Geçtiğimiz günlerde medyada bazı haberler gözüme çarptı. Acaba bu haberler üzerinden Türkiye'ye ilave istihdam ve ekonomik büyüme sağlayabilecek fırsatlar tasarlayabilir miyiz?
İran'da bulunduğu ilan edilen lityum rezervleri ile İran, dünyanın ikinci büyük lityum rezervlerine sahip oldu. Malum, Lityum konusu elektrikli arabaların en pahalı sistemleri olan bataryalarının en kritik unsuru ve bu sebepler ile Lityum da hayli stratejik bir element ( alkali metal grubu, hatta grubun ismi Lityum grubu) haline geldi. Habere göre İran'ın batısında Hamedan eyaletinde 8,5 milyon tonluk lityum rezervi bulundu ve bu rezerv ile İran, Şili'den sonra dünyada ikinci sıraya oturdu.
Hamedan, Türkiye sınırına pek uzak değil, Hakkari ve Van bölgesi ile birleşen sıradağlara komşu bir bölge. Yani İran'da Lityum var ise pekala Hakkari ve Van civarlarında da olmasını beklemeliyiz. Bizde var veya yok, İran'ın sınırımıza yakın olan bu lityumu çıkartması, rafine etmesi ve elektrikli bataryaya çevirmesi için en üst düzeyde işbirliği yapmamız faydalı olacaktır. Tercihen rafinaj ve batarya üretimi kısmını Türkiye'de, limana yakın bir bölgede, mevcut yatırımlara ilave yatırım ile ortak olarak yapabiliriz. Diğer taraftan Türkiye'de maden, mineral, gaz, petrol vs. arama konusunda Maden Tetkik ve Arama Enstitümüz (MTA) var ancak bu kurumun genel müdürü biraz daha televizyonlarda görünür olursa ve ne yaptıkları hakkinda halka bilgi verirse faydalı olabilir çünkü bu kurumdan beklenti büyük.
Cezayir, Türkiye'ye büyük jest yaparak en üst seviye devlet adamlarından olan Amar Belani'yi iki hafta önce Ankara büyükelçisi olarak atadı. Amar bey Türkiye için son derece büyük bir fırsattır. Amar bey'in önceki görevleri kendisini zaten Cezayir'in en üst seviye yönetim ekibi içinde olmasını sağlamıştır ve devlet adamlığı kariyeri çok başarılıdır. Türkiye, Amar bey'in Ankara görevi boyunca en üst seviye desteği kendisine vermeli ve Türkiye-Cezayir ilişkilerini tarihinin en ileri seviyesine çıkartmalıdır. Cezayir tarafı, bu atama ile buna açık olduğunu net olarak belli etti, top bizde. Amar bey'in pivotluğu üzerinden Türkiye-Cezayir ilişkilerinde ekonomide, gaz ve LNG işlerinde, turizmde, ortak dış politikada, savunma sanayinde, askeri işbirliklerinde yıldızlar hedeflenmelidir. Ayrıca Amar bey'e bizim üniversitelerde konferans verdirilmeli, çeşitli politika düşünce kurumlarımızın (ing: think-tank) çalışmalarına davet edilmeli ve engin siyasi tecrübesinden faydalanılmalıdır.
Sadece Türk-Cezayir ilişkilerinin ötesinde, Amir bey'in tecrübeleri ile Türkiye Afrika kıtasındaki politika alanını da büyük ölçüde artırabilir ve Afrika'nın gelişimine katkı sunabilir. Mar bey'in Türkiye'ye gidişi, Cezayir'in soğuk savaş içinde olduğu komşusu Fas'da ve Fas medyasında sevinç ile karşılandı. Fas'ta Amar bey özellikle sevilmiyordu ( Batı Sahara konusundan ötürü) ve Amar'ın dışişleri bakanı olmasından ve devamında devlet başkanı olmasından endişe ediliyordu. Fas'daki bazı medya kurumları Amar Bey’i yıpratmak için Avrupa'daki görevlerini düzgün yapmadığını, Belçika’da kronik hastalının tedavisi ile uğraştığını ve Türkiye'yi de gelişmiş sağlık endüstrisi sebebiyle tercih ettiğini vs. yazdı. Elbette Sn. Amar'ın sağlık sorunu varsa, Türk hastanelerinde en üst düzeyde tedavisi yapılmalıdır, Ankara'da başarılı bir siyasi kariyeri olması garanti edilmelidir ve Ankara görevi sonrasında Cezayir'de en azından Dışişleri Bakanı ve tercihen Devlet Başkanı konumuna getirilmesi teşvik edilmelidir.
Vosvos firmasının Türkiye üretim yatırım projelerini unuttuk mu? Unutmuştuk, cari açık rakamlarını görünce tekrar hatırladık. Hazır seçimler yenilenmişken ve Türkiye 5 yıllık siyasi istikrar dönemine girmişken, yeni bakanlar atanmışken, dönem başında Vosvos firması ile tekrar bir görüşmekte ve bu ilişkinin geleceğine karar vermekte fayda olacaktır. Türkiye, yatırım yapmadan araba satılacak bir üçüncü dünya pazarı değildir. Bu mesaj yeterli netlikte yeni bakanlar tarafından verilebilir. Nişan süresi fazla uzamıştır, ya evlilik olmalı veya yüzük atılmalıdır. Benzer şekilde Türkiye'de önemli miktarda araba satan Fransa'nın ikinci büyük otomotiv grubuna da yapması beklenen üretim yatırımı miktarı, güçlü şekilde telkin edilmelidir.
Rusya, Ukrayna ile olan savaşı bitirmek için Ukrayna'nın NATO'ya alınmayacağına dair güvence istiyor. Bu talep anlaşılabilir, makul bir talep. Türkiye bu konuda inisiyatif alarak Ukrayna'nın NATO'ya alınmayacağının sözünü ( yani veto edeceğinin sözünü) Rusya'ya vererek ateşkesi ve nihayetinde kalıcı barışı sağlayabilir mi?
Biliyoruz ki Türkiye de her ekilmesi gereken alan ekilemiyor. Hayvancılık yapılması gereken her bölgede hayvancılık da yapılamıyor. Ziraat mühendisleri ve veterinerler konusunda da belirli bölgelerde talep daha yüksek. Bir pilot proje olarak, yeni mezun olan ( ve hatta önceden mezun olmuş olan) ziraat mühendislerimize belirli bölgelerden işlenmek üzere tarım arazisi tahsis edilebilir mi? Benzer şekilde bir program da veterinerler için açılıp, veterinerlik mezunlarımıza belirli bölgelerde hayvancılık yapabilmeleri için hayvan verilmesi ( veya kredisi) mümkün olabilir mi? Sanki denemeye değer. Baktık olmuyor, programı sonlandırırız. Tutarsa da büyütürüz. Elbette ilgili uzman personel sadece kendi hayvanına ve tarlasına değil, gideceği bölgedeki tarla ve hayvanlarla da ilgilenecek şekilde düzenleme kapsamında görevlendirilmelidir.
CHP son seçimlerde başarısız oldu ve bu KK döneminde gelenek haline geldi. Daha kötüsü, CHP ilkelerini kaybetti ve hiç bir ilkesinin arkasında duramadı. Şahsen içimi acıtan, rahatsız eden konu da seçim kaybetmesi değil ilkelerini ve karakterini kaybetmesidir. Bu başarısızlığı sadece KK'ye mal etmek doğru değil. Başarısızlık sürecinin parçası olan altılı masa unsurları, masanın sağında, solunda, altında, üstünde duran ilgili CHP'li belediye başkanları da tasfiye edilmeli ve CHP fabrika ayarları olan Atatürkçü, Cumhuriyetçi, 6 Ok ilkeleri olan, anti-emperyalist, Türk Devrimi'ni sahiplenen ve ileri götürmeyi hedefleyen çizgiye geri dönmelidir. Seçim kazanır veya kazanamaz ama ilkelerinden taviz vermez.
Günümüzde Türk Devrimlerini tamamlama misyonunu, anti-emperyalist ve altı ok görüşünü savunan parti Vatan Partisi'dir ve CHP'ye gönül vermiş vatandaşlarımızdan ve il/ilçe örgütlerinden beklenen makul davranış, VP'ye üye olmak ve çalışmalarına omuz vermektir. Yok illa "CHP'nin bu haline içimiz elvermiyor" deniyor ise şahsi görüşüm (adaşım diye demiyorum) Metin Feyzioğlu, CHP önderliği için basında ismi geçen tüm adaylardan daha iyidir. Şöyle sağlam bir bahar temizliğini sırtını üyelere dayayarak, CHP'nin genel merkezinden başlayarak, il ilçe teşkilatları, delegeler vs. yapmasında fayda olacaktır. Muharrem İnce'nin de bu dönüşüm projesinde M.F. ye destek olması uygun olacaktır. M.F.'nin başında oluğu ve ülkenin menfaatlerini öncelikleyen bir ana muhalefet partisi ile Türkiye gemisi, önündeki fırtınaları çok daha az hasar ile aşacaktır. Türkiye yüzyılı hedeflerine ulaşmak için ve Cumhuriyetimizin 100. yılı için, fabrika ayarlarına dönmüş bir CHP'nin önemli katkısı olabilir. Vatan Partisi politikalarını CHP örnek alırsa bu hedefine daha hızlı ulaşacaktır.
Türk Vatandaşlarının vize problemi malum. Avrupa Birliği ve Schengen bölgesi ile büyük sorunlar mevcut. Basında çıkan haberlere göre Schengen vize başvuru sisteminde bazı kolaylıklar olacak ve süreç daha çok uzaktan başvuruya imkan veren hale gelecek. Bunlar olumlu ancak yetersiz.
Şahsi görüşüm, yapılacak bir düzenleme ile TC vatandaşlarının tüm vize başvurularının, E-devlet benzeri yerli bir internet platformu üzerinden yapılmasıdır. Misal Fransa'ya vize başvuru yapacaksınız ve Fransa A,B,C belgelerini istiyor. E-Devlet üzerinden başvuru süreci başlatılmalı, zaten A,B,C belgelerinde istenen temel bilgiler ( pasaport ve ikamet bilgileri) E-Devlet'te olacaktır. İlave olarak ( isteniyor ise) yine E-Devlet üzerinden seyahat sigortası yaptırılabilir (misal Türkiye sigorta anlaşması ile) ve ilgili banka arabirimi ile istenen mali güvencenin olduğu bilgisi ilgili bankadan veya BDDK'dan otomatik olarak alına bilinir. Otel ve uçak rezervasyonu da yine E-Devlet üzerinden anlaşmalı kurumlardan anında yapılabilir (sonra iptal edilmek üzere). Güncel foto bilgisi de e-devlete yüklenecek foto ile halledilir. Belki dijital parmak izi bilgisi de E-Devlet üzerinden belirli kısıtlamalar ile paylaşılabilir. İlgili ülke konsolosluğu ile görüşme de yüz yüze yapılmaz, E-Devlet üzerinden video konferans yöntemi ile yapılır. Sonuç olarak, Türkiye doğru bir başvuru arabirimi kurabilirse, vatandaşlarımız 10 dakikada istediği ülkeye vize başvurusunu e-devlet üzerinden yapabilir hale gelebilir. İlgili ülkeler ile de E-Devlet vize başvuru sistemi entegre edilir. Vize başvurusu kabul de olsa, red de olsa bunun E-Devlet'te kaydı oluşur ve Türkiye'de ilgili birimler bu veriler üzerinde çalışarak ilgili ülke politikalarını destekleyebilirler. Vize kabul edildiğinde pasaport baskısı işi de dijital olarak çözülebilir, fiziki baskıya gerek yok veya çıkış noktasında ( veya başka yerde) dijital referans ile otomatta bastırılabilir.
Bu işin güzelliği, E-Devlet'te bir kez tüm bilgiler toplandığında, tekrar tekrar aynı bilgileri her başvuruda aramaya gerek yok. Bu sistem vatandaşa zaman kazandırır ve başvuru maliyetini azaltır. Devletimize süreç üzerinde daha çok kontrol imkanı sağlar. Devletimiz ilgili ülkeler ile hangi vatandaşın hangi bilgisi paylaşılmış bilgisine sahip olur ve bu istenen, çanta dolusu saçma sapan belgelerin karşılığında misilleme olarak aynı veya benzer bilgilerin ilgili ülke vatandaşlarından vize taleplerinde alınması sağlanabilir. Başvuru sonlandırılırken vatandaşımız bazı bilgileri değiştirmeyi seçebilir, günün sonunda devletimiz bu bilgilerin tamamının doğruluğunu garanti etmemelidir ( pasaport, kimlik vs. resmi birkaç belgenin doğruluğu garanti edilebilir), kişisel bir beyanın yapılmasına aracılık eden bir sistem söz konusudur. Zaten bu şekilde toplu başvuru sisteminde karşı taraf saçma sapan bilgiler isteyemez ve talep edilen bilgi miktarı azalır.
Avrupa Birliği bu düzenlemeden hoşlanmayacaktır çünkü onlar, vize başvurusu yapacak olan yabancılar ile kendi kontrol ettikleri mekanlarda yüz yüze görüşüp bilgileri almak isterler. Kanuni düzenleme yapılırsa ve E-Devlet üzerinden yapılmayan başvurulara sınır kapılarında giriş-çıkış işlemi yapılmaz ise bu sistem başarıya ulaşabilir yani yerli platformdan yapılmayan vizelere çıkış kapısı ( vize olsa bile) kapatılır. İkinci faz olarak bu sistem geliştirilir, yabancı dil destekleri ve farklı ülke destekleri eklenir ve bu platform üzerinden vize başvurularının diğer ülke vatandaşlarına açılması da uygun olabilir. Misal, Fas Krallığı vatandaşı, İsveç vizesine başvuracak ise bu platformda hesap açıp başvurusunu yapabilir.
Bu tür vatandaşımızın verilerini, devletimizin menfaatini koruyan sistemleri yabancı ülkelerin kabul etmesi kolay olmayacaktır. Türkiye bu işleri zorlayıp, bütün ekonomik ve diplomasi ağırlığını kullanarak sonuç alabilir. Bu işler rica, minnet ile kabul ettirilemez. Getirilecek bu yeni vize başvuru sisteminin amacı TC vatandaşlarının vize başvurularının reddini engellemek olmayacaktır, ülkeler istediğine vize verir, istemediğine vermez, o konu bizim etkimizin dışında ( ancak dış politikamızın kapsami içinde) ancak kendi vatandaşımızın vize başvuru sürecinde yabancı hükümetlerin keyfine göre süründürülmesi ve layık görülen muameleyi biz belirleyebiliriz ve belirlemeliyiz. Bu konu vatandaşın hükümetten beklentisidir.