Yener Güneş / Aydınlık Avrupa Genel Yayın Yönetmeni
Altmış yıl önce Türkiye’nin her yerinden, en çok da İç Anadolu ve Karadeniz’den ekmek parası uğruna çıktık geldik buralara. Göçmenliğin onlarca derdi var ama bu sorunların hiçbiri vatan hasretimizin önüne geçemedi.
Geldiğimiz günden beri durmadan çalışıyoruz, yaşadığımız ülkelerin ekonomisine büyük katkılar sunuyoruz ama dışlanmaktan da bir türlü kurtulamıyoruz. Irkçılık, İslam düşmanlığı, Türk karşıtlığı artık sıradanlaştı, kanıksandı. Çoğumuz yaşadığımız ülkelerde birtakım siyasi haklar elde etsek de siyasette yükselmek, Türkiye düşmanı değilseniz olanaksız. İstisnalar elbette var ama bu genel durumu değiştirmiyor.
Ayrımcılığa maruz kalmamış olanımız yok, dışlanmışlığın binbir çeşidini yaşıyoruz. Gün geçtikçe artan ekonomik güçlüklerden, işsizlikten en çok, Batılıların “kara kafalı” dediği bizler etkileniyoruz. Okullarda göçmen çocuklarımız için yeterince Türkçe dersleri verilmiyor. Dahası ders kitapları Türkiye’ye ve Müslümanlığa yönelik yalanlarla ve saldırılarla dolu.
Sorunlar her geçen gün azalmıyor, artıyor...
Fakat, zorluklar her zaman oldu, olacak.
Zorluklar varsa çözüm de var.
ANA VATANIMIZLA NEFES ALIYORUZ
Avrupa Birliği Türkiye Masası Şefi Karen Fogg’un bir zamanlar Türk medyasındaki kalemşorlarına verdiği “Türk gençliğini millî kimliğinden koparın!” talimatını okurlarımız hatırlayacaklardır. Ne mutlu ki bugün Türkiye’mizde bu zihniyetin ve bu zihniyete hizmet edenlerin Türk gençliğini millî kimliğinden koparma şansları kalmadı. Brüksel’de de Türk gençliğini millî kimliğinden koparma şansları yok. Araştırmalar ortaya koymaktadır ki Avrupa’da yaşayan Türklerin tamamına yakını kendisini Türk olarak hissetmekte, ana vatanı Türkiye ile nefes almaktadır.
Türk milleti zorluklara karşı kenetlenme konusunda tecrübelidir. Emperyalist yalanları yere çalan AİHM zaferi, bunun en güzel örneklerinden biriydi. AİHM zaferi bir hukuk zaferidir kuşkusuz ancak Avrupalı Türkler de bu zaferin kazanılması sürecinde Berlin, Lozan, Paris ve Strazburg’da üzerine düşen görevi layığıyla yapmıştır. Onlarca kışkırtmaya karşı sağduyusunu korumayı bilmiş; yalan haberlere, tehditlere asla pabuç bırakmamıştır. Avrupalı Türkler; emperyalist yalanların, emperyalist dayatmaların karşısına Rauf Denktaş’ların, Doğu Perinçek’lerin önderliğinde kahramanca dikilmiş; Türk olmanın haklı gururunu AİHM zaferiyle bir kez daha yaşamışlardır.
TARİHÎ BİNA İÇİN GÖREVE!
İstanbul Beyoğlu’nda, işte o büyük zaferin planlandığı bir karargâh var. Talat Paşa Komitesi işte o karargâhta kuruldu. Zor günlerde Avrupalı Türklerin ayağa kalkışında, başı dik duruşunda tarihî görevler üstlenen Aydınlık gazetesi ve Ulusal Kanal işte o karargâhtan yayın yapıyor. Türkiye’nin yakın tarihine o binadan yön verildi.
O tarihî binayı almak, Ulusal Kanal’ın ve Aydınlık’ın zirve hedefine bir adım daha yaklaşması için önemli bir aşama. Bunun bilincinde olan yurt dışındaki vatanseverler olarak o binanın satın alınmasında üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmek için kolları sıvadık. Bu görevi de yine hep birlikte yerine getireceğiz.
HAYDİ! TARİHÎ BİNA İÇİN GÖREVE, ULUSAL KANAL VE AYDINLIK ZİRVEYE…
Ulusal Kanal ve Aydınlık'ın görevi her daim zorluklara karşı milletimizi ayağa kaldırmak, insanlarımızın kenetlenmesini sağlamak oldu. Kuşkunuz olmasın, bundan böyle de hep böyle olacak.
Yüz bir yıldır gerçekleri yazan Aydınlık’ın bir yıllık ekiyiz.
İkinci yaşımıza daha güçlü bir ekiple, daha kurumsallaşmış bir yapıyla giriyoruz.
İddialıyız. Ses getiren haberlere imza atacak, Türk milletinin sesi olmaya devam edeceğiz.