Tam bir yıl önceydi. Eski başbakanlardan Sebastian Kurz hakkında rüşvet iddiaları gündeme gelmiş ve bu iddialar onu başbakanlık koltuğundan etmişti. Olay 2021 yılının ekim ayında yaşandı. Bir yıl sonra yine ekim ayında yeni bir skandal gündeme geldi. İddialar bu sefer üyesi olduğu Avusturya Halk Partisi (ÖVP) ve başbakanı olduğu hükümetin içinden. Maliye bakanlığı üst düzey memurlarından Thomas Schmidt, eski başbakanlardan Sebastian Kurz, Avusturya Parlamento Başkanı Wolfgang Sobotka ve bazı firmalar hakkında rüşvet verme, alma ve görevi kötüye kullanma konusunda 15 gün boyunca ifade verdi ve verdiği ifadenin içeriği Avusturya gündemini sarstı.
Schmidt açıklamalarında Sebastian Kurz'un bulvar gazetesi olab Österreich (Avusturya) gazetesine partisi ÖVP lehinde kamuoyu yoklamalarını düzeltmesini ve bunun karşılığında da gazeteye ilan verilmesi için kendisinin Kurz tarafından görevlendirildiğini anlattı. Schmidt ifadesinde paranın ise Maliye Bakanlığı kasasından karşılanmasının da emrini aldığını söyledi.
Ayrıca Parlamento başkanı Wolfgang Sobotka hakkında da eski parti başkanlarından Alois Mock Vakfı gibi ÖVP’ye yakın dernek ve vakıfların defterlerinin kontrol edilmemesi için zamanının maliye bakanına girişimlerde bulunduğu da iddialar arasında yer aldı. Böylece ÖVP’li parlamento başkanı ve zamanının ÖVP’li maliye bakanının da kendi çevrelerine vergi kolaylığı ve muafiyeti sağladıklarına dair suçlamalarda bulundu.
Schmidt, ifadesinde partiye yakın firmalara da vergi kaçırma konusunda kolaylık sağlandığını yer aldı.
Kurz, Sobotka, eski maliye bakanı ve adı geçen firmalar suçlamaları kabul etmezken, açıklamalarda bulunan kişinin kendisini kurtarmak için hikayeler uydurduğunu dilendirdiler. Yalnız basına yansıyan bilgilere göre on binlerce sayfa elektronik yazışmaların bulunduğu, bunların devlet sırrı olup olmadığının kontrolünü yapacak savcının, konuyla ilgili karar verecek olan hakimin çok uzun zamana ihtiyaçları olduğu dillendirilmektedir.
Konunun ayrıntısına daha fazla girmeye gerek yok şimdilik. Avusturya siyaseti yine bir ekim ayında yeni bir siyasi deprem yaşamaktadır. Hristiyan muhafazakar Parti ÖVP ile Yeşiller’in oluşturmuş olduğu hükümet ve bakanlar tekrar tartışılmaya başlandı. Yeşiller Partisi’nin nasıl bir tavır alacağı merak konusu edilirken, diğer partiler istifalar talep etmektedirler.
Sebastian Kurz siyasete başladığında ne kadar da hızlı kariyer yapmıştı. Önce uyumdan sorumlu devlet bakanı, sonra dışişleri bakanı, en son durak olarak da başbakan oldu. Partisine de genel başkan seçildi. Partisinde büyük bir değişikliğe gitti, partinin amblemini değiştirdi. Kendisine rakip olacak eski kuşağı ekarte etti. Bütün gücü elinde topladı. Buna da karşı çıkan pek çıkmadı. Zira ÖVP’nin dahası Avusturya’nın geleceği olarak bakıldı. Özel olarak yetiştirilmiş, camekanda saklanmış yakışıklı, sportmen, girişken ve genç bir siyasetçiydi. Bu özelliğinden dolayı da geniş bir çevre tarafından kabul gördü.
Avrupa’da da sevildi. Avrupa Birliği içinde özellikle Türkiye karşıtlığı açıklamalarda Sebastian Kurz vardı. Türkiye ile ilgili konularda AB'nin söylemek isteyip de söyleyemediği konuları Kurz dillendirdi. Avusturya ve Avrupa'nın geleceğinde örnek alınacak siyasetçi şimdi suçlamaların yalan olduğunu söylemekle meşgul. Başbakanlıktan ayrıldıktan sonra toplumun çoktan unuttuğu Kurz’un siyasi yorumcular ve gazeteciler tarafından tutuklanır mı, tutuklanırsa ne kadar hapis cezası alır yorumlarını gözlemliyoruz. Bir de koalisyon hükümetinin veya bazı bakanların daha ne kadar görevde kalacağını merak etmeye başladık.