Yazılarımda Türkiye'de ayrışmayı arttıran hiç bir açıklamada bulunmam.
Bütün açıklama ve yazılarımda birleştirici ve bütünleştirici bir dil kullanmayı özellikle dikkat ederim. Çünkü içinde bulunduğumuz şartlar; birlik, beraberlik ve dayanışma içerisinde olmamız gerektirdiğini emretmektedir.
Ancak yaşadığımız deprem sonucu bazı çevrelerin kullanmış olduğu dil benim bile tahammül sınırlarımı zorlamıştır.
Ne demek istediğimi biraz medyayı ve sosyal medyayı takip edenler anlayacaktır.
Deprem bölgesinde ekiplerimiz, halkımız ve devletimiz savaş vermektedir.
Bu yönüyle yapılan haberler, propagandalar savaşı kazanmaya yönelik olmalıdır, bozguna değil. Yapılan haberler arama kurtarma ekiplerimize moral verip, kahramanlarımızın azmini yükseltmeye yönelik olmalıdır.
Depremde yapılan haberlerle bozgunculuk yapmaya çalışanların benzerlerini Kurtuluş Savaşımızda da yapılmış, ordumuz geri çekilmeye başladığında, "Ordu ve Mustafa Kemal bu işi yapamıyor, yenilecekler, Kemal görevden alınsın" propagandası yapılmış, Mehmetçiğimizin savaşma azmi yok edilmek istenmişti.
Bugünde bazı çevrelerin yapmış olduğu bozgunculuk başta Mehmetçiğimiz olmak üzere arama kurtarma ekiplerimizin, kahramanlarımızın moralini bozmaya yöneliktir.
Ancak tüm kara propagandalara rağmen milletimiz birlik ve beraberliğini sağlamış, ABD'nin "kaos" planını boşa çıkarmıştır.
DEPREM HERKESİN GERÇEK YÜZÜNÜ ORTAYA KOYMUŞTUR
Tabii bu noktada deprem, herkesin gerçek yüzünü de ortaya koymuştur.
Deprem, kimin ne olduğunu bir kez daha ortaya çıkarmıştır.
Çünkü yaşadığımız "tarihin en büyük felaketinde" bile Amerika'nın "kaos" planına alet olup bozgunculuk yapanlar olmuştur.
Bir tarafta canla başla, yorgun, uykusuz olarak insan hayatını kurtarmaya çalışan kahramanlarımız varken diğer tarafta ise sadece eleştiride bulunup, yapılan işi küçümseyenlerde olmuştur.
Elbette çeşitli eleştiriler mutlaka olacaktır ama eleştiriler her türlü zorluğa rağmen canla başla çalışan Mehmetçiğimizin ,arama kurtarma ekiplerimizin yani kısaca kahramanlarımızın mücadele azmini sekteye uğratıp, şevkini kırmaya yönelikse bu eleştirilerde sorun vardır.
DÜŞMAN KALEYİ İÇTEN FETHETME STRATEJİSİNİ UYGULAMAYA ÇALIŞMAKTADIR
Düşman sadece dışarıdan taciz ve saldırıları planlamakla kalmayıp aynı zamanda iç cepheyi de hedefleyen bir takım girişimlerde bulunmaktadır. Kaleyi içten fethetme stratejisini uygulamaya çalışmaktadırlar.
Buradan uyaralım, verilen mücadeleyi küçümseyip, bozgunculuk yapmak ancak düşmanın işine yarar.
Böyle zamanlarda medyanın ve siyasilerin yapması gereken en önemli görev kahramanlıkları yüceltip, vatandaşlarımızın ve arama kurtarma ekiplerinin moralini ve mücadele azmini yükseltmek olmalıdır.
15 TEMMUZ BİR SON DEĞİL BİR BAŞLANGIÇTIR
Diğer taraftan yaşadığımız felaket "15 Temmuz bir son değil bir başlangıç." olduğunu bir kez daha göstermiştir.
Batılı ülkeler ve FETÖ ile mücadelemiz bitmiş değildir.
15 Temmuz'dan sonra Batılı ülkeler ile mücadelemiz devam etmekte ve düşmanda aynı bizim gibi uyumamaktadır.
Bu nedenle 15 Temmuz ve arkasından getirmiş olduğu süreç devam etmektedir.
Vatandaşlar olarak tüm tehditlere karşı uyanık olmak zorundayız.
Depremde uygulanmak istenen "kaos" planını vatandaşlarımızın, büyük milletimizin, büyük dayanışmasıyla beraber geri püskürtmeyi başardık. Ancak ülkemize yönelik kötü emelleri olan güçler bu amaçlarını ulaşmak için her yolu devam ettirmek isteyebilirler.
Her türlü tehdidi bertaraf etmemizin en önemli yolu içeride birlik, beraberlik ve dayanışma ruhunu güçlü kılmaktır. Bunu başardığımız an hiç bir güç bize zarar veremeyecektir.
Ülkemizde "aydınım, siyasetçiyim, gazeteciyim, kanaat önderiyim, vatanseverim" diyen herkes iç cephede birlik ve beraberliği sağlamak için elinden gelen gayreti göstermelidir.
Yazımın sonuna yaklaşırken tüm saldırılara karşı; gerçek dindar Millicilerin, gerçek Atatürkçülerin ve gerçek Ülkücülerin yani, tüm vatanseverlerin birbirlerini anlayarak, Türkiye’nin savunulmasında dayanışma içerisinde olması gerektiğini belirtmek istiyorum.
İkinci Kurtuluş Savaşımızda atalarımız gibi mücadele edip ve bu mücadelemizden zaferle ayrılacağız.