Son yazımda , Ukrayna krizi sonrası Batılı ülkelerin Türkiye'ye yönelik politikalarını değişeceğini savunanların çok büyük yanılgı içerisinde olduklarını, Batılı ülkelerin Türkiye'ye yönelik saldırgan politikalarında her hangi bir değişiklik olmayacağını, aksine Türkiye'ye yönelik tehditlerin artacağını belirtmiştim.
Belirttim, çünkü sırf Batılı ülkelerin Ruslara neler yaptığının farkında olmayıp hala ABD'den ve Batılı ülkelerden medet umanlar vardı.
Ukrayna krizi sonrası Batı'nın gözünde Türkiye'nin yıldızının parladığını, Türkiye'ye yönelik politikaların değişeceğini, Batı'nın Türkiye'ye dostane davranacağını savunanlar vardı.
Aslında bu noktada hemen “Ruslara bunları yapan Batılı ülkeler, Türklere ne yapmaz?” sorusunun cevabı çok büyük önem arz etmektedir.
Çünkü, Dostoyevski olmak üzere Rusya'nın sanatçısını, sporcusunu, parasını, hatta kedisini bile yasaklayan Batı'nın; Ruslara bunları yapan Batı'nın, Türkiye'ye neler yapabileceğini tahmin etmek zor değil.
Batılı ülkeler Rusya'ya gösterdikleri tavırla; ırkçı kararlarla, demokrasiden ve insan haklarından ne kadar uzak olduklarını gösterdiler.
Tüm bu gelişmelerle birlikte, aradan geçen kısa sürede, savaşa rağmen, Batılı ülkeler yine bizi yanıltmamış, tahminlerimiz doğru çıkmış, hem ABD hem de AB, Türkiye'ye yönelik küstah ve alçak tavırlarına devam ettirmişlerdir.
Bunlardan birincisi Ukrayna ve Rusya arasındaki çatışmalar tüm şiddeti ile devam ederken, ABD-Fransa-Yunanistan-İsrail-Güney Kıbrıs'tan oluşan beşli, 2022 Mart ayı içerisinde “Noble Dina” adı altında sözde Türkiye'yi işgal tatbikatlarını gerçekleştirmiş olmalarıdır.
Sırf bu tatbikat bile Batılı ülkelerin ülkemize yönelik politikalarını değiştirmediğinin göstergesidir.
Diğer taraftan ABD'nin “S-400'leri Ukrayna'ya verin” talebinin “ABD'nin Türkiye ile uzlaşmak istediği” şeklinde yorumlayanlar olmuştur.
Oysa, bu talep de ABD'nin Türkiye'ye yönelik küstahça, düşmanca tavırlarından bir tanesidir.
Bu konuda baştan belirtelim. ABD'nin, Türkiye'ye S-400'le karşılığında F-35'leri ve F-16'ları vereceği söylemi palavradan ibarettir, bu ABD'nin palavrasıdır.
Tekrar belirtiyorum! ABD, F-35'leri ve F-16'ları Türkiye'ye vermeyecektir!
Elbette ABD'nin bu silahları bize vermeyeceğini devletimizde bilmektedir.
Ancak devletimiz böylesine kritik bir zamanda tedbirli ve dikkatli hareket etmektedir.
Türkiye ile uzlaşmak isteyen bir ülke ; S-400'leri şart olarak ortaya koymaz.
Eğer, ABD gerçekten Türkiye ile uzlaşmak istese idi, S-400 gibi bir taleple gelmezdi.
Çünkü; böyle bir talebi örneğin, elinde S-300 olan Yunanistan'a karşı yöneltmedi.
Yine, en önemli müttefiklerinden birisi olan Güney Kore'ye karşı da yöneltmedi.
Daha önceki yazılarımda bahsettim.
ABD müttefiki olan Güney Kore'nin Rusya ile ortak ürettiği S-350 Vityaz tipi orta menzilli karadan havaya füze sistemi vardır
Bilindiği gibi, Güney Kore, ABD müttefiki bir ülke, ama hava savunma sistemlerini, Rusya'dan teknoloji transferi yoluyla üretmektedir.
Daha da ilginci Güney Kore'nin Rusya'dan teknoloji transferi yoluyla elde ettiği ikinci önemli silahı ise; Hyunmoo-4 adlı taktik balistik füzelerdir.
Hyunmoo-4 füzelerinin Rusya'dan teknoloji transferi yoluyla elde edilen ünlü “İskender füzeleri” olduğu bilinmektedir. Yani Güney Kore’nin ürettiği bu füze, Rusya'nın İskender füzelerinin kopyası olduğu söylenmektedir.
Şimdi tüm bunlar ortada iken, Güney Kore, Rusya ile ortak silah geliştirirken,sorun olmazken Türkiye'nin elindeki S-400'leri sorun olarak değerlendiren ABD'nin tavrını “uzlaşma” olarak tanımlamak doğru değildir.
ABD'nin bu tavrı olsa olsa “düşmanlıktır!”
Çünkü ancak Türkiye'ye saldırmak isteyen bir ülke S-400'leri sorun eder.
ABD'de bize bunu yapmıştır.
Ukrayna ve Rusya arasındaki çatışmalar tüm şiddeti ile devam ederken, Batılı ülkelerden bize karşı bir davranışta AB'den gelmiştir.
Avrupa Birliği, 2030-2040'lı yılları hedeflediği 46 sayfalık “Stratejik Pusula” belgesinde Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni hedefe aldı.
Avrupa Birliği, bu belge ile Türkiye'yi AB içerisinde görmediğini ilan ettiği gibi, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki çıkarlarını da hedefe koymuştur.
Türkiye'nin, AB üyesi ülkelerin egemenlik haklarını ihlal ettiği, bunu yaparken uluslararası hukuka da aykırı hareket ettiği belirtilirken, Ankara’nın düzensiz göçü de dış politikada bir araç kullandığı ifade ediliyor.
Avrupa Birliği'nin “Stratejik Pusula” belgesini yayımlayarak çok büyük hataya düştüğünü söyleyebiliriz.
Avrupa Birliği bu belgeyi yayımlayarak ABD'nin oyununa gelmiştir.
Yalnız özellikle belirtmek istiyorum.
Avrupa Birliği, şimdilik Türkiye ve Rusya'nın karşısında olan bir çizgide yer alsa da, kanaatimce ilerleyen zamanda bu tutum değişecek ve Avrupa Birliği, ABD'den kopacaktır.
Özelikle Almanya'nın arada Batı kutbundan ayrılan açıklamaları böyle bir öngörüyü desteklemektedir.
Ancak, Avrupa Birliği'nin ABD'den kopması onun yanlışlarını destekleyerek değil, yanlışlarına karşı dik durarak,ülkemizin güçlenmesi ile mümkündür.
AB'nin “Stratejik Pusula” belgesine Ankara ise sert bir dille cevap vererek haklı tepkisini ortaya koymuştur.
Dışişleri Bakanlığımız açıklamasında; “Son günlerde yaşanan gelişmeler göz önüne alındığında, belgenin gerçekleri ve doğruları bu şekilde ıskalamış olması ve tam üyelik adayı olan bir NATO Müttefikini bu denli sığ bir bakışla ele alması AB için bir vizyonsuzluk ve talihsizliktir.” ifadelerine yer verdi.
Öyle gözüküyor ki, Türkiye tam gücünü göstermedikçe, ABD'nin oyununa gelen Avrupa Birliği Türkiye düşmanlığına devam edecektir.
Yıllardır söylediğim gibi Türkiye “merkez ülke” haline gelmiştir
Türkiye şu an merkez ülkedir.
Ancak bu merkez Asya, Afrika, Avrasya bölgesindedir.
Türkiye ancak Asya'da güçlü olduğunda Batı'ya baskın gelebilir.
Batı'yı ve özellikle Avrupa Birliği'ni elde etmenin yolu Türkiye'nin güçlü olmasıdır.
Diğer taraftan Batılı ülkelerin yozlaştırdığı insanlık Asya'dan tekrar dirilecektir.
Türkiye bunu başta Azerbaycan olmak üzere Türkmenistan ve diğer Türk devletleri ile birlikte yapacaktır.
Bu süreçte Pakistan, İran, Rusya vb. güçlerde ebedi dostlarımız olarak yer alacaktır.
Bugün yaşanılan Batılı ülkeler ile Asya arasındaki mücadelenin sonucunu geçmişte olduğu gibi insan gücü ve hammadde kaynakları belirleyecektir.
İnsan nüfusunun ve yer altı zenginliklerinin çok önemli bir bölümü, Asya ve Avrasya'dadır.
Dolayısıyla bugün Batı ile Rusya arasında medyada gelen savaşta hammadde ve insan gücü olarak Rusya'nın çok güçlü olduğunu görüyoruz.
Rusların savaşma tarzı ve yöntemleri özellikle çok farklı.
Ruslar çatışma videolarından gördüğümüz kadarıyla deyim yerindeyse “Vurula vurula, vura vura ilerlemektedir.”Böyle bir savaşma tarzının kendilerine ait savaş doktrininden kaynaklandığını düşünüyorum.
Rusya aynı İkinci Dünya Savaşı'nda olduğu gibi, bugün de kayıplarını önemsememekte, her kaybına karşı yerini doldurmaktadır.
Çünkü Rusya'nın arkasında devasa hammadde kaynağı vardır.
İkinci Dünya Savaşı'nda 1942 yılında Almanya, 6200 tank üretirken vurulan tankların yenisini koymakta zorlanırken Sovyetler Birliği tam 24400 tank üretmiştir.
Bu fark uçak ve diğer savaş araçlarında da kendisini göstermiştir.
O yıllarda Sovyetler, Almanlardan 20 bin uçak fazla üretmiş, Almanlar kayıplarının yerini yenisini koymakta zorlanırken, Sovyetler Birliği vurulan her bir savaş aracı yerine devasa kaynakları ile yenisini koymakta başarmıştır.
Kanaatimce Rusya bugün de aynı yöntemi uygulayacaktır.
İşte bu nedenle de, yayınlanan onlarca vurulan tank görüntülerine rağmen Rusya bu savaşın galibi ülke olacaktır.