İBB 6 Aralık'ta 750 milyon dolarlık yeşil bono ihraç etmiş.
Bakmayın "Bono ihraç etmek" ifadesi, olayın nazikçesi... Türkçesi "küresel tefecilerden borçlanmak" demek.
Bir de başına "yeşil bono" demişler...Yeşil bono da, verilen borcun sadece çevreyi kirletmeyen projelerde filan kullanılacağının ifadesi. Zaten İBB'de mecburen bolca toplu taşıma projesi var ve bunlar zaten yeşil kategorisine girer, yani bu tefeci borcunun renginin aslında bizim için pek önemi yok. İBB'nin linyit santralı yatırımı yapması beklenmiyor. Yeşil bono olunca tefeci firmalara ( İngiliz, Amerikalı genelde batılı büyük malum sermaye grubu) vergi avantajı oluyor yani cukkaladıkları faiz gelirinin vergisini kendi ülkelerinde, kendi hükümetlerine öderken indirim olacak... Onlara yemyeşil aslında... Bizim için bu tefeci borçları dolar bazında 10,5 faizli bildiğiniz kol gibi borç senetleri. Yani verene yeşil bono bize "kol bonosu" diyebiliriz. Borcu veren gönlüne göre seçmiş rengini.
Bu işin aslında neresinden tutsanız problemli ama iki cepheden olaya yaklaşalım. Ahlaki yönden sorun bir tarafta, yüksek maliyetten dolayı ekonomi ve politik süreçlerdeki bozukluğun göstergesi durumu diğer tarafta.
Ahlaki yönden problem hepimizin malumu. Mevcut İBB yönetimi 5 senedir yönetimde, verdiği icraat sözlerinin çok küçük bölümünü gerçekleştirebildiler. Şimdi giderayak kalmış seçime 3 ay, 750 milyon dolar yüksek maliyet ile yurtdışından borçlanmak ne demek? 5 senede yapamadığını son 2-3 ayda, aldığı borçlarla yapıp bitmeyen metrolar filan mı bitirilecek? Seçime 2-3 ay kala borçlanmak demek, seçim hazırlığı için kullanılacak cüzdan demektir. Muhtemelen o paralar metro projelerine aktarılır, metro projelerine ayrılmış para da boşa çıkartılıp seçim çalışmalarında kullanılır. Hatta muhtemelen sadece İstanbul değil, CHP'nin diğer kritik bazı bölge harcamalarına da belirli taşeron firmalar üzerinden kaynak aktarilabilir.
Diğer bir ihtimal ise, gelen paraların eksi bakiyeyi kapama amaçlı kullanılması olabilir. Kuvayı milliye basınının ( Siz Aydınlık diye okuyunuz) öncü yazarının köşe yazısında belirttiği üzere ( https://www.aydinlik.com.tr/koseyazisi/kumpasla-geldi-kumpasla-gitti-439926 ) Kemal Kılıçdaroğlu'nun devrildiği kurultaydan bir gün önce oteller çok hareketliymiş. Zırhlı araçlardan çantalar indirilmiş. Lokantalarda zarflar el değiştirmiş. Pahalı telefonlar hediye edilmiş. Elbette CHP kurultayında onca delegenin fikrini değiştirmek, neoliberalizm rüzgarlarının Türkiye siyasetini getirdiği vaziyette, hayli masraflı olmuş olabilir. Bu gelen paralar belki de bu eksi bakiyeyi veya hatırlı dostlardan kullanılan kaynakları yerine koyma amaçlı da kullanılabilir.
Ahlak parantezini kapatalım. Gelelim borcun maliyetine. Bu devirde her sene dolar bazında 10,5% faiz ödeyecek tefeci borcundan bahsediyoruz. Bu fahiş maliyetli kol bonosunun kupon (faiz) ödemeleri günün sonunda başta İstanbullular olmak üzere tüm vatandaşlarımızın cebinden çıkacak. 5 yıl vadeli, yılda 2 kez ödemeli, USD bazlı, uluslararası kurumlardan alınmış 750 milyon dolarlık borç. Bakkal hesabı yapalım. 100 USD bu koşullarda borç almış olsaydık her sene 10,5 dolar ödeyecektik ( yani 5,25 dolardan yılda 2 ödeme) ve 5 sene sonunda bir de ana para olan 100 USD geri ödeyecektik. Yani toplam geri ödememiz 5x10,5+100=152,5 USD yapıyor. 100 aldık 152,5 ödedik. İBB ne almış? 750 milyon dolar almış. Yani geriye 1144 milyon dolar yani milyar dolardan fazla ödeyecek. Bu seviyede yüksek maliyetli borçlanma akıllı adamın yapacağı iş midir?
Bizim finansçı kesim, gazete ve tv lerde bol bol kur korumalı mevduat (KKM) konusunda atıp tutuyor. Şöyle soygunmuş böyle soygunmuş. Probleme çok zekice bir çözüm buldular ve TL faizleri anormal şekilde artırdılar. KKM yatırımcısına dolar bazında 3-5 puan faiz vermemek için TL faizleri geldi 42,5%'lara. Mevduat faizi 50 leri geçti 60 ları zorluyor. Aslında bugün itibariyle en fahiş reel faizi TL bazında öder olduk. Bu faiz seviyesinde döviz fiyatı muhtemelen kontrollü şekilde küçük kademelerle yukarı çıkartılacak ve 55% ler seviyesindeki mevduat faizinin USD bazındaki getirisi muhtemelen son derece yüksek olacaktır. Muhtemelen yıkıcı ekonomik etkisi KKM'den fazla olacaktır. Yani Türkiye hızla tefecileri zengin etme ve halkı fakirleştirme sürecine sokulmuştur. Bu ayrı ve büyük bir sorundur. ( KKM'de hatalar var elbette o ayrı bir yazı konusu, KKM sadece yurtdışı oturumlular için uygulanmalıydı ve hacim yatırım finansman ihtiyacına göre kontrollü artırılmalıydı, seçim öncesi kurları tutmak için kaynaklar çar çur edilmemeliydi). Dönelim asıl meseleye.
Yarın sorsanız İBB yetkilisine, deseniz "hiç mi utanma yok sende 10,5% USD faizi ile memleketin kaynaklarını global finans baronlarına aktarmaya utanmıyor musun?" şeklinde.
Size vereceği muhtemel cevap şu olacaktır. " AKP'nin kötü yönetimi sebebiyle faizler arttı, Türkiye'nin riski arttı, işte faiz bu, bana da hükümet para vermiyor, mecburen en iyi bulabildiğim borç faizi bu, çevirmem gereken borçlar var vs..." Bu mealde bir cevap alırsınız. ( Çünkü başka verebileceği cevap yok. Ne diyecek? "yarın seçim var, ne maliyetle nerden para bulsam alırım" mı diyecek?")
Vereceği en iyi cevap bile fahiş borç oranını açıklayamaz. Bakalım bu dönemde Türkiye'de başka kurumlar hangi faiz ile borçlanmış? İş bankası Kasım sonunda "sürdürülebilirlik bağlantılı sendikasyon kredisi" almış. Süslü laflara takılmayalım, işte bildiğin borç. İmza atıyorsun hesaba para geliyor. 915 milyon dolar, yine bir sürü yabancı banka var ( 44 adet) borç veren tarafında. 367 gün vadeli, yarısı EUR yarısı USD. Maliyet EURlibor artı 3,25. Dolar tarafı da benzer ( SOFR+3,5%). Yani Eurlibor dediğimiz oran tepe noktasından dönüp düşüş trendine girmiş ve 3,9% civarında. Yani borcun maliyeti EUR kısmı için kabaca 7,15%, dolar için ise bir tık yüksek olabilir. Hemen hemen aynı maliyetli ve tutarlı borcu aynı dönemde Yapı Kredi'de almış. Görüldüğü üzere aynı dönemde bankacılık sektörümüzün büyük oyuncuları İBB'den çok daha iyi maliyetler ile borçlanabilmişler. Yani İBB bu borcu Türk bankalarının koşullarından alabilse idi, yurtdışına muhtemelen 100 milyon dolar civarı daha az faiz ödenecekti.
Aslında İBB'nin bize attığı kazık bu yukarda yazdıklarımdan daha kötü. Neden? Çünkü İBB 5 yıllık borçlanmış. Bizim akıllı bankalar ise 1 yıl civarı ve esnek borçlanmışlar. Faiz artışının sonuna geldik ve faizler tepe noktasından dönmeye başladı, bunu sağır sultan duymuş durumda, bu durumda elbette hesabını bilen banka yöneticilerimiz faizler düştükçe daha az ödeyecekleri formülü kullandılar. Oysa İBB yönetimi ne yaptı? Faizin tepe noktasından uzun vadeli, 5 yıl sabit faiz ile borçlandı. Bunu bile bile, sorumsuzca yaptı.
Gelelim işin kamu yönetimi tarafına. Bildiğim kadarıyla belediyeler ilgili kamu otoritesinin izni olmadan keyiflerine göre yurtdışından borçlanamıyorlar. Zaten doğrusu da bu. Herhalde bu borçlanma izni konusu da günün sonunda ilgili ekonomi bakanının önüne imzaya gidiyordur. Geri ödemesinin 1 milyar doların üzerinde olduğu borçtan bahsediyoruz. Bizim durumumuzda Mehmet Şimşek'in önüne İBB'nin 750 milyon dolarlık kol bonosu borçlanma izni gitmiş olmalı. Nasıl olur da Sn. Şimşek bu şartlarda bir borçlanmaya yeşil ışık yakabiliyor? İBB borcu İngiltere merkezli bankanın önderliğinde almış yani Londra piyasasından toparlanmış paralar. Sn. Şimşek bir İngiliz vatandaşı olarak acaba Londra'daki faizlerden haberi mi yok? Muhtemelen İngiltere'den ev satın almış ve 25-30 yıl gibi uzun vadeli bir ev borcuna girmiştir ve periyodik olarak ev kredisinin re-finansmanı için çeşitli bankalardan teklif alıyordur. Yani İngiltere'de normal vatandaş biliyor faiz oranlarını ( ev kredisinde 5-6% lar) Mehmet Şimşek nasıl bilmez? Faizler düşerken esnek faizli kısa vadeli mi kredi almalıyım, sabit faizli uzun dönemli mi kredi almalıyım konusu bir İngiliz vatandaşı için zaten gündelik ev kredisini yönetirken kullandığı temel bilgidir. Sn. Şimşek bu derece uzun vadeli, sabit faizli, yüksek maliyetli kol bonosunun belediye üzerinden kamunun üzerine yıkılmasına neden yeşil ışık yaktı?
Diğer problem borcun miktarı. Hadi diyelim İBB'nin kötü yönetim sonucunda maaşları ödeyecek parası kalmadı. Seçime kalmış 3 ay. 3 ay ne ihtiyacın varsa onun borcunu al. 100 milyon al. Neden 750?? Neden ilgili kamu otoritesi seçime 3 ay kala bu derece yüksek tutarı onayladı? Seçim yapılır, kim kazanırsa yeni yönetim gelir, bütçesini yapar, yatırımlara uygun olarak finansman için en uygun araçları devreye alır.
İBB ilk defa mı kol bonosu ile borçlanıyor? Hayır. Mevcut yönetim benim ulaşabildiğim kadarıyla en az 2 kez daha kol bonusu ile borçlanmış. 2022 Nisan'ında 305 milyon USD lik 10,75% lik kol bonosu borçlanması var, öncesinde, 2020'de Berat Albayrak'ın bakanlığı döneminde ise daha makul 6,4% faizli, 580 milyonluk bir bono ihracı var. Yani iş yapma niyeti olan belediye, mutlaka yabancı borçlanma durumu var ise icraat dönemi başında, faizlerin yükselme trendinde olduğu dönemde borçlanır, icraat dönemi sonunda ise vatandaşa borcun ve icraatlerin hesabını verip oy ister. Bizde durum tepetaklak.
Büyükşehir belediyesiyle, hükümetiyle, ithal Merkez Bankası yönetimi ile vatandaşın önünde bir finansal enkaz vardır. Peki benzer fecaatlerin tekrar etmemesi için mevcut durumu toparlayacak nasıl tedbirler alınabilir?
1) Ekonomi ve finans konusunda beyanat veren uzmanlarımızın İBB'nin borçlanma faizlerini gündeme getirmesi, KKM ve genel faiz oranları üzerine atıp tutarlarken İBB bonolarının maliyetlerini de güncel politikalar ile bağlamaları faydalı olur. Vatandaşın sırtındaki vergi ve borç yükü sadece MB'nin ve ekonomi yönetiminin kötü politikaları ile artmıyor, belediye borçlanmaları da buna biniyor. Bu etki yok sayılamaz. Kamu finansman maliyeti bir bütün olarak değerlendirilmelidir.
2) Türkiye ve dünyadaki faiz oranlarına bağlı olarak bir borçlanma tavanı uygulamasına gidilmelidir. Hem oransal olarak hem nominal olarak belediyelerin borçlanma limiti olmalıdır. Bugünkü şartlarda, İBB gibi herhangi bir teminat veya kredibilite sorunu olmayan, bir çok devletten fazla varlığa sahip olan kurumumuzun, saçma sapan maliyetler ile borçlanmasına belediyecilik mevzuatı izin vermemelidir.
3)İBB gibi belediyelerin ve kamu kurumlarının seçimlere yakın süre kalmışken borçlanmalarına da kısıtlamalar getirilmelidir. Seçime kalan süre nispetinde, ilgili kurumun nakit akışını sağlamaya yetecek miktarda yurtiçi piyasalardan borçlanmasına izin verilmelidir. Yeni gelen yönetim, hesabını kitabını yapar.
4) Bizim İBB'nin 750 milyonluk borçlandığı örnekte, bu durum İBB'nin 2023 bütçesinde var mıdır? Yani İBB 2023 bütçesinde "Aralık ayında 750 milyon yabancıya kol bonosu satışı ile borçlanacağız" şeklinde bir plan yapmış mıdır? Yapmadı ise, bütçe dışı olan yani öngörülmemiş bu derece büyük yurtdışı borçlanmaların ilgili hükümet yetkilisinin onayı olmadan yapılması mümkün olamamalıdır.
5)Neden yurtdışından borçlanıyoruz? İstanbul bir finans merkezi olacak ise, ki olmalıdır, İBB'nin öncelikle İstanbul finans piyasasından borçlanması gerekir. Mutlaka dolar bazında 10,5% faiz ile kol bonosu ihraç etmek istiyorsa, buyursun İstanbul'da bu işlemi yapsın. Bizim bankalarımız, finans piyasası oyuncuları da bu kol bonosunu gayet mutlu şekilde satın alacaklardır ve BES başta olmak üzere bir çok yöntem ile halka tekrar satışı yapılabilecektir. Bugün misal BES sisteminde 5 sene garanti dolar bazında 10,5% getiri sunan bir fon var mıdır? Yoktur elbette, olsa kim gider milyarlarca dolarlık altın fonu alır, gider bunu alırlar.. Yani İBB ille fahiş yüksek oranlardan döviz bazlı borçlanacak ise bu faiz ödemesini yabancı para baronlarına değil kendi küçük yatırımcımıza ve BES gibi emeklilik yatırımcılarımıza yönlendirelim. Neden bunu yapmıyoruz? Bir akıl eksikliği mi var yoksa niyet mi kötü? Zaten kol bonosunu İstanbul piyasasında arz etsek de yine aynı yabancı baronların şubeleri alış yapabilirler ve yapacaklardır.
6) Elbette asıl olması gereken durum, İBB gibi önemli bütçeleri olan belediyelerimizin yurtdışından borçlanma ihtiyaçlarının hiç olmamasının sağlanmasıdır. Belki bu durumu tamamen yasaklamak dahi değerlendirilebilir. Finans yönetiminin uzmanı olan bankalarımız vardır ve bunlar belediyelerden çok daha uygun maliyetle bu işleri becerebilirler. Örneğini de verdik. Yerli finans kurumlarımız da elbette kendi belediyelerimizin finansman ihtiyaçlarına uygun çözümler bulacaklardır.
7)Metro benzeri büyük altyapı projelerinde işin içinde yabancı müteahhitler var ise genelde bu firmalar kendi ülkelerinin export banklarından uygun maliyetli ve uzun vadeli krediler bulur ve bu kredileri aldıkları projelere sunarlar. Bugün ise bunun karşılığı daha çok Çinli firma ile ortaklıktır. Çinli firmaların bir çok ülkedeki altyapı projelerinde faizleri 2%'a kadar düşebilen finansman imkanları olmaktadır. Daha ucuz finansman imkanları için daha çok Çin ile işbirliği yapılabilir.
8) Merkez Bankasına milyarlarca dolar rezerv biriktirmek marifet değildir. Bir taraftan belediyemiz dolar bazında 10,5% faiz ile yurtdışından borçlanıyor, diğer taraftan Merkez Bankamız sıfır faiz getirisi olan milyarlarca dolar rezerv biriktiriyor. Yüksek dolar rezervinin sağladığı finansal risk korumasını daha düşük maliyeti olan daha akıllıca enstrümanlar ile sağlayabilmeliyiz ve serbest kalacak kaynakları da ekonomimizin büyütülmesi için yönlendirebilmeliyiz.