Bahçeli'den Mahir Ünal'ın o sözlerine sert tepki
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu. Bahçeli, AK Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal'ın Cumhuriyet devrimlerini hedef alan sözlerine sert tepki gösterdi.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu. Bahçeli, AK Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal'ın Cumhuriyet devrimlerini hedef alan sözlerine sert tepki gösterdi.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin konuşmasının ilgili bölümü şu şekilde:
- Tarih, beşeri tecrübenin verimli bir laboratuvarı, çağlar ve zamanlar arasında yapılan mukayeselerin ana yatağı, gelecek planlamalarının kilit taşıdır. Sosyal olaylarla siyasal müesseselerin insan hayatını aşan bir geçmişleri vardır ve etkileyici gerçekleri varittir. İnsanın ufuk derinliği kazanabilmesinin, hatta ufuk ötesini görebilmesinin kalitesi şahsi tecrübe sınırlarını aşıp daha geriye gitmesine bağlıdır.
- Merhum Hocamız Prof. Dr. Erol Güngör’e kulak verirsek, bir şeyin izahını yapmak, her şeyden önce onun tarihine bakmak demektir. Yine Güngör Hocamıza göre, milli devletler “Milli tarih şuuru” üzerine kurulmuştur. Tarih şuuru ise tarihin akışı hakkında belli bir görüş sahibi olmak, tarih olaylarını manalı bir bütün içindeki parçalar halinde görmektir. Bu sayede arkamızda sonsuz bir geçmişin bulunduğunu, önümüzde de sonsuz bir geleceğin durduğunu kavrar, kararlarımızı buna müzahir şekilde oluştururuz.
- Türk milliyetçileri olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna tutarlı ve tafsilatlı bir tarih şuuruyla bakıyor, bu şekilde yorumluyoruz. Maziye önem vermemiz, özlem ve hürmet duymamız, bugüne yönelik bir memnuniyetsizlik hali veya bir mahrumiyet halsizliği olarak okunmamalıdır. Tarihimizin görkemi her milletperver, her vatansever için gıpta edilecek bir gurur kaynağıdır.
- Gerçekçi olmak lazım gelirse, biz saadeti geçmişimizin sayfalarında değil, onu her seviyede geçme başarısı göstermiş bir istikbal yükselişinde görüyor ve değerlendiriyoruz. Ancak geçmiş bazen geleceği perdeleyecek kadar gözlerimizi kamaştırabilir, hatta gerçeklerden kopartabilir. Bu durum bir hamaset çıkmazıdır. Unutmayalım ki, zaman tünelinden geçip bugüne ulaşan, hatta karmaşıklaşıp yeni boyutlar kazanan her neviden sorunu dünün ilhamıyla, bugünün imkânlarıyla çözmekten başka seçeneğimiz yoktur.
- Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarını şuurla idrak edemeyenler için hataya düşmek, çelişkide bocalamak, değişime ve gelişime direnç göstermek kaçınılmazdır. Bizim tarih anlayışımız devrevi, coğrafya algımız dönemsel değildir. Tarih ve coğrafyaya baktığımızda gördüğümüz dağınık parçalardan, birbirinden kopuk paydalardan müteşekkil bir yapı da değildir. Tarih birdir ve bütündür, adı da Türk tarihidir. Coğrafya birdir ve bellidir, adı da Türk vatanıdır.
- Türkiye Cumhuriyeti, binlerce yıllık Türk tarihinin ana güzergâhından kategorik bir kopuş, kesif bir ayrılış, keskin bir sapış olarak görülemeyecek, asla gösterilemeyecektir. Yani Cumhuriyet şerefli geçmişimizin bir antitezi değildir. Cumhuriyet’in Türk kültürüne, Türk diline, düşünme setlerimize zarar verdiğini iddia edenler talihsiz, tarifsiz ve temelsiz bir yanlışın pençesindedir. Önyargıların hükmüyle, ideolojik katılıklarla Cumhuriyet’in anlaşılması ve anlatılması mümkün değildir.
- Bugünkü Türkçe’mizle düşünce oluşturamayacağımızı söylemek gerçekleri çarpıtmaktır, nesnel gelişmelere aykırıdır, dilimizi karalamaktır, nihayetinde özgüven eksikliğidir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 14 Ekim 1925’te İzmir’de yaptığı konuşmasında, Cumhuriyet’in milletin kendi istek ve arzusu ile oluştuğunu söylemişti. Hatta Samsun’dan Sadarete gönderdiği 22 Mayıs 1919 tarihli raporunda, “Millet, millî hakimiyet esasını ve Türk milliyetçiliğini kabul etmiştir. Bunun için çalışacaktır.” demek suretiyle milli iradeye dayanarak milletin kaderini çizmişti.
- Samsun’dan sonra Anadolu’nun içlerine doğru ilerleyerek, vilayetlere ve kolordu kumandanlarına gönderdiği meşhur Amasya Genelgesi’nde Türk yurdunun, Türk istiklâlinin kurtarılması yolundaki parolayı şu şekilde dile getirmişti, “Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.”
- Gazi Mustafa Kemal, Cumhuriyet fikrini ta Milli Mücadele yıllarına kadar bir sır gibi vicdanında taşımıştı. Erzurum Kongresi’nin toplanmasından önce, Mazhar Müfit Kansu’nun, ileride kurulmasını düşündüğü hükümet biçiminin ne olacağı sorusuna şu cevabı vermişti: “Açıkça söyleyeyim, hükümet biçimi zamanı gelince Cumhuriyet olacaktır.” İşte beklenen o zaman 99 yıl önce gelmiş, 28 Ekim 1923'te Çankaya Köşkü'nde milletvekilleri ve yakın arkadaşlarının bulunduğu yemek masasında; "Efendiler! Yarın Cumhuriyet'i ilan edeceğiz" diyerek kurtuluşun eseri olan Türkiye Cumhuriyeti’ni kuvveden fiile çıkarmıştı.
- Cumhuriyet, Türk milletinin bağımsızlık onurudur. Bir başka ifadeyle Cumhuriyet, demokrasinin en gelişmiş halidir. Ve Cumhuriyet, milletin üstünde hiçbir otorite veya makam tanımayan, dayandığı esas milli egemenlik olan fazilet demektir. Hüküm milletindir, hükümet millettir. Türkiye Cumhuriyeti, nice fedakârlıkların, nice mücadelelerin, nice kahramanlıkların mecmuudur.
- Gazi Mustafa Kemal Atatürk bu gerçeği şöyle ifade etmişti: “Cumhuriyetimiz öyle zannolunduğu gibi zayıf değildir. Cumhuriyet bedava da kazanılmış değildir. Bunu elde etmek için kan döktük. Her tarafta kırmızı kanımızı akıttık. İcabında müesseselerimizi müdafaa için lâzım olanı yapmaya hazırız.”
- Her karış toprağıyla bölünmez bütün olan Türkiye Cumhuriyeti; Edirne’den Kars’a, İzmir’den Hakkari’ye, Sinop’tan Hatay’a devlete vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesin, her bir insanımızın ortak iradesi, ortak sevdası, ortak değeridir. Cumhuriyet, Milli Mücadele’nin taçlanmış, milli gönüllerde taht kurmuş halidir. Şehit ve gazilerimizin bedelini çok ağır ödediği kahramanlık beratıdır.
- Türkiye Cumhuriyeti; duymasını bilene ses, almasını bilene nefes, gitmesini bilene hedef, sevmesini bilene yürek, savaşmasını bilene ebedi zaferdir. Cumhuriyet’in 100’üncü senesine bir yıl kala, Türkiye’nin yükseliş çabası her türlü engellemeye rağmen kararlılıkla devam etmektedir.