Doğu Perinçek yazdı: Dünyada kiminle birliktesiniz?

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek Aydınlık Gazetesi’nin Rota köşesinde bir yazı kaleme aldı.

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in “28 Mayıs mevzisi-3: Erdoğan’a karşı iktidar mücadelesi hangi mevzide başarılı olur” başlığı ile yayımlanan yazısı şu şekilde;

Artık Dünyadaki her seçim herkesin seçimi oldu, hele Türkiye’de…

DÜNYADAKİ SEÇMENLERİMİZ

ABD, Türkiye seçimine müdahalesini daha yıllar öncesinden açıkça ilan etti. Kılıçdaroğlu, seçime Rusya’nın müdahale ettiğini söylüyor. Müdahale yok, ancak Rusya’nın da tarafı belli. Çin Halk Cumhuriyeti, bu seçimde Türkiye’nin içişlerine karışan Batı devletlerine tavır aldı. Çin de kendi tarafını Çin üslubuyla dile getirdi.

Azerbaycan, Kazakistan ve Özbekistan başta olmak üzere Türk Devletleri Tayyip Erdoğan ile dayanışmalarını açıkladılar. Arap ülkeleri de öyle.

Venezuela, seçime üç beş gün kala başkentindeki önemli bir caddeye “Türkiye Cumhuriyeti Caddesi” adını verdi. Mesaj ortada.

ABD’nin başını çektiği Atlantik Devletleri ve İsrail, Tayyip Erdoğan’ın yıkılması için 2014 yılından bu yana her yolu deniyorlar. 15-16 Temmuz 2016 gecesi silah kullanarak girişimde bulundular, olmadı. ABD Başkanı Biden, bu kez 2020 yılında seçimle devirme planını açıkladı. NATO tatbikatlarında düşmanı tanımlayan tablolara Atatürk’ün ve Tayyip Erdoğan’ın posterleri asıldı. NATO da seçmenimiz oldu.

DÜNYADAKİ CEPHEMİZ

28 Mayıs 2023 günü ikinci turda vereceğimiz oy, dünyadaki mevzimizi de belirliyor. Emperyalist Dünyanın adayı Kemal Kılıçdaroğlu. Gelişen ve Mazlumlar Dünyasının desteklediği aday ise, Recep Tayyip Erdoğan. Nesnel mevzilenmeden söz ediyoruz. Seçmen, verdiği oyla yalnız Türkiye’nin iç cephesindeki yerini belirlemiyor, aynı zamanda dünya ölçeğindeki konumunu da saptamış oluyor.

İç cephe ve dış cephe birbiriyle ilişkili elbette. İster Türkiye’den bakın, ister dünyadan İkinci Turda adayların safları belli.

NE BİÇİM İŞÇİ NE BİÇİM KOMÜNİST NE BİÇİM SOL NE BİÇİM ENTERNASYONALİST

Türkiye Solunun 1960’lı yıllarda bir duruşu vardı. Enternasyonalizm başta gelen duyarlılık idi. ABD emperyalizmine karşı tutulan cephe, dünya çapındaydı. Yürekler Filistin ile çarpardı. Bilinçler Vietnam cephesindeydi. Dünya mevzilerinde şaşkınlık olmazdı.

Şimdi bakıyoruz kendisine İşçi, Sosyalist, Komünist, Sol gibi adlar takanlar, ABD emperyalizmi ile, NATO ile birlikte aynı adaya tercih mührü vuruyorlar.

Ne biçim İşçi, ne biçim Sosyalist, ne biçim Komünist, ne biçim Sol, ne biçim Enternasyonalist bunlar? Kapitalizmin patronlarıyla, sermaye sınıfının ağababalarıyla aynı cephedeler. ABD emperyalizmi hangi hedefe vur diyorsa, o hedefe vuruyorlar. Ondan sonra da fabrika kapılarına gidip, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek” türünden sloganlar atıyorlar. Ama kendileri sermayeye yenilmişler. ABD’nin büyük sermayesi ile NATO’nun silahlı sermayesi ile aynı cephenin piyonları olmuşlar.

Bu da bir Enternasyonal oluyor, Atlantik emperyalistlerinin Enternasyonali!

İç cephede TÜSİAD kapitalistlerinin güdümünde, dış cephede ABD’nin güdümünde, ama tabelalarına bakınca İşçi yazıyor, Komünist yazıyor, Sol yazıyor.

LENİN’İ ÖLDÜREN SOSYALİST DEVRİMCİ KURŞUN

Yeni bir olay değil bu. Sol içinde Dünya ölçeğinde sermaye sınıfının cephesine sürüklenme olayı, eskiden beri vardır.

Marx’ın düşmanlarının içinde de “Komünist” adını taşıyanlar vardı.

Lenin’i en sonunda ölüme götüren kurşun, Sosyalist Devrimcinin tabancasından çıkmıştı.

Mustafa Kemal Paşa, emperyalizme karşı savaşırken, yolunu şaşırmış kimi “Komünist” İstanbul’da İngiliz ajanı oldu veya Anadolu’da Yunan Ordusuna katıldı.

Mao, devrime önderlik ederken, ayağına çelme takanlar içinde “Komünist” rozeti taşıyanlar da mevcuttu.

Körfez Savaşında ABD’nin Bağdat’ı işgal ettikten sonra hükümet koltuğuna oturttuğu sözde “Komünist Partisi” vardı.

Avrupa’ya bakıyoruz kendisine Solcu ve Sosyal Demokrat diyen partiler, genellikle ABD’nin denetiminde. Ülkelerinden ve milletlerinden kopmayan partiler ise, ABD emperyalizmine karşı mesafeli duruyor.

EMPERYALİZMİN “KOMÜNİST”İ VE “SOLCU”SU OLMAK

Türkiye’de 1970’ten sonra emperyalizmin denetimine yuvarlanma olayı, Sovyetler Birliği’nin kapitalizme yönelmesiyle başladı. “Sovyetler Birliği sosyalizmi kuruyor, Komünizme gidiyor” diyenler, Moskova’daki sözde Komünist Partisi yönetimi kapitalizmi ilan edince, bir baktık ABD’nin piyonlarına dönüştüler. Bir kısmı da maceracılık üzerinden PKK’nın çatısı altında toplandılar. Böylece PKK ile omuz omuza, FETÖ ile el ele ABD ve İsrail’in cepheye sürdüğü piyonlar oldular. Kendi milletlerine, kendi topraklarına yabancılaştılar.

İnsan hem şaşırıyor, hem de üzülüyor. Komünist, Sosyalist, Sol ve İşçi gibi adlar kullanan bu partilerin saflarındaki insanlar, “Biz hani Enternasyonalist filandık” diye sormuyorlar mı? Dış cephede ABD emperyalizminin stratejisine bağlanmak, iç cephede TÜSİAD sermayesi, FETÖ ve PKK ile aynı cephede yer almak, onları rahatsız etmiyor mu?

Tayyip Erdoğan düşmanlığına hapsedilince, teori, program, dava, işçi sınıfı, vatan, akıl, usavurma, hiçbiri kalmıyor. Kişi feleğini şaşırıyor. Komünist, Sosyalist veya Solcu rozeti kişiyi kurtaramıyor.

Vatan Partisi'nden ikinci tur kararı Siyaset Yurtdışı oylar Ankara'ya geldi Siyaset Akşener Akar ve TSK'yi hedef aldı Siyaset CHP belediye işçilerine sırt çevirdi Siyaset Vatan Partililer bayramlaştı! Siyaset MHP ve İyi Parti arasında "evine dön" tartışması Siyaset Bahçeli'den İyi Parti'ye bir çağrı daha Siyaset CHP-İyi Parti gerginliği tırmanıyor! Siyaset Sezgin Tanrıkulu da değişim kervanında Siyaset İstanbullu 4,5 senedir çile çekiyor! Siyaset İşte İmamoğlu'nun dört yıllık karnesi! Siyaset Altılı masa ittifak yapacak mı? Siyaset