Stockholm’de geziyorum, gri, soğuk, karlı bir hava. “Ah memleketim”, diyorum içimden.
Ama bir düzen var kardeşim, yollar tertemiz, orda burda çöp bidonları yok. Araçların bisiklet yollarına, kaldırımlara, olmadık yerlere park etmemesi, yayaya, bisikletliye, tekerlekli sandalye kullanana, engelliye saygı...
“Ya bizim memleketteki saygısızlık, ilkellik” diyorum bu kez...
Aklıma Milas Belediyesi Meclis Aday Adayı Hülya Canko Scopie’nin Facebook sayfasında paylaştığı engelliler için yapmak istediklerinin listesi aklıma geliyor.
Kolay gelsin, diyorum kendi kendime...
Stockholm’de bir gün arabayı park edip öğle yemeği için bir lokantaya girdim. Yarım saat, kırk beş dakika sonra çıktım. Aaaa bizim arabanın yerinde yeller esiyor...
Oradaki esnafa soruyorum, birisi, “senin arabayı çektiler“ diyor.
Hay daaaa...
Zorunlu arabaların çekildiği yere gidiyorum. (Kuşkusuz orayı öğrenmenin uğraşısı ayrı konu)
“Niye çektiniz arabamı değerli kardeşim”
“Arabanız köşeden 9,5 m ilerideymiş”.
“Eeee”
“10 (on) metre olması lazım”.
Yarım metreden ötürü bizim arabayı çekmişler. Çekme parası ve cezayı ödedik. Aldık arabayı.
Şimdi ben bunu neden anlattım?
Değerli Hülya Hanım engelliler için yapmak istediklerini yazmış ya, bir vatandaş da buna gülmüş, “Şaka gibisiniz gülmeyi unuttuğumuz şu günlerde iyi geldiniz gerçekten” diyor.
Hülya Hanım bu yoruma üzülmüş ve bir parçacık da kızmış.
“Alay ediyorlar benimle” diyor.
Bence gereksiz. Kendisi de biliyor kurtlar sofrasına oturmak üzere olduğunu.
Üzülmek kızmak yerine o kentlimizle yazışmak, puan toplamak gerektiğini düşünüyorum.
Vatandaş haklı.
Ya hu, engellileri bu memlekette dikkate alan var mı?
Milas Belediyesi’ni bırakın, başkent Ankara Belediyesi dikkate alıyor mu? İstanbul, İzmir, Kayseri, Mardin, Diyarbakır vb alıyor mu?
Belediye engelliler için yol yapıyor. Görme engelliler için şerit çekiyor. Bisikletliler için yol ayırıyor.
Ne güzel de...
Araçlar tam da gelip buralara park ediyor.
Engelsiz yayalar kaldırımlarda yürüyemiyor ki, engelliler nasıl geçsin?!.
Kaldırımlar, bisiklet yolları, görme engelliler için yapılan şeritler işgal altında.
Bu durumda belediyelerin ne yapmaları gerekir?
Tabii ki yaptırım uygulamaları.
Uyguluyorlar mı?
HAYIR!
Eeee, peki sen niye varsın kardeşim?
Uygar ülkelerde kurallar çiğnenmek için değil yaşamı kolaylaştırmak için konuyor.
Engellinin yoluna, görme özürlünün şeridine, tekerlekli sandalye geçitlerine, bisikletliye, yayaya ayrılan yere park edil(e)mez.
Edilirse benim arabamın çekildiği gibi bir yaptırımla karşılaşması gerekir.
Karşılaşmazsa o belediye boşa kürek çekiyor demektir.
Milas’ta ya da başka bir belediyede bırakın on metreyi, dokuz buçuk, sekiz buçuk vb metreleri; adam tam köşeye ve kaldırımı tamamen kapatacak şekilde arabasını yerleştiriyor.
Kimsenin umurunda değil.
Yaya kaldırımından değil araba yolundan geçeceksin. Arkandan anında bir araba geliyor:
DAAAT!!!... DAAAT!!!
Gidin bakın başkente, örneğin Kuleli Sokak’a, ne kadar otel ve lokanta varsa kaldırımları park edilmiş arabalarla dolu.
Yürüyemezsiniz.
Yollar daha beter.
Ortada çift çizgi var ama iki yan park etmiş arabalarla dolu, otobüsler geçemiyor.
Bu durumda “Böyle gelmiş böyle gider” mi diyeceğiz.
Şimdiye dek ne yazık ki, denmiş ama artık değişiklik gerekli.
Ağlanacak halimize gülecek durumdaysak konuya kafa yormuş adaylara destek verilmeli.
Kurtarmalı sokakları babasının tarlası sananlardan.
Dünya kadar trafik polisi var ama sanki hiç yok.
Belediye görevlileri var ama sanki hiç yok.
Kent trafiği için, yayalar için ve en önemlisi de engelliler için kararlı davranılmalı.
Yanlış park edenlerden kesilecek cezalarla belediyeler ihya olur.
Konuya duyarlı yaklaşan, yıllarca yurtdışında yaşamış, oralardaki uygulamaları bilen, deneyimli kişiler belediyeler için cesaret ve girişim kaynağı olur.
Yurttaşlar karamsar olmasın, iyi niyetli adaylarla alay etmesin, Hülya Hanım’ları yüreklendirsin.
Unutmayalım:
Yanlışların düzelmesi için başta bilgi, kararlılık, karşılıklı saygı sevgi ve dayanışma gerek.