Vatansever avukatlar ve Vatan Partisi'nden "HDP kapatılsın" çağrısı
Vatan Partisi Hukuk İşleri Bürosu Başkanı Av. Nusret Senem ve Uğur Mumcu'nun ağabeyi Ceyhan Mumcu AYM önünde "HDP Kapatılsın Nöbeti"nde basın açıklaması yaptı. Sanem, "Davanın açılması adeta bir kahramanlık işiydi" derken Mumcu, "Kürt de bizi Türk de biziz" ifadelerini kullandı.
Vatan Partisi Hukuk İşleri Bürosu Başkanı Av. Nusret Senem, AYM önünde "HDP Kapatılsın Nöbeti"nde basın açıklaması yaptı. Senem, açıklamasında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin'in davayı açarak kahramanlık gösterdiğini vurguladı. Senem, aynı zamanda, "HDP'nin kapatılması hukukun gereğidir" ifadelerini kullandı.
Av. Nusret Senem'in konuşması şu şekilde:
- Bir kahraman Yargıtay Başsavcısı çıktı sayın Bekir Şahin. Bütün baskıları göğüsledi. 2000’li yılların başından beri HDP’nin, bölücülerin biriken bütün suçlarını ortaya koydu. Görüntülü, yazılı belgeleri ekledi ve kapatma talebiyle İddianame düzenledi. Bu davanın açılması 20 yılın ardından geldi. Adeta bir kahramanlık işiydi. Şu anda, açtığı davanın son sözünü içeride söylüyor. Sözlü Açıklamasını yapıyor. Yargıtay Başsavcımız sayın Bekir Şahin’i kutluyorum.
- Şimdi sıra HDP’nin kapatılmasındadır. Bu davayı açmak neden kahramanlık olsun diyeceksiniz!
- Eski Eşbaşkan Selahattin Demirtaş, “HDP Öcalan’ın 20 yıllık projesiydi” dediğinde bu parti hakkında kapatma davası açılmalıydı. “Buna alışsanız iyi olur daha biz Başkan APO’nun heykelini dikeceğiz heykelini” dediğinde kapatma davası açılmalıydı. Diyarbakır’da Özerklik ilan etme kararı aldıklarında bu dava açılmalıydı. HDP milletvekillerinin tamamının, belediye başkanlarının bütününün, il ve ilçe yöneticilerinin Kandil'deki terör elebaşları tarafından atandığı gerçeği pervasızca ilan edildiğinde bu kapatma davası açılmalıydı.
- Güneydoğumuzun il ve ilçelerinde kazılan hendeklerin ve döşenen bombaların, dağa taşınan silahların belediye araçlarıyla kotarıldığı kanıtlanınca dava açılmalıydı. 6-8 Ekim 2014’de, Kobani olaylarında yaklaşık, 7 il ve 30 ilçede HDP’nin merkez karar organı ve Eşbaşkanı Demirtaş’ın çağrıları ile çıkan olaylarda 37 şehidimizin cenazeleri yerden kaldırılmadan, şehirler ve resmi daireler saldırıya uğramadan bu dava açılmalıydı. Her ay onlarca şehidimizin kanı kurumadan bu dava açılmalıydı. PKK’lı teröristlerin cenazelerini HDP milletvekillerinin omuzladığı gün bu dava açılmalıydı.
- TBMM’de PKK marşıyla yürüyen ve slogan atan milletvekili müsveddelerini gördüğümüz anda bu dava açılmalıydı. 14-15 yaşlarında çocuklar Diyarbakır analarının haykırdığı gibi dağa HDP binalarından götürülürken dava açılmalıydı. Çok geç kalınmıştı çok.
- Vatan Partisi olarak bütün bu suçları derleyip Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına sunduk zamanında. Dört kez. Bir tek biz yaptık bunu. TBMM’de gurubu bulunan bütün partilerin ve Hükümetin Yargıtay Başsavcısına başvurma hakları vardı. Onlar başvursa dava hemen açılacaktı. 2021 yılına kadar başvurdular mı? Hayır. Bir tek MHP, o da son dönemlerde doğru bir tutum aldı. Bu gerçeği söylemek borcumdur. AK Parti, Hükümet, CHP, İyi Parti, Saadet Partisi, Davutoğlu, Babacan, Abdullah Gül ve FETÖ, hepsi parti kapatmaya karşı olduklarını milletin acılarını hiçe sayarak yılardır tekrarlayıp duruyorlar.
- “6 Milyon oyu var “, “TBMM’yi yöneten başkanlık kürsüsünde HDP Başkan Yardımcısından söz istiyoruz”, “Meşru parti” nakaratı hala hepsinin dilinde. En son olay HDP ile Anayasa değişikliği yapılması girişimidir. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve AK Parti gurup yöneticileri, Aralık 2022 sonunda, daha yeni, HDP’yi ziyareti ettiler. Şehitlerin kemiklerini sızlattılar.
- Oysa, Sayın Cumhurbaşkanı HDP’yi “Kandilin TMBM’deki şubesi”, “HDP eşittir PKK” diye defalarca tanımladı. Demek ki AK Parti içindeki Amerika hala önemli bir güç. Bunlar, MHP’yi dahi açığa düşürdüler. Sayın Bahçeli bile ziyareti savunmak zorunda bırakıldı. ABD ve AB üyesi ülkeler, PKK’nın TBMM’deki kolu HDP’ye adeta kal kanat gerdiler. Onun her eylemini teşvik ettiler ve desteklediler.
- İşte kapatma davası açmak ve iddialarını hiç şaşmadan sürdürmek, bu baskılar ve ortam içinde kahramanlıktı. Yargımız çok ağır ve hukuk dışı, iç ve dış baskı altındaydı. Dava, bu baskılar nedeniyle yaklaşık15- 20 yıl gecikti. İddianame bir dönüm noktasıydı.c
- Dava açılınca gördük ki 800 küsur sayfa iddianamede sayın Başsavcı Bekir Şahin yaklaşık 500 aşkın sayfayı işlenen suçların kesinleşmiş kararlarına, açılan ve yürüyen davalara, HDP milletvekillerinin suçlarına, PKK’ya üye olduğu için mahkum olmuş il ve ilçe yöneticilerinin isimlerine ve suçlarına ayırmış.
- HDP’nin, PKK terör örgütünün yasal şubesi olduğu binlerce kanıtla sabit. Anayasa’nın 69. maddesi kapsamında terör faaliyetlerinin odağı olduğu binlerce belgeyle, görüntüyle ve mahkeme kararlarıyla sabit. Böyle bir parti meşru olamaz. TBMM’de yeri olamaz. Fakat, 2021’de açılan dava aradan geçen yaklaşık iki yıllık süreye karşın hala sürüncemededir.
- Seçim sürecinde girildi. Bu ortamda kararla birlikte ortaya çıkartılabilecek, planlandığına dair işaretler bulunan kaosa, Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın tutumu çanak tutmuş, zemin yaratmıştır. HDP’ye savunma süresi, ek süreleri yetmedi, hakkında yasaklama istenen üye ve yöneticilere süreler ve ek süreler, bu da yetmedi bireysel başvuruların çokluğu ve iş yoğunluğu bahaneleri.
- Elbette bunda birinci derecede Mahkeme Başkanı sayın Zühtü Aslan sorumludur. Başkanlıktaki görev süresi Şubat ayında doluyor. Kendi döneminde bu kararın çıkmaması için saklanamayacak, olağanüstü bir çaba gösterdi. Polis Akademisinde yürüttüğü hukuk dışı çabayı Anayasa Mahkemesinde de sürdürdü. Tarih bunu böyle kaydetmiştir.
- Hiçbir Parti kapatma davasında, böyle bir yargılama süreci yaşanmamıştır. 45 yıllık avukatım. Benzerine tanık olmadım. Biden Tayfası, onları ülke içinde bir araç olarak kullanan ABD ve AB üyesi ülkeler, yargımız üzerindeki baskılarını, yargılama sürecinde tehdit boyutuna yükselttiler. Altılı masanın en etkili ve yedinciortağı HDP’in politikalarına, masayı teslim aldılar.
- 2023 yılı 10 Ocak tarihine kadar HDP hesabına yatacak olan Hazine yardımının miktarı 539 milyondur. Bu konuda verilen tedbir kararı çok yerindedir. 9 kabul ve 6 ret oyu ile verilen kararda en dikkat çeken yön AYM Başkanı Zühtü Aslan'ın bizleri yanıltmaması olmuştur. Biz bu kararda bile ABD ve AB’nin, onlarınAltılı Masa'nın yarattığı algının, baskının, yarattıkları dumanlı siyasi ortamın ağırlığını hissettik.
- Yargıçlarımıza AYM’nin önünden sesleniyorum. Türk Milletine güvenin! Milletimiz de yargıçlarına güvenmektedir. Şehitler gelmesin, çocuklar dağa kaçırılmasın, evlatlarımız ABD ve İsrail askeri yapılmasın. Baskılara, hayasız saldırılara aldırmayın. Hukuku uygulayın. Türkiye düşmanlarının hayalini, beklentisini boşa çıkarmanızı istiyoruz. Buna inanıyoruz. Bunun için hukukun, Anayasanın gereğini yapınız yeter.
- HDP eşittir PKK’dır. Bu gerçek artık milletimizin bilincine ve vicdanına yerleşti. Hiçbir milli konuda HDP milletvekilleri Türkiye'den yana değiller. TSK düşmanlığında sınır tanımıyorlar. ABD’nin kara gücü PKK/PYD’nin Meclis'teki temsilcisi olarak politika üretiyorlar. Bu politikaların her olayda yandaşı olarak hareket eden bir kısım hukuk örgütleri de var.
- TSK’nın pençe kilit hareketi başlar, Kandildeki PKK elebaşlarından bir çağrı, bir emir gelir bunlar, hemen “Bölge Baroları” başlığıyla açıklama yayınlarlar. TSK’ya kimyasal silah iftirası atılır. Bunlardan hemen iftiraya destek bildirisi,
- Şimdi de 15 Baro, önceki gün AYM’nin HDP hesaplarına tedbir kararına karşı sözde hukuki bir bildiri yayınladı. Sözkonusu Baroları milletimiz tanısın:
- Adıyaman Barosu, Ağrı, Batman, Bingöl, Bitlis, Tunceli, Diyarbakır, Hakkari, Kars, Mardin, Muş, Siirt, Şırnak ve Van Baroları.
- Bir de kendilerine bölge baroları adını takmışlar. Bölge baroları diye barolar yoktur. Bölücülüğün destekçisi baro yöneticileri var. Aynaya bakın kendinizi göreceksiniz. O Barolarda sizin gibi düşünmeyen vatansever avukatlar çoğunluktur. Siz o çoğunluğu asla temsil etmiyorsunuz. Yaptığınız iş baro faaliyeti veya hukuku savunmak değil, PKK/HDP’ye ve Türkiye düşmanlarına destek vermektir.
- Biz avukatlar olarak, buradan, Anayasa Mahkemesi’nin önünden, öncelikle adı geçen baroların mensubu, üyesi meslektaşlarımıza sesleniyoruz: Cesaretli olun sesinizi yükseltin, ses verin. Bu hadsizlere, kendini bilmez yöneticilere haddini bildirin. Türkiye’nin bütün barolarına, Türkiye Barolar Birliğine buradan çağrı yapıyoruz. Susmayınız. Sesinizi yükseltmenizi, görevinizi yapmanızı istiyoruz.
- Türkiyemize, vatanımıza, Türk hukuk devrimine, Türk Milletine karşı sorumluluğumuzun gereğini yapınız. Türk milleti sizden bunu bekliyor. Anayasa ve Siyasi Partiler Kanunu süs değildir. HDP kapatılacaktır. Onu ne ADB ne de Biden Tayfası kurtarabilir.
Basın açıklamasında Av. Nusret Senem'in ardından Gazeteci Uğur Mumcu'nun ağabeyi, Ceyhan Mumcu söz aldı. Mumcu, "Türk de bizi Kürt de biziz" ifadelerini kullandı.
Ceyhan Mumcu'nun açıklaması şu şekilde:
- Hepimizin can güvenliğini tehdit eden bir örgütle karşı karşıyayız. Can güvenliğimizi tehdit eden bu terör örgütü PKK'nın basın ve halkla ilişkiler bürosu gibi çalışan HDP'nin kapatılması günü çoktan gelmiş, geçmektedir. Huzurunda bulunduğumuz Anayasa Mahkemesi'nden hepimizin can güvenliğini sağlayacak, can güvenliğini tehdit edenlere hukuki dersini verecek kararı bekliyoruz.
- Ben bir çağrı da bütün bu teşkilatın etkisi altında kalmış Kürt vatandaşlarımıza seslenmek istiyorum. Bizim kuruluşumuzda, daha Osmanlı Devleti'nde, ilk Osmanlı Padişahı Osman Gazi'nin kayınpederi ve önderi Edebali, bir Kürt'ün damadıydı. Osmanlı Devleti yaşamı boyunca ne zaman sefere çıksa, bir savaş çıksa, Kürtler ister çağrılsın ister çağrılmasın o savaşa gelir katılırlardı. Ne zaman ki İngiliz-Amerikan Emperyalizmi, bu çağın başında, Türkiye'ye musallat oldu, bu ülkeyi birbirine düşürmek için Kürt Teali Cemiyeti'ni kurdular. Ellerine Sevr Antlaşması'nı verdiler. Ama Kürt yurttaşlarımız, "Kürt Teali Cemiyeti de başınıza çalısın, Sevr paçavrasını da dinlemeyiz" deyip, "Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bizim yerimiz. Ekmeğimizi de özgürlüğümüzü de paylaşacağız" dediler. Biz burada toplananlar daima şunu ifade ettik, "Kürt de biziz Türk de biziz". Bizim Genel Başkanımız Sayın Doğu Perinçek'in bir sözü vardır: "Son Kürt cennete gitmeden ben o cennete girmek istemem" diye.
- Bu vesileyle bütün Kürt yurttaşlarımıza Hacer Ana'nın yaptığı çağrıyı yapıyorum. Hacer Ana demişti ki "Diyarbakırlı gençlerin yarısı hapiste yarısı da mezarda. Başlarım sizin Kürt davanıza." Ben de onun dediği gibi diyorum.
- Gelin bu vatan bizim, hepimizin. Bu millet bizim, hepimizin. Bu devlet bizim, hepimizin.
- Ve bizim can güvenliğimizi ve diğer hak ve özgürlüğümüzü koruyan Anayasa Mahkemesi son sözüm de size. Bir an evvel can güvenliğimizi sağlayacak, tatmin edici gerekçenizi bize sunun. "Bizim planımız var" diyorsanız da o planı bozmak da hukuki bedelini ödeterek bizim görevimizdir.