Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Netenyahu Açıklaması

Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti Grup Toplantısı'nda konuştu. Erdoğan'ın gündeminde İsrail'in Gazze'ye saldırıları vardı.

Abone ol

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar:

Bugün kuruluşunun 40'ıncı yıldönümünü kutlayan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ndeki kardeşlerimizin 15 Kasım Cumhuriyet Bayramlarını canı gönülden tebrik ediyorum. Destansı mücadeleleriyle işgale, esarete, zulme dur diyen kahramanları rahmetle yad ediyor, Kıbrıs halkına buradan selamlarımı gönderiyorum. Türkiye olarak Kıbrıs Türkünün yanında olmaya devam edeceğiz.

Toplantımızı Gazze ve Ramallah başta olmak üzere gönül ve kültür coğrafyamızda tarifi imkansız acıların yaşandığı bir dönemde gerçekleştiriyoruz. Hükümet olarak bir taraftan İsrail vahşetini durdurmak için diplomasinin tüm imkanlarını kullanırken diğer taraftan da ülkemizi güçlendirmeye devam ediyoruz. Son toplantımızdan bu yana şehir ziyaretlerinden toplu açılış törenlerine, anma ve kutlama etkinliklerinden inşası tamamlanan projelerin açılışına, yurt dışı zirvelerden kabullere görüşmelere kadar her alanda geniş bir yelpazede ülkemize hizmet yolculuğunu kesintisiz sürdürdük.

Cumhur İttifakı olarak 28 Ekim'de 1,5 milyon insanımızın katılımıyla Atatürk Havalimanı'nda düzenlediğimiz Büyük Filistin Mitingi ile mazlum Gazze halkının yanında olduğumuzu çok net biçimde gösterdik. Buradan bir kez daha değerli katılımlarıyla mitingimize teşrif eden MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli ile birlikte tüm genel başkanlara, siyasetçilere ve misafirlerimize teşekkür ediyorum.

Ertesi gün malumunuz 29 Ekim'di. Cumhuriyetimizin 100'üncü yaşını 85 milyon olarak hep birlikte büyük bir coşkuyla kutladık. Böylece öküz altında buzağı arayan, Büyük Filistin Mitingini bahane ederek fitne peşinde koşan istismarcılara esaslı bir ders verdik. İstanbul Boğazı'nda donanmamızın 100 gemi ile yaptığı resmigeçit töreni ise çok önemli mesajlar, semboller içeriyordu. Dostlarımıza güven, hasımlarımıza korku salan bu tören vesilesiyle donanmamız başta olmak üzere ordumuzun kabiliyetlerini görme fırsatı bulduk. Dünyanın ilk SİHA gemisi olan TCG Anadolu'nun donanmamızın gücüne nasıl bir güç kattığını orada yakinen müşahede ettik. Tabii bununla yetinmiyoruz. TCG Anadolu'nun büyük kardeşi olacak yeni nesil bir uçak gemisi inşa etmek için kolları sıvadık.

Hava gücümüzde çarpan etkisi yapacak beşinci nesil milli muharip uçağımız KAAN'la ilgili çalışmalarımız devam ediyor. İnşallah 2023 senesi bitmeden KAAN'ın havalandığını göreceğiz. SİHA teknolojisinde çığır açan Bayraktar TB3'ün çeşitli testleri başarıyla gerçekleştiriliyor. Genel maksat helikopterimiz GÖKBEY, 20 bin feet irtifa testini sorunsuz şekilde tamamladı. AKSUNGUR İHA, milli motoruyla 30 bin feet yükseklikte ki uçuşunu başarıyla yaptı.

İnsansız sistemlerden hava savunmaya, zırhlı kara araçlarından elektronik harp yeteneklerine kadar her alanda kendimizi sürekli geliştiriyoruz.

Bölgemizde yaşanan son gelişmeler, bize bunun ne kadar hayati, ne kadar acil bir mesele olduğunu tekrar hatırlatmıştır. Daha önce de ifade ettim ama bugün tekrar vurgulamak istiyorum. Türk milleti olarak şayet bu topraklarda hür, onurlu ve huzurlu bir şekilde yaşamak istiyorsak güçlü olmak mecburiyetindeyiz.

Siyasetiyle, ekonomisiyle, sosyal yapısıyla, askeri gücüyle, güvenliğiyle her alanda güçlü olmazsak bizi bu topraklarda yaşatmazlar. İşte sizler de görüyorsunuz. Vatan topraklarımızla ilgili habis niyetler taşıyan çevreler, ne kadar dikkatli hareket ederlerse etsinler kendilerini bir şekilde ifşa ediyorlar. Yıllarca Ermenistan ülkemiz topraklarıyla ilgili ham hayaller peşinde koştu. Karabağ savaşıyla dersini aldı, yerine oturdu.

Şimdi de İsrail yöneticileri benzer hezeyanları ifade etmeye başladılar. Hiç merak etmesinler bin yıldır sayısız benzer hayal sahibi gibi bunların da sonu hüsran olacaktır. Komşularımızı bize karşı kışkırtanların, PKK'yı üzerimize salanların, FETÖ'yü sinsice içimize sokanların hevesini kursaklarında bırakmayı hep sürdüreceğiz. Bunun için önce milletçe birlik, beraberliğimizi güçlendirmeye ihtiyacımız var. Biz 85 milyon tek yürek, tek bilek olduğumuz sürece Allah'ın izniyle kimse sırtımızı yere getiremez.

Tabii bu birlik ve beraberliği destekleyecek siyasi ve diplomatik altyapıya da sahip olmamız gerekiyor. Aynı şekilde güçlü ve modern bir ordu olmazsa olmazımızdır. İyi yetiştirilmiş ve donatılmış bir polis, jandarma, sahil güvenlik teşkilatı, huzurumuzun teminatı demektir. İnsan kaynağı ve kapasite bakımından etkinliği artırılmış bir istihbarata sahip olmak aynı şekilde vazgeçilmez bir ihtiyaçtır. Elbette hepsinin tamamlayıcısı yatırıma, istihdama, üretime, ihracata dayalı sağlam, dirençli, dinamik bir ekonomidir.

Diğer türlü bu topraklarda bırakın yaşama imkanını, bize nefes alma imkanı dahi tanımayacaklarını gayet iyi biliyoruz. Çok değil daha bir asır önce bunu Çanakkale'de yaşadık. Milletçe vatanımızın nasıl lime lime edilmeye çalışıldığını çok acı bir şekilde gördük. Zayıf düşersek, bu barbarlığın çok daha kanlı, çok daha kalleş şekilde tekerrür etmesine mani olamayız. Buradan bir kez daha vatanımızın bekası, milletimizin istiklal ve istikbali için fedakarca çalışan güvenlik güçlerimiz başta olmak üzere herkese rabbimden muvaffakiyetler diliyorum.

Netenyahu, iki tarafına birer bakan koymuş basın açıklaması yapıyor ve zannediyor ki o bakanlar beni kurtaracak. Ama o bakanlar bile Netenyahu'yla birlikte aynı istikamette yürümüyor. Netenyahu gidicidir. Bütün mesele dünyada haklının yanında yer alacak olanların duruşudur. Bu konuda maalesef beklenen gelişmeler oluyor mu? Hayır… Hala olmuyor. Amerika başta olmak üzere batı, hep birlikte hala maalesef tersyüz olarak bu duruma bakıyor. Fransa, önce farklı açıklamalar yapıyor, daha sonra bakıyorsunuz geri vitese takıyor. Dürüst ol ya. Bir gün öyle bir gün böyle yapma. Aynen şu anda Filistin'dekilerin durumu gibi. Biz istiyoruz ki dimdik, dosdoğru ama hiçbir zaman kalkıp da akşam başka, sabah başka olmayın. Türkiye gibi olun ya.

Sınırlarımızın güvenliği, terörle mücadele, insanlarımızın huzuru, ekonomideki sıkıntıların çözümü, 6 Şubat depremleriyle yıkılan şehirlerimizin inşası gündemimizin değişmez ve en öncelikli başlıklarıdır.

Bunlara ilave olarak Gazze'ye yönelik İsrail vahşeti de 7 Ekim'den beri gündemimizin en üst sırasında yer alıyor. Amerika'nın ve batılı ülkelerin sınırsız desteğini alan İsrail hükümeti, katliamlarına tam 40 gündür aralıksız şekilde devam ediyor. Okulları, camileri, kiliseleri, hastaneleri, Pazar yerlerini, binaları, sokakları kasıtlı olarak hedef alan İsrail, bir şehri içindeki insanlarıyla topyekun yok etme stratejisi uyguluyor. Evlerini terk etmeye zorladığı sivilleri yolda kasıtlı olarak bombalayan bir canilikle kelimenin tam anlamıyla bir devlet terörü estiriyor. Ve ben şu anda gönlüm ferah, açık olarak diyorum ki İsrail bir terör devletidir.

Hamas'ı terör örgütü olarak ifade ediyorsun. Hamas, Filistin'de seçimlere girip seçim kazanan bir siyasi parti. Seçimi kazandıktan sonra da hakkını, haklarını elinden aldınız. Kim aldı? Yine İsrail, Amerika, birlikte aldılar. Bu gerçekleri görelim. Ama hala benim ülkemde bile Hamas'ın bir siyasi parti olduğunu bilmeyen, anlamayanlar var. Bugüne kadar İsrail tarafından katledilen 12 bine yakın Gazzelinin 3'te 2'sini çocuklar ve kadınlar oluşturuyor. İsrail yönetimi, Gazzeli çocuklara, kadınlara ve sivillere karşı insanlık tarihinin en kalleş saldırılarını düzenliyor. Gazze'de 40 gündür şahit olduklarımızı anlatmak için savaş dahil tüm kavramlar yetersiz kalmaktadır. Çünkü savaşın da bir ahlakı vardır, adabı, hukuku ve sınırı vardır. Savaş hukukunun ilk kuralı ise çocuklara, kadınlara, yaşlılar ve hastalara dokunmamaktır.

Kuvözdeki, kundaktaki bebekleri katledenler, evlerinden kovdukları masumların tepesine bomba yağdıranlar, insanların suyunu, gıdasını, yakıtını keserek ölüme mahkum edenler, 2 milyonu aşkın sivili atom bombasıyla yok etmekten bahsedenler, buradan şimdi Netenyahu'ya sesleniyorum. Sende atom bombası var mı, yok mu? Sıkıysa açıkla… Ama açıklayamaz. Ey İsrail, sende atom bombası, nükleer bomba var, bununla tehdit ediyorsun. Bunları biz biliyoruz. Artık ecelin geliyor, istediğin kadar nükleer bombaya sahip ol, neye sahip olursan ol gidicisin.

İnsanım diyen hiç kimse Gazze'de yaşanan bu katliamları onaylayamaz, mazur ve meşru göremez. İsrail yönetimini lanetlerken elbette bu katliamlara alenen destek verenleri meşrulaştırmak için 40 dereden su getirenleri de unutmuyoruz. İsrail'in işlediği insanlık suçlarına ses çıkarmayanlar, en az failler kadar bu suçlara ortaktır. Gazze'de öldürülen yavruların kanı, İsrail yönetimine silah, mühimmat ve istihbarat desteği sağlayanların alınlarına utanç lekesi olarak yapışmıştır.

Düşünebiliyor musunuz? Her gün yüzlerce çocuk bombaların altında can veriyor. AB'den ABD'sine hiçbiri çıkıp tek kelime etmiyor, edemiyor. Gazze'deki vahşeti dünyaya duyuran gazetecileri, aileleriyle birlikte İsrail katlediyor. Uluslararası basın kuruluşları tek bir açıklama dahi yapmıyor. BMGK, bırakın Gazze'li sivillerin hayatını korumayı, teşkilatın kendi çalışanlarına dahi sahip çıkamıyor. BM üyesi 121 ülkenin Genel Kurul'da sergilediği irade, Güvenlik Konseyi'ndeki bir iki ülke tarafından resmen gasp ediliyor. İsrailli bakanlar nükleer silaha sahip olduklarını kameralar önünde itiraf ediyor. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı bununla ilgili harekete geçmiyor. Kur'an-ı Kerim'i yakan alçakların eylemlerine fikir özgürlüğü diyerek izin verenler, Gazze'deki katliama tepki gösteren vicdan sahibi insanları gözaltına alıyor, tutukluyor, seslerini kısmak için her yolu deniyor. Daha bunun gibi pek çok çifte standarda, omurgasızlığa ve vicdansızlığa şahitlik ettik, halen de ediyoruz.

Hatırlayın Charlie Hebdo olayında 23 kişi ölmüştü ve dünyadan devlet başkanları, başbakanlar, bizden de biliyorsunuz birileri Paris'teki o yürüyüşe katıldılar, orada bulundular. Peki şimdi 13 bine yakın insan öldü. Nerede bu dünyanın devlet başkanları? Başbakanlar nerede? Haydi gelin bir de bununla ilgili yürüyün. Vicdanınız, insafınız yok mı? Olay Haçlı-Hilal meselesidir. Olaya böyle bakıyoruz.

Gazze tüm dünyada maskeleri düşürmüş, cafcaflı kavramların arkasına gizlenen gerçek yüzleri ortaya çıkarmıştır. Bu kriz sadece yurt dışında değil, ülkemizde de bir turnusol işlevi gördü. Farklı siyasi görüşlere sahip olsalar da milletimizin ezici çoğunluğu, Gazze meselesinde vicdanlı, onurlu ve dirayetli bir duruş sergiledi. Çeşitli yöntemlerle hukuk ve demokrasi zemininde İsrail'e tepki gösteren tüm vatandaşlarımıza teşekkür ediyoruz. Sosyal medya mecralarından gazete ve televizyona tüm iletişim araçlarını kullanarak basın mensuplarını tebrik ediyoruz.

İsrail, Gazzeli masum çocuklara ve sivillere karşı yürüttüğü savaşın medya cephesini, uluslararası basındaki tüm kontrolüne rağmen kaybetmiştir. Londra'dan Madrid'e, Cakarta'dan İslamabad'a kadar dünyanın dört bir köşesinde meydanları dolduran yüzbinler gösteriyor ki İsrail, insanlık vicdanında da şimdiden mahkum olmuştur.

Hangi inançtan olursa olsun mazlumun yanında saf tutan tüm Filistin dostlarını saygıyla selamlıyorum. İsrail, katliamlarına bu şekilde devam ederse tüm dünyada lanetlenen bir terör devleti olduğunu her yerde tescil ettirecektir. Çünkü zulüm ila abat olmaya çalışanın ahiri her zaman berbat olur. Gazzeli kardeşlerimizdeki direniş ruhunu, metaneti, sabrı, tevekkülü ve iman gücünü gördükçe üstadın şu müjdesine tüm kalbimizle kınıyoruz: Üzülme, davanın sahibi haktır, hak olan davada zafer muhakkaktır.

Allah'ın izniyle zafer Gazzelilerin ve Filistinlilerin olacaktır. Bundan en küçük bir şüphe duymuyoruz. Bu süreçte bizi asıl üzen iradesini İsrail'e kaptırmış batılı ülkelerin suskunluğu değil, gazi Meclisimizin kürsüsünden söylenen kimi sözlerdir.

11 Kasım cumartesi günü Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi Ortak Zirvesi'nde Gazze krizindeki duruşumuzu ve çözüm önerilerimizi kayda geçirdik. İsrailli yerleşimcilerin ilk kez terörist olarak tanımlanmasından, İsrail'in işlediği insanlık suçlarının takip edilmesine, Gazze'nin yeniden imarı için fon oluşturulmasından uluslararası barış konferansının süratle toplanmasına, İsrail'in nükleer silahlarının ortaya çıkarılmasından kimyasal silah kullanımının araştırılmasına kadar pek çok başlıkta ilk defa mutabakata varılan kararlar aldık. Somut adımları içeren maddelerin metne girmesine, ülkemizin teklifleri ve ağırlığını koyması belirleyici rol oynamıştır. Kimi hususlar beklentilerimizin altında kalsa da biz alınan kararların tam manasıyla hayata geçirilmesi için gereken çabayı harcayacağız.

İnsani yardımlar konusunda biliyorsunuz şimdiye kadar 10 uçak dolusu malzemeyi Gazze'ye ulaştırılmak üzere Mısır'a sevk ettik. Cuma günü de içerisinde birçok ihtiyaç maddesinin bulunduğu 666 tonluk yardım malzemesi taşıyan gemimizi bölgeye gönderdik. Sivil yardım gemimiz Pazar günü Mısır'ın El Ariş Limanı'na vardı. Mısırlı kardeşlerimizle işbirliği içinde yardım malzemelerini Gazze halkına Refah kapısından ulaştıracağız.

Kanser hastaları ve yaralı çocukların tedavilerinin ülkemizde yapılmasıyla ilgili görüşmelerimiz sürüyor. Bugün, eşimin himayesinde dünyanın pek çok ülkesinden gelen devlet ve hükümet başkanlarının eşlerinin katılımıyla Dolmabahçe'de bir toplantı gerçekleştiriliyor. Filistin ve barış için İstanbul'da bir araya gelen saygıdeğer misafirlerimize şimdiden teşekkür ediyoruz. Biz de diplomatik temaslarımızı önümüzdeki günlerde daha da artıracağız. Gerek bu 121 ülke gerek bu 40 ülke bütün bunları gerek telefon diplomasisi gerekse ziyaret etmek suretiyle görüşeceğiz. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 121 evet oyuyla kabul ettiği Gazze kararına, çekimser oy kullanan ülkelerin liderlerine telefon açacağız. İkili planda Filistin'e görünür görünmez her türlü insani desteği sağlarken, uluslararası alanda da İsrail'i yalnızlaştırmaya inşallah devam edeceğiz.

Bu ülkenin Gazzeli masumları hunharca katleden siyasi ve askeri yöneticilerinin uluslararası mahkemelerde yargılanmasını sağlayacak adımlar atacağız. Filistinlilerin evlerine, arazilerine el koymakla günlük hayatlarını zorlaştırmakla kalmayıp, onları sokaklarda alçakça katleden yerleşimci denen teröristlerin her birinin uluslararası alanda bu sıfatla tanınması için çalışacağız.

İslam dünyasının Kudüs, Filistin, Gazze hassasiyetinin hep canlı kalması için tüm mekanizmaları sürekli işler halde tutacağız. Hz. İbrahim'in ateşine su taşıyan karınca misali tek başımıza kalsak da Gazzeli mazlumları asla sahipsiz bırakmayacağız.

1950'denberi tarihin yanlış tarafında konumlanan muhalefetin, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarında da gayri insani bir yerde durması kesinlikle tesadüf değildir. Milletin ruh ve değer dünyasından kopukluk, bunların genlerinde vardır. 27 Mayıs'ı alkışlarla karşılayanlar, darbeyi hürriyet ve anayasa bayramı diye millete zorla kutlatanlar, halkın vermediği yetkiyi vesayet odaklarının lütfunda arayanlar, gerektiğinde iktidar için terör örgütleri ve emperyalist güçlerle iş tutanlar, bunların hepsi de CHP zihniyetinin farklı dönemlerdeki temsilcileriydi. Biz bu zihniyeti 40 yılı aşan siyasi hayatımızın her bir aşamasında defalarca karşımızda bulduk.

27 Nisan bildirgesinden 367 garabetine, partimize yönelik kapatma davasından MİT krizine, FETÖ'nün 17-25 Aralık girişiminden 15 Temmuz ihanetine kadar demokrasiyi, milli iradeyi ve milletin egemenliğini hedef alan tüm teşebbüslere aleni destek verenler hep bunlardı. Çünkü bunlar vatandaşa tepeden bakma hastalığından bir türlü kurtulamadılar.

Atatürk'ün partisi kimi zaman mezhepçi fanatiklerin, kimi zaman marjinal örgütlerin, kimi zaman jakobenlerin, kimi zamanda siyasi ikbali için her kılığa giren bukalemun tiplerin elinde adeta oyuncağa döndü. Bu gerçeğe CHP'nin son kurultayında bir kez daha şahitlik ettik. Değişim dediler, yenilenme dediler, bir sürü albenili kavramı arka arkaya sıraladılar. Ancak kurultayda Selo'sundan Kavala'sına ne kadar demokrasi düşmanı varsa tekmiline birden selam çaktılar.

CHP'nin genel başkanlık koltuğunda oturan gerçekten genel başkan mı yoksa emanetçi mi belli değil. Onu oraya oturan efendilerinin bir sonraki adımı ne olacak o da meçhul. Ama genel başkanında onu oraya getirenlerin de iplerini ellerinde tutanların amaçlarının asla değişmediğini gayet iyi biliyoruz. Dikkat ederseniz son seçimler öncesinde iyice ayyuka çıkan Kandil ve Pensilvanya iş birliklerini sonlandırma adına hiçbir emare göstermediler. Seçim hezimetinim tüm faturasını genel başkanlarına keserek kendilerini temize çekmeye çalıştılar.

Önümüzde çok iyi değerlendirmemiz gereken 4,5 aylık bir süre var. Ekonomide vatandaşlarımızın sıkıntılarını hafifletecek adımları da devreye alacağız. İttifak ortaklarımızla bugüne kadar getirdiğimiz uyumlu çalışmayı bundan sonra da sürdüreceğiz. Son 21 yılın en önemli öğrettiği kriter şudur: Milletimiz iş yapanla laf üreten arasındaki farkı çok iyi görür. 

"AYM Çoğunluğu PKK'yı Koruyor" Gündem Bahçeli'den İmamoğlu'na Sert Eleştirisi! Siyaset Cumhuriyet Kutlamalarında Büyük Tepki! Siyaset Saadet'ten CHP'ye "Kendinize Gelin" Çıkışı Siyaset