Zeytinyağı fiyatları çıldırdı. Dünyanın lider zeytinyağı üreticisi İspanya'yı ve kısmen İtalya'yı kuraklık vurdu, mahsul miktarı yarıya yakın düştü ve dünya piyasaları çalkalandı. Dolar bazında fiyatlar iki katına çıktı. TL bazında hiç hesaplamayalım zaten! Haliyle Türkiye iç pazarı satış fiyatları da arttı. Pek alışık olmadığımız şekilde, değişen pazar koşullarına politika yapıcılarımız hızla uyum sağladı ve dökme z.yağı ihracatına vergi getirdi ve daha sonra da dökme için geçici süreyle ihracat yasaklaması getirdi. Z.yağı gibi Türkiye için kritik bir tarım ürününde, pazar gelişmelerini böylesine yakın takip etmek ve hızlı cevap vermek çok güzel, demek z.yağı politikalarını kamu menfaati uyarınca akıllıca düzenleyen bir birim kamuda var. İlgili bakanlığı da tebrik ederiz.
Dünya z.yağı üretiminin kabaca 3 milyon ton ve TR'nin üretiminin yaklaşık 200 bin ton olduğunu yani pastadan 7% civarında pay aldığımızı ( İspanya, Italya ve Fas'tan sonra 4.büyük üretici) hatırlayalım.
Pazarlama konularında bir sonraki adım için ne yapabiliriz?
Avrupa’daki perakende tüketicisi için (örnek İngiltere), bir markete gittiğinizde üç ülkenin zeytinyağını bulursunuz. İspanyol, İtalyan ve Yunan. Bazı kutularda "AB ve AB dışı zeytinyağı ile üretilmiştir" yazar. Yani Türkiye'den İtalya'ya dökme olarak ihraç edilen z.yağı da aslında karıştırılarak ve belki de karıştırılmadan İtalyan markası ile pazarlanmaktadır. Genelde "private label" denen marketlerin kendi markaları için ürettirdikleri ürünlerde, İtalyan, İspanyol ve yunan yağlarının perakende satış fiyatları aynı kalite seviyesinde eşit veya yakın olur. Diğer özel markalarda ise litre fiyatları standart fiyatın 3 katına 5 katına zeytinyağının ambalaj, asidite ve çeşitli özelliklerine göre çıkabilir.
Türkiye'nin dökme zeytinyağı ihracatına vergi getirmesi ve hatta dönemsel olarak yasak getirmesi makuldür. Kutulu satıp 2-3 katı ihracat geliri elde edebilecekken ve markamızı tanıtabilecekken neden İtalyan yağı markası ile malımızı ucuza kaptıralım?
Zeytinyağımız için ne tür yurtdışı pazarlama stratejileri önerebiliriz?
1) Türk malı zeytinyağı sadece "Türk Malı" olarak satılabilir, karışıma izin vermemeliyiz. İstemeyen almasın. Yanı İtalyanlara dökme bile satsak, İtalyan onu paketleyecek ve üzerine "Türk zeytinyağı" yazmalıdır. ( ing: Single origin Turkish olive oil)
2)Önceki sezonun zeytinyağı ile karışıma da izin verilmemeli ve pakette mahsul yılı yazmalı.
3)Asidite, zeytin tipi ve kalite göstergeleri paket üzerinde yazmalı. Hangi bölge zeytininden yapıldıysa ilgili bölge harita olarak etikette gösterilmeli.
4) Perakende litre satış fiyatının yunan, İspanyol ve İtalyan aynı seviye yağlardan düşük olmama şartı getirilmeli. Yunan z.yağı perakende noktasında kilosu 10 EUR satılıyor ise, bizimki de en az 10 EUR olmalı.
5)Türk z.yağını isteyen istediği şekilde paketleyememeli. Z.yağı kalitesini en uzun süre koruyabilecek paketleme şekillerine izin verilmeli. (misal koyu renk cam, yüksek kaliteli tenekeler). Plastik ambalaja izin verilmemeli.
6) Özellikle dökme satılıp başka ülkede ambalajlanan Türk malı zeytinyağlarının perakende noktasındaki yağ kalitesi düzenli kontrol edilmeli. Yağlar dökme taşınırken kullanılan tanklar ürün değişiminde iyi temizlenmeyebiliyor ve bozuk, kontamine ürün riski artıyor. Bu vakalar tespit edildiğinde ilgili firmaların lisansları iptal edilmeli. Anlaşmalı laboratuvarlar, ilgili ülke marketlerinde satılan Türkiye menşeyli gıda ürünlerinin düzenli kontrolünü yapmalı ve Türkiye'deki ilgili bakanlığa rapor vermeli.
7) Z.yağı dökme ihracatı için (ve hatta her türlü ihracatı için) ulusal bir monopol firma oluşturmak (misal Marmara Birlik) ve yurtdışı satış fiyatlarını ve ülke kotalarını merkezi olarak yönetmek hedeflenebilir. OPEC benzeri z.yağı ihracatçı ülkeleri ile beraber fiyatları yönetecek bir birlik de çoğu dost olan üretici ülkeler ile beraber kurulabilir.
Dökme z.yağı ihraç etmek marifet değildir, marifet olan kutulu ve markalı ihraç edebilmektir bu bağlamda yerli tüccarlarımızın dökme satışı konusunda fiyat kırıp rekabet etmeleri engellenmelidir. Bir masa, bir sandalye, sektöre katkı sunmayan tüccarların piyasa bozan fiyatlar ile dökme z.yağı ihraç bağlantısı yapmalarına izin verilmemelidir. Yapılan ihracatın karşılığının ülkeye getirildiği, beyan edilen miktar ile gönderilen miktarın uyumu ve ihraç fiyatının yeterince yüksek olduğu kontrol edilmelidir.
8) Bulgaristan ile sınırımızda bir z.yağı serbest bölgesi kurulması ve bu bölgede dolumu yapılacak şişelerin "Avrupa üretimi Türk zeytinyağı" olarak Avrupa'da perakende noktalarına dağıtımı hedeflenebilir.
9) Türk z.yağını İtalya'ya ucuza ihracatı ve karışım ile İtalyan markası altında satımından kişisel olarak yüksek menfaati olan yerli bir çıkar grubu olabilir ve yeni politikaların devreye alınmasını bu gruplar engelleme teşebbüsünde bulunabilirler. Bu gruplara pabuç bırakılmamalıdır. Aracı tüccarların menfaatine göre değil, üreticinin menfaatine göre politikalar üretilmelidir.
10) Bugün fakir olduğu için z.yağı tüketmeyen ve ithal etmeyen çoğu Afrika'da bir çok ülke mevcuttur. Avrupa kadar para veremeseler dahi Türk z.yağına pazar payı açmak için bu ülkelere de ihracat zorlanmalıdır. Takas kanalları açılmalıdır.
Yukarıdaki öneriler ile kısa vadede (ilk bir kaç sezon) Türk Zeytinyağının birim (dökme) litre satış fiyatı biraz düşebilir çünkü alıcı firmanın ilave pazarlama ve kalite kontrol yükümlülükleri doğmaktadır ancak uzun vadede Türk Zeytinyağının marka imajı yerleşecektir ve hem Avrupa perakende satış fiyatları artacaktır hem de Türk üreticisine aktarılan gelir artacaktır.
Uzun vadeli amaç Türk zeytinyağını yüksek kalitede üretebilmek ve yüksek fiyat ile pazarlayabilmek olmalıdır. Nasıl Yeni Zelanda bal olayında Manuka balı ile büyük fark yarattı veya Yunanlılar Kalamata Zeytinini tüm Avrupa'da marka yaparak büyük para kazanmaktalar, biz de en azından belirli coğrafi bölge z.yağlarımız ile benzerini yapabilmeliyiz.
Örnek olarak resimde gözüken market reyonu yakın zamanda İngiltere'deki bir markette çekilmiştir. Görüldüğü üzere en ucuz ( private label) sızma zeytinyağının perakende litre satış fiyatı 8 Pounddur. En pahalısı ise ortadaki beyaz 25cl si 21 Pound olan yani litresi 84 Pound olan üründür. Görüldüğü üzere ambalaj ve kaliteye göre litre fiyatı normal market rafında dahi 10 kat değişebilmektedir. Peki durum buyken Türkiye, dökme zeytinyağının litresini kaça ihraç etmektedir? Sanıyorum 3 EUR lardan bahsediyoruz. Bu paraya z.yağı ihraç edeceğimize hepsini kamu satın alsın, vatandaşlarımıza ücretsiz dağıtsın daha iyi. Bu paradan yıllık yaptığımız ihracat miktarını savunma sanayi firmalarımız bir imza ile yurda getiriyor. Senede bir imza fazla atsınlar ne olacak!
Z.yağının Türk iç pazarında pazarlama stratejisi ise bambaşka olmalıdır. Elbette kalite standartları korunmalıdır fakat asıl olay, yerli üretim olan ve doğal ilaç olan bu ürünü tüm vatandaşlarımıza gelir düzeylerinden bağımsız olarak sunabilmektir. Türkiye'de kişi başı yıllık z.yağı tüketimi 2 litre civarındadır, bu bağlamda her vatandaşa yıllık 1 litrelik z.yağı karnesi vermek makuldür.(yarım litrelik ikişer şişe olabilir). Bazı yıllar zeytinyağı fiyatı global olarak düşük oluyor (arz yüksek oluyor), bu karne miktarı politikaları yılına göre ayarlanabilmeli.
Zeytin ağacı konusunda Kuzey Afrika ülkelerinde hızlı bir üretim artışı var. Benzer şekilde Lübnan, Suriye de önemli üreticiler. Türkiye'de oluşturulan pazarlama politikaları kapsamında bölge ülkelerine de daha çok ve kaliteli ürün üretimi konusunda destek olunması ve ürünlerini kendi ülkelerinin menşeyli belirtilerek pazarlamasına destek olmak faydalı olacaktır. Lübnan ve Suriye'de büyük ekonomik sorunlar vardır ve özellikle bu ülkelerden yağlık zeytin ithal ederken, ilgili ülkelere mümkün olduğunca yüksek miktarda kaynak transfer edilmesi hedeflenmelidir. Bu ülkelerin içinde bulunduğu zor durumdan ve sınırların açık oluşundan faydalanıp zeytinler fırsatçı tüccarlar tarafından çalınmamalıdır.
Kuzey Afrika da ise özellikle Cezayir ve Libya'da uygun bölgelerde, uygun zeytin ağaç çeşitleri ile büyük miktarda plantasyonların kurulması faydalı olacaktır. Türkiye de ise zeytin ağacı yetiştirilen alanları kuraklığa dayanıklı çeşitler ile genişletmek ve İç-Doğu Anadolu da daha çok zeytin üretmek hedeflenebilir.
İlave olarak sektörün ürettiği katma değeri artırmak için su önerilerde bulunabiliriz:
ÖNERİLER
1) Zeytinlerde tüm meyveler gibi ağaçtan toplandığı anda kalite bozulma süreci başlar. Toplanmaları ile beraber taşınabilir pasif soğutuculu konteynerlere alınabilirler.
2) Hem üretim süreci hem pazarlama sürecinde yüksek kaliteyi ispatlayan sertifikasyonlar devreye alınabilir ve ilgili sertifikaların şişeye yapıştırılması teşvik edilebilir. (El ile toplandı yazıyorsa gerçekten el ile toplandığı sertifikada belirtilmeli. Soğuk sıkım ise gerçekten soğuk sıkım olduğu da belirtilmeli vs.)
3) Toplama zamanı ve süreci konusunda yetiştiricilere çeşitli uzmanlıklar ve kooperatif desteği sağlanabilir. Bazı durumlarda yetiştiriciler çeşitli maddi kısıtlardan ötürü ideal olmayan zamanda ürün toplar ve hedeflenen kalite elde edilemez. Zeytin toplama ve zeytinyağı üretimi süreçlerinde parsel bazlı değil, merkezi planlama kapsamında toplam faydayı artırıcı süreçlerin tasarlanması uygun olabilir.
4) Eğimli arazilerdeki zeytin ağaçları ile köylüler çoğu zaman uğraşmazlar çünkü yüksek emek isteyen zahmetli iştir. Gerekirse eğimli zeytinlikler kamu veya kooperatifler tarafından satın alınmalı ve gerekli işgücü emeği bölgelere aktarılarak yüksek verime ulaşılmalıdır.
5) Zeytinciliğe özel, eğimli arazide ve ağaç aralarında iş görecek traktörlerin geliştirilmesi ve özel ekipmanların tasarlanması teşvik edilebilir.
6) Özellikle Yunanılar Avrupa marketlerinde bir çok ürünü zeytinyağı içinde pazarlayabiliyorlar. Çeşitli deniz mahsulü ürünleri veya dolma, barbunya benzeri ürünler konservelerde zeytinyağı içinde pazarlanabiliyor. Zeytinyağlarına da bazen çeşitli baharatları katıyorlar hatta şişenin içinde çeşitli otlar atıyorlar. Bu tür ürünler ile Yunan Ekonomisi ‘ne büyük kaynak aktarılıyor. Türkiye'nin de bu konuda geride kalmaması ve Avrupa market raflarında gerekli ürün çeşitliliğini sağlayabilmesi gerekir. Yunanın markette sattığı hemen her şey zaten bizim mutfak ürünleri. Avrupa zincir marketlerine Türk malı nedense pek giremiyor ve milyonlarca gurbetçi Türk, Yunan paketli gıda ambalajlarını satın almak zorunda kalıyor.
7) Zeytinyağı denince akla gelen ilk marka Marmarabirlik'dir. Bu kurumun özellikle üretim becerisi, kalite, sertifikasyon, pazarlama, ambalaj tasarımları vs. konularında yetkinliklerini artırmakta fayda olabilir.
8) Ambalaj denince akla ilk gelen firma Şişecam'dır. Gerçi son yıllarda başarılı başka Türk firmaları da oluştu. Özellikle küçük ölçekli üretimler için çok çeşitli ambalaj tasarımlarının üretilmesi konusunda yerli firmaların yetkinliğini artırmak faydalı olabilir.