6 Şubat günü Türkiye’yi vuran deprem sadece deprem bölgesindeki insanlarımızı vurmadı. Yurt dışında vatan özlemi ile yıllar yılı yaşayanları da can özünden vurdu. Birçok dostumuzun, arkadaşımızın baba ocağı o yörelerdi. Depremin yaralarını sarmak için Avusturya'da yaşayan insanlarımız da kolları hemen sıvadı, elinden geleni yapmaya çalıştı ve hala da çalışıyor.
Avusturya kurumları arasında da deprem yankı buldu. Bu yankı kendisini daha çok basında hissettirdi. Medyada yer alan haberlerden ve Avusturya'da yaşayan Türklerin yardımları dışında özellikle yardım kurumları, bazı işletmeler maddi yardım kampanyası başlattılar. Avusturya silahlı kuvvetlerinin ise Türkiye'ye kurtarma ekibini yardıma göndermesine tanık olduk. Birçok ülkeden kurtarma ekiplerinin Türkiye’ye gittiği gibi, Avusturya’dan da ekipler kurtarma çalışmalarına katılmak için gitti.
Basın günü birlik deprem ile ilgili gelişmeleri hem nalına hem de mıhına vurarak haberleştirdi. Deprem bölgesinde yakınları bulunan veya bölgeden gelmiş Avusturya'da yaşayan insanların düşüncelerine ve acılarına da basın başvurarak onları sayfalarında yayımladı. Avusturya’ya ilk geldiğim zamanlardan beri arkadaşım bir gazetenin birinci sayfasındaki habere İskenderun'dan yıkıntılar arasından kardeşleri ve annesi “Türkiye” hakkında bilgi veriyor ve acılarını gazete aracılığıyla bizlere aktarıyordu. Diğer taraftan haftalık bir haber dergisi de konuyla ilgili haber yapmış ve deprem yöresinde ailesinin bulunduğunu söyleyen yerel politikacı bir hanımla konuşmuş ve onu dergi sayfalarında yayımlamıştı. Viyana’nın Ottakring mahallesinde açıklamada bulunan genç hanım siyasetçinin dergiye aynen şöyle dediği yazmaktaydı:
- Deprem bölgelerinden biri olan Hatay'da Alevi, Kürt ve Araplara yardım yapılmadığından eminim.
Viyana’da oturup da Türkiye'de yapılan kurtarma ve yardım işleriyle ilgili laf edilirse, tabidir ki en az adı kadar yapılan işten ya da yapılmayan yardımdan emin olunur.
Sözde solcu ve en güvenilir gazetelerden birinde de bir haber vardı. Gazete haberinde deprem dolayısıyla Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a tepkilerin büyüdüğünü ve sürekli tepkilerle karşılaştığı yazılmaktaydı. Geniş ve ayrıntılı habere ise bir görsel kullanılmıştı. Fotoğrafta halkın Tayyip Erdoğan'a nasıl tepki gösterdiği görülmekteydi. Başka fotoğraf bulamamış gibi cumhurbaşkanını depremzede bir hanımı bağrına basmış, onu teselli ederken göstermekteydi. Bir hanımın erkek cumhurbaşkana sarılıp, başını onun döşüne koymuş olması görülmemiş bir şey olacak ki, bunu protesto haberine görsel olarak kullanmıştı. Sahi böylesi bir fotoğraf Avrupada basınında olsaydı nasıl yorumlanırdı?
Türk kökenli bir gazeteci Avusturya’nın muhafazakar gazetesinin depremle ilgili günün konusuna ait baş yazısında bir nokta dikkat çekiciydi. Yazının girişinde deprem bölgesindeki şehirlerin ismi üzerinde duruluyor, o vilayetlerin hem eski ve hem de yeni isimlerine vurgu yapılıyordu. Yazının devamında ise “Cumhuriyetin 100. yılının kullanılmasına hazırlanılan yıldan bir asır önce deprem bölgesi Fransız işgali altındaydı. Depremle yerle bir olan şehirlerin adları Antep Gaziantep, Maraş Kahramanmaraş, Urfa ise Şanlıurfa olmuştur.” deniliyordu. Yazıyı bir kaç defa tekrar tekrar okudum ve bu cümleyi yazının devamında neden kullanıldığına dair bir bir ibare göremedim. Bir okuyucu olarak kendi kendime yazarın bölge Fransız işgali altında kalsaydı bu şehirler uğramış oldukları hasara uğramayacak mıydı demek istiyor diye sordum da üzüldüm. Türkiye’den Avusturya’ya göçmüş bir ana babanın çocuğunun yazısına böyle bir giriş yapmış olmasına içerledim.
Basın deprem felaketine dair haberleri tarafsız tavır içinde yayımlarken, yorumlarda biraz Türkiye karşıtı tavır görülmekteydi. Bu böyle oladursun, depreme yardım konusunda Avusturya askeri ve yardım kurumları elinden geleni hakkıyla yaptılar. Avusturya’nın en büyük inşaat işletmelerinden biri eski işyeri temsilcisi ve eyalet meclis üyesi Omar Allravi’nin çabalarıyla bölgeye yardım malzemeleri gönderildi. Avusturya silahlı kuvvetleri 85 kişilik yardım ekibini depremin hemen ilk gününden itibaren bölgeye yetişti ve kurtarma çalışmalarına başladı. Çalışmalarında enkaz altından onlarca insanı çıkardıkları bilinmektedir. Avusturya kurtarma ekibi çalışmalarını tamamladıktan sonra Viyana’ya dönmüştü. Viyana’da çalışma yürüten çeşitli Türk dernekleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin Viyana Büyükelçisi Ozan Ceyhun’u da yanlarına alarak, kurtarma ekibini karşılamaya gittiler. Viyana Havaalanı’nda yüzlerce Türk Avusturya ve Türk bayraklarıyla, çiçekler ve hediyelerle kurtarma ekibini vefa borcu diyerek karşıladılar. Yüzlerce Türk, Avusturyalı kurtarma ekibini havaalanında alkışlar ve çiçeklerle karşılaması kurtarma ekibine duygulu anlar yaşattı. Duygu yoğunluğu ve şaşkınlık içinde ne yapacaklarını bilmeyen kurtarma ekibi zaman zaman tanımadıkları insanlarla kucaklaşarak, gözyaşı döktüler. Türkler onlara vefa ve minnettarlıklarını havaalanında göstermişlerdi.
İşte bu kurtarma ekibi Çanakkale Zaferi kutlamasından tam bir gün önce, 17 Mart günü Türkiye Cumhuriyeti Viyana Büyükelçisi Ozan Ceyhun’un büyükelçilik binasında misafiri oldular. Askeri ateşe ve büyükelçinin teşekkür konuşmalarından sonra, büyükelçinin misafirleri deprem bölgesindeki anılarını paylaştılar. “Depremde her şeyini, hatta canlarını bile kaybetmiş olan depremzedelerin misafirperverliğine” vurgu yapan Avusturyalı subaylardan oluşan yardım ekibi üyeleri konuşmalarında “Bizlerle herşeylerini paylaşmak istediler” diyorlardı. AFAD ve diğer yardım kuruluşları ile çok uyumlu kurtarma çalışmaları yaptıklarını, “bu şiddette bir afetle hangi ülke karşılaşırsa karşılaşsın zorlukların altından tek başlarına kalkamayacaklarını” belirten ekip üyesi “içme suyu bulmada zorluk çeken insanlar orada sularını bizimle paylaştılar” sözleri dudakları arasından dökülüyordu.