Sosyal medyanın şov dünyasında sahte meslekler
Eğitimsiz fenomenlerin gerçek uzmanları gölgede bıraktığı yeni dünya düzeninde gerçek bilginin yok sayılması... Peki, bu mesleklerin belirli bir standart eğitim ve bilimsel altyapıya dayanması gerekmiyor mu?
Günümüzde dijitalleşme ile birlikte sosyal medya okuryazarlığı, her zamankinden daha önemli bir konu haline geldi. Artık eline kamerayı alan herkes, altyapıdan yoksun olsa bile fikirlerini paylaşabilmekte ve bu durum, toplumsal davranış değişikliklerine yol açmaktadır. Ancak, bu yeni çağın birlikte getirdiği bir psikolojik saldırı var: Eğitimsiz kişilerin, kendi deneyimlerinden yola çıkarak oluşturdukları içeriklerin, toplum üzerindeki etkisi giderek artmakta...
Özellikle ilişki koçluğu ve yaşam koçluğu gibi alanlarda, derin bir iletişim bilgisi veya psikoloji eğitimi olmadan dahi birçok kişi kendini "uzman" olarak tanıtmaktadır. Herkes, bilimsel argümanları olmayan fikirlerini insanlara empoze ederken, işin trajikomik durumu bu kişilerin yüzlerce takipçiye sahip olup, reklam gelirleri ile gerçekten uzman olan kişilerden daha fazla kazanarak ekonomik ve kültürel sınıf arasında uçurumu giderek artırmalardır. Bu durum, toplumun giderek yozlaşmasına yol açmaktadır.
Unutmamak gerekir ki, ekonomik kalkınmanın birinci koşullarından biri eğitimdir. Dolayısıyla, sadece makyaj yapan ve diğer sosyal medya platformlarında bilimsel argüman sunmaksızın sözüm ona uzman görülen bu kişilerin kitlelerinde derin etki bırakması, oldukça düşündürücüdür. Ayrıca, sosyal medyada tuzlu su ile yıkanmanın insan iletişimini güçlendirdiği tezine bile kapılan insanlar, kitleleri peşinden sürükleyebilmektedir.
Sonuç itibarıyla, sosyal medya aracılığıyla yayılan bu sahte uzmanlık, eğitimli ve deneyimli bireylerin sesini kısmakta ve toplumda yanlış bilgilere dayalı bir algı yaratmaktadır. Bu durum, bilimsel olmayan içeriklerin, insan psikolojisi üzerinde kalıcı etkiler bırakma potansiyelini taşımaktadır. Bu bağlamda, sosyal medya okuryazarlığının artması ve bireylerin doğru bilgiye erişiminin sağlanması gerekliliği, hem toplumsal hem de kişisel gelişim açısından önem arz etmektedir.