Do&Co isimli bir Avusturyalı yemek firması var. THY'nin yemek işlerini THY ile 50-50 ortak oldukları THY-DO&CO üzerinden yapıyorlar. Avusturyalı Do-Co firması, son açıkladığı yıllık finansal tablolara göre yılda 1,4 milyar EUR gelir üretiyor (1 milyarı havacılıktan), 140 milyon EUR'da FAVÖK üretiyor ( 111 milyonu havacılıktan). On binden fazla çalışanı mevcut.
Do-Co'nun kurucusu Attila Doğudan, baba tarafından Türkiye kökenli olduğu için (A.D. firmayı 33% hisse ile kontrol ediyor) anlaşılan bizimkilerin firmaya ayrı bir sempatisi var. Şahsen benim de firmaya sempatim var, işlerini gayet güzel yapıyorlar, THY ile uzun yıllardır çalışıyorlar, THY'nin IGA salon işletmeleri başarılı ve THY'nin başarısında çorbada tuzları var desek yalan olmaz. Do-Co Avusturya borsasında olduğu gibi Türkiye borsasında da işlem gören bir firma yani İstanbul'un finans merkezi olma vizyonuna da destek oluyor, bu da güzel.
Do-Co ve THY'nin işbirliği 2007'de başlamış. Do-Co Avusturya havayolları ile de 2007'den beri kesintisiz çalışıyor. 2012 de Avusturya demiryolları da hizmet almaya başlamış, 2018'de Britanya Havayolları da Do-Co ile çalışmaya başlamış.
Acaba Do-Co ile olan güzel hikayenin sonuna gelmeli miyiz konusunu düşünmekte fayda var. Do-Co kötü iş yapıyor kimse diyemez, antipatik firma denemez (en azından müşteri açısından, çalışan açısından durum başka olabilir), başarısız hiç denemez, sadece bugün itibariyle gelinen ekonomik ölçek seviyesinde Türkiye'nin menfaatine olan seçenek görüşüme göre THY'nin 100% sahibi olduğu bir havacılık yemek (ing:catering) firması kurması ve bunu küresel bir marka yapma yolunda ilerlemesidir. Şirketler büyüdükçe, ölçek ekonomisinin getirdiği fırsatları değerlendirmeleri beklenmelidir. Büyüyen şirket THY gibi kamu şirketi ise, kamusal fayda üretimini artıracak fırsatları değerlendirmeleri beklenmelidir.
Bugün, bu alandaki lider oyunculardan olan "Gate Gourmet" şirketini İsviçre Havayolları 1992'de kurmuştur. "Sky Chef" firmasını Amerikan Havayolları 1941'de Teksas'ta kurmuştur. Lufthansa, LSG'yi 1966'da Almanya'da kurmuştur. Tüm bu firmalar bugünlere kadar başarı ile gelmişlerdir ve temsil ettikleri havayolunun başarısında önemli pay sahibi olmuşlardır.
Avusturyalıları kimi sever, kimi sevmez ancak Türkiye'yi en çok destekleyen ülke olduklarını söyleyemeyiz. Millet olarak Avusturya ekonomisine bu zamana kadar Do-Co üzerinden yeterince desteğimiz olmuştur.
THY'ye öncelikle kendi işleri için, daha sonra diğer firma işleri için bir hava-yemek firması kurdurabilirsek, bu olay Avusturya'dan Türkiye'ye istihdam ve gelir transferi anlamına gelecektir ve net olarak Türkiye'de kısa dönemde belki yüzlerce ilave istihdam yaratabilir. Uzun vadede, küresel büyüme yolculuğu ile bu rakam binlere çıkabilir. (Elbette Do-Co'nun Türkiye'de kadroları var ancak yönetim kadroları, servis firmalarının işleri ve muhtemelen finansal işler de geleceğinden istihdam artacak ve büyüme stratejileri konusunda bağımlılık ortadan kalkacak).
Küresel havacılık yemek sektörü yaklaşık 20 milyar dolarlık bir pazar. THY ve genel olarak Türk havacılığı olarak bu pazardan makul bir beklenti ile 3% pay alınabilirse, 600 milyon dolar cirolu bir THY bağlı ortaklığı oluşturulabilir. Bu firma, Capital 500 şirketler sıralamasına ilk 200'den girecek kadar büyük bir şirket demektir. Gayet makul bir büyüme beklentisi ise bu firmanın zaman içinde Pakistan havayolları, Azerbaycan havayolları, Katar, Suud, Etiyopya, Macar, Arnavutluk vs. Türkiye'nin politik olarak yakın olduğu çeşitli ülkelerin havayolu firmalarının işini alması ve sektörde belki 2-3 milyar dolar cirolara kadar büyümesidir. Bu durum da Türkiye'nin hizmet ihracatına ve istihdamına önemli katkı sağlar.
Bu sektörde Lufthansa ve Emirates gibi havacılığın büyük oyuncularının zaten kendi iştirakleri mevcut. Lufthansa 19.000 çalışanı olan hava yemek firması LSG Grubunu 2023 ortasında bir finans kurumuna sattı. Genelde havayollarına yemek veren firmalar organizasyon, yemek işleri, otelcilik alanlarında da büyümeyi seçebiliyorlar. Türkiye, THY üzerinden bu alanda bir firma oluşturabilirse, hem kamu, hem özel sektörde bu alandaki ihtiyaçlara da karışlık verebilir. Yurtdışı elçiliklerimizde verilen resepsiyonlar, TCDD'nin yemek servisleri, havalimanı, gar, istasyon, lounge, restoran işletmeleri, havalimanı otel işletmeciliği gibi alanlarda da aynı firma üzerinden hizmet verilebilir.
Do-Co ile THY ilişkilerinin sonraki aşamasındaki seçeneklerimiz neler olabilir? Do-Co kontrol hisselerini THY ile devralmak, Do-Co ile kısmi ayrılık ve tamamen ayrılık olarak 3 seçenek değerlendirilebilir.
İlk seçenek için, Do&Co'nun kurucusu Attila bey'den Do&Co'nun merkezini İstanbul'a taşıması ve kontrol hissesini THY'ye vermesi istenebilir böylece Do&Co markası bir Türkiye markası haline getirilerek küresel büyüme yolculuğuna THY çatısı altında devam edilebilir. Do&Co kontrol hisseleri karşılığında THY'den küçük miktarda hisse de verilebilir (max 1%).
Diğer seçenek, Do&Co ile yollar ayrılır ancak yeni kurulacak şirkette de Do&Co dan geçici bir dönem destek (ekipman, proses, işgücü, yönetim, finans, kontrat transferleri vs..) alınabilir ve böylece yumuşak bir geçiş sağlanır. Geçiş kademeli olarak da sağlanabilir misal önce yeni firma Afrika kıtası uçuşlarının yemek işini alır daha sonra kademeli olarak tüm işi devralır.
Son seçenek ise karşılıklı anlaşma ile yolları tam olarak ayırmak ve THY'nin sıfırdan kendi hava yemek işini kurması olabilir.
Tüm bu seçenekler, mevcut duruma göre uzun vadede Türkiye için daha çok milli gelir büyümesi, istihdam ve refah artışı sağlar.
Günde on binlerce tabak yemeğin üretilmesi aslında bu havayolu yemek işini aşçılık mesleğinden çıkartıp mühendislik mesleğine sokmaktadır. Bu iş özel tasarlanmış ekipmanlar, robotik prosesler ve otomotiv üretim sektöründeki dakikliği gerektiriyor. THY zaten uçak içi bazı mutfak ekipmanlarının üretimini iştirakleri ile yapmaktadır, yemek işi de bu işleri tamamlayacak ve iki ilintili iş birbirinin büyümesine destek olabilecektir.
Havayolları kabaca yemek başına 4 USD civarı para öderler. Türkiye şartlarında muhtemelen ödenen rakam daha düşüktür.
Hava yemek işini THY bünyesine tam olarak alamaz isek İstanbul Havalimanı'nın ülke ekonomisine sağladığı muazzam potansiyeli tam olarak kullanamamış oluruz. Türkiye mevcut düşük gelir ve istihdam düzeyindeyken, Avusturya gibi yüksek gelir ve yüksek istihdam seviyesindeki bir ekonomiye istihdam ve gelir transfer etmesinin hiç bir anlamı yoktur. Yemek işlerini THY bünyesinde gayet güzel, hatta mevcut durumdan da güzel şekilde başarabiliriz. Günün sonunda konu "makarna mi tavuk mu?" sorusuna gelmektedir ki bundan iyisini THY yapabilir.( Lüfer sunması gerekmiyor ama yolcuya makarna sunmak için Avusturya firmasına da gerek yok)
THY'nin bu işi tam olarak üstlenmesinin diğer bir faydası da tarımsal ürün alınan tedarikçilerin ve personellerin kontrolünün de THY'ye geçmesidir. Ne kadar Türkiye ile ucundan bağlantısı olsa dahi bir Avusturya firmasının, havacılık gibi stratejik bir alanın neredeyse dünya merkezi haline gelmekte olan bölgesinde, önemli miktarda mal ve personel hareketini uçakların içine kadar ve hatta ülkeler arası yönetiyor olması güvenlik sebebiyle istenmeyebilir.
Laf havacılıktan açılmışken, bir iki öneride daha bulunalım. Son İstanbul ziyaretimde etrafta TOGG'ların artık hayli görünür olduğunu fark ettim. Henüz binmek nasip olmadı. TOGG araçlarını neden IGA'da taksi olarak devreye alamıyoruz? IGA havalimanı ülkemizin bir numaralı turizm kapısı, TOGG'ların taksi olarak hizmet vermesi tanıtım açısından, ekonomik ve turistik açıdan faydalı olur. TOGG'ların bagajı da hatchback tipi arka yapıdan dolayı standart taksilerden daha çok bavul alacaktır. HL taksilerine özel tepeye port-bagaj takılması da anlamlı olabilir. Bu işin sağlıklı ve uzun vadeli çözümü elbette bazı ülkelerdeki gibi taksi için özel tasarlanmış bir elektrikli araç üretimidir.
Benzer şekilde IGA'dan TOGG'ların kiralanabilir olmasını da sağlayabiliriz. Havalimanlarında hizmet veren lider araç kiralama firmalarımızın TOGG'ları portföye katmaları için önceliklendirmek de doğru bir strateji olabilir.
Son öneriyi ise başka bir alanda THY için yapalım. Misal İngiltere'de evinde kedi veya köpek olan hane sayısı tüm hanelerin 25% kadarı. Avrupa'da az çok durum buna yakın olsa gerek. Dünyada çok daha yüksek oranlar da mevcut, özellikle Latin Amerika ve Avusturalya gibi ülkelerde. Bu kedi-köpek sahipliği olayı havayolu ile tatile gitme konusunda az veya çok engel oluşturuyor. Eş-dosta emanet edilemiyorsa kedi-köpek otelleri var, gecesi 15-25 GBP civarında, hayvanınıza bakıyorlar. Otel dememiz lafın gelişi, bildiğiniz baraka, genişçe kümesler diyelim. 2 hafta tatile giderseniz en az 200 GBP civarı para bu işe ayrılıyor üstelik bu iş tatil planlamasına ilave bir karmaşıklık getiriyor. THY doğru bir strateji ile kedi-köpek dostu havayolları arasında biliniyor çünkü yolcu uçağa hayvanı ile binebiliyor. Misal, Britanya havayollarında buna izin yok. Gerçi THY bu konuda pek reklam yapmıyor ama bilmesi gerekenler biliyordur. Diğer taraftan kedi-köpeklerin uluslararası uçabilmesi için gereken izin süreci son derece zor, tatilde zaten bu hayvanlar ile uğraşmak da zor, bu yüzden çoğu yolcu zaten kedi-köpek otelini tercih ediyor. THY'nin belirli şehirlerdeki havalimanı bölgelerinde, hayvan barakaları ile işbirliği yapması durumunda yolcu potansiyelini önemli ölçüde artırabilir. Bu konuda gecelik fiyatlama dışında hayvanı taşıma servisi de sunulabilir. Türk diasporası içinde de hayvan sahipliği olayı önemli oranlara ulaşmış durumda ve bu konuda sunulacak servisler, Türkiye'ye tatile gelebilir durumda olan diaspora vatandaşlarımızın sayısını ve THY'ye olan talebi artıracaktır. Bu konuda THY'nin yeni bir bağlı ortaklık kurması değerlendirilebilir. Benzer şekilde, Türkiye'den yurtdışına uçacak yolcular için de THY havalimanı civarındaki köylerden birinde bir hayvan barınağı kurabilir.