Bir haftadır raflarda ayçiçeği yağı ve un yok. Hangi süpermarkete bakarsanız bakın, yok. Sadece Hollanda mı? Hayır, Belçika da öyle, Almanya da… Avrupa’nın çoğu ülkesi öyle. Ukrayna olayından beri bu böyle. Gelin Hollanda’ya önce bir göz atalım, nasıl olsa emsal teşkil ediyor.
Devlet Merkez Plan Bürosu’na göre bu yıl Hollanda’da alım gücü son 40 yılın en büyük düşüşünü yaşayacak. Geçen yıl başlayan yüksek enflasyona Ukrayna olayı tuz biber ekti. Sağ liberal Başbakan Rutte yeni hükümetin, alım gücünü korumaya söz veremeyeceğini geçenlerde açıkça itiraf etti. Rutte medyaya açıklamasında alım gücü düşüşünü olsa olsa sadece birazcık hafifletebileceklerini belirtti. Kemer sıkma politikası ağırlaşacak diye manşet attı dev tirajlı sağ liberal Telegraaf gazetesi.
Plan Bürosu’na göre bu yıl alım gücü yüzde 3,5 oranında düşebilecek, enflasyon ortalama yüzde 5,2 civarında gerçekleşecek, büyüme hızı yüzde 3,5’ten 2023’te yüzde 1,7’ye inecek. İşsizlik oranı, bazı sektörlerdeki açığa rağmen, bir yıl içinde yüzde 4,3’e doğru yavaşça yükselişe geçecek.
Özetle Plan Bürosu karamsar bir tablo çiziyor ama bu gerçek düşüşün sansürlü rakamları sadece. Ayrıca bu tahminde daha henüz Ukrayna sorununun muhtemel kötü etkileri hesaba katılmamış. Büro, Avrupa’da ihtiyacın yarısına yakınını karşılayan Rus petrol ve gazı ithalatının durması halinde fiyat artışlarından dar gelirlilerin büyük zarar görebileceklerini de kaydediyor. ABD ve AB’nin Rusya’ya karşı rekor düzeye varan ambargoları Avrupa’da yaşayan bizleri çok kötü vuracak. Ve Avrupa halkı 70 yıldır lükse alıştı, krize yabancı.
1950 SONRASI EN DERİN SARSINTI
Resmi enflasyon rakamı yüzde 9,5’a tırmandı birden. Müthiş tırmanış. Merkezi Plan Bürosu olumsuz gelişmeleri hep “sansürlü”, yani “paniği hesaba katarak” verir. Bu yüzden bu rakamlar kanımızca gerçeğin sadece bir kısmını ifade ediyor. Genel beklenti, Ukrayna olayının etkisinin Plan Bürosu’nun açıklamasından çok daha kötü olacağı şeklindedir. Dünkü Hollanda gazeteleri onlarca yıldır görülmemiş boyutta bir “ekonomik çöküntü”nün yaklaştığı haberini manşet yaptılar. Dünya Bankası ve diğer uluslararası finans kuruluşları böyle bekliyormuş.
Bu uluslararası finans kuruluşları panik yaratmamak için genelde pek böyle kötü beklentiler açıklamaz. Demek ki Ukrayna olayından sonra Rusya’yı ekonomik açıdan batırma politikalarının, önce Avrupa’yı vuracağını hemen fark ettiler. Enerji darlığını, yeşil enerjiyle 10 yılda aşarız gibi laflar ortalıkta dolaşmaya başladı ama söyleyenlerin kendileri bile buna inanmıyor, sadece ortalığı yatıştırma çabaları bunlar.
Dar gelirlilere enerji zammı yardımları başladı, geleceğin devlet bütçelerine borçlanılarak planlanıyor bunlar. Yalnızca petrol ve gazın kesilmesinin yaratacağı bir ekonomik krizle kalmıyor üstelik beklenti. Avrupa’nın ihracatını da vuracak ABD ambargoları. Batı küresel pazarının daralması da derinleşiyor. Enflasyon pandemi döneminde ABD ambargoları nedeniyle zaten hızlanmaya başlamıştı, muhtemelen zirve yapacak. Altın fiyatları tırmanışa geçebilir. Konut fiyatlarında son iki haftada yüzde 20 artış. Ayrıca Rusya ve Ukrayna dünyanın buğday ve yağ deposu, raflar şimdiden boşalmaya başladı. Chip ve navlun krizi zaten bir süredir kapıda…
Muhalif partiler dün yeni Rutte hükümetine ‘oyalanmayı bırak’ çağrısında bulunarak, hızlı alım gücü düşüşüne karşı ‘acil önlem paketi’ hazırlamaya çağırdılar. Böyle giderse satışlar yerlerde sürünecek, mallar ellerde kalabilecek. Muhalif partilerinin eleştirileri daha da sertleşecek görünüyor. Bütçe açığı tırmanışa geçebilir. OPEC petrol krizinin yaşandığı 1973 yılında yüzde 12 rekoru kırmış olan resmi enflasyon, 70 yıldır ilk kez yüzde 15’i bile aşabilir. Petrolün bir yıl önce 50’nin altında olan varil fiyatı 200 dolara doğru tırmanıyor. 300’ü bile aşabilir yazın.
Ama tırmanan bu devasa krizin çözümü var. Çoğu ekonomist ve siyasetçi farkında bu çözümün. Hem de basit ve tek çözüm: Brüksel, Rusya’ya karşı, ABD’nin başını çektiği kışkırtıcı ambargolardan vazgeçer ve Ukrayna’da bölgemiz ABD’siz olarak masaya oturup barışı sağlarsa, durum tersine döner.
GÜNÜN ‘ANAHTAR’ SORUSU
Günün ‘anahtar’ sorusu Avrupa’nın küresel saflaşmada nerede yer alacağında yatıyor. Washington ‘anahtarın’ kendileri için ne olduğunu daha Trump zamanında Pentagon’un hazırladığı 2020 dış politika raporunda yanıtlamıştı: Avrupa’yı yeniden kazanmak.
Ve Biden ekibi seçim kampanyasında “Avrupa’yı yeniden kazanmayı” temel slogan yapmıştı. Ancak AB’yi yeniden kazanırsa dünya jandarmalığına yeniden dönebilirdi ABD, Pentagon raporuna göre. Ama Ukrayna olayı patlak verinceye kadar bunu başaramadılar, Rusya’dan Almanya’ya inşa edilmekte olan North Stream enerji hattını bile durduramadılar.
Ta ki Ukrayna’ya kadar. Ukrayna dönüm noktası oldu ve Washington nihayet önemli hamlesini yaptı: Avrupa’yı yanına çekti. CNN International “Avrupa politikasında devrim oldu” diye sürpriz bir başyazı kaleme aldı. Biliyorlardı.
Evet, Washington küresel saflaşmada Ukrayna provokasyonu sayesinde bir adım ileri hamle yapmış oldu böylece Avrupa’yı yanına alarak. Ama bu bir Pirus zaferi olacak kanımızca.
BİR ADIM İLERİ İKİ ADIM GERİ
Yani bir adım ileri ama, İKİ ADIM da geri hamle olacak bu gidişle. Hangi gidişle: Avrupa’da tırmanan ekonomik kriz. Biden evvelsi gün Brüksel’e bu konuyu konuşmak, Rus sınırına AB askeri katkısını tırmandırmak ve Avrupa’da yaklaşan enerji krizine ABD ile beraber “seçenek” tartışmak için geldi.
Ama kanımızca Washington’un bu üç konuda da bir seçeneği yoktur. Ne AB’ye seçenek sunacak Truman doktrini günlerinin nostaljik ekonomik gücü, ne de Avrupa’ya Rusya yatırımlarını uzun süre sürdürtmek için baskı gücü vardır.
Yani anahtar soru şudur: Ukrayna sonrası ABD’ye dönerek yatırımlara katılan Avrupa’nın, havlu atması ve yeniden Avrasya’ya yönelmesi ne kadar süre alır? Çok sürmez kanımızca. Çünkü son 5 yıldır köprülerin altından çok sular aktı ve Avrupa ekonomisi Avrasya’nın kader ortağı oldu.
Şimdi Ukrayna ambargolarının yaratabileceği ekonomik depremi pür dikkat izleme ve anlama dönemi. Ve tabii ki ona endeksli bu anahtar sorunun cevabını da…