Ukrayna krizinde Türk medyası tekleşti, tek ses oldu ve dünyadaki Atlantik medyasının Türkiye’deki 5. kolu durumuna geldiler. İsim belirtmeye gerek var mı? Hükümet ve muhalefet medyası tek merkezden çıkmış yalan haberler ve analizler yapıyor. Strateji ve güvenlik “uzmanları” ellerinde çubuklar harita önünde kara propaganda yapıyorlar. Rusya’ya saldırıyorlar. Hele bir de Atatürkçülüğü kimseye bırakmayan NATO’cu generallerimiz var ki Rusya ve Çin düşmanlığında yarışıyorlar.
Dünya bir yol ayrımında. Atlantik yeniliyor, Batı çöküyor. Ama diğer taraftan yeni bir dünya kuruluyor. Asya Çağı başlıyor. Türkiye’nin de kaderinin belirleneceği bir dönüm noktasındayız. Tarih Vatanı için canını veren Mehmetçiği, Türkiye’yi bu karanlıktan çıkarak programı savunanı yazacağı gibi ihanet edenleri de yazacaktır.
Biz tarihe not düşelim: bir tek Ulusal Kanal ve Aydınlık gazetesi ABD emperyalizmine karşı vatan savaşı yürüten Türkiye’nin milli çıkarları doğrultusunda yayın yapıyor. Çünkü dünyaya Ankara’dan bakıyorlar, ülkemizin birliği ve beraberliği için emperyalizmin çetelerine karşı mücadele eden, bu uğurda şehit düşen Mehmetçiğin yanında konumlanıyor.
Ve tabi bir de ABD emperyalizmine ve onun savaş örgütü NATO’ya karşı kararlı duruş sergileyen ve tek başına cesurca tavır alan, mücadele eden Vatan Partisi var.
Bu Türkiye düşmanı ve Atlantik’in sesi medyanın tutumunu Vatan Partisi Genel Sekreteri Özgür Bursalı yaptığı açıklamada şöyle değerlendiriyor:
“Aydınlık ve Ulusal Kanal dışında, Mehmetçiğin yanında tavır alan gazete ya da televizyon yok! Manşetler, televizyonlardaki yorumlar, köşe yazıları Atlantik cephesinden. Türkiye'nin güvenliği açısından en ufak bir değerlendirme yok. Hepsi, ABD’nin psikolojik savaş aleti gibi çalışıyor. Türkiye'nin vatan bütünlüğünü ve Üretim Devrimini tehdit eden ABD! Sınırımıza silahları, üsleri diken ABD! PKK ve FETÖ'nün efendisi ABD! Dolar sopasının sahibi ABD! Ancak hükümete ve muhalefete bağlı medyanın bütün derdi: ‘Rusya'yı nasıl durdururuz!’''
MEHMETÇİK AMİRAL SONER POLAT’IN UKRAYNA ÖNGÖRÜSÜ
Saygıyla ve özlemle andığımız Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Amiral Soner Polat’ın, 4 yıl önce 17 Kasım 2017 tarihinde Aydınlık gazetesindeki köşesinde bugüne de ışık tutan, Ukrayna ile ilgi yaptığı analize bakalım:
“NATO Genel Sekreteri son kerte açık sözlüydü: ‘Ukrayna ve Gürcistan NATO’ya katılmayı çok istiyor. Bu arzularının gerçekleşmesini görmeyi umut ediyorum’ (diyor). Ancak üyelik hiç de kolay gözükmüyor. Çünkü Rus jeopolitiğinin gerçekçi bir analizi, bu yolun bataklık ve engellerle kaplı olduğunu gösteriyor”. Jeopolitik dâhisi Polat Ukrayna ve Rusya konusunda şu öngörüde bulunuyor: “Batı ve NATO, Ukrayna’da bir oldu bitti yaratmak istedi. Turuncu devrimle Ukrayna’da hükümet devrildi. Yeni hükümet açıkça ve alenen Batı yanlısı adımlar atınca, Rusya 21 Mart 2014’te Kırım’ı resmen ilhak etti. Ukrayna’da Rusya yanlısı ayrılıkçı akımlar giderek güçlendi. Çünkü Ukrayna bütünüyle Batı ve NATO emrine geçtiği takdirde, Rusya Asya’nın içine itilmiş olacak ve hayat damarı olan Karadeniz’e çıkışı sınırlanacaktı. Ukrayna’nın bağımsız olması bile Rus jeopolitiği için büyük bir tehdittir. Eğer Batı fazla zorlarsa, Rusya bu bölgeye askeri olarak müdahale etmek için bir an bile düşünmez!... Ukrayna NATO’ya katılırsa, Rusya kendi savunması için hayati gördüğü alanları ya kendi işgal eder ya da bu alanlardaki ayrılıkçıları hareketleri açıkça destekler.”
AVRUPALI LİDERLER RUSYA İLE SAVAŞ İSTEMİYORLAR
ABD sadece Ukrayna’yı değil Avrupa’yı da ateşe sürdü. ABD’nin Ukrayna kışkırtması Avrupa için de bir tuzaktır. Ne yazık ki Atlantik’ten kurtulamayan ve NATO’nun esiri olan Avrupa ABD’den bağımsız politika geliştirememeleri nedeniyle bu tuzağın içinde kıvranıp duruyorlar. Ama diğer taraftan da sorunu diplomasi ile çözmenin yollarını arıyorlar.
Ekonomik kriz içinde kıvranan Avrupa, başta Fransa ve Almanya olmak üzere Avrupa topraklarında Rusya ile savaş istemiyor ve 2014’den bu yana sorunun diplomatik yollarla çözülmesi konusunda çabalıyordu ve bugün de aynı çizgide. Dönemin Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande 2015 yılında “Normandiya Çıkarması”nın 70. yıldönümünü kutlamalarında, ABD ve İngiltere’yi dışarda bırakarak Almanya Başbakanı Merkel, Rusya Devlet Başkanı Putin ve Ukrayna Cumhurbaşkanı Petro Poroşenko’yu Ukrayna krizini görüşmek üzere bir araya getirdi ve “Normandiya Dörtlüsü” diye anılan süreci başlatmış ve Donbass’ın özel statüsü konusunda anlaşmışlardı. Fakat ABD Nazi çetelerini kışkırtarak bu oyunu bozmuştu. Fransa ve Almanya Ukrayna’nın NATO’ya alınmasına da karşı çıkıyorlardı.
DİPLOMATİK ÇÖZÜM ARAYIŞLARI
Macron’un Rusya harekete başlamadan önce Moskova’ya gitmesi 6 saat Putin ile görüşmesi, onun öncesi Biden ve Putin ile yaşanan telefon trafiği bu çabaların ifadesiydi. Macron, geçen hafta önceki cumhurbaşkanları Sarkozy ve Hollande’ı Elysee Sarayı’nda kabul ederek Ukrayna sorununu görüştü.
Sarkozy Macron’un diplomatik çabalarını destekleyen açıklamalarda bulundu: “Diyalog yolu, diplomasi yolu zordur, çoğu zaman hayal kırıklığı yaratır, ancak başka alternatif yoktur. Dolayısıyla bu yolda devam etmeliyiz. Fransa yapmazsa kimse yapmayacak. Bundan dolayı Başkan Macron’un çabalarını destekliyorum” dedi.
Sosyal Demokrat Hollande ise diplomasiden ziyade Fransa’nın Rusya’ya karşı “yaptırımlarını daha da artırmasını” istedi.
21. YÜZYILIN ÇOK TARAFLI KURUMLARI KURULMALI
Sarkozy aynı açıklamada, Batı’nın uluslararası kurumlarının işlevini yitirdiğini ifade ederek şöyle dedi: “NATO işlemiyor, G7 işlemiyor, G20 işlemiyor. Hatta Birleşmiş Milletler de (BM) işlemiyor. 2022 yılındayız. 21. yüzyılın kurumlarını kurmanın zamanı gelmiştir. Zira 20. yüzyılın kurumlarıyla yaşıyoruz.”