Depremin üzerinden daha tam bir ay geçmedi ama görsel ve yazılı basında, sosyal medyada depremin acısı sanki yavaş yavaş unutulmaya başlandı, acının yerini hesap sorma, Ahbap, Kızılay, çadır, ücretli kan, para pul alır oldu. Bunlar yapılmasın demiyorum ama sevdiklerini, evini, yuvasını kaybetmiş olanlar, hatta hiçbir şeyini kaybetmiş olmasa bile o yörede olup o korkuyu, buz gibi sokaklarda gecelemeyi yaşamış, ağır travma altında olanlar öncelikli olmamalı mı? Onlara nasıl uzanacağız, uzanmaya devam edeceğiz? Onlar için yapılacak, seferber olunacak ne çok şey var. Bu bir. İkincisi İstanbul, İzmir ve diğer kentleri de yıkıcı, öldürücü depremler beklerken ve çok sayıda eski yönetmeliklere göre inşa edilmiş, 50-60 yasında, birçok deprem geçirmiş, deprem yükünü almış bina varken bu büyük sorun nasıl çözülecek, bu konu öncelikli, acil değil mi?
İki haftadır “Suçlu kim” başlıklı yazılar yazıyorum çünkü ülkede birikmiş öfke suçlayacak birilerini arıyor ancak konu çapraşık. Ben ilk suçlunun kültürümüz olduğunu düşünüyorum, kültürümüz derken de önce geniş çapta dünyamızın tüketici, her şeyi paraya endekslemiş, açgözlü kültürü kast ediyorum. Daha sonra çemberi daraltıp ülkemizin kültürüne bakarsam, 1980 öncesi sahip olduğumuz, akademide “Kolektif” diye adlandırılan kültürden yine akademide “Bireysel” diye adlandırılan kültüre geçişimizi görüyorum. 1980 öncesi söz yeterliyken ve kişisel itibar, saygınlık ciddi bir özellikken şimdi her şey noter nezdinde imzalı yazıya dönüştü, söze güven kalmadı, kişisel itibar ise geri plana düştü. Gemisini kurtaran kaptan anlayışı öne geçti. 50-60 yaşındaki dürüstçe yapılmış köhne apartmanlar depremde dimdik dururken 3 yıllık apartmanlar çalıp çırpma nedeniyle yıkıldı. Kolektif kültürümüzün birbirini seven, koruyup kollayan, maddiyata az önem veren o güzel yanının yerine yalnızca kendini düşünen, maddiyatı insan yaşamının önüne koyan bireysel kültür geldi. Nasıl düzelir? Önce eğitim. Okullar, öğretmenler, müfredat, bu konuda seferberlik. Sonra medya. Televizyondaki bireysel kültürü öne çıkaran Batı’dan kopya Survivor tipi diziler, herkesin birbirine ihanet ettiği filmler yerine kendi kültürümüze uygun, Türk ahlakını ve vicdanını unutturmayan programlar. Depremle genlerimizdeki bu yön hızla açığa çıktı, bölgeye yardım yağdı zaten. O kadar çok yardım gitti ki arada telef olan da oldu. O güzel, kolektif yanımız tekrar ortaya çıktı. Bu yanımızı unutmayalım, unutturmayalım. Bunlar dışında suçluları belirlemek istiyorsak bir binanın ortaya çıkmasındaki tüm paydaşları sorumlu tutmak, bina yıkılırsa neden yıkıldığına göre hepsine mahkeme yolu gerekecektir:
1) İmar planını onaylayanlar
2) Zemin etüdünü onaylayanlar
3) Projeleri çizen mimar ve inşaat mühendisleri
4) Denetleyen yapı denetim firması
5) İnşaatı yapan müteahhit
6) İnşaattan sorumlu şantiye sorumlusu
7) İnşaatı yapan inşaat ekibi yani işçi ve ustalar
8) Hazır beton sağlayan firmanın kaliteyi bozmaması, su vb katmaması
9) Kullanıcıların doğru kullanması, örneğin kolon kesmemeleri Bunun yolu da kontrol ve sağlam hukuktan geçmektedir. Bir daha böyle bir acı yaşamamak dileğimle…