlerini eğitip, silahlandırıp İran-Irak Suriye ve Türkiye'nin başına bela edebilir ve bu Batı’da Holokost nedeniyle mazur görülebilir öyle mi? Var mı böyle bir dünya
Batı ve özellikle de Almanya İsrail haydut devletine yaklaşımında ikiyüzlülüğü terk etmelidir. İsrail’i desteklerken bile samimi olmadıkları, zoraki bu tavra itildikleri besbelli! Eğer İsrail frenlenir ve dersi verilir ise o zaman bölge ve dünya rahat bir nefes alır.
Filistin direnişi antiemperyalistlere güç kattı. İsrail Dünya’da dünden daha fazla yalnız bir konuma yerleşti. Bölgede ki pek çok örgüt ABD ve İsrail Siyonistlerine karşı savaş başlattı. Çin, Rusya, Latin Amerika devletleri kısacası Asya Afrika, Latin Amerika ve hatta Avrupa’da ABD/İsrail'e karşı sesler daha gür çıkmaya başladı. Bu çok ama çok iyi bir gelişmedir…