Hangimiz sancısız doğduk,
Hangi demir dövülmeden şekillendi,
Hangi hamur yoğrulmadan, ateşlerden geçmeden ekmek oldu,
Hangi toprak karnı deşilmeden başak verdi…
Çanakkale’de, çelenk mi taktık İngiliz donanmasının namlusuna,
Sakarya’da, Eskişehir’de, Afyon’da,
İzmir’de, Maraş’ta, Antep’te, Urfa’da,
Davul zurna mı çaldık gelenlere..
Biz ne Ardahan’ı öteye geçtik,
Ne Edirne’den bir taş attık karşıya..
Dünyanın en onurlu mücadelesini verdik.
Ve bu zaferi Cumhuriyet ile taçlandırdık..
Dünyanın en kutsal,
En ahlaklı, en namuslu
Ve en haklı savaşıydı bu!
Ve hiç bir güzel şey, mücadeleden savaştan önce olmadı.
Ve daha dün..
Bu meşru ve kutsal savaşa cephane taşıyanları,
Anıtkabir, Aslanlı Yol’da,
Baş tacı edenlerde vardı;
Şerife Bacıları, Halide Onbaşı’yı,
Gördesli Makbule’yi, Kara Fatma’yı,
Tayyar Rahime..
Cumhuriyetçi kadınların başları üzerindeydi:
“Dün siz vardınız, bugün biz”
Tulin Oygür Hoca’nın arkasında binler on binler..
Başı dik,
Vakur, kararlı, emin, umutlu, Cumhuriyetçi, inançlı..
“Bugün biz varız”
Derin anlamlı bir mesajdı:
Vatan için, namus için, ekmek için,
Cepheye gidecek erkeğin yanında olma kararlılığı!..
Vatanı ayaklar altında kalmasın diye,
Düşman toprakları çiğneyip kirletmesin diye,
Şeref, onur yerlerde sürünmesin diye,
Şerife Bacılara mesajdı:
“Her zaman, her yerde, omuz omuzayız,
Kadını erkeği yok bu işin,
Dün siz vardınız, bugün biz!..”
…/
Ve yine daha dün..
Aynı günün aynı anlamında,
İzmir’de, İstanbul’da daha başka yerlerde yürüyenler de vardı:
Ellerindeki pankartları, dövizleri,
Bırakın yazmayı, okumaya utanır insan:
“Erkeğin kalbine giden yola s…yım”
“Tam namuslu olacakken, bir gülme geliyor”
“Memeler baş kaldırdı”
“Lilith’in sürtükleriyiz”
“Namus mu, kirletmeden duramam”
“Sakin ol, elindeki o … yavaşça yere bırak”
“Yeter artık zıvanadan çıkalım”
..ve burada söylenmeyecek, ağza alınmayacak daha neler neler..
Çürümüşlük, kokuşmuşluk
Yürüyen festival mevtaları
Ağızlarında sakızlar, akan makyajlar..
Rezilliğin on bini bir para!
Ve tüm kepazeliği,
Soros’un, Tesev’in, Mor Çatı’nın, bilmem neyin,
İstanbul Sözleşmesine ambalaj yapıp,
“Savaşma seviş” diyorlar..
Amerikan namlularına, Suriye’de, Irak’ta, İran’da,
Kamboçya’da, Vietnam’da, Kazakistan’da…
Hiçbir kadın don asmadı!
Bir de bunların bar, pavyon, meyhane erkek versiyonları var;
İki bira, bir kadeh rakı ile,
Dante, Montaigne, Cervantes kesilirler:
Hümanizma akar ağızlarından!
Gözleri buğulanır, daha uzaklara bakarlar.
Bakışları kaybolup derinleşince,
Kendilerini çok derin sayarlar.
Savaş bir cinayettir onlar için.
Dışarıda arabalarına birinin çarptığı haberi gelse içeri,
Şişeyi kapıp dışarı koşarlar.
Babil Bağları bombalanırken,
Bağdat Kütüphanesi talan edilirken,
Beş bin yıllık heykeller balyozlanırken,
Onlar Aydın Boysan’dan anılar anlatırlar..
Ne İzmir Caddelerinde yürüyenler,
Ne Beyoğlu’nun sidik kokan caddelerinden gelenler,
Ne de meyhanedekiler sormazlar;
Amerika nere, Suriye nere,
Kazakistan’da ne işi var Amerika’nın,
Paşinyan Karabağ’da kime güvendi,
Amerika, Barzani’yi niye bu kadar sever,
PKK bu silahları kimden alır,
200 bin tır silah PKK’ya niye verildi,
Kaç askerimiz, polisimiz, öğretmenimiz, vatandaşımız şehit oldu,
Tren Garı’na neden bomba konur,
Neden, suçsuz insanlarımız mayına basar,
Mayınlar nereden gelir..
Ukrayna nere, Amerika nere,
Bir çete, bir kötü aile,
Gelip bunların apartmanına yerleşse,
Camlarını kırsa, asansörde dövse,
Haraca bağlasa, kazandıklarına el koysa..
İşte Rusya gelip burnunu dibine giren Amerika’ya
Ve O’nun kuklasına bunların yapacağı işi yapıyor!
Bilmiyorum;
Bunlar böyle bir zorbaya;
“Savaşmayalım, sevişelim” mi diyeceklerdir ?!
…/
Bu insanlığın vahşi emperyalizmle son savaşıdır.
Emperyalizm, her yerde yeniliyor.
Ve kendisi de yok ortada.
Taşeron kuklaları var.
Onlar da yeniliyorlar.
Barzaniler, Paşinyanlar, PKK, PYD.. Ukrayna'nın Amerikan artisti..
Hepsi silahı bıraktı, bırakacak!
Birleşen mazlum milletler, kendi sırtından atacak
O işbirlikçilerini..
Örneklerini görüyoruz.
Bu yıllar, mazlumların yılı olacak.
İnsanlık bu savaşı kazanacak.
Hiçbir zorba, hiçbir haksız kazanmamıştır şu dünyada!
Kurtuluş Savaşımız bunun altın adıdır..
Bir avuç yoksul haklı, bir yığın haksızı yendi.
İşte bu yüzden;
İnsanlık kazanıncaya kadar, savaşa evet!
Mazlum milletler mutlu oluncaya kadar savaşa evet!
Zorbalar, zalimler yenilinceye kadar evet,
Herkes kendi yurdunda mutlu yaşayıncaya kadar evet,
Emperyalizmin içimizdeki işbirlikçileri,
Çürümeyi savunan, İstanbul Sözleşmecileri,
“Silahları geri verelim” diyen ve kendini açık edenleri def edinceye kadar savaşa evet!
Emperyalizmin kullanıp çöpe attığı
Ve şimdi bir araya topladıklarını dağıtıncaya kadar savaşa evet!
Onurlu, namuslu, başı dik, bağımsız, hür,
Kendi kültürüne bağlı, kendi geleneğine sadık,
Vatanını ve o vatanın üzerinde yaşayanı sevenler, emeği savunanlar, üreticiyi Baştacı edenler,
El üstünde tutanlar iktidar oluncaya kadar savaşa evet!
Vicdansıza, kitapsıza, ahlaksıza, haine,
İşbirlikçiye, namussuza, ihanetçiye, düşmana çalışana karşı savaşmazsan..
Nasıl gelecek o barış!..