Folklor ve edebiyat

Murat İnce Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Pertev Naili Boratav

1. cilt: Büyük boy 467 sayfa.
2. cilt: Büyük boy 521 sayfa.
Adam Yayıncılık
Birinci baskı: Mart 1983

Anadolu'nun destan ile efsanelerinin üzerindeki folklor ve edebiyat ülkesi Türkiye; o bizim her karışına aşık olduğumuz, yüreğimizin baş köşesine oturttuğumuz can yurdumuz. Onun dolu dolu bağrı ana kucağıdır. Sana sevdalanmamak ne mümkün memleketim?

Sana öyle hasret kalmıştım ki sevgili yurdum, kavuşmak için hayaller kurar ve o hayal dünyası içinde avunurdum. Senden ayrı kaldığımız yıllar içimize işledi ve işte geldik ve de artık seninleyiz...

Kavimler kapısı Anadolu'nun bereketli topraklarının üzerindeki incisi Türkiye ve bağrındaki zenginlik çok değerlidir. Türkiye, kol kanat gerdiği coğrafyasına ne kadar da yakışıyor. Eee güzele ne yakışmaz!

Bu toprakların yüreğinin derinliklerinde Yunus Emreler, Pir Sultan Abdallar, Karacaoğlanlar, Nazım Hikmetler, Aşık Veyseller, Yaşar Kemaller, Aziz Nesinler ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk yatar. Dün yarının birikimidir ve bizler o birikimin yılmaz savunucuları olmaktan gurur duyuyoruz...

Halk Bilimcimiz Pertev Naili Boratav'ın iki ciltlik "Folklor Ve Edebiyat - 1982" kitapları Anadolu halk kültürünün kaynaklarını, zenginliğini ve derinliğini anlamak açısından büyük önem taşıyor. 1982 eklenmesinin nedenini kitabın 1. cildinin arka kapağından okuyabilirsiniz.

Dönem dönem kitaplarından alıntı yaptığımız değerli P. N. Boratav'ın kitaplarının tanıtımını yapmak bizim için kolay değil ve hep eksik bir yanı kalacağını biliyoruz. P. N. Boratav'ı anlamak, anlatmak ve onun bıraktığı mirası gelecek kuşaklara taşımak gerekiyor.

TÜRKÇEMİZ

Dünyada neredeyse sınıflar üstü tek olgu olan dil, insanlar arası anlaşmayı sağlamasının yanı sıra onları birbirine bağlayan ve ruhi şekillenmesini etkileyen bağdır. Bir milleti birleştiren unsurların başında dil gelir. P. N. Boratav dil noktasındaki görüşünü şöyle dile getirir: "Bir milletin dilini en güzel konuşan ve onu bütün insanların anlayabileceği kadar güzelleştiren bir insan "milli sanatkar" mertebesine erişmeye hak kazanır."

Anadolu'nun envai türlü çiçekleriyle bezenmiş sathına araştırmalarıyla renk katan Sayın Boratav, bizlere eşsiz güzelliklerde eserler bıraktı. Onun araştırmalarıyla haşır neşir olduğunuzda ülkenizin tadına yeniden varıyorsunuz. Dünyada her yol Anadolu'ya çıkar ve oradan geçmeyen kalmamıştır. Her geçen kendinden birşeyler bırakmış ve o birikim günümüze kadar gelmiştir.

Milli kültür ve sanatın kaynaklarını bizlere ayrıntısıyla sunan P. N. Boratav edebiyatımızın tarihsel edinimlerini de ayrıntıya girerek bizlerin bilgi dağarcığına ulaştırır. Kültürümüzün tarihsel gelişimini örneklemelerle açıklığa kavuşturan Sayın Boratav, sanat ve halk ilişkisini de kitaplarında işler.

ATATÜRK

Folklor ve Edebiyat kitabının birinci cildinin 183. sayfasında "Kemalist Kültür Devrimi" başlığı altında Kemalizmi "birleştirici bir ideoloji"olarak tanıtır. Atatürk'ün ülkemize kazandırdıklarını bir demet gül gibi bizlere sunar. Atatürk'ün birleştiriciliğine dünden daha fazla ihtiyaç duyduğumuz tarihsel dönemden geçiyoruz. Türkiye yarım kalmış Kemalist Devrimini tamamlamanın sancılarını çekiyor. Er veya geç bu süreç tamamlanacak ve ülkemiz hak ettiği yere gelecek. Bundan hiç bir kuşkumuz yok.

P. N. Boratav halk geleneğimizde Atatürk ve Devrimlerinin etkilerinin kalıcılığının izlerini sürer ve Atatürk üzerine şiirleri sayfasına taşır.

Sivaslı Yarım Ali Der ki (s. 200):

Vatana eyleriz hizmet
Mektebe eyleriz hürmet
Hep efendi oldu millet
Ağ üzerinde karamız var.

Pavlikalar kumaş dokur
Adalete erdik şükür
Sanat mektebinde okur
Çokça sanatkarımız var.

Çoğaldı başhekim lokman
Mekteplerde etti idman
Gazimiz var iken korkman
Her derde bir çaremiz var.

NAZIM HİKMET

Yöresel ananeleri, türküleri, zeybekleri, manileri, romanlarımızı, hikayelerimizi, destanlarımızı içimize ilmek ilmek işlerken, anılarını da paylaşmadan edemez. 406. sayfada "Kurtuluş Savaşı Yıllarının Bir Anısı İçinde Nazım Hikmet" makalesi bizlerde bazı şeylerin depreşmesine neden olur.

Nazım Hikmet iz bırakan sosyalist aydınlarımızın başında gelir. hayatı boyunca ideolojisine bağlı kalmış ve son nefesine kadar davasına sahip çıkmıştır. O sadece bir şair değil, aynı zamanda toplumsal sorunlara örgütlü olarak katılan devrimcidir.

Şair memleketten uzak,
Hasretle delik deşik,
Etrafına dalgın baktı.
Geldi indi salınarak
nazlı serin bir mavilik
meydanlığa öğle vakti.

(Nazım Hikmet. Dönüşü Olmayan Yolculuk. s. 68)

YAŞAR KEMAL

P. N. Boratav Yaşar Kemal'i de unutmaz ve 411. sayfadan başlayarak değerlendirmelerde bulunur ve sözlerini şöyle bağlar: "Yaşar Kemal'in, yalnız 'köroğlu' ve 'Karacaoğlan' hikayelerinde değil, bütün yazdıklarında halk geleneğinin türlü konularına sözlü edebiyat kadar halk yaşamının, halk kültürünün çeşitli yönlerine ilişkin yığınla bilgi var: İnanışlar, töreler, törenler; atasözleri, değimler, tekerlemeler, alkışlar, kargışlar, v.b. onun neleri, ne ölçüde gelenekten olduğu gibi aktardığı, bunlardan esinlenerek ve güçlenerek, kendi yazar ve sanatçı kimliği ile bu geleneği ne ölçüde, nasıl aştığı sorunları üzerinde araştırmalar çağdaş Türk edebiyatının bir yönünü öğrenme çabasında çok yararlı olur."

Değerli aydınlarımızdan Osman Şahin'in Kaynak Yayınları arasında çıkan "Yaşar Kemal - Geniş Bir Nehrin Akışı" kitabının 199. son sayfası son satırında dediği gibi: "Unutmayalım, Yaşar Kemal büyüklüğün kendisidir."

Kitabın sonuna doğru Rıfat Ilgaz, Sabahattin Ali, Selahattin Batu, Halikarnas Balıkçısı üzerine notlarını ve en sonunda "Rauf Mutluay İle Konuşma" faslıyla kitabın biraz sonra birinci cildin sonuna gelmiş olursunuz.

KİTABIN İKİNCİ CİLDİ

İkinci cilt beş bölümden oluşur. Birinci bölümde "Halk Şairlerini" ele alır. Kitabı okuduğunuzda P. N. Boratav'ın farklı tarihlerde yazdığı makaleleri ile karşılaşırsınız. Bilgiyi beyin heybemize doldurmaya başladığımız günden itibaren dünyamız genişler, zenginleşir. Hele, ülkemizi, ülkemizin tarihsel birikimini içselleştirmek istiyorsak o halde Pertev Naili Boratav bilgeyi okumadan geçemeyiz. O size sizin bilmek istediklerinizi derli toplu verir ve siz onu alır beyin zulanızda muhafaza edersiniz.

"Halk Şairlerinde İnsan ve Tabiat" ilişkisini işlediği sayfalarda şairlerimizin dörtlüklerinde bu olayları nasıl ele aldıklarını örneklerle açıklar. 54. sayfadan itibaren ise bizleri "Bugün de Yaşayan Yunus" başlığı altında Yunus Emre'yle buluşturur. "Mistik Yunusu değil, birtakım değerleri ile bizim dünyamız içinde de ayakta durabilen Şair Yunus'u arıyoruz." diyerek çok haklı olarak bizleri uyarır.

İkinci bölümde "Roman, Destan, Hikaye" üzerine Sayın Boratav'dan ilk defa okuyacağınız görüşleri bulacaksınız. Roman destan ilişkisinde birbirleriyle örtüşen ve örtüşmeyen yönlerini izleyeceksiniz. Yine "türkülere sızan klasik sanat zihniyeti"nin zararlı tesirlerini öğreneceksiniz. Bazı ayrımların ayırdına varmak için de bu kitapların okunması son derece yararlıdır.

Türk destanlarının incelemesinde gerekli özenin gösterilmemesi eleştirilir. Orhan Şaik Gökyay'ın "Dede Korkut" destanını Türk edebiyatının güzel eseri olarak değerlendirir ve kendisi de bir değerlendirmede bulunur. Halk masallarını anlatırken kendinizi geçmişin anılarına bırakırsınız. Bir kez daha pek çok şey beyninizde belirir ve hoş bir duyguya kapılırsınız. TV, sosyal medya, cep telefonunun esir aldığı insanlarımızın nasıl pek çok şeyi kaçırdığını görürsünüz!

"Masal Tekerlemelerinin Çeşitleri ve Anlamları" başlığında sunulan bölümde "Kendi başına bir halk edebiyatı türü olan tekerlemeler vardır." diyerek tekerlemelerin türlerinin varlığını öğretir, örnekler sunar.

P. N. Boratav her zaman olduğu gibi Bektaşi gelenek ve göreneklerine de değinir. "Bektaşi İle Bektaşi Fıkraları Üzerine" başlığı altında insan-tanrı konuşmalarına ve insanlar arasındaki geriliğe ve cehalete dikkatlerimizi çeker. Bektaşi fıkralarının halk edebiyatımıza katkılarını yazısında işler.

Efsanelere ve efsanelerin kaynaklarına sayfalarında yer veren Sayın Boratav "dörtlükler" halinde anlatımlarda bulunur. Anadolu aslında efsaneler diyarıdır. Halk anlatılarında efsaneler önemli bir yer tutar.

TÜRKÜ AĞIT NİNNİ

Dördüncü bölümde bizimde bıkmadan usanmadan paylaşımlarda bulunmaya çalıştığımız türkülerimiz, ağıtlarımız, ninnilerimiz konu edinilir. Türkülerimizi aşk ile dinleriz ve onların uçsuz bucaksız deryalarında kaybolur gideriz! Sayın Boratav "Halk türküleri, hem müziği, hem de şiiri alakadar ettikleri için folklor tetkiklerinde hususi bir yer tutarlar." der çok haklı olarak.

Ağıt denildiğinde içimiz cız eder, sarsılırız. Hayatımızın bir yerinde bizi acı karşılar ise işte o an ağıtlar ardı ardına sökün eder ve yalnızlığınıza sığınacak dulda ararsınız. Sıyrılmak istersin olmaz, unutmak istersin olmaz, kaçmak istersin hiç olmaz ve siz ağıtların sığınağında tutsak kalırsınız!

Ben türkü dinlemem diyenleri "cahillikleriyle" baş başa bırakalım! Onlar kendilerini esir alan tıngırtılarla avutsunlar! Türkülerden haz etmeyenler hiç kimseyi haz etmeyen bencillerdir. Bizler ise türkülerimizi dinlemeye ısrarla devam edeceğiz...

Aşık Veysel der ki:

Gönül sana nasihatım
Çağrılmazsan varma gönül
Seni sevmezse bir güzel
Bağlanıpta durma gönül.

(Battal Pehlivan. Aşık Veysel. Deniz yayınlar Kitabevi. s. 221)

İki cildi bitirdiğinizde duygu yoğunluğuna gark olursunuz. Türkiye'mizin hangi eşsiz coğrafya üzerinde bulunduğunun ayırdına daha fazla varırsınız.

P. Naili Boratav'ın K Kitaplığı yayınları arasında çıkan 296 sayfalık "Yüz Soruda Türk Halk Edebiyatı" kitabını da okuyucularımıza öneririz. Gerçi soruları ve yanıtları okuduğunuzda adını andığımız iki ciltlik kitaplar ile benzerliklerini tekrarmış gibi algılayabilirsiniz. Ancak kitap aynı zamanda kaçırmış olduğunuz bazı konuların ayrıntılarını daha iyi kavramak açısından önemlidir. Soru ve yanıtlar bir bakıma sözlük vazifesi de görmektedir.

Ayrıca, Nasrettin Hoca üzerine anlatılan fıkralardan farklı bir Nasreddin Hoca ile karşılaşmak istiyorsanız o zaman Pertev Naili Boratav'ın Edebiyatçılar Derneği tarafından basılan büyük boy 292 sayfalık "Nasreddin Hoca" kitabını mutlaka edininiz. Kitabı okumaya başladığınızda ilk aklınıza Can Yücel ile Neyzen Tevfik gelecektir!

BİR FIKRA

Hoca, gem almaz bir katıra binmiş. Başı pek sert olduğundan mümkin değil gideceği cihete çevirememiş. Bu sırada ahbabından biri rast gelüp: "Hoca! Nereye gidiyorsun?" dedikte: "Katırın istediği yere." demiş.

Tüm yazılarını göster