Bozkurt tartışması sürüyor.
İtirazlar bu işaretin MHP’nin bir sembolü olarak kullanılması noktasında yoğunlaşıyor.
Tepki, yakın geçmişte pek çok suça bulaşmış MHP gençlerinin “Bozkurt” adını taşımaları ve Bozkurt işareti yapmalarında odaklanıyor.
Aynı şekilde Almanya’da Nazilerin Çarkı Felek işaretini (Oz, gamalı haç) kullanmış olmaları da bu işarete karşı bugün de tepki yaratıyor.
Bu durumda akla Bozkurt ve Çarkı Felek işaretlerini, bulunduğu her yerden hemen silmek, yok etmek geliyor.
Bozkurt işareti yapmayı Almanlar yasaklıyormuş, Türkiye’de de, Sibirya Saka Türklerinden Avrupa Gagavuzlarına dek herkese yasaklamak...
Bu mümkün mü?
Türk düşmanlarında, “Türk”e, Türk olan her şeye karşı olmak, Attila’dan bu yana var olan bir refleks.
Ne var ki Türk düşmanlığıyla, nesnel olarak “Türk“ gerçeğini, Türk kültürünü, dilini, tarihini yok etmeleri mümkün değil. Tam tersine bize ait olan pek çok şeyi aldıklarını da kendi destanlarında görüyoruz.
Türk düşmanlığı zehrinin panzehiri de Türk olan her şeye sarılmak olarak kendini gösterdi. Her iki eğilim de istismara açıktı. Kamplaşma yaratmada etkin bir araç oldu.
1960’larda, 1970’lerde ve 1980’lerde gençler arasında kutuplaşma hızlandıkça hızlandı. Sağcı - solcu ayrılmasına etnik ve dinsel kamplaşmalar eklendi.
Hiçbir yasak bunu engelleyemedi.
Kimi sol çevreler Türk olmayı ırkçılık gibi görerek ulusal değerleri sağın kapmasını umursamadılar. Onlar için Türk değil “Türkiyeli” olmak ve dünya işçi sınıfı için mücadele ağır basıyordu, “Dünya Türkleri”nden, “Türk değerlerinden” çok “Dünya işçi sınıfı”, “İşçi sınıfının uluslarası dayanışması” önemliydi. Vatan, millet, Sakarya, milli marş, bayrak söylemlerini Ali Arslan olarak Kıbrıs’ta doğan Alparslan Türkeş’in MHP’si kullandı. Ulusal değerleri istismar etmede başarılı oldu. Binlerce gencimizi örgütledi.
Burada Esas olarak ABD kaynaklı, Sovyetler Birliği ve komünizm düşmanlığının pompalanmasının, SSCB’yi kuşatacak “İslam yeşil kuşağı” yaratılma çabalarının rolü büyüktü. Bu düşmanlık kullanılarak ne çok yurtseverlerimiz, değerli aydınlarımız öldürüldü.
Antiemperyalist, Atatürkçü, devrimci, solcu kesim gençlerimizi emperyalizmin istismarcı, bölücü, zararlı işbirlikçilerine kaptırmayı, suça, şiddete bulaşmalarını engelleyemedi.
!960’lı yıllarda pek çok yurtsever, Türklük duyguları öne çıkan arkadaşımın isimlerini değiştirdiğini görmüştüm. Bunlardan biri asıl adını unuttuğum Muhammet Oğuz Bozkurt idi. Hiç de faşist filan değildi. Yurdunu, halkını seven Atatürkçü, edebiyata meraklı bir arkadaşımdı. Çok güzel şiirler yazardı. Gene Mustafa Kerimoğlu isimli arkadaşım ve ailesi MHP’liydiler. Evleri bozkurt ve üç hilal resimleri ile donatılmıştı ama dünya tatlısı, yurtsever, yardımsever insanlardı.
Öte yandan Türk olmak yerine Türkiyeliliği benimseyenlerin birçoğunda sülalede bir başka etnik kökenden adam bulma çabası, modası vardı. “Benim dedem Kürtmüş”, “benim ninem Ermeniymiş” hatta “ben önceki yaşamımda Yahudiymişim” diyene bile rastladım.
Bırakalım herkes kendini ne hissediyorsa o olsun. Ama biz de yapmacık kimlik yaratma eğilimlerine itibar etmeyelim. Ulusal kimliğimiz, tarihimiz, dilimiz ve kültürümüzle onur ve gurur duyalım.
Binlerce yıl gerilere giden Türk kültüründen, değerlerinden diğer halklar da etkilenmiştir.
İşte İskandinav Saguları... Tüm Avrupa destanları şu ya da bu şekilde Türklere bağlanıyor.
Tüm Avrupa’nın baba tanrısı aslında bir Türk Beyi olan Oden. Yanında Türk ve Asyalılarla Türkland’dan gelmiş Kuzey Kutbu’na dek çıkmış. Yanında dili, runik yazıyı getirmiş. İskandinav ve Alman üstün ırk düşüncesinin yaratıcılarının kahramanı olmuş.
İskandinavların Edda’sında, Almanların Niebelungen’inde, İngilizlerin Beowulf’unda da Atilla’yı kahraman buluyorsunuz.
Ulusların nasıl Türklerden etkilendiklerini unutturmak mümkün değil.
Diğer tartışılan nokta Atatürk’ün Bozkurt’a bakışı.
On iki yıl Atatürk’ün kütüphaneciliğini yapan Nuri Ulusu’nun anılarını oğlu Mustafa Kemal Ulusu, “Atatürk’ün Yanıbaşında” ismiyle kitap haline getirdi. Ulusu, anlattığı anılardan birinde, Atatürk’ün Mahmut Beler Bey’e bir paket Bozkurt sigarası armağan ettiğini belirttikten sonra şöyle devam ediyor; kitaptan okuyalım:
“Bozkurt adı geçince hatırladım. Atatürk çok iyi bir Türk’tü. Türklüğün tarihi onun en önemli bir araştırma mevzuu idi. Çoğu zamanda araştırırdı.
“Atatürk döneminde ilk yolcu gemisine Bozkurt adı verilmişti. Bahsettiğim gibi sigaralarda Bozkurt amblemi vardı. Hatta Maraş’ta Atatürk’e mal edilen Bozkurtlu bir heykel yaptırıldığını da hatırlıyorum. Türk lirasında, pullarımızda Bozkurt yer almıştı. Zamanın Adalet Bakanı Mahmut Esat Bey’e de Bozkurt soyadını Atatürk vermişti. Köşkte bizi çağırmak için çalışma masasındaki zilde Bozkurt resmi vardı.
“Ergenekon Destanı’nın bu ünlü Bozkurt’u Atatürk için adeta Türklüğün vazgeçilmez bir sembolüydü. Çokça çocuklara da Bozkurt adı o zaman verilmişti.” (1)
Beğensek de beğenmesek de “Kurt” Türk dünyasında, Türk kültüründe faşistlere, şu ya da bu partinin tekeline verilemeyecek kadar önemli anlama sahip bir değerdir. Aynı zamanda Dünya kültürünün de parçasıdır.
Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu
Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki
şayak kalpaklı adam
nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden
güzel günlere inanıyordu.
ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında
birdenbire beş adım sağında onu gördü.
Paşalar onun arkasındaydılar.
O, saati sordu.
Paşalar üç dediler.
Sarışın bir kurda benziyordu
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına kadar,
eğildi, durdu.
Bıraksalar
ince uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe’den Afyon Ovası’na atlayacaktı.
.....
Ulusal şairimiz Nazım Hikmet, Ulusal Kurtuluş Destanı’nda, Ulusal Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü aslana, kaplana, geyiğe, ejderhaya, vb benzetmemişti.
Peki neden sarışın bir “Kurt”a benzetmişti?
.....
Not: İnternette Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi Genel Türk Tarihi Yüksek Lisans Öğrencisi Fatih Dede tarafından 2020 tarihinde yazılmış bir makaleye rastladım. “Mustafa Kemal Atatürk Döneminde Bozkurt Simgesi” başlıklı makale oldukça ilginç bilgiler içeriyor. (2)
Bu bilgilerden biri “Bozkurt Cumhuriyet Marşı” hakkında... Marşın yazılış tarihi 29 Ekim 1923... Marşın sözlerini ikinci Dönem Malatya Milletvekili Dr. Hilmi Oytaç yazmış, İtalyan besteci Carlo d’Alpino Capocelli bestesini yapmış.
Bu marş, tam o tarihte Atatürk’ün haberi olmadan yazılıp bestelenebilir miydi?
(1) Atatürk’ün Yanı Başında – Çankaya Köşkü Kütüphanecisi Nuri Ulusu’nun Hatıraları, Derleyen: Mustafa Kemal Ulusu, Doğan Kitap, İstanbul, s 143
(2) https://www.academia.edu/43482800/Mustafa_Kemal_Atat%C3%BCrk_D%C3%B6neminde_Bozkurt_Simgesi