Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Masanın altı üstüne geldi"
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, 6'lı masaya ilişkin, "Masanın altı üstüne geldi. Birileri önce masadan kalktı sonra her nasılsa tekrar oturdu veya oturtuldu" dedi.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın şunları söyledi:
Türkiye, 6 Şubat sabahına son bir asrın en büyük felaketi ile uyandı. Çok daha geniş etki alanı yanında 11 ilimizin 62 ilçesinde ağır yıkıma ve can kaybına yol açan depremlerin büyüklükleri 7,7 ve 7,6 olarak ölçüldü. Yeryüzüne 7 kilometre gibi oldukça yakın bir mesafede ve yoğun yerleşim alanlarının altında gerçekleşen depremlerin şiddeti benzer büyüklükteki örnekleri ile kıyas edilemeyecek kadar güçlüydü.
İlk depremleri takip eden ve sayısı 16 bin 300'e yaklaşan artçı sarsıntılardan 45'i 5 ila 6 büyüklüğü, 532'si 4 ila 5 büyüklüğü arasındaydı. Bir başka ifade ile felaket bölgesi neredeyse 600'e yakın müstakil deprem büyüklüğünde artçı ile sarsılmayı sürdürdü. Depreme ağır kış şartlarının yaşandığı günlerde yakalandık. Buna rağmen devlet ve millet olarak felaket haberini alır almaz yıkımın ve kışın zorluklarını aşarak deprem bölgesine koştuk.
Bakanlarımız felaketten bir kaç saat sonra depremin vurduğu şehirlerimize ulaşarak çalışmaları koordine etmeye başladı. Bölgedeki idari kapasiteyi diğer şehirlerden mülki idare amirlerimiz ile sahada görev yapan birimlerin personelleri ile destekledik. AFAD'dan madencilerimize kadar ülkemizdeki tüm arama kurtarma ekiplerini, uluslararası yardım çağrımıza binaen 90 ülkeden gelen arama kurtarma ekiplerini tüm ekipman ve personelleri ile belediyelerimizi, askerlerimizi, polislerimizi, jandarmalarımızı, bekçilerimizi, sağlıkçılarımızı, karayolcularımızı, ormancılarımızı, DSİ'cilerimizi, sivil toplum kuruluşlarımızı ve gönüllerimizin velhasıl böyle bir felakette ihtiyaç duyulacak kim varsa herkesi bölgeye yönlendirdik.
Sadece arama kurtarma ekibi olarak 35 bini aşkın personeli bölgeye yönlendirdik. Yardım ve destek ekipleri ile 272 bin kamu görevlilerimiz gönüllü vatandaşlarımızı da eklediğimizde yaklaşık yarım milyon insanımız depremzedelerimizin imdadına koştu. Her sınıftan 18 bin iş makinası ile lojistik hizmetlerinde çalışan on binlerce kamyon ve tırı ile ihtiyaçları karşılayacak her türlü malzemesi ile ülkemizin ve milletimizin tüm imkanlarını seferber ettik. Ancak yıkım öylesine büyüktü ki her binaya tek bir arama kurtarma personeli bile göndersek aynı anda hepsine yetişebilmek mümkün değildi.
Halbuki öyle yerler vardır ki yüzlerce arama kurtarma personelinin birlikte çalışması gerekiyordu. Türkiye bu depremde dünyada bugüne kadar görülen en büyük arama kurtarma ekibini bir araya getirmiştir. Çalışmaların bu kadar kısa sürede tamamlanabilmesini de buna borçluyuz. Buna rağmen yıkıntılar altında kalan vatandaşlarımız ve onların yakınları serzenişlerinde sonuna kadar haklıdır. Hepsinin de acılarını yürekten paylaşıyor, kollarımızı ve kalbimizi sonuna kadar kendilerine açıyoruz. Bu vesileyle bir kez daha depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımızın her birine Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyorum. Yıkıntıların altından çıkartıldıktan sonra tedavileri tamamlanan yaralılarımıza geçmiş olsun diyor, halen tedavisi sürenlere acil şifalar temenni ediyorum.
Bize düşen gönülleri teskin etmek, acıları paylaşmak, yaraları sarmak, evler başta olmak üzere maddi kayıpların telafisini yapmaktır. Milletimiz bu hasbi gayreti görmekte, depremzede vatandaşlarımız da yeni bir gelecek kurma çabamızda yanımıda yer almaktadır. Milletimizin metaneti, ali cenaplığı, sağ duyusu, bize olan muhabbeti ve güveni karşısında diyecek söz bulamıyoruz. İnşallah bu sevginin hakkını verecek, insanlarımıza mahçup olmayacağız. Yeter ki birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize sahip çıkalım. Bunu başardığımız müddetçe deprem felaketinin yol açtığı yıkımların üstesinden gelerek umutları çoğaltarak, ufukları açarak hep beraber Türkiye Yüzyılı'nın inşasını sürdüreceğiz.
Ölenleri geri getirmek elbette elimizde değil. Ama geride kalan vatandaşlarımızı hayata bağlamak için yapılabilecek her şeyi yapmanın gayreti içindeyiz. Öncelikle depremden en çok etkilenen 11 ilimizdeki evleri yıkılan, kullanamaz hale gelen veya artçı sarsıntılar sebebiyle evlerine giremeyen 14 milyon insanımızın gıda ve barınma ihtiyaçlarını karşılamak için hızlı ve etkin bir organizasyon kurduk. Sağolsun milletimiz asrın felaketi karşısında asrın dayanışmasını gösterdi. Ülkemizin dört bir yanından ve yurt dışından gelen yüz binlerce ton malzeme ile deprem bölgesini yaşanabilir hale getirdik. Kurduğumuz tahliye köprüleri ve kendi imkanları ile 3 milyonu aşkın insanımız bölge dışına gitti. Bunların bir kısmı okulların ve iş yerlerinin açılmasıyla geriye dönmeye başladı. Otelleri, misafirhaneleri, yurtları, boş evleri bu depremzedelerimizin barınmaları için hizmete açtık. Pek çok vatadaşımız yakınlarının, dostlarının evlerinde misafir ediliyor. Deprem bölgesinde kalan 2 milyon 400 bin insanımıza da kurduğumuz 433 bin çadırda sayıları her geçen gün artan ve kısa sürede yüz bine çıkacak olan konteynerde mahalindeki eğitim kurumları ve yurtlarda barınma imkanı sağladık.
Her biri müstakil bir ilçe alt yapısı ile inşa edilen konteyner kentleri yaygınlaştırarak çadırlarda kalan vatandaşlarımızı daha insani şartlara kavuşturmak için çalışıyoruz. Gerek yerli konteynerler, gerekse Katar'dan gelen konteynerler bunların hepsi alt yapısı ile süratle belirlenen yerlere yerleştiriliyor.
Taşınma ve kira yardımları ile kendi barınma ihtiyaçlarını karşılayanlara yardımcı oluyoruz. Aile başına 10 bin liralık destek ödemesinden istifade eden depremzede sayımız 1,4 milyona yaklaştı. Ayrıca vefat edenlerin yakınlarına 100'er bin lira destek ödemesi yapıyoruz. Bölge genelinde her gün 3,7 milyon öğün sıcak yemek çıkartıyor, ayrıca kumanya ve kuru gıda paketi dağıtımı ile ihtiyacı karşılıyoruz. Psikososyal destek gruplarımız 9 bin 500'ü aşkın personelleri ile bu zor günlerde depremzedelerimizin yanında yer alıyor.
Üretimi ve istihdamı desteklemek için esnaflarımız, çiftçilerimiz, sanayicilerimiz için ayrı ayrı projeler hazırlıyor ve devreye sokuyoruz. Açılan her iş yeri ile her işletme ile her tesis ile depremzede vatandaşlarımız şehrine dönmekte, şehrine sahip çıkmakta, hayatını yeniden düzene koymaktadır. Bunun için üretim ve istihdamı artırmak ile ilgili çalışmalar için her türlü desteği vermekte, her türlü kaynağı harekete geçirmekte kararlıyız. Depremde hasar gören yol, su, elektrik, doğal gaz, haberleşme alt yapısını kurumlarımızın geceli gündüzlü çalışması ile yardım ekiplerinin bölgeye gelişinin depremzedelerin de bölgeden tahliyesini kolaylaştırdık.
Çocuklarımızın eğitim öğretiminde kesinti olmaması için geçici barınma merkezlerinde okul öncesinden başlayarak her seviyede etkinlikler başlattık. Okullarımızı teker teker kontrol ederek deprem şehirlerinde kademeli olarak 1 Mart'tan itibaren eğitim öğretime açtık. Bu çerçevede okulların halen kapalı olduğu Adıyaman, Malatya, Kahramanmaraş ve Hatay'da da 27 Mart'tan itibaren şartları uygun binalarda eğitim öğretimi başlatmak için hazırlık yapıyoruz. Depremde fedakarlıklarını çok iyi bildiğimiz sağlıkçılarımızın zarar gören hastanelerimizde verdikleri hizmetleri en yakındaki yerlerden başlayarak çevre illere de taşıyarak sürdürüyoruz. Sahra hastaneleri başta olmak üzere kurduğumuz geçici merkezlerle de vatandaşlarımıza sağlık hizmetlerini kesintisiz veriyoruz. Diğer tüm alanlarda da benzer gayretler kesintisiz devam ediyor.
Bu vesileyle bir hususun altını çizmek istedim. Geçtiğimiz günlerde deprem bölgesinde yaşarken felaketin ardından başka illere taşınan ve nüfus kayıtlarını oraya aldıran vatandaşlarımızla ilgili bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi yayınladık. Bu kararname ile depremin ardından adres kayıtlarını gittikleri yerlere aldıran vatandaşlarımızın depremle ilgili kendilerine sağlanan haklarda herhangi bir kayba uğramayacaklarını güvence altına aldık. Vatandaşlaımızın 14 Mayıs seçimlerinde oy kullanabilmeleri için ister ev olsun, ister yurt, misafirhane, sosyal tesis, otel, öğretmenevi veya başka bir yer hiç farketmez. İkamet kayıtlarını oraya aldırmaları gerekiyor. Adres güncelleme işlemi elektronik devlet üzerinden veya nüfus müdürlükleri vasıtası ile 17 Mart Cuma günü gece yarısına kadar tamamlanmalıdır. Deprem bölgesinde yaşayıp da evi dışında çadır kent, konteyner kent, kamu tesisi veya başka herhangi bir yerde yaşayan vatandaşlarımızın da aynı şekilde adres kayıtlarını bulundukları yerlere taşımaları gerekiyor. Vatandaşlarımızı milli iradenin sağlıklı bir şekilde tecellisine katkı vermek üzere demokratik haklarını kullanabilmeleri bu konuda herhangi bir kayba uğramamaları için adres güncellemelerini yapmaya davet ediyorum.
Bugüne kadar sunduğumuz arama kurtarma, acil yardım ve geçici barınma hizmetlerinin ötesinde bizim milletimize depremde yıkılan şehirlerimizi bir yıl içinde yeniden ayağa kaldırma sözümüz var. Hasar tespit çalışmalarında sona gelinmek üzeredir. Şu ana kadarki tespitlere göre önümüzdeki bir yıl içinde 319 bin konut toplamda ise 650 bin konut yaparak hak sahiplerine teslim etmeyi planlıyoruz. Bunların bir kısmını zemin artı 3, bir kısmını zemin artı 4 katlı bina olarak, köylerde ise ahırı ve bahçesi ile köy evi olarak inşa ediyoruz. Daha önce Van, Bingöl, Elazığ, Malatya, İzmir depremlerinde, Bartın, Kastamonu, Giresun sel afetlerinde, Antalya ve Muğla yangınlarında bu konutları yapıp sahiplerine veren bir iktidarız. Laf ola beri gele yok. Biz icraatlarımızla konuşuyoruz. İnşallah 6 Şubat depremlerinde evi yıkılan veya kullanamaz hale gelen hiç bir vatandaşımızı mağdur etmeyeceğiz.
Zemini sağlam yerlerde kuracağımız yerleşim yerleri yanında mevcut şehirlerimizin tarihi ve kültürel dokusunu da koruma altına alacak şekilde bir planlama yapıyoruz. Hazırlıkları tamamlanan yerlerde şu anda kazmalar vuruldu. İnşaatlara başlandı. TOKİ'nin kurumsal birikimi ve ülkemiz inşaat sektörünün kapasitesi 1 yıl içinde tamamlama sözünü verdiğimiz konutları yapmaya Allah'ın izniyle fazlasıyla yeterlidir. Geçtiğimiz 20 yılda hizmete sunduğumuz 1 milyon 180 bin toplu konut ve inşasını gerçekleştirdiğimiz 3,3 milyon kentsel dönüşüm projesi sözümüzü tutacağımızın teminatıdır. Buradan tabi ana muhalefete de seslenmek istiyorum. Biz kentsel dönüşümden bahsediyoruz. Ama siz kendinizi rantsal dönüşüm olarak tanımlıyorsunuz o ayrı bir konu. Deprem bölgesindeki faaliyetlerin ötesinde ülke genelinde afetlere hazırlık çalışmalarımızı da şu anda hızlandırdık.
Ülkemizin dört bir yanında başlattığımız kentsel dönüşüm projelerinin bir kısmının nasıl yalan ve iftira furyası ile engelendiğini hiç bir zaman unutmayacağız. Vatandaşlarımızı modern yuvalara kavuşturma çabalarımızın ideolojik bağnazlıklar sebebiyle nasıl sabote edildiğini gayet iyi hatırlıyoruz. Artık 6 Şubat depremlerinin önümüze serdiği deprem gerçeği karşısında bu projelere her kesimden samimi ve etkin destek veriyoruz. Görüldüğü gibi depremler bizim kendi aramızdaki tartışmaları bitirmemezi beklemiyor. Bir an önce şehirlerimizi sağlam, güvenli, dayanıklı binalarla dönüştürmezsek hep beraber o yıkıntıların altında kalabiliriz. Bakanlıklarımızla, belediyelerimizle, özel sektörümüzle, hak sahibi vatandaşlarımızla el birliği içinde hareket edersek bu meselenin üstesinden kısa süre içerisinde gelebileceğimize inanıyorum.
Yaklaşık 2 hafta önce İstanbul'da ülkemizin önde gelen tüm bilim insanları ve uzmanları ile yaptığımız kapsamlı bir toplantıda bu çerçevede çok kıymetli fikirler ifade edildi. Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli toplantısında gördüğümüz anlayış birliği bize bundan sonraki çalışmalar için doğrusu umut verdi. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanımız Murat Kurum, Gaziantep'te yaptığı ikinci toplantı ile 13 çalışma grubu oluşturarak bu süreci kararlılıkla sürdürüyor. Biz de gelişmeleri yakından takip etmeye, atılan her adımı desteklemeye çıkan engelleri aşmaya devam edeceğiz. Hiç şüphesiz bu kadar büyük bir alanda yaşanan böylesine devasa bir yıkım ve beraberinde getirdiği sayısız sıkıntı sebebiyle kimi eksikler aksaklıklar elbette olabilir. Allah'ın izniyle bunların hepsini de kısa sürede gideririz ve gidereceğiz. Önemli olan samimiyetle ve fayda sağlayacak şekilde depremzede vatandaşlarımızın yanında yer almaktır.
Biz kendimizi asla hiç bir sorumluluk üstlenmeden ortada dolaşıp sadece konuşan, sadece ezberlerini, yalanlarını, kinlerini tekrarlayan deprem turistleri ile kıyaslayamayız. Böyle bir kıyas hem bize hem depremzede vatandaşlarımıza haksızlık olur. Biliyorsunuz ilk günden beri biz hep seçim döneminde de gündemimiz deprem yaralarının sarılması olacak diyoruz. Anlaşılan o ki birileri bu sözü yanlış anlamış. Biz Hatay'ı, Adıyaman'ı, Kahramanmaraş'ı, Malatya'sı ile diğer şehirleri ile deprem bölgesine sadece insanlarımızla dertleşmeye, çalışmaları yerinde takibe, tespitlerimiz doğrultusunda gereken talimatları vermeye gideriz. Allah'ın izniyle bundan sonra da depremde zarar gören il ve ilçelerimizi ziyaret edecek atılan her adımı, yapılan her işi bizzat yerinde görecek, depremzedelerimizle kucaklaşmayı sürdüreceğiz.
Deprem bölgesine seçim kampanyası başlatmaya gidenler, bizim oradaki insanlarımızla aramızdaki muhabbeti, aramızdaki sevgiyi, aramızdaki güven ilişkisini anlayamaz. Hadi bu zatın seçim kampanyasını deprem yıkıntısı önünde yaptığı siyasi utanmazlığı, siyasi ihtirası, siyasi arsızlığı bir kenara bıraktık diyelim. Peki gittiği yerde depremin ilk saatlerinden beri gece gündüz orada çalışan Bakanlarımıza, Valilerimize, kamu görevlilerimize edepsizce iftira atmasına ne diyeceğiz? Üste başımız sağolsun yazıp altında orada acılı insanlarımızın yüzlerini kızartarak, başlarını öne eğecek laflar ederek kimin hangi derdine derman olabilir. Yarısı yalan, yarısı yanlış bir konuşma, depremde canı yanan, evi yıkılan hangi kardeşimizin yüreğini ferahlatır, umudunu atırır? Bugüne kadar sayısız defa tekrarlanmış büftanları bir kez daha gündeme getirmek ülkenin ve milletin hangi meselesine çözüm getirir.
Bu zatın söylediği yalanlar, kurumların açıklamaları ile mahkeme kararları ile vicdan sahibi herkesin beyanları ile defalarca yüzüne vuruldu. Ama manada ne yazık ki çok çok gerilerde bir kişilik vardır. İşte bu kişilik sebebiyle biz maalesef arzu edilen muhalefeti görmedik, göremiyoruz. Depremin sorumlusu kim? Sorusunu sorabilecek kadar hayattan kopuk birisine ne desek boş. Böyle birisinin derdi ne bu ülkedir, ne bu millettir, ne de oradaki depremzedelerdir. Biz bir yılda şehirlerimizi ayağa kaldırmanın peşindeyiz onun derdi ise başkalarının emeğinin üzerine konmak için asılmış üç beş firma. Veya bütün bunların yanında bir de flama. Bunlarla koşturuyor. Esasen tek başına bu tablo bile kimin nerede durduğunu, kimin ufkunun ve çapının ne olduğunu göstermeye yeterlidir. Daha ortada fol yok yumurta yok iken bunların kendilerini kaptıdıkları ihtiras rüzgarları, sergiledikleri kibir, takıntıkları tavır karşısında, insanlık adına oradaki mazlumlar ve mağdurlar adına biz utandık.
Bakalım ilerleyen günlerde daha neler görecek, neler duyacak, ne tür kepazeliklere şahit olacağız. Yazıktır, günahtır, milletimizin geleceğini emanet ettiği siyaset kurumunu bu seviyeye düşürmeye kimsenin hakkı yoktur. Gerçi bunların her işi aynı. Biliyorsunuz bir yıl önce 6 parti bir araya gelip güya seçim ittifakı kurdular. Defalarca toplandılar, konuştular, dağıldılar, toplandılar, konuştular, dağıldılar. Amaç neydi, seçim ittifakının gereği olarak Cumhurbaşkanı adayını belirlemek ve milletvekili listelerindeki muhtemel iş birliğinin çerçevesini çizmek. Milletvekili listesi seçim takvimi başlayınca olabilir burada bir sıkıntı yok. Fakat Cumhurbaşkanı adayı dediğiniz kişi yürütmeyi temsil edecek dolayısıyla millete karşı söyleyecek sözü olan kişidir. Soruyarlar kaç yardımcın olacak? Ne diyor, Cumhurbaşkanının bir yardımcısı olabilir, 5 olabilir, 15 olabilir, 500 olabilir, bin 500 olabilir. Ben tabi buradan milletime sesleniyorum. Ben bir tane Başkanyardımcısı atadığımda ne demişti? Bir Başkan Yardımcısı ile bu ülke nasıl yönetilecek?
Şimdi geldik bugüne. Birden bin 500'e kadar Başkan Yardımcısı atanabilirmiş. Tabi böyle olması çok çok önemli neden 6'lı masanın etrafında toplananlara bir şeyler dağıtılacak. Bu dağıtımı yapabilmek için de yeteri sayıda Başkan Yardımcısı olması lazım. Bu anlayışla zannediyor ki, benim milletim gafil. Bu asil millet bunları yutmaz, gereğinin cevabını da 14 Mayıs'ta size verir. Olay bu kadar basit. Türkiye gibi içeride ve dışarıda pek çok gündemi olan bir ülkede bu sözün seçim takvimindeki iki aya sığdırılması mümkün değil. 6'lı koalisyon aylar boyunca Cumhurbaşkanı adayını belirleyemeden toplanıp dağılırken hep ne dediler, adayımız hazır ama yıpranmasın diye açıklamıyoruz dediler. Şimdi yardımcıları da yine yıpranmasın diye açıklamıyorlar. Sonuçta artık kaçacak, göçecek, erteleyecek, topu taca atacak yerleri kalmayınca artık bu isimleri de açıklamak için heralde tekrar tekrar bir araya gelecekler.
Bu toplantılarda öyle bir kavga çıktı ki, demokrasi tarihimizde eşi benzeri yok. Masanın altı üstüne geldi. Birileri önce masadan kalktı, sonra her nasılsa tekrar oturdu veya oturtuldu. Bu kavgada söylenen sözlerin, ortaya atılan ithamların, edilen hakaretlerin, yapılan tehditlerin çetelesini tutanlar heralde epeyce kalın bir dosya sahibi olmuşlardır. Nedeni ve nasılı bizi ilgilendirmeyen bu rezil kavganın ardından CHP'nin iki büyükşehir belediye başkanını da işin içine katarak zar zor adaylarını ilan ettiler. Bu uzun ve meşakatli sürecin sonunda maşallah gerçekten erkenden açıklansa pek bir yıpranacak, pek bir örselenecek, sona saklanması sayesinde tüm bunlardan kurtulacak bir isim çıktı. Kim bu isim? Aylardır Cumhurbaşkanı adayı olduğunu hem kendisi bizzat isar eden hem partisindeki tüm yöneticilerine söyleten, hem medyada yazdıran CHP Genel Başkanı. Sonunda bay bay Kemal birilerini öne sürmek, birilerinin arkasına saklanmak yerine karşımıza çıkacak, bizimle er meydanında yarışacak cesareti gösterdi. İnşallah 14 Mayıs'a kadar 6'lı koalisyonun adayı ile demokratik bir şekilde yarışacak, ondan sonra da inşallah kendisine gereken koltuğu vereceğiz.
Biliyorsunuz, emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili kanunu da çıkardık. Her ne kadar siyaseten emeklilikte bu kanuna gerek yok ise de yine bu durum kendisine örnek ve teşvik olur diye umuyorum. Peki 6'lı koalisyon toplanıp toplanıp dağılır ve sonunda Kılıçdaroğlu'na teslim olurken biz ne yapıyorduk? Milletime sesleniyorum bu dönemi kısaca bir hatırlayalım, onlar ne yaptı biz ne yaptık.