Osmanlı’da günün birinde halkın aklına Ay’da kimsenin yaşayıp yaşamadığı sorusu gelmiş. Herkes işi gücü bırakmış, bunu düşünmeye başlamış.
Mesele Padişah efendinin kulağına gitmiş. O da en güvendiği hacıları, hocaları, kadıları, ulemayı toplamış. Bunlara sorunun cevabını bulmalarını buyurmuş. Bunlar da düşünmüşler taşınmışlar ve tüm ahaliyi Sultanahmet Meydanı’na toplayıp hep bir ağızdan ”Heeeeey, kimse varmı ordaaaa???!!!” diye avazlarının çıktığı kadar bağırtmaya karar vermişler.
Padişahın da, o kadar yüksek sesin Ay’dan duyulacağına ve oradan da yanıt geleceğine aklı yatmış. Tellallar sokak sokak dolaşıp padişahın toplantı fermanını duyurmuşlar.
Toplantı günü gelmiş, Sultanahmet Meydanı dolmuş taşmış. Tellallar izah etmişler: ”Üçe kadar sayacağız ve siz bağıracaksınız. Tamam mııııı????!!!”
“Tamaaam!”
Padişah da gelmiş, tahtına kurulmuş. Beklemeye başlamış.
Kullardan uyanık biri düşünmüş: “O kadar çok bağıranın arasında ben bağırmasam kim fark eder?!.”…
Koca meydanda tık yok. Büyük bir sessizlik… Sadece sinek vızıltıları... Meğer kulların hepsi de uyanıkmış, ”Diğerleri nasılsa bağırır” diye düşünüyorlarmış. Gıkları çıkmamış. Ayda ne var, ne yok öğrenememişler.
XXXXX
Emir Aksak Temur bir erkek filini Nasreddin Hoca’nın köyüne vermiş, emretmiş. "Buna yedireceksiniz, içireceksiniz, iyi bakacaksınız!”
Fil doymak bilmiyormuş. Köyde ne var ne yok yiyormuş. Bağ, bahçe, tarla, zeytinlik; her yeri mahvediyormuş.
Köylüler Nasreddin Hoca’ya gitmişler yalvarmışlar, yakarmışlar, bu işe bir çözüm bulmasını istemişler. Hoca köylülere bakmış, acımış, ”Ey ahali, o zaman toparlanın, hep birlikte gidip, derdimizi anlatalım.”
"Aman hocam, tamam hocam” yola koyulmuşlar…
Hoca önde, köylüler arkada, yürürlerken biri, ”kimse fark etmez” demiş, sıvışmış. Öteki sıvışmış , onları gören diğerleri de sıvışmış.
Otağın kapısına gelince Hoca arkasına bir bakmış ki, kimse yok.
Emir Temur şatafatlı tahtında oturuyormuş. Hocayı da sever, sayarmış. ”Buyur Hoca Efendi” demiş. Nasreddin Hoca demiş ki,"Saygıdeğer hünkarım, bütün köylüler hep birlikte düşünmüşler taşınmışlar beni elçi seçmişler; sağlığınıza dua ediyorlar. Sizden bir dilekleri var."
”Nedir dertleri?” diye sormuş Emir Temur.
”Köylüler sizin fili çok sevdiler. Çok sevecen bir fil. Köye neşe getirdi. Ne var ki, hayvancağız yalnızlık çekiyor. Eşi yok. Yavrusu yok. Öyle mahzun ki… Ferman buyursanız da yanına bir de dişi fil getirseler.”
Emir Temur hemen ertesi gün en güzel dişi filin törenle köye götürülmesini emretmiş.
Geri döndüğünde köylüler hemen Nasreddin Hoca’nın etrafını çevirmişler, ”Müjdeyi ver Hoca çabuk” demişler…
Hoca müjdeyi vermiş: ”Müjde! Yarın davul zurnalarla geliyor bizim file güzel bir gelin. Temur’un emridir, onlara iyi bakacaksınız…”
XXXXX
Ülkeye her gün yeni filler geliyor, halkın nesi var, nesi yok talan ediyorlar. Yurttaşlarda bir mırıltı: ”Mır, mır, mır, birileri gelse de kurtarsa, mır, mır, mır…”
”ARTIK YETER!” diyen yok.
Yarın, 17 Nisan 2022 Pazar günü, saat 14.00’da Milas Atapark’ta zeytinliklerin madenlere açılmasına olanak tanıyan yönetmeliğe karşı bir protesto gösterisi yapılacak. Burada hep birlikte, ”ZEYTİNİME DOKUNMA!” diye bağıracağız. Zeytinlikleri Koruma yasasına aykırı olan bu yönetmeliğin kaldırılmasını isteyeceğiz. Aydan değil Ankara’dan sesimizi duyuracağız.
DUYDUK DUYMADIK DEMEYELİM!
”Başkası nasılsa gider”, ”Başkası nasılsa bağırır” diye düşünmeyelim!